Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Erdoğan 'Kutudaki paralar' için ilk kez konuştu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gazeteci ve yazarlar ile Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde görüştü. Görüşme yaklaşık 4 saat sürdü. Toplantıya katılan gazeteci ve yazarlardan bazıları çıkışta açıklamalarda bulundu...

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-01-04 20:51:13

Erdoğan 'Kutudaki paralar' için ilk kez konuştu

Gazeteci Fikret Bila, " (Gülen cemaatinden mektup) Sayın Başbakan, bir uzlaşma arayışı içeren bir mektup aldığını söyledi. Teklif içeren bir mektup aldığını söyledi. Ancak, mektubun kimin tarafından gönderildiğini söylemedi. Islak imzalı bir mektup olduğunu söyledi"

" (Ayakkabı kutusundaki paralar) Halkbank genel müdürünün paraları o şekilde evde bulundurmasını hata olarak ifade etti. O konuyu ayırıyor. Yargı sürecinin beklenmesi gerektiğini belirtti"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde gazeteci ve yazarlarla biraraya geldi. Yaklaşık 4 saat süren toplantı sonrası Çalışma Ofisi'nden ayrılan gazeteci ve yazarlar toplantıya ilişkin açıklamalarda bulundu.

ISLAK İMZALI MEKTUP
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila, Fetullah Gülen tarafından Başbakan'a yazılan bir mektup olduğu konusu sorulunca, "Sayın Başbakan, bir uzlaşma arayışı içeren bir mektup aldığını söyledi. Teklif içeren bir mektup aldığını söyledi. Ancak, mektubun kimin tarafından gönderildiğini söylemedi. Islak imzalı bir mektup olduğunu söyledi. Bir meslektaşımız, 'Fetullah Gülen Hoca'dan mı geldi acaba?' dedi. Ama ona bir cevap vermedi. Ama öyle bir algı oluştu. Fetullah Gülen Hoca'dan gönderilmiş bir mektup ve en azından o hareketin en üst düzeyinden gönderilmiş bir mektup olduğu anlaşıldı. O mektupta bazı öneriler, teklifler olduğunu, onu değerlendirdiklerini, evet, tamam bir uzlaşma, barış ortamı olsun ama dedikten sonra da, tabi 'bu yargıdaki gelişmeler ne olacak?' diye sordu. 'Operasyonlar yapılıyor, evler basılıyor bunlar ne olacak?', 'Şantajlar yapılıyor bunlar ne olacak?', 'Şantajın altında mı çalışacağız' gibi soruları gündeme getirerek, o mektubun henüz değerlendirme aşamasında olduğunu, en azından Sayın Başbakan'ın da bazı garantiler beklediği anlaşılmış oldu sözlerinden" diye konuştu. Bila, mektubun tarihinin ise, Başbakan tarafından yakın bir tarih olarak beyan edildiğini aktardı.
Cemaate karşı bir operasyon yapılıp yapılmayacağı yönünde Başbakan Erdoğan'ın neler söylediği sorulunca Bila, "Bu konuda açık bir ifadesi oldu. Zaten 'paralel yapı' diye tabir ediyor Sayın Başbakan, bu yapının ortadan kaldırılacağını, demokratik bir devlette böyle bir yapının kabul edilmeyeceğini ifade etti. Bunun ortadan kaldırılacağını da beyan ederek, bu tür bir çalışmanın yürütüldüğünü açıklamış oldu" dedi.

'YENİDEN YARGILANMA BİR HAKTIR'
Bila, Balyoz ve Ergenekon davalarının yeniden görülmesine yönelik konuşulanlar sorulduğunda, "Sayın Başbakan yeniden yargılama önerilerine ve konusuna olumlu yaklaştığını söyledi. 'Yeniden yargılanma bir haktır' dedi. Bu yönde bir çalışma yapılması için Adalet Bakanlığı'na talimat verdiğini de beyan etti. Tabi ne tür bir çalışma yapılacağını da şimdiden bilemediğini, eğer mecliste yapılması gereken bir şey varsa, bunu da yapabileceklerini söyledi. Ondan sonra da sözü Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ'a bıraktı. Sayın Bozdağ da hukuki bilgi verdi. Yeniden yargılamak için yasadaki koşulların belli olduğunu, davalardan birinin devam etmekte olduğunu ifade etti, bu Ergenekon davası oluyor. Kesinleşmiş davalar için durumu inceleyeceklerini söyledi" diye konuştu.

