Dolar

34,8957

Euro

36,7227

Altın

3.013,33

Bist

10.058,63

'Rüyalar, psikoloji ve tasavvufun ortak paydası'

Yazar Ahmet Ay, birbiriyle farklı gibi gözüken psikoloji ve tasavvufun rüyalar konusunda ortak bir paydada buluştuğunu söyledi. Bu konuyu Nesil Yayınları'ndan çıkan yeni kitabı 'Şebperest-Rüya Düşkünü' isimli yeni romanında işleyen yazar, kitabında b

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-01-24 13:41:51

'Rüyalar, psikoloji ve tasavvufun ortak paydası'
Yazar Ahmet Ay, birbiriyle farklı gibi gözüken psikoloji ve tasavvufun rüyalar konusunda ortak bir paydada buluştuğunu söyledi. Bu konuyu Nesil Yayınları'ndan çıkan yeni kitabı 'Şebperest-Rüya Düşkünü' isimli yeni romanında işleyen yazar, kitabında bir takım psikolojik problemleri olan insanların sorunlarını rüya yoluyla halletmelerini anlatırken, bir cinayetin de rüyalar yoluyla çözülme hikayesini de aktarıyor.

Rüyalar konusunun hem psikolojide hem de tasavvufta önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen Ahmet Ay, her iki alanla ilgilenen insanların rüyalara önem verdiğini belirtti. Rüya konusunda psikolojinin tasavvuftan öğreneceği çok şey olduğunu kaydeden Ay, şunları söyledi:

"Psikoloji, çok genç bir bilim dalı. Üstelik pozitivizmin hâkim ideoloji olduğu dönemde madde ötesine dair herşeyin şiddetle reddedildiği düşünülürse, Batı, metafizik yönüyle adeta kılıçtan geçirilmiş, biçilmiş gibi. Rüyaları, çok sonraları tekrar keşfe çıkıyor Batı. Fakat onu ele alışı bile çok somut. Çok bugüne dair. Bilinçaltı ile bağlıyor çoğunlukla oradaki sembolleri. Tasavvufun ise bu konuda bin yılı aşkın bir deneyimi var. Belki psikoloji kadar sistemli ve somut değil ürettiği bilgiler, fakat kesinlikle görmezden gelinmemeli. Maddeciliğin soğuk duvarları içinde sıkışmış psikolojiye fizik ötesi için yeni bir nefes alma kapısı olabilir psikoloji."

Mutasavvıfların tasavvufu anlatırken psikolojiyi, psikologların da yaptıkları tanımlarda tasavvufu kullandıkların ifade eden Ay, şöyle devam etti:

"Aslında her iki alan insanla ilgileniyor ve insanın sorunlarını çözmeye çalışıyor. Arapçada, psikolojiye de ilmü'n-nefs denir. Tasavvuf da zaten yedi nefis tabakası eğitimi üzerinden nefsin ıslahına konsantre olmuştur. Biz şimdi ruh ve sinir hastalıkları diye tarif ediyoruz bu nevi rahatsızlıkları. Fakat belki de bu çeviride bir yanlışlık var. İslamî literatürde ruh hasta olmaz, nefis hasta olur. Ruh kötülüğü emretmez, temizdir; nefsin kötülüğe temayülü vardır. Bu noktada aslında tasavvuf, gücünü ilahî kaynaklardan alan bir psikolojidir. Psikoloji ise gücünü fennî kaynaklardan alan bir tasavvuf gibidir. Fakat fen bilimlerinin modern zamanlardaki bakış açısı sorunları, psikolojiye de geçmiştir. Allahsız bir âlem tasavvuru, ayaklarını en çok bağlayan nokta. Bunun yanında tasavvufun da daha sistemli ve somut olma anlamında psikolojiden alabileceği çok şey var."

Psikolog ve tasavvufların üstünde konuştukları alanın aynı olmasına rağmen bakış açılarının farklı olduğunu ifade eden Ay, sözlerini şöyle tamamladı:

"Tasavvuf, insanı yüceltmek isterken Allah'a ulaştırmaya çalışıyor. Bu sayede insanın değerinin artacağını söylüyor. Psikoloji ise insanı yüceltmeye çalışırken referans noktası olarak yine insanı alıyor. İnsanın herşeyi yapabileceğini iddia ederek insanı bir nevi tanrılaştırıyor. Bunun sonucu olarak da insanın egosu bütün hayatını saracak şekilde büyüyor. Fedakârlık ve fedakârlıkla alınabilecek lezzetler görmezden gelinebiliyor. Kişisel mutluluk üzerine bina edilmiş bir saadet tarifi ise sonuçlarıyla çok yıkıcı olabilir. Narsizm kaçınılmaz. Bugün bize lazım olan tasavvufun geçmiş tecrübelerinden faydalanarak psikolojiye bakmaktır."
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara