Zevahiri’nin Suriye'deki temsilcisinden IŞİD açıklaması
El Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri’nin Suriye'deki özel temsilcisi Ebu Halid es-Suri Suriye'de yaşanan son olaylara yönelik bir açıklamada bulundu.
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-01-21 14:17:17
El Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri’nin IŞİD ve Nusret Cephesi’ne gönderdiği mektupta muteber merci olarak tayin ettiği, iki grup arasında çıkacak anlaşmazlıklarda başvurulacak özel temsilci olarak belirlediği Ebu Halid es-Suri Suriye'de yaşanan son olaylara yönelik bir açıklamada bulundu.
Ez-Zevahiri, Ebu Halid es-Suri için: "Saygıdeğer kardeş Şeyh Ebu Halid es-Suri, Allah için onu çok övmek istemesek de, kendisi yaşayan mücahidlerin en tanınmış ve en deneyimlileri arasında. Kendisi, Nusret Cephesi'nde bizim temsilcimizdir." ifadelerini kullanmıştı.
***
Ebu Halid es-Suri'nin Suriye'de yaşanan son olaylara yönelik açıklaması:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Övgünün sadece kendisine has olduğu Allah’a hamd ederim.
Kendisinden sonra hiçbir nebi olmayana salat ve selam ederim.
Mübarek Şam cihadının üstüne bir fırtına gibi esen son olayların ışığında ve Rasulullah’ın (sav)’in “Din nasihattir! -Kime Ey Allah’ın Resulü! - Allah’a, Resulüne, Müslümanların önderlerine ve bütün Müslümanlaradır.” sözünden hareketle; bu nasihatimi, IŞİD cemaatinin yöneticilerine ve fertlerine yapıyorum.
Allah’tan yardım dileyerek diyorum ki!
Muhakkak ki şeytan, insanoğlunu gözetlemek için bütün mevzilere oturur. Allah yolunda ki mücahitleri gözetlemek için oturduğu mevzilerden birisi de, onları “aşırılık” ve “Müslümanların kanını helal görme tuzağına düşürmektir. Bu yöntem –yani tekfirde aşırıya gitme- Cezayir’de ve başka cihat sahalarında cihadı yok etmiştir. Sakın sıkıca bağladıktan sonra örgüsünü bozanlar gibi olmayın. Yoksa bu aşrılık tuzağına düşmekle mübarek Şam cihadını ifsat edersiniz.
Muhakkak ki tekfir ve riddet ahkâmını kullanmak, bunun bir benzeri olan mücahit grupların tamamını hiçbir delil olmadan sahvecilik ile itham etmek, cürüm olarak büyük günahların en büyüklerindendir. Rasulullah (sav) şöyle buyurmaktadır: “Kim bir kardeşine ‘Ey Kafir!’ derse, bu söz ikisinden birine döner.” Peki bu sözü, Allah’ın şeriatı ile hükmetmek ve Allah’ın dinini yeryüzünde hakim kılmak için cihat eden guruplara söyleyenin durumu nasıldır. Nitekim biz bu grupların halini biliyor ve tanıyoruz.
Bugün, İslam devleti kurma ve cihat ismi adı altında, Şeyh Usame(rh), Şeyh Eymen ez-Zevahiri, Şeyh Abdullah Azzam, Şeyh Ebu Musab es-Suri ve Şeyh Ebu Musab ez-Zerkavi gibi hayatlarını Allah yolunda cihat etmekle tüketmiş –Allah hepsinden razı olsun- şeyhlere nispet edilerek yapılan birçok cürüm ve yanlış uygulamalar olduğunu duymaktayız ki onlar bu kötü menhecten son derece uzaktırlar. Hayatını bu büyük şeyhlerle beraber geçirip, onları hakkı ile tanıyan bir nasihatçi olarak size haber veriyorum ki, kurdun Yusuf (as)’ın kanından beri olması gibi bu şeyhlerde kendilerine nispet edilen şeylerden beridirler. Sakın aldatıcıların aldatmaları ve yalancıların haberleri sizi kandırmasın.
