Nevzat Yalçıntaş: Haşhaşi çok ağır ifade; kumpas sözü spekülatif
Eski AK Parti milletvekili ve iktisat hocası Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Hizmet Hareketi için kullandığı 'Haşhaşi' benzetmesinin çok ağır bir ifade olduğunu söyledi. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu karşısında hükümetin
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-01-21 15:45:11
CNN Türk TV'de yayınlanan ve Enver Aysever'in sunduğu Aykırı Sorular programına katılan Nevzat Yalçıntaş, yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan Erdoğan'ın 'Haşhaşi' benzetmesine kadar birçok konuyu değerlendirdi. İnsanların ya da grupların küçük düşürücü ya da suçlayıcı isimlerle anılmaması gerektiğini kaydeden Prof. Yalçıntaş, "Haşhaşiler denen akım Selçuklu İmparatorlu zamanında ortaya çıkmış. Katiller. Malum haşhaş uyuşturucudur. Bu uyuşturucu kiralık katillere veriliyordu. Bunlar tabii Şia olmayan (bu incelik de var) ehl-i sünnet idarecilere, müftülere ve komutanlara gönderiliyor. Kalelere yerleşmişlerdi. Alamut Kalesi'nde Hasan Sabbah liderliğinde karanlık ve vahşetin hakim olduğu bir devirdi. Şu an da böyle bir şey yok ortada onu bir kere objektif olarak tespit edelim." dedi.
Aysever'in "Başbakan bununla Gülen Cemaati'ni kastetti?" sorusu üzerine Yalçıntaş, "Böyle bir şey mi var ortada? İntiharcılar var da, gidiyorlar haşhaş alıp bunun tesiriyle gidip... Böyle bir vaka yok. Bu tip terminolojinin kullanılması doğru değil. Esasen bu terminoloji daha Ak Parti iktidara gelirken muhalefet tarafından ve bir devlet memuru olarak yetişmiş Kemal Bey (Kılıçdaroğlu) tarafından kullanılan "Recep", "Recep" diyerek Başbakan'ı küçültücü bir manada... Bir insanın bir ismi vardır, sayın demek istemiyorsan sürekli Recep diyemezsin, nitekim Kemal Bey de düzeltti zaten bunu. Şimdi de benzer taktikler geliştiriliyor. Sayın Başbakan da Kılıçdaroğlu için "genel müdür" de "genel müdür" diyor. Yani küçültücü manada "genel müdür". Bunu böyle her iki taraf da küçültücü manada birbirlerine karşı kullanmaları yanlıştır. Haşhaşiler demek çok ağır bir ifade." diye konuştu.
Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi iklimi de değerlendiren Yalçıntaş, gerilimin gittikçe kamuoyuna yansıdığını söyledi. Yalçıntaş, "Herkes bir şeyleri sorguluyor ve gittikçe morallerde, rejime ve demokrasiye olan güveni sarsıyor. Acaba biz nerede yanlışlık yaptık? demeye başlıyor herkes. İkincisi; somut olarak ekonomiyi etkiliyor. Bizim özel sektörün 225 milyar dolar borcu vardır. Doların, Euro'nun yükselişi olumsuz etkiliyor. Bu çok önemli yeni borç artırımı getiriyor. Dünya üzerinde bizi sevenler ne kadardır bilmiyorum ama bizi sevmeyenler bundan zevk alıyor, bunu kullanıyorlar. Birden bire yabancı gazetelere, hem de birinci sayfalara mesela Financial Times gibi ki dünyanın her tarafından okunan bir gazetedir, böylece bize bedelleri oluyor." dedi.
Kavga ortamının nedenine ilişkin bir değerlendirme yapan Yalçıntaş, "İdarede bütün mukavemetler ortaya çıktı, bu mukavemette bir takım hatalar da işlenildi. Eskiden derin devlet derlerdi, ama o işin ucu Genelkurmay Başkanı'na kadar dayandığı için fazla hakaretamiz şeyler ortaya çıkmazdı. Bu sefer yeni bir isim bulundu 'paralel devlet'. Burada konu şudur. Bu paralel devlet acaba tam incelendi mi?" diye sordu. Ortada şüpheli bir durum olduğunu belirten Yalçıntaş, şöyle konuştu: "Anlaşılıyor ki başlangıçtaki olumlu icraatın yani hukuk mensuplarına tanınan hâkimine, savcısına tanınan olumlu icraatın yürürlükte olduğunu görenler, kendileri bu cemaate mensup dahi olmasalar bu cemaatin ismiyle yani bir markayı kullanma var." şeklinde konuştu.
