Sefiller'in hangisi okunmalı ki 'mağdur' olunmasın
Sefiller’in 1970 ve 1606 sayfalık iki çevirisi acaba hangisi tam metin, sorusunu da akla getirdi.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-12-10 14:53:01
Sefiller, hayatın içinde yoksulluk ve çaresizlikle savrulanların, toplumun en alt kesimlerinde yaşayanların romanı. Her biri bir roman büyüklüğünde beş kitaptan oluşan Victor Hugo’nun 1862 tarihli başyapıtı Sefiller, ailesine ekmek götürebilmek için hırsızlık yapan ve bu yüzden kürek mahkûmiyetine çarptırılan bir adamın hikâyesini anlatıyor. Hikâyenin büyük bir kısmı gerçek olaylara dayanıyor. Aldığı ağır cezanın bedelini ömrü boyunca ödeyen Jean Valjean’ı merkezine alan roman, yoksulluğu, toplumsal adaleti ve dayanışmayı anlatmakta.
Sefiller, modern Türk edebiyatının oluşum yıllarından bu yana değişik çevirileri yapılmış ve etkili olmuş bir eser. Tarihsel bir tuvalin ardına gömülen Sefiller, bir kaçak hayatı süren Jean Valjean’ın yaşamı çevresinde on dokuzuncu yüzyıl Fransa’sının toplumsal ve politik kargaşasını gözler önüne sererek mücadelenin, hayatta kalmanın romanı olarak çıkıyor karşımıza.
Ne var ki, bu romanın tam metni konusunda şüphe oluşturan tercümelerine diğerlerine nazaran iki esaslı katkı kafa karışıklığını bir miktar daha arttıracak türden.
Nasıl mı? Devam edelim. Ötüken Neşriyat tarafından yayınlanan 1970 sayfa boyutundaki 3 ciltlik kitap l907 yılında Avanzade M. Süleyman tarafından Osmanlı Türkçesiyle yayınlanmış olan metnin yeni harflere çevrilerek Erol Kılınç tarafından günümüz Türkçesine uyarlanması suretiyle yayına hazırlanmış.
Tercümenin eksiksiz bir metin olduğu ifade ediliyor. İçindeki resimler ise orijinal baskılarındaki resimlerden basıma uygun olabilenlerinden seçilmiş. Ötüken, eseri gerek üslûp ve gerek teknik olarak yüksek bir kalite ve iplik dikişli ciltler halinde okuyucuya sunarak bu kitaba verdiği değeri bir nevi ispat etmiş. Buna karşın bazı okurlar orijinal çeviri eseri günümüz Türkçesine çevrilmesini eleştiriyorlar.
Murat Belge’nin yayın yönetmenliğinde İletişim Yayınları’nın Klasikler dizisinden çıkan çeviri ise Cenap Karakaya tarafından yapılmış. Bu çeviride ayrıca Charles Baudelaire’in yazdığı “önsöz” Z. Canan Özatalay; Mario Vargas Llosa’nın yazdığı “sonsöz” ise Öykü Elitez tarafından tercüme edilmiş. Eserin yayına hazırlayan kısmının epey kalabalık oluşu dikkate alındığında, bu tercümenin de ciddi bir emek mahsulü olduğu izlenimini edinmek mümkün hale geliyor.
Mario Vargas Llosa’nın “Her dilden ve kültürden birçok erkek ve kadının, içinde yaşadıkları dünyadan daha adil, daha makul bir dünyada yaşamayı arzulamasını sağlayan edebiyat tarihinin en etkileyici eserlerinden biri” olarak tanımladığı Sefiller’in bu iki çevirisinden birini okuyanların “mağdur” olacağı kesin! Acaba hangi çevirinin okurları “mağdur” olacak? Belki her ikisini okuyanların söyleyecek sözü olur. Ayrıca her iki çevirinin ortaya sunduğu hakikatleri gün ışığına çıkarmak için kapsamlı bir çalışma yapılmalı.
Son olarak hatırlatalım ki, Sefiller’in ilk tercümesinin adı Hikâye-i Mağdûrîn! (Ali Temiz/ Dünya Bülteni)
SON VİDEO HABER
Haber Ara