Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, konuşmasına başlamadan önce, kürsüye Uşak'ın Avgan beldesinden tütün işçisi bir kadın geldi. Kılıçdaroğlu'na, içinde tütün bulunan bir ayakkabı kutusunu veren işçi kadın, "Emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Tütünü, maliyetinin de altında verdik. Size sadece tütün getirebildim. Dolar getiremedim. Onun için özür diliyorum" diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu ise "Halkın kürsüsü, halkımız konuştu. Sağır kulaklar duyacak mı bilmiyoruz. Bu kutunun içinde dolar yok alın teri, emek var" dedi. Tütün üreticilerine seslenen Kılıçdaroğlu, "10 yıl önceki halinize bakın bir de şimdiki halinize bakın. Bunları düşünerek sandığa gidin" ifadesini kullandı.
Avgan Belde Belediyesi'nin kapatılmasına yönelik tepkiyi de değerlendiren Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde kapatılan bütün belediyelerin açılacağını söyledi.
-"Bu yolsuzluğun filmi de yapılacak romanı da yazılacak"
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir iktidarın yolsuzluk ve rüşvet olaylarının üzerini kapatmak için ciddi bir mücadelenin içine girdiğini savunan Kılıçdaroğlu, bu arada toplumun dikkatinin de başka yerlere çekilmek istendiğini ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Ayakkabı kutusundan çıkan 4,5 milyon dolar milletimizin hafızasında. Siz hiç Recep Tayyip Erdoğan'ın ayakkabı kutusundan çıkan 4,5 milyon dolardan bahsettiğini duydunuz mu? Neden bu konuda konuşmuyor? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenler bu konuda konuşamazlar. Ben devlet hayatımda böyle bir yolsuzluk görmedim. Zengin bir kütüphanem var. Dünyada böyle bir yolsuzluk görmedim. Nitelik olarak çok büyük. Herkesin bunu bilmesini isterim.
Daha bunun filmi yapılmadı, romanı yazılmadı. Eminim önümüzdeki yıllarda bu yolsuzluğun filmi de yapılacak romanı da yazılacak.
Ne diyorlardı: '3 Y ile mücadele edeceğiz...' 'Yolsuzluklarla mücadele edeceğiz' diyorlardı. Ediyorlar mı? Yolsuzlukları kapatmakla mücadele ediyorlar. 'Yoksullukla mücadele edeceğiz...' Ayaz bebeği unutma. 'Yasaklarla mücadele edeceğiz...' Şimdi internet yasakları getiriyorlar.
Hep beraber şapkamızı önümüze koyup düşüneceğiz. Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren değerli yurttaşlarıma özellikle sesleniyorum. Türkiye'yi kirlilikten beraber arındıracağız. Temiz Türkiye'yi beraber kuracağız. Yolu, demokrasilerde sandıktan geçiyor. 30 Mart... Sandığa gideceğiz ve derslerini vereceğiz.
Bizim güzel bir masalımız var biliyorsunuz. 'Ali Baba ve Kırk Haramiler' diye. Recep Bey de binlerce harami var. Kırk olsa idare edeceğiz de...
Hükümet programı açıkladılar. Hükümet programının bir gizli maddesi saklıdır bir yerlerde. O gizli maddede de hükümetin görevleri arasında mutlaka, 'devleti soyacağız' diye bir ibare vardır. Yapıyorlar da.
Geldiğimiz noktada, devlet kendi refleksini gösteriyor. Hükümet soyuyor, devlet tepkisini gösteriyor. Savcısı, polisi, valisi müdahale ediyor. Bir yolsuzluk var ve bunun ortaya çıkması gerekiyor."
-"Harami düzeni"
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet olayında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı ilk işin, kendi özel uçağı ile bir valiyi İstanbul'a emniyet müdürü olarak getirmek olduğunu ileri süren Klıçdaroğlu, "Olayı açıklığa çıkarmak için değil, olayı kapatmak için. O Emniyet Müdürü ve Vali'ye soruyorum: Hırsızlık yapanların arkasında duran kimse ve sen de onların başındaysan sen de o hırsızların başkanısın. Emniyet Müdürü olan Vali'ye söylüyorum: Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet olaylarını kapatama konusunda, Erdoğan'dan aldığın talimatları yerine getiriyorsan, sen de o çetenin bir üyesisin" diye konuştu.
