Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Suriye'deki yabancı direnişçilere mesaj

Suriye'de Esed güçlerine karşı savaşan yabancı direnişçilere hitaben yazılan mektupta halkla daha sıcak ilişkiler kurulması çağrısı yapıldı.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-12-25 15:32:36

Suriye'deki yabancı direnişçilere mesaj

Azerbaycan İslam Araştırmalar Enstütüsü'nden analist İsmail Azeri'nin kaleme aldığı mektupta, Suriye'ye dışarıdan gelen direnişçilere çeşitli tavsiyelerde bulunuluyor.

Mektupta yerel direniş örgütleri ve halkla daha sıcak ilişkiler kurulması çağrısı yapılıyor.

Mektubun en dikkat çekici yerlerinden birisi İran Hükümeti'nin Afganistan üzerinden Suriye'ye gelen direnişçilere yaptığı iddia edilen teklifler.

"İran'ın planlarını bozun"

Mektupta şu ifadelere yer veriliyor: "İran istihbaratı Türkiye’yle ilgili  size neler  teklif  etti o  zaman  ne dediğimi  anlarsınız. Teklif edilen silahlar, eğitim desteği ve milyonlarca dolar.. Türkiye'de eylemler düzenleyerek Türkiye halkının ve Hükümetinin Suriye direnişine olan desteğinin önünü kesmeyi hedeflediklerini unutmayın."

Halkla iyi ilişkiler kurun

"Mümkün olduğu kadar emirlerinizin yerli unsurlardan (ensar) olmasına dikkat edin muhacirler nerden gelmiş  kendi  vatanımızda bize  emir   veriyorlar  algısının önüne geçin. Unutmayın!  Bilad-uş Şam'da  en  büyük vazifeniz şebbiha öldürmek değildir, halkı  davet etmektir. Cahil bırakılmış o halka lisan-ı halinizle, ahlakınızla ve güzel kelimelerinizle İslam’ı anlatmaktır."

Birlik çağrısı

"Allah Kuran’da buyuruyor: bölünmeyin, parçalanmayın eğer böyle yaparsanız gücünüz dağılır düşmana karşı yenik düşersiniz. Hizbullah, İran ve ateist PKK saflarında bölünmeler olmazken, tek grup tek lider gibi çalışırken maalesef sizin saflarınızda bölünmelerin ve parçalanmaların haddi hesabı yoktur. Bu durumunuz düşmanları sevindirmekte Müslümanları ise  derinden üzmektedir."

Mektubun tamamı şöyle:

Azerbaycan İslam Araştırmaları Enstitüsü

Suriye’ deki Muhacir Mücahitlere Nasihatler

Değerli Müslüman kardeşlerim!


Allah Resulü(s.a.v) buyurdu ki: “Din Nasihattir.” Yüreğimi, kelamımı ve kalemimi bu hadise yaslayarak siz değerli arkadaşlarıma bazı nasihatlerde bulunacağım. Bu yazı kesinlikle sıcak koltuğunda oturup ahkâmlar kesen bir eda ile yazılmış değildir bilakis kalbi Suriye halkının direnişi ile atan Allah yolunun sevdalıları tarafından yazılmıştır.

Bütün yazılarımızda olduğu gibi bu yazımızda da yaşamadığımız, tecrübe etmediğimiz, acılarını sıkıntılarını ve problemlerini sinemizde hissetmediğimiz hiçbir şeyi yazmayacağız. Bu yazıda zikredilecek olanlar bu yolda saçlarını ve sakallarını ağartmış insanların telkinleridir, uyarılarıdır. Bu yazıda vurgulanan noktalar kesinlikle tek bir kişinin görüşü değildir tam aksine bu yola senelerini vermiş insanların görüşüdür. Eğer bu yazıda doğru noktalara isabet ediyorsak bu Allah’tandır, beslendiğimiz temiz Kur’an ve Sünnet’ tendir. Ve tabi ki de fikirlerinden etkilendiğimiz değerli hocalarımızdandır. Yok, eğer yanlış noktalara vurgu yaptı isek bu da bizim nefsimizden ve cahilliğimizdendir. Rabbim bizi doğruya iletsin yanlıştan uzaklaştırsın.

Değerli kardeşlerimiz!