EL KADI AİLE DOSTU
Yolsuzluk soruşturmasına yönelik Erdoğan'ın konuşmasının ikna edici olup olmadığı sorulunca Bila, "Sayın Başbakan, oğlu ve damadıyla ilgili iddiaların doğru olmadığını ifade etti. Her ikisinin de devletle bir işlerinin olmadığını belirtti. (Bilal Erdoğan'ın) El Kadı ile görüşmesinin normal olması gerektiğini, çünkü aile dostları olduğu, El Kadı'nın bir terörist olmadığını, kendiyle ilgili iddiaların uluslararası mahkemelerde beraat ettiğini, uluslararası seyahat yasağının kaldırıldığını Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen bir Suud işadamı olduğunu belirtti. Bununla görüşmesinde hukuki bir sakınca olmadığını da belirttikten sonra 'Eğer Başbakan'ın oğlu veya damadıysanız, Türkiye'de bir iş yapamayacak mısınız?' diye bir soruyla eleştirel bir yaklaşım ortaya koydu" dedi.

PARALARIN O ŞEKİLDE EVDE BULUNDURMASI HATA
Öte yandan Fikret Bila, NTV yayınında da konuştu. Fikret Bila burada görüşmenin içereğini anlatırken, "Başbakan operasyonu '17 Aralık darbesi' diye bir tanım yapıyor. Fakat bunun bir yolsuzluk boyutu da var, o konuda bir hassasiyet gösteriyor. Halkbank genel müdürünün paraları o şekilde evde bulundurmasını hata olarak ifade etti. O konuyu ayırıyor. Yargı sürecinin beklenmesi gerektiğini belirtti" dedi.

"TÜRKİYE'YE KURULAN TUZAKLA İLGİLİ KARARLI"
Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür, "Benim gördüğüm şu Başbakan kararlı. Neyle ilgili kararlı? Türkiye'ye kurulan tuzakla ilgili kararlı. Bunu hem reformlarla hem de yasal düzenleme çabalarıyla atlatmaya çalışılacağını, Türkiye'nin bununla baş edebileceğini söyledi. Operasyon olup olmayacağıyla ilgili net bir cevap verilmedi. Söylediği şey şuydu; yasaların elverdiği ölçüde hatta diğer davaların yeniden yargılanmasıyla ilgili de bunu söyledi. Herşey yasal prosedür içerisinde devam edeceğini söyledi. Balyoz ve Ergenekon davalarıyla ilgili ise talebi haklı bulduğunu ama onun da yasal prosedür neyi gerektiriyorsa o çerçevede bir çalışma yapılacağını aktardı. Böyle bir hakkın olduğunu söyledi. O doğrultuda bir çalışma yapıldığını açıkladı" diye konuştu.

"BİZ BU KONUDA ÇOK DİKKATLİYİZ"
Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç ise, "Sayın Başbakan 17 Aralık süreciyle ilgili bilgilendirici bir toplantı yaptı. Sürecin nasıl başladığını, nasıl geliştiğini, bunun neyi hedeflediğini anlattı. Sorulara cevap verdi. TIR olayında önümüzdeki seçim dönemine kadar olabilecek olaylardan söz etti ve kendilerinin aldığı tedbirleri anlattı. Cemaat konusu gündeme geldi. O konuda da Sayın Başbakan fikirlerini ifade etti. TIR olayıyla, 17 Aralık operasyonunun bağlantılı olduğunu söyledi. Ben kendilerine eğer söylenildiği gibi yargıda ve emniyette bir yapılanma varsa hükümetin tedbir almasının hakkı olduğunu fakat camiaya veya cemaate karşı bir operasyon düzenlenecekse bunun on binlerce insanı içine alabileceğini, 28 Şubat'ın tekrarı olabileceğini, öğretmenden esnafına kadar birçok insanı mağdur edebileceğini sordum. Sayın Başbakan, 'Biz bu konuda çok dikkatliyiz. Öyle birşeye asla izin vermeyiz mahal vermeyiz' dedi. Ama devletin içinde bir yapılanma varsa hukukun dahilinde kalmak suretiyle onları tasfiye etme konusunda da kararlı olduğunu söyledi. Ergenekon ve Balyoz davaları konusunda iade-i muhakeme olabileceğini söyledi. Bu konuda Adalet Bakanlığı'ndaki bir çalışmadan söz etti. Sayın Adalet Bakanı da bu konuda teknik bilgiler verdi" dedi.