Valilerin devletin valisi, emniyet müdürlerinin devletin emniyet müdürleri olması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, iktidarın valisi, emniyet müdürü olamayacağını vurgulayarak, "Senin maaşını bu iktidar ödemiyor. Senin maaşını tüyü bitmemiş yetim ödüyor. Sen, onun hakkını koruyacaksın, hırsızların hakkını değil" dedi.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Parlamentoda milletvekili arkadaşlarımız 'hırsız var' diyorlar, AKP milletvekilleri dava açacağız diyorlar. Ne dava açacaksın? Keşke bir dava açsan da hırsızın kimliği hiç değilse mahkemede tescil edilir.
Ahlak açısından da bu yolsuzluk çok önemli. Kimse bunların eline su dökemez. Deniz Feneri... Almanya'da yargılandı. Alman yargıç, 'Yüzyılın soygunu. Asıl failler Türkiye'de' diyordu. Asıl failler yargılandı mı? Tam olay aydınlığa kavuşacak, üç savcıyı birden görevden aldılar. Hırsızlar değil savcılar hakimin önüne çıktı. Almanya ile bizim farkımızı görün.
Ben Merkel'in yerinde olsaydım, bugün Recep Tayyip Erdoğan'a güzel bir soru sorardım. 'Bizde yüzyılın soygunu yapıldı. Asıl failler Türkiye'deydi. Siz failleri bıraktınız savcıların peşine düştünüz. Bunun gerekçesi nedir?' diye bir sorsaydı. Hırsızları soruşturan savcıların soruşturulduğu bir düzene harami düzeni denir, demokrasi denmez.
Utanma duygusunun kaynağını iman oluşturur. Bir insanda inanç, iman, ahlak varsa utanma duygusu vardır. Bunların tümünü kaybedene 'ar damarı çatlamış' der bizim vatandaşımız.
Hazreti Muhammed'in bir cümlesini, hadisini okuyacağım. Diyor ki Peygamberimiz: 'Utanmadıktan sonra istediğini yap. Çünkü en büyük kayıp, utanma duygusunun kaybıdır. Onu kaybettikten sonra, geriye koruyabileceğin bir değerin kalamamış demektir. Artık ne istersen onu rahatça yapabilirsin.'
İki Bakan birden bire piyasaya çıktılar. Yurt gezisine çıktılar. Biri gitmiş Mardin'e. 'Verilmeyecek hesabım yok' diyor. Bunu söyleyeceğine, git Adalet Bakanı'na de ki 'Fezlekeleri bir an önce getirin. Ben aklanmak istiyorum. Ben Yüve Divan'a gitmek istiyorum' de. Bir grup vatandaş da 'dik dur eğilme, Mardin seninle' demiş. Mardinlileri tenzih ediyorum. Mardin'i çok iyi bilirim. Mardin, ahlaksızlığa prim vermez. Senin önünde diklenen adam, haraminin önünde, baş çalanın önünde iki büklüm oluyor. Sana dikleniyor Mardinli kardeşim, baş çalanın önünde iki büklüm oluyor.
En son anketler yayınlandı. Yurttaşların büyük bir kesimi bir yolsuzluk olduğuna inanıyor. Yani 45 milyon insan senin hırsızlık yaptığın kanaatinde. Sen sokakta alnın açık yürüyemezsin. Sen önüne bakmak zorundasın. Etrafındaki şakşakçılar seni aldatmasın. Artık 'hırsız var' dendiğinde, göreceksin bütün gözler senin üzerine çevrilecek."
-"Karadenizlilerin yüz karasıdır"
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın yaptığı son açıklamaları değerlendiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Ciddi bir U dönüşü yaptı. Herhalde belinde bir hasar olmamıştır. Karadenizliler yiğit adamlardır. Bir şeyi söyledi mi arkasında durur. Bu, Karadenizlilerin yüz karasıdır. Karadenizlileri tenzih ederim.
Çark etmiş ve 'Benim en büyük efendim Recep Tayyip Erdoğan'dır' diyor. Neden diyor bunu? Baş çalan çağırmıştır, 'Daha düne kadar malı beraber götürüyorduk. Niye itiraz ediyorsun? Bak savcıyı, hakimi, emniyet müdürünü aldım. Kafamı kızdırma. Seni hapse de attırabilirim, beraat de ettirebilirim. U dönüşünü yapman lazım' demiştir. 'Belimde hafif bir ağrı var...', 'seni doktora gönderirim hiç meraklanma...'
Kişiliği oturmayan insanların böyle bir yapıları vardır. Verdikleri sözün arkasında durmazlar. 10 dakikada bir görüş değiştirirler. Bununki 10 dakikadan uzun sürdü ama gerçekten samimi söylüyorum, çok üzüldüm. Ne değişti arkadaş senin hayatında. Neler vadedildi sana?"
(Sürecek)