Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Tabipler Birliği'nden Hilmioğlu çağrısı

Türk Tabibleri Birliği Bilimsel Araştırma Kurulu, Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu'nun tutukluluğunun kaldırılmasına karar verilmesinin, 'tıbbi açıdan' gerekli olduğunu bildirdi.

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-01-30 16:54:15

Tabipler Birliği'nden Hilmioğlu çağrısı


Fatih Hilmioğlu'nun ağabeyi ve avukatı Hayati Hilmioğlu'nun Türk Tabibleri Birliği Merkez Konseyi'ne başvurusu üzerine, Prof. Dr. Osman Cavit Özdoğan, Prof. Dr. Ümit Biçer, Prof. Dr. Selami Mahmutoğlu, Uzman Dr. Ali Çerkezoğlu ve Uzman Dr. Ali Özyurt'tan oluşturulan Türk Tabipleri Birliği Bilimsel Araştırma Kurulu, 5 yıldır tutuklu bulunan Fatih Hilmioğlu'nun sağlık durumu, hastalığının klinik seyri ve hapishane koşullarında kalmasının, sağlığını ve yaşamını nasıl etkileyeceği konularında rapor hazırladı.

Rapor, İstanbul Tabip Odasında, Türk Tabibler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, Adli Tıp uzmanları Prof. Dr. Ümit Biçer, Dr. Ali Çerkezoğlu, Gastroentreroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Cavit Özdoğan ve Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Ali Özyurt'un katıldığı basın toplantısıyla duyuruldu.

Rapor

Hilmioğlu için verilen tıbbi belgeler incelenerek hazırlandığı belirtilen raporun sonuç bölümünde, Hilmioğlu'nda "kronik Hepatit B enfeksiyonu zemininde gelişen karaciğer sirozu saptandığı, söz konusu hastalıkların ilerleyici nitelikte olduğu, son MR incelemesinde şüpheli karaciğer kanseri lezyonu belirlendiği", "portal hipertansiyon ile bu tabloya eşlik eden özefagus varisleri ile portal gastropati" olduğu, "şeker hastalığı (Tip II Diabetes Mellitus) saptandığı", ayrıca"kronik majör depresyon ve intihar riski nedeniyle yatarak tedavi görmesi gerektiğinin" kayıtlı olduğu belirtilerek, şöyle denildi:

"Hastanın klinik tablosu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; kronik progresif seyir gösteren karaciğer sirosu ve karaciğer kanseri için prekanseröz oluşum ile bu tabloya eşlik eden komplikasyonların, tutukluluğun devamı halinde sağlığı açısından ciddi ve yaşamı tehdit edecek kapsamda olduğu, bu itibarla Ceza Güvenlik ve Tedbirlerin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 16/2. maddesinin hatta 16/6. maddelerinin uygulanması için gerekli olan prosedüre başvurmadan da ilk derece mahkemesi tarafından adli kontrol tedbirine hükmedilerek tutuklama kararının kaldırılabileceği...

Mahkumun 'hayatı için kesin bir tehlike teşkil etmesi' hali dışındaki diğer ağır hastalık durumlarında da kişinin nitelikli, eşit sağlık hizmetine ulaşması yaşamsal bir önem arz etmektedir. 'Kişide saptanan tıbbi tablonun ağırlığı, hastalığın seyri, bu ortamda yakınmalarına yönelik alacağı önlemler, beslenme, hijyen ve benzeri koşulların durumu ne şekilde etkilediği, tek başına tedavisini sürdürüp sürdüremeyeceği, bir refakatçıya ihtiyaç olup olmadığı' gibi hususlar tüm boyutlarıyla ele alınmalıdır. AİHM'in ilgili kararları da tıbbi açıdan yaşam hakkı ve sağlığa ulaşım hakkının ulusal ve uluslararası belgelerde tanımlanan mesleki etik kurallara ve standartlarına uygun olması gerçeğine atıfta bulunduğu anlaşılmaktadır."

Dava nedeniyle 5 yıldır tutuklu bulunan Hilmioğlu'nun, 2011 yılında 9, 2012 yılında 15, geçen yıl ise 38 kez yakınmaları ve rahatsızlıkları nedeniyle hastaneye sevk edildiği vurgulanırken, rapor şu ifadelerle tamamlandı:

"Saptanan klinik tablonun ağırlığı ve ilerleyici niteliği, hastalığına bağlı olarak gelişen diğer tıbbi durumların taşıdığı hayati tehlike ve ciddi intihar riski içeren psikiyatrik tanısı ile yapılması gereken tetkik ve izlemlerin gecikmeye yol açmadan yapılabilmesini de içeren tablonun sonucu olarak:

a- Mevcut durumun tıbbi açıdan tutukluluk haliyle uyumlu olmadığı...

b- Kişinin tutukluluk halinin sağlık hizmetlerine ulaşmasında ve hastalığın ilerlemesinin engellenmesi için gereken medikal ve psikiyatrik tedavisinde gecikmeye sebebiyet verebileceği, gelişebilecek ani klinik tablolar ve ruhsal durumu nedeniyle, refakat ve desteğe ihtiyaç olduğu cihetle, infazın ertelenmesine ya da infazın ertelenmesi prosedürüne başvurmadan tutukluluğun kaldırılmasına karar verilmesinin tıbbi açıdan da gerekli olduğu kanaatini bildirir bilimsel değerlendirme raporudur."