"YOLSUZLUK KONUSU AĞIRLIKLI OLARAK İŞLENMEDİ"
Bugün Gazetesi yazarı Doğu Ergil de, "Bence zamanında yapılmış olan toplumun kafasındaki karışıklığı gidermek için bir halkla ilişkiler, halkı kamu önderleriyle bilgilendirme toplantısıydı. Pek çok konuya açıklık getirildi ama bu tabi hükümetin bakışıdır. Toplumda bunun karşılığının ne olacağını kendisi de ifade etti. 30 Mart seçimleri olacaktır. Kendisinin şahıs ve hükümet olarak uluslararası düzeyde de fazla bir fire vermediğini söyledi. Bunu seçimlerde göreceğiz. Yolsuzluk konusu ağırlıklı olarak işlenmedi. Çünkü Başbakan, yolsuzluğun bir araç olarak kullanıldığını ve yolsuzluk üzerinden hükümetinin karalanma dolayısıyla Türkiye'nin istikrasızlaştırılmaya çalışıldığına inanıyor. Bunu yapanların neden yaptıkları teşhir edilmeli şekilinde iki tane görüş vardı. Bu görüşler birbirine yaklaştırılsa mesele daha açıklığa kavuşacaktır ve toplum da ikna olacaktır" diye konuştu.

"BAŞBAKAN'I GAYET RAHAT GÖRDÜM"
Türkiye Gazetesi yazarı İsmail Kapan ise, "17 Aralık'ın bir komplo olduğunu söylediler. Buna karşı hükümetin ve devletin zamanında gerekli refleksi göstererek, cevap verdiğini, düne göre bugün daha güçlü durumda olduğunu ve bundan olabilecek şeylere de genellikle hazırlıklı olduklarını söyledi. Herşey hemen hemen konuşuldu. Yolsuzluklar da konuşuldu. Ama Türkiye'nin itibarına yönelik içeride ve dılarıda odakların karışmış olduğu kurulmak istenen tezgahlarla ilgili değerlendirmeler de yapıldı. Ben Başbakan'ı gayet rahat gördüm. Bunun esas göstergesinin 30 Mart seçimleri olduğunu ve bu konuda hiçbir endişelerinin olmadığını söyledi. Bunun devamı olarak Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili çok önemli bağlantılar kurulmak istendiğini söylerek, başbakanlık makamıyla cumhurbaşkanlığı makamı arasında bir fitne çıkarılmak istendiğini belirterek, bu konuda kendilerinin çok rahat olduklarını, zamanı geldiğinde gerekli adımların atılacağını söyledi" dedi.

"BİZ ONLARLA MÜCADELE HALİNDEYİZ BİRLİKTE DEĞİLİZ"
Habertürk Gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca da, "Başbakan, bu sürecin 30 Mart yerel seçimlerini, çözüm sürecini ve Cumhurbaşkanlığı seçimini hedef aldığını söyledi. Bunun dışında yine çarpıcı konulardan biri bu TIR meselesi üzerinden yapılan Türkiye'yi El Kaide ile ilintili gösterme ve ana muhalefet partisinin de bu söylemlere pirim vermesi üzerine sert bir çıkışı sözkonusu oldu. Türkiye'yle El Kaide'yle aynı cümle içinde ifade etmenin en büyük ihanet olacağını belirtti. 'Biz onlarla mücadele halindeyiz birlikte değiliz' ifadesini kullandı. İçerideki algı genellikle bir operayon olduğu yönündeydi" dedi.

"AÇILIM SÜRECİNDE SADECE HÜKÜMET DEĞİL, HER İKİ TARAF DA ÇOK KARARLIDIR"
Eski TESEV Başkanı Can Paker ise, "Başbakan, operasyonun Türkiye'nin geleceğine bir darbe olduğunu söyledi. Hiçbir kişi ve kuruluşla pazarlığa girmeyeceğini belirtti. Bütün herşeyle ilgili bilgilerinin olduğunu zamanı gelince belgelendirip kamuoyunu bilgilendireceklerini aktardı. Rüşvet ve yolsuzlukla ilgili ise, 'Ben bakanlarıma güveniyorum. Bir tanesi hariç kendileri sorgulamanın selameti açısından çekildiler. Bundan sonra yargıyı bekleyelim' dedi. Bu operasyonlar bir darbe ise bu darbenin en büyük hedefi benim kanaatime göre açılım politikasıdır. 'Bu darbe açılım politikasına etki etmiş midir? Bundan sonra açılım politikasını nasıl devam ettireceksiniz?' sorusunu yönelttim. Buna Beşir Atalay şu cevabı verdi; 'Hükümet bu konuda çok kararlıdır. Açılım sürecinde sadece hükümet değil, her iki taraf da çok kararlıdır' dedi ve açılım politikasını kararlılıkla devam ettireceklerini ifade etti. Bu operasyonların açılımda herhangi bir yavaşlamaya sebep olmadığını söyledi" diye konuştu.

Milliyet

Haber Ara