Derler ki Dünya Güneşin etrafında döner, Güneş de Dünyanın. Tabiri caizse şimdilerde hem Güneş hem de Dünya sizin etrafınızda dönüyor. Bütün ülkelerin bir numaralı gündem maddesi sizsiniz hatta Rusya bile geçenlerde kendi güvenlik birimleriyle yaptığı toplantıdan sonra bir numaralı gündem maddelerinin Suriye’deki durum olduğunu açıkladılar. ABD, İngiltere ve İran da aynı şekilde tavır sergiliyorlar. Komşu ülkeleri zikretmek istemiyorum bile. Bunun yanı sıra Dünyanın muhtelif yerlerinden düşünce kuruluşları, analiz merkezleri ve irili ufaklı medya kuruluşları durmadan sizden bahsediyor. Bahsediyor derken adaletsiz bir şekilde kara propaganda yapıyorlar. Sizden gelebilecek kötü bir haberi dört gözle bekliyorlar. Başarılarınıza üzülüyor acılarınıza seviniyorlar. Hatta denildiğine göre başta Esad diktatörü olmak üzere Suud, Ürdün, Katar diktatörleri vs. artık rahat uyuyamıyorlarmış o ihtişamlı saraylarında. Sizin başarılarınız Kudüs’e dirayet veriyormuş İsrail’in kuduz köpeklerine karşı. Çevresi mübarek kılınmış Kudüs dişlerini sıkıp ‘az kaldı ey İsrail az kaldı’ diyormuş kendi mana âleminde. Hatta ve hatta Afrika’da, Arakan ’da Mali’de diri diri yakılan mazlum ve mağdur ümmet bir başka bakıyormuş zalimlerin gözüne bu aralar.
Değerli ve fedakâr muhacir kardeşlerimiz!

Katiller farklı farklıdırlar, bazen masum birini öldürürler bazen bir şehri yok ederler bazen gereksiz yere bir hayvan öldürürler bazen topluma oksijen veren bir ağacı keserler bazen de en güzel duyguların ve umutların katili olurlar ki; en ağır ve öldürücü olanı da budur zaten.

Herhalde siz de farkındasınızdır ki; sadece Suriyeli Müslümanların değil yeryüzünde zulme uğrayan, adalet bekleyen bütün Müslümanların sizin ile ilgili umutları, hayalleri ve beklentileri vardır. Bunun için size her zaman dua ediyorlar ve ellerinden geldiği kadar sizi desteklemeye çalışıyorlar. Belki içlerinde evini satıp size gönderen erkekler, bileziklerini çıkartıp size ulaştıran bayanlar bile vardır. Sözün özü Doğu’dan Batı’ya sizi en samimi, temiz ve saf duygularla destekleyen ve takip eden bir ümmet vardır. Eğer siz bu beklentileri boşa çıkarır, bu umutların ve hayallerin katili olursanız hem bu dünyada hem de Allah’ın huzurunda ümmete hesap veremezsiniz.

Belki sizlerin de duymuş olduğu meşhur bir rivayetten bahsetmek istiyorum. Fitnelerin bol olduğu bir zamanda ünlü âlim, Muhaddis Nasiruddin Elbani’yi kötüleyenler olur. Derken yaşlı bir Müslüman eline bir beyaz kâğıt alır ve ortasına küçük bir nokta koyar kalemi ile. Sonra bir yerde toplanmış olan topluluğun içine girip beyaz kâğıdı göstererek: ”Ey insanlar; bu kâğıtta ne görüyorsunuz?” diye sorar. Kalabalık hep bir ağızdan: “Siyah bir nokta görüyoruz.” diye cevap verir. Tekrar yüksek bir sesle sorar: “İyi bakın bu kâğıtta ne görüyorsunuz?” Kalabalık yine:” siyah bir nokta” diye cevap verir. Yaşlı adam ağlayarak, haykıra haykıra:” Ey adaletten, haktan ve hakkaniyetten payını almamış toplum bu kadar beyazı görmüyorsunuz da küçücük bir noktayı görüyorsunuz sadece, yazık size!” der. Maalesef bugünkü durum da bundan pek farklı değildir. Durumdan haberdar olanlar bana hak vereceklerdir eminim: Suriye Muhaberat ülkesidir ve oradaki generaller bile gerilla savaşını tam manası ile bilmezler kaldı ki muhalefet safında savaşan Suriyeliler savaş adına, silah adına hiçbir şey bilmezler. Bu tecrübesiz Müslümanların karşısında ise tankıyla tüfeği ile bu işi en iyi şekilde bilen profesyonel devrim muhafızları Hizbullah militanları paralı Rus askerleri ve Suriye’den başka gidecek yeri olmayan gözü dönmüş şebbihalar var.

