Dolar

34,8746

Euro

36,8188

Altın

3.049,29

Bist

10.123,32

Egemen Bağış, 'vizesiz geçiş' için tarih verdi

Vize sorununun 80 darbesinin ülkeye attığı en büyük kazıklardan biri olduğunu savunan AB Bakanı Egemen Bağış, ''3-3,5 yıl sonra vizesiz geçiş başlayabilir. Vatandaşlarımız İngiltere ve İrlanda hariç serbest dolaşım sağlayabilecekler'' dedi.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-12-09 15:01:03

Egemen Bağış, 'vizesiz geçiş' için tarih verdi


Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, NTV canlı yayınında Erhan Ertürk'ün gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bağış, Türkiye'nin AB üyeliğinden, vize muafiyetine, dershane konusundan, MGK ve fişleme belgeleri ile ilgili tartışmalara, Anayasa Mahkemesi'nin Balbay-Haberal kararından, kabine revizyonu ve yerel seçim hazırlıklarına kadar birçok konuya ilişkin soruları yanıtladı.

Ayın 16’sında Avrupa Birliği ile geri kabul anlaşması imzalanacak peki vize muafiyeti ne zaman gelecek?

Genelde Avrupa Birliği ile vize muafiyet müzakerelerine başlayan ülkelerin 3 ile 3,5 yıl içinde bunları tamamlayıp vizesiz seyahatin önünün açıldığını gözlemliyoruz. İnşallah biz de 3-3,5 yıl sonra pasaportlarını alıp vizesiz gezebilecekler, schengen bölgesinde 28 ülkeyi. İngiltere ve İrlanda hariç serbest dolaşım sağlayabilecekler. Bu vize sorunu 80 darbesinin bu ülkeye attığı en büyük kazıklardan birisidir. Bu ülkenin gençleri siyasi mülteci olarak başka ülkelere gidemesin diye vizeye izin vermişler. O yüzden konulan vizeleri 30 yıl aradan sonra çıkartmak için uğraşıyoruz. Bu konuda işadamlarımızın büyük çabaları oldu. Herkes çok çaba ortaya koydu ama bu işin mimarı bize her zaman diklenmeden, dik durma tavsiyesinde bulunan başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan oldu.


Daha önceden imzaladığımız vizesiz seyahat anlaşmaları var, onlar iptal mi edilecek?

Bizim vatandaşlarımız vizesiz seyahat edebildikleri zaman onları tekrar gözden geçireceğiz. Uzun vadede herkes nüfus cüzdanıyla bile gidebilecek. Ama dijitale geçtiğimiz zaman, şimdi pasaportla geçilebilecek.


Sınırların modernizasyonundan bahsediliyor nedir bunlar?

Avrupa Birliği üyesi ülkelerde frontex uygulaması var aynı şekilde Türkiye'de İçişleri Bakanlığımıza bağlı olarak çalışacak sivil bir sınır güvenlik teşkilatı kurulacak. Şu anda başlattığımız bir süreç var. Artık Türkiye kendi ürettiği termal kameralarla kilometrelerce ötedeki hareketliliği fark edebiliyor. Bütün sınırlarımıza bunlar döşenmeye başlandı bile. Yine Türkiye'nin bütün sınırlarının güvence altına alınması. Bu hem teröre hem kaçakçılığa hem yasadışı örgütlere karşı çok önemli bir süreç. Yapmamız gereken bir şeyi yaparken öte yandan da vatandaşlarımızın vizesiz seyahat hakkını da kazanmasını sağlıyoruz.


Ayın 16’sında anlaşma imzalanacak peki bu Türkiye'deki Suriyelileri nasıl etkileyecek?

Onları etkilemeyecek çünkü biz onlara mülteci gözüyle bakmıyoruz, misafir gözüyle bakıyoruz. Suriye’de kalsalardı bir çoğu katledilme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaklardı. Türkiye'de huzur içinde yaşıyorlar. Ama onların Avrupa Birliği’ne gidebilmesi ile ilgili bir şey yok. Kaçak gidenleri biz zaten engelliyoruz. Engelleyemediklerimizin geri kabulüyle ilgili süreçte vize muafiyeti ile birlikte yürürlüğe girecek.