'KUMPAS' İFADESİ SPEKÜLASYON'
Yalçıntaş, Mehmet Ali Şahin'in yargıda imam iddiası ve Başbakan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan'ın orduya kumpas sözleriyle ilgili değerlendirmelerde de bulundu. Yalçıntaş, "Her ikisi de biraz spekülatif geliyor. Yalçın Bey, böyle koca mahkemeler olmuş, yüzlerce kişi içerde bulunuyor. Hakimler müdafaaları almış, Yargıtay'a gidiyor falan. Hepsinin bir kumpas olarak isimlendirilmesi spekülatif geliyor bana. Belki bazı zümrelerin bu işin hızlandırılmasında, yaygınlaştırılmasında etkileri olmuş olabilir ki onlar da dosyalarda ortaya çıkar. Sayın Bakan'ın (Şahin) böyle bir şeyi gördüğü vakit anında ilgili mercilere aktarılması ve gereken hukuki takibatın yapılması lazım. Bunu çok sonradan öğrenmiş olan bizler gibi insanlar, 'evet gerçekten ümitsiz bir durum mu var Türkiye'de?' gibi şüpheye düşerler. Şayet bunlar elle tutulur delillerle ispat edilirse her iki hususta da 'imam' da 'kumpas' da, hemen şeye başlamak lazım. Bana göre zamanlama manidar. Biz bu zamanlamayı Türk kamuoyuna plancı olarak çok zor izah ediyorduk. Ama şimdi çok fazla alıştılar. Şimdi belediye başkan adayı oluyor (Sarıgül) bir şahıs, o zamana kadar hiçbir şey yok. Borcu mu var, harcı mı var diye. Zamanlaması şu an tuhaf geliyor." dedi.
'BİLAL ERDOĞAN, GİDİP İFADESİNİ VERECEKTİ'
Hükümetin yolsuzluk iddialarıyla ilgili tavrını da değerlendiren Yalçıntaş, "Önce soğukkanlı olacaksınız. Bu gibi durumlarda hele ki devlet adamı ise teenni ile hareket edecek." dedi. Aysever'in, "Başbakan böyle davranmadı diyorsunuz?" şeklindeki sorusuna Yalçıntaş, "Samsuna'a gitti Aziz Başbakanımız. Gece yarısı bir miting. Ondan sonra 3 -4 tane daha. Başbakan'a yönelmiş bir şey yok, daha ikinci dalga gelmeden bunlar yapılıyor. İkinci dalgada anlaşıldı ki Başbakan'ın şahsına bir şey yok ve Başbakan herkesten iyi bilir ki İslam literatüründe birinin günahı öbüründen sorulmaz. Velev ki oğlun olsun." değerlendirmesinde bulundu. Başbakan Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan ile ilgili değerlendirme yapan Yalçıntaş, "Benim kanaatim Bilal ki, tanıdığım fevkalade iyi bir insandır. Gidip 'beni sorgulamak istiyormuşsunuz? Buyurun ben geliyorum de' Başbakanlığa uğramadan. Babalık hissi çok önemli. Babalar için evlatları en değerli varlıkları. O zaman ne babayı ne anayı karıştırmadan gidip ifadesini verecekti. Kimsenin söyleyeceği laf kalmazdı." şeklinde konuştu.
Yeniden yargılama sürecine ilişkin Yalçıntaş, "Ergenekon ve diğerlerinde bir takım hatalar olmuş olabilir. O safhalar karara bağlanmış bitmiştir ama hemen arkasından bir takım restorasyon hareketleri olmaz değil. Nitekim oluyor. Ne yaptılar bazı mağdurları müracaat etti. Anayasa Mahkemesi'ne gidildi, bunun tashihi yine hukuk dahilinde. Hukukun işlediği bir hata olabilir. Mahkeme kararlarına elbette saygılıyız ama onların incelenip değerlendirilmesi de normal meşru bir yoldur." ifadelerini kullandı.
SON VİDEO HABER
Haber Ara