Eğer Suriye direnişine muhacirlerin katkısı olmasaydı Suriye halkının bugüne kadar direniş göstermesi reel olarak mümkün olmayacaktı. O muhacirlerin de Bosna, Çeçenistan, Afganistan ve Irak işgallerinde biriken 30 senelik tecrübeleri olmasaydı bugün Suriye’deki direniş bu denli ilerlemezdi. Bu gerçeklik o kadar açık ve nettir ki Suriye’nin içindeki -ÖSO dâhil- bütün yerli gruplar ve halk bunu tasdik ediyor.

Hatta duyduklarımıza göre Esad tarafından  esir alınan generaller bile: “Yerli grupların bize saldıracağını duyduğumuz vakit korkmuyoruz ama ne zaman ki onların içinde İslamcılar ve Muhacirler var o zaman korkudan dişlerimiz titriyor; çünkü onların profesyonel olduğunu, ABD’nin bile onlardan korktuğunu, buraya ölmek için geldiklerini, en büyük arzularının bu olduğunu ve  sonuna kadar direneceklerin biliyoruz.” Şeklinde itirafta bulunmak zorunda kalıyorlar. İşte Suriye’de sizin ödediğiniz bu bedelleri, sağladığınız katkıları ve gösterdiğiniz fedakârlıkları maalesef kitleler görmüyor, koskocaman beyaz kâğıdın içinde siyah nokta görüyorlar veya onlara gösterilmiyor ya da yanlış yönlendiriliyorlar. Siz davanızı insanlara anlatınca akıllarına kafa kesen, papaz öldüren ve tabi ki de masum kamyoncuları hunharca öldüren gözü dönmüş zalimler geliyor. Şu an sesinizi duyar gibiyim diyorsunuz ki :“Onları biz yapmadık, onları yapanlar fitneciydiler, ajandılar, Suriye direnişini karalamak için seçilmiş ve görevlendirilmiş kimselerdi. Şimdi de Rusya’da keyif yapıyorlar.” Evet kabul ediyorum haklısınız ama bu olanlar sizin gözünüzün önünde gerçekleşti, Ebu Banat bu kalleşlikleri yaptıktan sonra yine de aranızdaydı ama onu mahkeme kararı ile soruşturup cezalandırmadınız. Onun yaptıkları kime ve neye hizmet ediyor diye düşünmek gerekmez miydi? İmam Ahmet demiyor mu mücahitler basiretlidirler, uyanıktırlar.

Kardeşler!

Takdir edersiniz ki savaş sadece şebbiha öldürmekten ibaret değildir. Bunun arka cephesi, ön cephesi, medya ayağı, içerdeki ve dışarıdaki düşmanları  iyi tanımak vardır. Mesele bilmek lazımdır ki; En azılı İslam düşmanları ve Esad dostları her gün başarıları için büyük çaba sarfediyorlar ve bunun için gece gündüz çalışıyorlar ki; Suriyeli mücahitler, başta Türkiye olmak üzere Suriye halkının yanında duran her ülkede bombalar patlasın ve bu patlamalarda yüzlerce masum insanlar hatta çocuklar ölsün.
Bunun için İran uleması gece namazlarına kalkıyormuş, İran istihbaratı Hizbullah militanları ve Esad âşıkları uykularından ferağat edip gece gündüz çalışıyorlarmış. Bunu teyit etmek için Afganistan’dan Suriye’ye gelirken İran sınırlarından geçmek zorunda kalan ve orada yakalanan en yakınınızdaki kardeşlerinize sorabilirsiniz ki:  İran istihbaratı Türkiye’yle ilgili  size neler  teklif  etti o  zaman  ne dediğimi  anlarsınız. Teklif edilen silahlar, eğitim desteği ve milyonlarca dolar.. Türkiye'de eylemler düzenleyerek Türkiye halkının ve Hükümetinin Suriye direnişine olan desteğinin önünü kesmeyi hedeflediklerini unutmayın.
Değerli Müslüman kardeşlerim!
Takdir edersiniz ki Suriye ayaklanmasını ve savaşını muhacirler başlatmadı. Ta 30 sene evvel Hama’da, Humus’ta katil baba, Esad, on binlerce muhaciri katletmedi. Yarım asırdır bu katillerin hapishanelerinde, işkence merkezlerinde muhacirler kalmadı bilakis bu halk kaldı, işkence gördü, bedel ödedi ve acılar yaşadı. İşte bu yüzden sizin misyonunuz ve göreviniz bu kardeşlere yardım etmek, eksiklerini gördüğünüz yerde onları üzmeden, kırmadan hakikati onlara olabilecek en nazik bir şekilde anlatmaktır. İslam düşmanlarının ve Esad âşıklarının en büyük arzularından biri de muhacirler ve Ensar’ın arasında fitne çıkartmak; daha geniş bir ifadeyle halkla savaşçıların arasını açmaktır. Zaten halkın desteğini alamayan bir hareket  hiçbir zaman başarılı olamaz, ne kadar tankı tüfeği olsa da başarılı olamaz düşman da bunu bildiği için durmadan bu yönde çalışıyorlar. İşte bu taktiklerine karşı uyanık olmanız lazım. Mesela:

