Elif Çakır, "Yetişin 'Cemaat'i bitiriyorlar" başlıklı yazısında, Taraf Gazetesi'nin manşet haberine eleştirilerini yönelterek, kişi ve kurumlar üzerinden meydana gelen dershane tartışmalarını da farklı boyutlarda ele aldı...
İŞTE ÇAKIR'IN O YAZISI:
Önce bir soru:
Siz hala dershane tartışmasının dershane tartışmasını olduğuna mı inanıyorsunuz?
Yoksa siz de benim gibi Fethullah Gülen Hocaefendi’ye yakınlığıyla bilinen gazetenin ‘Eğitime Darbe’ manşetiyle bilinçli bir şekilde başlattıkları tartışmada kullandıkları argümanlardan, ortaya attıkları iddialardan ve yayınlattıkları belgelerden bunun bir dershane tartışması olmadığını bir “kapışmanın”, “çatışmanın” hatta ‘operasyonun’ startının verildiğine mi inanıyorsunuz?
Hangisine inanırsanız inanın, ‘kavganın’ sert olmasından ziyade oldukça ‘sakil’ ve “asla bir Müslüman’a yakışmayacak üslupta’ yürütüldüğü konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum.
“Dershaneler kapatılıyor, iktidar ‘hizmeti’ bitirmeye çalışıyor!” vesile kılınarak başlatılan tartışmada neredeyse dershanelerin esamesinin okunmadığını, mevzunun artık ‘28 Şubatta daha iyiydik’ gudubetliğini bile sollayıp ‘özel hayatlar üzerinden yapılan kaset, montaj, şantaj’ seviyesizliğini de geçip ‘kaset yayınlayacağız, siz yine de bizden bilmeyin’ sakilliğine ulaştığını ve nerede duracağını kestirmenin dahi zor olduğu bir yere doğru gittiğini söylemeliyim.
Keşke, hangi amaçla olursa olsun ‘dershaneler kapatılıyor’ bahanesiyle başlattıkları tartışmada ‘mümin feraset sahibidir’ düsturundan yola çıkarak kendilerine verdikleri zararı fark ederek ‘nereden dönülürse kârdır’ atasözü akıllarına gelseydi de, tartışmayı dershanelere çekebilseler ve bununla sınırlı tutabilselerdi.
Keşke!
Zira, cemaatin dershaneler konusundaki hassasiyeti daha anlaşılabilir bir durum. Eğitim sisteminde hala var olan aksaklıklar ‘cemaati’ iktidar karşısında daha güçlü kılar, bırakın cemaatin kendi tabanını, toplumsal mobilizasyon konusundaki başarıları nedeniyle toplumun her kesimini yanlarına alabilirlerdi. Haksız mıyım?
Tartışmanın başladığı ilk günlerde, Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’nin şahsında cemaate yönelttiğim şu soru hala geçerliliğini koruyor; “Diyaloğun, hoşgörünün, uzlaşmanın temsilcisi olan ve şu yeryüzünde ikna edemeyecekleri kimse olmayan Cemaat gidip Başbakan Erdoğan’la diyalog kuramaz mıydı? Türkiye açısından faydalı olacak projeye katkı vererek projenin tarafı olamazlar mıydı?”
Bu sorular çoğaltılabilir diye yazmıştım.
Üzülerek söylemeliyim ki ‘Cemaat’ yıllarca didinerek, iğneyle kuyu kazarcasına sağladıkları saygınlıklarını bir çırpıda heba etti, iktidara karşı dershaneyle başlattıkları didişmeyle kendilerini tartışmaya açtılar! Samimiyetlerini sorgulanır hale getirdiler!
Korkarım ki Cemaat adına konuşan, ahkam kesen, arkadaşlar bu seviyede tartışmaya devam ederlerse iktidarı yıpratalım derken, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin samimiyetini sorgulanır hale getirecekler!
11 yıl boyunca hem temel hak ve hürriyetler, hem demokratikleşme, hem ülke sorunlarının çözümünde atılan radikal adımla ve hem de sağlık, ekonomi, ulaşım, konut gibi alanlarda yaptığı reformlarla iktidarını sağlamlaştıran iktidarı yıpratmaya, diz çöktürmeye çalışırken kendilerini sorgulanır hale getirecekler.
Ben yine de günlerdir ama ‘kolumuz kırıldı’ ama ‘incindik’ ama ‘gücendik’ diyerek dindar kardeşlerine yönelik olarak yürüttükleri kara kampanyadan; vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında kendilerinin de rahatsız olduğunu, kendi yazdıklarına, söylediklerine kendilerinin dahi inanmadığını düşünüyordum.
Ve...
Gözyaşları yüzünde derin çizgiler oluşturacak kadar peygamber sevdalısı olan muttaki bir Allah dostu bir veli olduğuna inandığım Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, talebeleri aracılığı ile peygamber ümmeti olan dindar kardeşlerine karşı bu kadar zulüm yapılmasından razı olmayacağını düşünüyor ve kendisinin olan bitenden çok fazla haberinin olmadığına inanıyordum.
Gerek Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın yaptığı tuhaf açıklamalara baktığımda gerekse de son dönemlerde Hocaefendi’nin yaptığı açıklamalarla bu inancım da zayıflamaya başladı.
Sadece benim mi?
Hele Hocaefendi’nin son konuşmasının nihayetinde ‘ne yaptım iyi mi yaptım açıklamasa mıydım?’ sözleriyle bitirdiği o son ‘alüfte’ örnekli konuşmasını nasıl değerlendirmek gerektiğini bilmiyorum.
Bütün bunlarla tam da yukarıda söylemek istediğim şey oluyor, Cemaat ve Fethullah Gülen imaj, prestij ve itibar kaybediyor.
Evet, ‘hizmete bitirme operasyonu’ var, ama sanıldığı gibi iktidar tarafından değil, bizzat cemaatin kendisi tarafından!
İnsan bazen olup bitene bakınca gerçekten hayret ediyor!