Kafirlere karşı izzetli olmak ve Allah yolunda cihat etmek, Allah’ın dininin yeryüzünde ikame edilmesi için yeterli değildir taki Müslümanların tamamına karşı mütevazi oluncaya ve onlara nasihat edinceye kadar. Diğer mücahitlere ve Müslümanlara karşı kibir ve üstünlük psikolojisi ile hareket etmek, temkin ehlinin yolu ve yöntemi değildir. Allah kullarına mütevazi olmalarını emretmiştir. Hiç kimse diğerine karşı kendini üstün göremez ve haddini aşamaz. Kalbinde kardeşine karşı üstünlük duygusu bulunan hiçbir kimse yoktur ki kardeşine karşı haddini aşmasın. Üzülerek söylüyoruz ki buna bugün burada şahit olmaktayız.
Mücahit grupların kendi içlerindeki savaşlarından en kazançlı çıkacak şüphesiz ki Esed nizamıdır. Esed askerleri ile savaşılan cephelerden aleniyen çekilerek, mücahit gruplarla savaşmaya koyulmak, onları dar köşelere sıkıştırarak, riddet ahkâmını tatbik edip kanlarını, mallarını mübah görmek ve onları nefislerini savunmaktan başka ikinci bir seçeneği olmayan bir durumda bırakmak, cephelerin zayıflamasına, nizamın ilerlemesine ve başladığımız yere dönmeye yol açacaktır. Aynı zamanda mücahitlerin düşmanlığına ve toplumsal kabule zarar verecektir. Bunlar ise çoğu zaman, toplumun İslamî hedeflerden uzaklaşmasına sebep olur.
Şehitlerimizin, nizamı def ederken ve topraklarımızı kurtarırken cömertçe sundukları kan, bunun için akmadı. Bu kanlar ancak şeriatın ikame edilmesi ve safların birleştirilmesi için akıtıldı. “Çekişmeyin, korkuya kapılırsınız da, gücünüzü kaybedersiniz.” Cihadın gücünü kaybetmesinden kaçının. Yani buna sebep olmaktan kaçının. Yaratıcıya isyan olan hiçbir hususta, kullara itaat yoktur.
IŞİD’in, topraklarımızı özgürleştiren ve bir çok şehit veren mücahitlerle, kendileri bir devlet, onlar ise birer topluluk olarak davranmaya ısrar etmesi, insanların hakkı hususunda cimrice davranmaktır. Yüce olan Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “İnsanların hak ettikleri şeyleri onlara vermeyerek veya eksik vererek onlara cimrilik yapamayın.”[7/85] İşte bu durumu krize çeviren ve ortamı hiç istenmeyen ve içinden çıkılmaz hale çeviren şeylerdendir. Bu krizden çıkmanın tek yolu ise, herkesin kendi hakiki hacmi itiraf etmesi ve Kuran’ın önderliğinde çözüme yanaşmasıdır. “Onların işleri aralarında istişare iledir.” Sizin sözlü tehditleriniz veya söylediğinize göre eğer varsa kimyasal kullanma tehditleriniz ya bizi yok eder veya da biz onu ortadan kaldırırız. Bunun ise İslam’la hiçbir alakası yoktur.
Sonuç olarak:
IŞİD’in emirlerini, IŞİD’daki muhacir ve ensar kardeşlerimizi Allah’a tövbe etmeye, onun emrine dönmeye ve Allah’ın şeriatına boyun eğmeye (yani mahkemeleşip sonuca razı olmaya) çağırıyorum. Allah Resulü (sav)’in şu sözündeki duruma düşmekten de sizi sakındırıyorum. “Kim ümmetime –emire- karşı çıkar, ümmetimin iyisini de facirini de öldürür, müminine hiç dikkat etmez ve sözünü yerine getirmezse, benden değildir.”
Yüce Allah’tan bizi, sözü dinleyip en güzeline tabi olanlardan ve Allah yolunda kınayanın kınamasından korkmayan kimselerden kılmasını isterim.
İNCANEWS
SON VİDEO HABER
Haber Ara