- Bir slogan geliştirebilirsiniz “Ensar muhacir kardeştir, fitneciler kalleştir”,” Muhacirler Ensar kardeşlerine yardım etmek için buradalar onlara ağa olmak için değil”. Ve bu sloganlarınızı arabalarınızın arkasına ve merkezlerinize yazsanız, yaygınlaştırsanız çok yerinde ve güzel olur.

-Ahrar-uş Şam, Liva-ul Tevhid, Liva-ul İslam, Fecr-ül İslam (Cephetül İslamiyye) gibi yerel cemaatlerle güzel ilişkiler kurmalı, daima ihtikam (operasyon) zamanında onların ön saflarında  olmalıdırlar. Muhacir fedakârlığını ve kardeşliğini en yüksek seviyede onlara gösterilmelidirler.

-İçinizden halka karşı haksızlık yapan muhaciri toplum önünde mutlaka cezalandırılmalı bu konuda tolerans asla tanınmamalıdır.

-Mümkün olduğu kadar emirlerinizin yerli unsurlardan (ensar) olmasına dikkat edin muhacirler nerden gelmiş  kendi  vatanımızda bize  emir   veriyorlar  algısının önüne geçin. Unutmayın!  Bilad-uş Şam'da  en  büyük vazifeniz şebbiha öldürmek değildir, halkı  davet etmektir. Cahil bırakılmış o halka lisan-ı halinizle, ahlakınızla ve güzel kelimelerinizle İslam’ı anlatmaktır.
- Mutlaka ama mutlaka tekfir fitnesinden uzak durun. Bu fitne İslam düşmanlarının; halk ile direnişçilerin birbirleri ile kaynaşmasını engelleme projesidir.

- Aranızda olmayan yaşlı ve bu yolda aşamalardan geçmiş kardeşlerinizden nasihat alın. Onların dediklerini ve telkinlerini dikkatlice dinleyin; çünkü maalesef yeni nesil çok az bir ilim ve tecrübeyle bu yola çıkıyor. Umumen bu zamanda hem müessir hem de dini ilimlerde kaliteli ve kendini geliştirmiş insanların çok  az olduğunu unutmayın.

-Suriye direnişi sadece sizinmiş gibi davranmayın. Ne kadar merkezinde siz olsanız da bu direniş tüm ümmetin direnişi olduğunu aklınızdan çıkarmayın arkada sizi destekleyen ümmet olmasa siz önde bir gün bile direnemezsiniz.

-Kendinize ait sosyal medya hesapları oluşturun. Hakkınızda çıkan yalan ve kara propagandalara anında cevap verin onları yalanlayın hatta bu konuları takip eden medya ofisleri oluşturun.

-Halkın arasında karışınca özellikle pazarlara gelince ciplerle gelmeyin bununla muhacirler çok zengin, Ensar çok fakir havası oluşur buna dikkat edin.

-Yollarda kurduğunuz kontrol noktalarından geçen halka karşı ala bildiğince kibar ve mütevazı olun. “Bu kontrol noktaları hâkim olduğumuz için değil sadece güvenliği sağlamak içindir, siz ailenizle evlerinizde rahat yaşayın diye biz burada ribat( nöbet) tutuyoruz” deyin.

Halka karşı asla güç gösterisi yapmayın. Gözünüzün önünde bulundurun ki, devrim başlamadan önce Suriye’deki bütün potansiyel gücü elinde bulunduran katil Esad dünya çapında ne kadar söz hakkına sahipti? Ne kadar saygındı? Şimdi o gücün belki de %20'si sizin elinizde ve hala savaş davam ediyor nereye varacağı ve nasıl sonuçlanacağı ve sizi nelerin beklediği de belli değil, zafer sarhoşluğu yaşamayın. Arada bir de olsa haritada hangi sınırlar içinde olduğunuza bir bakın.

