Hayrettin Karaman: Anlama özrü mü yoksa...
Yenişafak yazarı Hayrettin Karaman bugünkü yazısında, yolsuzlukla ilgili alınabilecek tedbirleri ve konu üzerinde yapılacak olan düzeltmeleri kendi üslubuyla ele aldı...
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-12-26 05:24:43
İnsan bir sözü niçin yanlış (söyleyenin maksadına uymayan bir manada) anlar?
Bunun birden fazla sebebi vardır: Sözü söyleyen yanlış anlamaya müsait söylemiştir, okuyan veya dinleyenin bilgisi veya ilgisi yeterli değildir, peşin hükümlü olarak dinlemiştir...
Hangi sebebe dayalıdır bilmem, ama benim bir yazımda kullandığım Mecelle maddesi ve ona dayalı yorumum alakasız bir tarafa çekildi, yazının üstü ve altı, sözün oldukça açık ifadesi müsait olmadığı halde 'benim, yolsuzlukları örtmeye delil getirdiğim, haramı yumuşattığım, muğalata yaptığım' hükmüne varıldı.
Hemen ifade edeyim: Yolsuzluk özel değil, genel (kamuya, âmmeye ait) bir zarardır, bu zararı önlemek için yolsuzluğa bulaşmış kişilerin zarara uğramasına aldırmadan gereken yapılır, yolsuzluk engellenir ve kamunun zararı telafi edilir. Eğer 'Zarar-ı âmmı def'içün zarar-ı hâss ihtiyar olunur; yani, kamuya (ve bu arada ümmete) ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar göze alınır, sineye çekilir' kuralını yolsuzluklarla ilgili olarak kullansa idim bundan ancak bir mana çıkardı ki, o da yukarıda yazdığım manadır.
Peki ben bu kuralı hangi maksatla hatırlatmıştım?
'Bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar'dan maksadım, mesela bir derneğin, vakfın, hizmet grubunun bir teşebbüsünün –haklı veya haksız olarak- engellenmesidir. Bunu engelleyen hükümet ise ve bu engellemeye karşı yapılacak mücadele hükümeti yıpratacaksa, bu yıpratma da mevcut şartlarda kamuya zarar verecekse zarar sineye çekilir, sabredilir, zamanı beklenir ve hükümeti yıpratmaya kalkışılmaz.
Eğer zarara uğrayan 'özel kesim' kendini, devletten ve hükümetten daha önemli, kamu için zorunlu, engellenmesinin de özele değil, kamuya daha büyük zarar olduğunu takdir ediyorsa, böyle düşünüyorsa bu onlara ait bir ictihad olur ve ben bu anlayışa katılamam.
Gelelim Hasan Demir Bey'in yazısına:
'Levent Gültekin'in iddiasına göre ihalelerde alacalı işler... 1994 yılında yani Sayın Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde kendisine sorulan, 'Hocam, daha güçlenmemiz, davayı sağlama almamız gerek. İhale verdiğimiz kişilerin kârlarından komisyon alabilir miyiz?' sorusuna Mecelle'den verdiği şu cevap üzerine başlamış. 'Akl-ı selim ve kalb-i selim sahiplerinin bir dönüp sağlarına ve bir daha dönüp sollarına bakmaları gerekiyor; bu iktidar kadrosunun yerine koyabilecekleri başka bir kadro varsa -ki, bana göre yoktur- Mecellemizin 26. Maddesi şöyle der: 'Zarar-ı âmmı def'içün zarar-ı hâss ihtiyar olunur'. Yani, kamuya (ve bu arada ümmete) ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar göze alınır, sineye çekilir.' Sayın Karaman, Yeni Şafak'ta kaleme aldığı son yazılarından birinde âdeta bu yazıya gönderme yaparak ses ve görüntülerle destekli son yolsuzluk iddialarına bir meşruiyet göndermesinde de bulunmuş.'
Bu kadar eğriyi nasıl doğrultacağım bilemiyorum! Bu soru bana o tarihte sorulmuş ise özel bir toplantıda sorulmuştur; bunu, izin almadan açıklayan kişinin ahlakını kendine bırakıyorum. Bu soruyu da, verdiğim cevabı da şimdi hatırlamıyorum, ama şimdi sorulsa ne cevap vereceğimi başka bir yazımda ifade edeceğim.
Sayın Gültekin'in ve Hasan Demir'in 'o soruya cevap' diye yazdıkları ifade o gün söylenmiş olmayıp daha birkaç gün önceki yazımda geçmiştir. Yukarıda açıkladığım gibi konu da 'yolsuzluk veya ihaleden komisyon almak' değildir, tam aksine kamuya zararlı olacak herhangi bir iş, davranış ve menfaatin meşru olmadığını pekiştirmekle ilgilidir, bu maksatla söylenmiştir.
Dilin, mantığın ve ahlakın isyan edeceği nakiller ve yorumların böyle zatlardan suduruna hayret ediyorum!
SON VİDEO HABER
Haber Ara