Bakan Eroğlu, "Dünya Sulak Alanlar Günü ile Nesli Tehlike Altındaki Türlerin Korunması Stratejisi Eylem Planı Hazırlık Çalıştayı"ndaki konuşmasında, 3 gün sürecek etkinlikte sulak alanlar ve nesli tehlikede türlerin korunmasıyla ilgili planlar hazırlanacağını bildirdi.
Sulak alanların öneminin herkesçe bilindiğini aktaran Eroğlu, "Sulak alanlar birtakım türlerin beslenmesi, üremesi ve çoğalması, göç yolları üzerinde ihtiyaçlarını gidermesi açısından fevkalade önemli. Bunun yanı sıra dünyada küresel iklim değişikliği var. Küresel iklim değişikliğiyle mücadelede en önemli unsurların başında yeşil alanlar, meralar ve sulak alanlar geliyor" diye konuştu.
Geçmişte sıtma nedeniyle sulak alanların kurutulduğunu aktaran Bakan Eroğlu, artık bütün dünyada sulak alanların ne kadar büyük bir ehemmiyete sahip olduğunun herkes tarafından kabul edildiğini, bakanlık olarak da bağlı birimlerle sulak alanların korunması için gayret sarf ettiklerini belirtti. Eroğlu, "135 tane uluslararası ehemmiyete haiz sulak alan bulunması, bunlardan 14'ünün Ramsar sözleşmesine uygun yönetilmesi Türkiye'de sulak alanların öneminin farkında olunduğunun ve korunduğunun çok açık göstergesi" değerlendirmesinde bulundu.
Sulak alanların, ormanların, korunan alanların arttığını, bunu gururla anlattığını aktaran Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sultansazlığı, Türkiye'nin en önemli sulak alanlarından biriydi. Kuş göç yolları üzerinde fevkalade öneme haizdi, fakat kuruyordu. Biz orada muhteşem bir çalışma yaptık. Zamantı Irmağı'ndan iletim hatlarıyla birlikte yaklaşık 20 kilometre mesafeden Sultansazlığına su getirdik. Bu büyük bir mutluluk, yoksa kuruyacaktı. Bu yetmedi, Kayseri ovalarındaki sulama sistemlerini modern sulama sistemlerine çevirdik ki az suyla sulama yapalım.
Türkiye su zengini bir ülke değil. Su fakiri de değil ama suyu çok iyi yönetmemiz, suyu çok idareli kullanmamız, bunun farkında olmamız lazım. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de zaman zaman kuraklıklar ortaya çıkıyor. Sadece yağışın bol olduğu yıllarda değil kurak yıllarda da bu sulak alanları korumak için gerekli her türlü tedbiri almamız lazım. Bunu yapacak tecrübe, gayret ve heyecana sahibiz.
Seyfe ile ilgili de büyük bir çalışma yaptık. Orada da su sıkıntısı vardı. İçme suyu kuyularından çekiliyordu. Yerleşim alanlarına su getirdik. Beyşehir Gölü de büyük bir risk altındaydı. Teknik üniversiteden hocam Prof. Dr. Yılmaz Muslu, Beyşehirli. Bana 'Beyşehir Gölü'nü sana emanet ediyorum' dedi. Benim üzerime öyle bir yük bindi ki. Kendisi vefat etti. Biz Beyşehir Gölü'nü nasıl kurtaracağız? Mutlaka başka havzadan su getirmemiz lazım. Akdeniz'e boşa akan suları bu tarafa yönlendirmemiz lazım. Bunun için Beyşehir'in güneyinde Derebucak civarında bir baraj inşa ettik. Arada tabii dağ var. Dağı delmek suretiyle bu suyu Beyşehir Gölü'ne aktardık. Göle yılda 180 milyon metreküp su akıyor. Beyşehir Gölü'nde muazzam bir dönüşüm başladı."