Geri kabul anlaşmasının getireceği mali yük nasıl karşılanacak?

Onu da Avrupa Birliği fonları ile karşılayacağız. O fonlarla bir takım tesisler inşa edilecek. Mesela Türkiye'de dil laboratuarı kurulacak. Örneğin Urduca konuşan bir kişi otomatikman Pakistanlı sayılıp oraya gönderilmeyecek gerçekten hangi Urducayı konuşuyorsa onların tespiti için dil laboratuarları kurulacak. Bu geri gelen insanların medeni bir şekilde insani koşullarda barınmasını sağlayacak barınaklar olacak. Ama biz özellikle bir konunun altını çizdik Türkiye'nin atacağı adımların her biri vize muafiyeti ile birlikte yürürlüğe girecek. Vize muafiyeti sağlanmazsa Türkiye bu konularda vazgeçme hakkını saklı tutuyor. Bize vize kolaylığı istemedik karıştırılmasın vize muafiyeti istedik biz.


Avrupa Birliği’ne üyeliğimiz konusunda ne durumdayız?

9 yılın sonunda Avrupa Birliği standartlarına en yakın olduğumuz noktadayız. Türkiye'de birçok konu AB sürecinde çözüldü. Bu ülkede cumhurbaşkanı bile etnik kökenini söylemeye çekiniyordu. Bugün 24 saat Kürtçe yayın yapan devlet televizyonu var. İlk defa Roman vatandaşlar için konut yapan TOKİ var. Devlet kendini üniversite kapısında kılık kıyafet bekçisi olmaktan kurtardı, katsayı denen insanlık dışı uygulama son buldu. Ayrımcılıkların kalkması bir yanda yediğimiz içtiğimiz gıdaların daha temiz olması, çocuklarımızın oyuncaklarının daha sağlıklı olması hepsi Avrupa Birliği sürecinde oldu. Şimdi 22. faslı açtık. Bu fasıl Türkiye'nin bölgeleri arasındaki gelir dağılımında eşitliği sağlamak için çok önemli bir fasıl. 23 ve 24. fasıllar medya özgürlüğü, vicdani teşebbüsle, ifade özgürlüğü, tutukluk süreleri, yargı süreci bütün bunların ele alınacağı fasıllar. Avrupa Birliği bu fasılların açılmasını engelleyen Kıbrıs Rum yönetimini ikna ettiği anda biz bu fasılların açılış kriterleri bize iletildiği anda yerine getirme konusunda kararlıyız.


Fasılları yeterince hızlı açabiliyoruz fakat yeterince hızlı kapatabiliyor muyuz?

Biz aslında şu anda 14 faslı açmış bir ülke olarak siyasi engel olmaz ise 12 faslı kapayabilecek noktadayız. Ancak Rum Kesimi'nin başvurusu sonucu alınan bir konsey kararı var. Türkiye bu kapanış kriterlerinin tamamını yerine getirse bile fasılları kapayamıyor. Ama biz bugünlerde Kıbrıs sorunu ile ilgili yeni bir müzakere süreci başlıyor. Kıbrıs’ta siyasi eşitliği olan bir çözüm olması halinde engellenen fasılların önündeki engel kalkacaktır. Kısmetse 21’inde Ocak’ın başbakanımız 4 yıl aradan sonra Brüksel’de olacak. Çok yoğun bir programı olacak bir günde oldukça yoracağız ama o seyahatin hemen akabinde de şu anda Türkiye'nin 4 faslını engelleyen Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı sayın Holland 26 Ocak’ta ülkemize gelecek. Hemen akabinde cumhurbaşkanımızın bir İtalya ziyareti var. İlk defa son on yılın en objektif ilerleme raporu çıktı.