- "Hilmioğlu'nun sağlının daha da bozulmaması için..."

Türk Tabibler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, Fatih Hilmioğlu için konularında uzman bir heyet tarafından bilimsel bir rapor oluşturulduğunu kaydetti.

Kendilerinin de bizzat Fatih Hilmioğlu ile cezaevinde görüştüğünü ve onun da onayını alarak bu raporu hazırladıklarını bildiren Aktan, "Bu rapor, Fatih Hilmioğlu'nun çok ciddi sağlık sorunları var. Bu sağlık sorunları hapishane ortamında gittikçe kötüleşerek devam ediyor. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Bir an önce Fatih Hilmioğlu'nun sağlığının daha da bozulmaması için cezaevi koşullarından dışarı çıkarılması gerektiğini raporumuz net şekilde ortaya koyuyor" ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Aktan, İnsan Hakları Derneği ve İnsan Hakları Vakfının rakamlarına göre şu anda hapishanelerde tutuklu ve hükümlü olarak ciddi sağlık sorunları yaşayan 560 civarında kişi belirlendiğini, bunların da 163 tanesinin çok ciddi sağlık sorunlarına sahip ve bunların bir an önce hapishane ortamından çıkartılması gerektiğini de öne sürdü.

- "Tutukluluğu sürdürmek politik bir kararla açıklanabilir"

Heyet üyelerinden Uzman Dr. Ali Çerkezoğlu ise, Hilmioğlu ile ilgili hazırladıkları raporu Adalet Bakanlığı ve ilgili kurumlarla da paylaşacaklarını söyledi.

Hilmioğlu'nun geçen yıl 38 kez hastaneye sevk edilidiğini belirten Çerkezoğlu, "Bu zaten tek başına bir durumu ortaya koyuyor. Tahliye edilmesi mahkemelerin vereceği bir karar. Kendimizi de hiçbir kurumu da mahkeme yerine koymuyoruz. Mahkemeler de kamu vicdanıyla hareket etmek zorundadır. Bizim açımızdan gerek kamu vicdanı, gerek klinik tablo, burada tutuksuz yargılanmayı öncelemek zorunda olunduğunu gösteriyor. Onun ötesindeki tutumların politik tutumlar olduğunu düşünüyoruz. Buna rağmen tutukluluğu devam ettirmek, Hilmioğlu gibi ağır hastalıklara sahip kişilerin bunca uzun tutukluluk veya hükümlülük halinde, sağlıklı yaşama hakkının fiilen gaspı haline gelen tutukluluğu sürdürmek, ancak politik kararla açıklanabilir, hukuki ve tıbbi yönünün pek olduğunu düşünmüyoruz" ifadelerini kullandı.

Cezaevlerindeki sağlık sorununun ciddi boyutlarda olduğunu savunan Çerkezoğlu, "Ülkemizde cezaevlerinde ölümcül hastalıklarla günlerini geçiren siyasal irade ve bürokratik ataletin kurbanı olan yüzlerce tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Ceza ve infaz kurumlarındaki yapısal sorunlar çözülmediği sürece, cezaevlerinden yeni ölüm haberleri gelmesi sürpriz olmayacaktır. Adalet ve Sağlık bakanlıklarını görev çağırıyoruz. Ölümcül hastalığa yakalanan onlarca tutuklu ve hükümlünün sağlık durumu derhal kurulacak bağımsız bir muayene komisyonu tarafından değerlendirilmelidir" diye konuştu.

- "Erbakan için uygulanan yöntemler ağır hastalara da uygulanmalı"

Adli Tıp uzmanları Prof. Dr. Ümit Biçer ise üçüncü basamak sağlık hizmeti almak durumunda olan kişilerin cezaevlerinde revirlerde tutulduğunu öne sürerek, bu konuda bir an önce adım atılması gerektiğini söyledi.

Fatih Hilmioğlu ve benzeri durumdaki kişiler için yasal mevzuatın aslında yeterli olduğunu savunan Biçer, "2013 yılının Ocak ayında yapılan değişiklikle, ağır hastalık durumunda yaşamını kendi başına idame ettiremeyecek olan kişilerin aslında tahliyesine veya farklı bir şekilde denetimli serbestlik veya başka denetim sistemleriyle kontrol edebileceği bildirilmiştir. Türkiye'nin bu imkanları vardır. Daha önce eski başbakanlardan Sayın Necmettin Erbakan'da uygulanan yöntemler aynı şekilde ağır hasta olarak nitelendirilen diğer tutuklulara da uygulanmalıdır" diye konuştu.

Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Cavit Özdoğan ise Fatih Hilmioğlu'nun acilen hastanede yatma durumunu gerektiren bir şey olmadığını belirterek, ancak hapishane koşullarının hastalığını ilerletebileceğini ifade ederek, "Karaciğer sirozu, komplikasyonlarla giden bir hastalık ve ilerleyen bir süreçtir. Koşulların uygun olmaması durumunda riskler daha da fazladır. Bu komplikasyonların oluşması durumunda, (karaciğer koması gibi) hastaneye yatmak gerekir. Karaciğer kanserinin varlığı kanıtlanırsa, karaciğer nakli veya ameliyat gibi çok daha büyük operasyonların gerekliliği olabilir" diye konuştu.




Haber Ara