-"Son 10 yılda ormanlık alanlarımız 9 milyon dekar arttı"
Geçmişte Beyşehir Gölü'ne bırakılan İsrail Sazanı'nın göldeki tabii balıkları yok ettiğini belirten Eroğlu, bunun önüne geçmek için çalışma yaptıklarını, İsrail Sazanı'nın gölden çekip gölün tabii balıklarının çoğaltmayı planladıklarını aktardı.
Eroğlu, Büyük Menderes'in suyunu aktararak Bafa Gölü'ndeki su seviyesini de yükselttiklerini bildirdi. Bakan Eroğlu, bakanlıkta ihtisas heyetleri, çalışma grupları kurduklarını, risk altındaki sulak alanların korunması için her türlü iş birliğine hazır olduklarını söyledi.
Eber Havzası ile ilgili çalışmalara da değinen Eroğlu, 7 paketten oluşan bir eylem planı hazırlayarak Eber'i kurtardıklarını belirtti. Eroğlu, burada Eber Sarısı adı verilen endemik bir tür de keşfettiklerini bildirdi.
Eroğlu, kendi dönemleri dahil 50-60 yılda 461 gölet yapılmışken, 2012'nin başından itibaren bin gölet yapmak üzere harekete geçtiklerini ve hedefi yakaladıklarını belirtti. Eroğlu, bu göletlerin yaban hayatının su ihtiyacını karşılayacağını anlattı.
Orman alanlarının da arttığını vurgulayan Eroğlu, "Son 10 yılda ormanlık alanlarımız 9 milyon dekar arttı. Büyük bir ağaçlandırma seferberliği yapıyoruz. Son 10 yılda 3 milyardan fazla fidanı toprakla buluşturduk. Bu da çok önemli" dedi.
Korunan alan miktarının da arttığını ifade eden Eroğlu, 2002'de 952 olan korunan alan sayısının geçen yılın sonunda bin 533'e yükseldiğini, korunan yerlerin alanını 3,4 milyon hektardan, 5,6 milyon hektara çıkardıklarını söyledi. Eroğlu, milli park sayısını 33'ten 40'a, tabiat parkı sayısını 17'den 193'e çıkardıklarını, 80 yaban hayatı geliştirme sahası açtıklarını ve 42 sulak alanın koruma bölgesi ilan edildiğini aktardı.
Bakan Eroğlu, kaçakçılarla mücadele için yoğun çalışma yaptıklarını da söyledi.
"Yaban Hayatı" fotoğraf sergisini açan Eroğlu, konuşmanın ardından yaban hayatı konulu fotoğraf yarışmalarında dereceye girenlere ödüllerini verdi. Yarışmada dereceye giren bir fotoğraf, Bakan Eroğlu'na hediye edildi.
-Anadolu Parsı-
Geçen yıl Diyarbakır'ın Çınar ilçesine bir çoban tarafından vurulup öldürüldükten sonra doldurularak korunan leopar da çalıştayın düzenlendiği otelde eğitim amacıyla sergilendi.
Leoparı inceleyen Eroğlu, Diyarbakır'da vurulan hayvanın neslinin tükendiğinin sanıldığını belirterek, "Vurulduktan sonra biz bunun tahnitini yaptırdık. Gerçekten güzel oldu. Şimdi bunu eğitim amacıyla sergileyeceğiz. Bizim aracımız var. Bazı illere götürerek vatandaşlara göstermek istiyoruz. Bu türün hala Anadolu'da var olduğunu ispatlayan bir hayvan. İran'dan da gelmiş olabilir. Şu anda arkadaşlarımız inceliyor" dedi.
Ciddi tedbirlerle yaban hayatını koruduklarını, kaçak avlananlara büyük cezalar verdiklerini belirten Eroğlu, korunan hayvanları çip takarak takip ettiklerini, kış aylarında bu hayvanlara hem karadan hem de havadan yem verdiklerini aktardı.
Bursa Karacabey'de büyük bir yaban hayatı tedavi merkezi kurduklarını, ikincisini de kurmak için çalışma yaptıklarını aktaran Bakan Eroğlu, "Bütün canlıları korumak bizim Bakanlığın en önemli vazifelerinden biri. Bütün canlıları koruyoruz" dedi.