Rapordan söz ettiniz raporda sizin de sıraladığınız reform niteliğindeki gelişmeler olumlu bulunuyor ancak diğer taraftan, siyasi kutuplaşma, otosansür, sokağa inen ki buna poliste dahil şiddet eleştiriliyor bir de bağımsız yargı uyarısı orada dikkat çekiyor. Bu eleştiri noktaları nasıl bertaraf edilecek?

Bugüne kadar 4 yargı reform paketi geçirdik gerekirse 5. paket üzerinde çalışacağız. Türkiye geçmişi ile kıyaslandığı zaman çok daha müreffeh, çok daha özgür bir ülkedir. Ama sıkıntılar yok değil. Dünyada polisin şiddet kullandığı tek ülke Türkiye değildir. Ama Türkiye'de polis yetkisinin dışına çıkmışsa soruşturmalar açılıyor gerekli yargı süreci tamamlanıyor. Üstü kapanma göz ardı edilmesi söz konusu değil.


Bu sözlerinizi yeni paketler diye yorumlayabilir miyiz?

İhtiyaç olduğu zaman tabi ki hazırlanacaktır. Reforma olan ihtiyaç hiç son bulmaz. Farklı kesimlerin farklı beklentileri var biz durmak yok yola devam ediyoruz.


Kıbrıs konusunda sorunun merkezinde limanlar var.

Biz limanlar konusunda çok rahatız. Türkiye limanlarını açsın ama Rum kesimi de KKTC limanlarının kullanılmasına engel oluşturmasın. Eğer bugün Fransız havayolları ve diğer havayolları Ercan Havalimanı'na düzenli sefere başlarsa Rum kesiminin uçakları da Türkiye'nin istediği havalimanına insin, istediği gemisi limanlara girsin. Bunun tanıma anlamına gelmediğini biz vurguluyoruz. KKTC ile ticaret yapmaları tanıma anlamına gelmeyecektir. Bizim de Güney Kıbrıs Rum yönetiminin gemilerini veya uçaklarını Türk hava sahasına sokmamız tanıma anlamına gelmeyecektir.


Maraş konusunda nasıl yaklaşıyorsunuz?

O da kapsamlı çözümün bir parçasıdır. Annan planında da biz Maraş konusunda adımlar atmaya hazırdık. Tek beklentimiz bunu eş zamanlı olarak yapalım, kapsamlı çözümün bir parçası olsun.


Almanya’da koalisyon kuruldu ve koalisyon ortakları çifte vatandaşlık konusunda anlaştı. Anlaştı ama çok dar çerçeveli bir anlaşma görülüyor.

Hiç yoktan iyidir, ama biz özellikle sosyal demokratlardan çok daha ilerici adımlar bekliyorduk. Almanya’nın bu korkularını yenecek adımlar bekliyorduk ama uzun vadede Almanya yanşana işgücüyle bu sorunları çözemeyeceğini bilemeyecek. Ama o ülkenin kültürüne hakim, dilini iyi bilen orada çok ciddi bir nüfus var onları kazanabilmek için önlerini açacak hamleleri açacaklardır.


Koalisyon ortaklarının Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği hakkında yaptıkları anlaşmada sürecin ucu açık olduğu ifadesi dikkatimizi çekti. Müzakereler illa üyelikle sonuçlanma deniliyor. Sarkozy döneminin engelleri aslında aklımıza geliyor.

Sarkozy bizzat fasılları ismen engelleyerek sürece takoz koymuştu. Sayın Merkel başından beri 'sonuçla ilgili farklı düşüncelerim var ama süreci engellemem' diyor. Her sürecin ucu açıktır, doğal olarak. Türkiye'de illa üye olacağım diye bir güvence vermez. Sürecin tamamlandığı gün şartlara bakarız Türkiye'nin çıkarlarına uyuyorsa kararımızı veririz. Evet, Norveç müzakerelerini tamamladı üye olmadı. İzlanda müzakerelere başladı ‘ben bu işte yokum’ dedi. Müzakereler bittiği zaman biz halkımıza sorarız. Siz Romanya gibi Bulgaristan gibi Malta gibi bazı eksikliklerimize rağmen Avrupa Birliği üyesi olmamızdan yana mısınız, yoksa Portekiz’in yaşadığı gibi İspanya’nın yaşadığı gibi bazı vetolara karşı direnmek mi istersiniz, yoksa Norveç gibi İzlanda gibi üyelik sürecini başka zamana mı bırakmak istersiniz? Onlara halkımız vakti geldiğinde karar verecektir. Avrupa Birliği müktesabatı denenleri uygulayan her ülke kalkınmış. Ama onu uygularken ufak tefek kaçamaklar yapmaya başlayanlarda şu anda Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bir kısmında olduğu gibi ekonomik krize saplanmışlar.