-Allah Rasulü(s.a.v) darul harpte avam halka karşı had uygulamamıştır, (el kesme, recmetme vs.) bu bütün fıkıh kitaplarında malumdur. Bunun sebebi de avam halk karşı tarafa geçmesin ve Müslümanlardan nefret etmesin. Siz de kurduğunuz mahkemelerde avam halka karşı esnek olun. Unutmayın! Yeryüzünde; ilkokuldan beri çocuklara(haşa) Esad Allah’tır dedirten tek ülke Suriye’dir.

-Adımlarınızı sağlam atın, önünüzü görmeden hareket etmeyin. Bir devlet ve sistem oluşturmak için sabırla ve metanetle çalışın fakat hiç acele etmeyin halk bunu isteyince zaten kendi talepleri ile bunu sizden isteyeceklerdir. Kuracak iseniz de bunu silahların namluları ile değil kalplerin yanan ateşi ile kurun. İslam’ın gelmesi için çırpınan halkın nabzını çok iyi alın, baskıcı olmayın.

-Yeryüzünde Müslümanlara hitap ederken, özelde de halkla konuşurken kapalı kelimelerden, önyargılarla oluşturulmuş terimlerden ve etrafına ulaşılmaması için duvarlar örülmüş kavramlardan kaçının. Selefilik gibi istişhad gibi el-kaide gibi vs. kelimelerden kaçının; bunların yerine avam halkın anlayacağı ve ümmetin ittifak ettiği Ehli Sünnet deyin, 4 Mezhep deyin, Kuran deyin, Sünnet deyin Muhammed (s.a.v.) deyin Hz. Ömer, Ebu Bekir, Osman, Ali(r.a) deyin, Kudüs deyin, Hac deyin namaz, oruç deyin, zalime karşı direnmek deyin, ahlak deyin. Hülasa Müslümanları korkutmayın İslam’ın özünü anlatın onlar zaten diğer meseleleri kendileri sizinle beraber çözerler hatta bir süre sonra onlar size danışırlar bunları.
Değerli kardeşlerimiz!

Allah Kuran’da buyuruyor; yolumuzda cihad edenlerin yollarını aydınlatacağız, başka bir ayette onlara zafer nasip edeceğiz, bir başka ayette de diyor ki; Müslümanları yeryüzünün varisleri yapacağım. Emin olun; Allah’ın istediği gibi düzgün bir şekilde adaleti, hakkı ve hukuku gözeterek, ümmetin maslahatını  güderek çalışırsanız Allah mutlaka zafer verecektir. Zaten ayette de gördüğünüz gibi vaad’i vardır Allah’ın. Eğer bugüne kadar zafer gelmemişse bunun sebeplerini kendi saflarınızda aramanız lazımdır. Ayrıca Allah Kuran’da buyuruyor: bölünmeyin, parçalanmayın eğer böyle yaparsanız gücünüz dağılır düşmana karşı yenik düşersiniz. Hizbullah, İran ve ateist PKK saflarında bölünmeler olmazken, tek grup tek lider gibi çalışırken maalesef sizin saflarınızda bölünmelerin ve parçalanmaların haddi hesabı yoktur. Bu durumunuz düşmanları sevindirmekte Müslümanları ise  derinden üzmektedir. Lütfen yukarda da bahsettiğim gibi ümmetin ve Müslümanların umutlarının ve hayallerinin katili olmayın, saflarınızı birleştirin hatta daha da ileri giderek bir adım atıp saflarınızı Ensar’la birleştirin. Eğer bunu yaparsanız emin olun zafer Allah’ın izni ile gelecektir.

Kardeşler!

Ümmeti ilgilendiren bir karar,İLANvs. etmeden önce mutlaka ümmetin önde gelenleriyle, ümmetle bu ümmetin âlimleriyle en önemlisi de bu davanın taraflarıyla mutlaka istişare yapın. Âlimler; zamanından önce olgunlaşan meyvelerin yene zamanından önce yaşlandığını söylemişler her şeyin Bir zamanı, vakti, kıvamı olduğunu unutmayın bir gün Allah Resulü (s.a.v) bir bedeviye benden bir şey iste dedi, bedevide ondan bir deve ve dünyalık bir kaç istekte bulunda Allah Resulü şaşırdı bu kadar mı dedi? Neden benden cennet istemedin diye üzüldü. Bu hadisin şerhinde, bütün hadis âlimleri derki; Allah Resulü (s.a.v) bize ufuklumuzu geniş tutmayı öğretiyor meseleleri Irak ve Şam'a kilitlemeyin.

INCANEWS

Haber Ara