Vize muafiyeti anlaşmasının da mı ucu açık?

Vize muafiyeti konusunda biz anlaşmanın içine öyle maddeler koyduk ki sözlerini tutmazlarsa Türkiye'de hiçbir sözünü tutmaz.


Dershaneler tartışması ve geldiğimiz nokta ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Dünyanın hiçbir yerinde yıllarca okula gidip o okulda üniversiteye hazırlanırken bir paralel bir sistemden geçip üniversite şansını arttırmak için bu kadar uğraşılma süreci yoktur. Avrupa’da birçok üniversite kabul kriterleri üniversitenin kendisi tarafından belirlenir. Türkiye'de yanlış olan dershane meselesinden de daha vahim olan bir şey üniversitelerin kabul süreci ulusal bir imtihanla milyonlarca öğrencinin rekabete sokulmasıyla ve birkaç saatlik sınava endekslenmiş olmasıdır. Bunun değiştirilmesi için bir reforma ihtiyaç duyulmaktadır. Bu süreçte dershanelerinde birçok aile için yük olduğu ortadadır. Bunu filan kesime ya da falan gruba karşı bir uygulamaymış gibi göstermek çok büyük haksızlıktır. Onların da kendilerine göre yükümlülükleri var onlara da zaman tanınıyor bu süreçte. Zannediyorum Ocak ayında yasa geçtiği zaman herkesi tatmin edecek bir orta yol bulundu. Hiç kimse ben çocuğumu ekonomik sebeplerle okutamadım diyemesin. Bizim bağcı ile bir sorunumuz yok bağcıyı da seviyoruz. Bağcı ile ilgili sorunu olanların geçmişte verdikleri önergeler var. Gerek sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun gerek sayın Bahçeli’nin çok net demeçleri var. 'Dershane garabetini ortadan kaldıracağız' diye sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmaları var. Ona rağmen şimdi hükümetin filan gruba müdahalesiymiş gibi göstermeleri şık olmuyor. Ama bizim milletimizde bunu yemiyor.


Sistem değişmeden dershanelerin kaldırılmasını doğru buluyor musunuz?

Dershaneler bugünden yarına kaldırılmıyor. O vade içinde sistemde değişiyor.


Milli Güvenlik kurulu ve fişleme belgelerinin yayınlanması hakkında başbakan 'vatana ihanettir' bu diyor ve yargıyı göreve çağırmıştı. Bu konuda geline nokta ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Ben bakanlar kurulu üyesiyim 5 yıldır. Orada konuşulanları benim dışarı nakletmem suçtur. Bakanlar kurulu üyelerinin bir kısmının katıldığı daha da hassas olan ve yasalarla gizliliği koruma altına alınmış Milli Güvenlik Kurulu toplantılarının bırakın konuşmalarını üzerinde gizli damgası olan resmi belgesinin bir şekilde sızdırılması ve Türkiye'nin ulusal çıkarlarını zora sokacak şekilde ilan edilmesi gerçekten kabul edilecek bir şey değildir. Sızdıran da yayınlayan da sorgulanmalı. Mesuliyeti olan herkesin mesuliyetinin bedelini ödemesi lazım. Yargı kanunlara bakar bir suç varsa cezasını verir yoksa beraatını da verir.


Daha önce askeri vesayet tartışmasında benzer evrak yayınlamıştı ama o zaman bu kadar büyük bir gürültü kopmamıştı.

O zaman gürültü koptu mu kopmadı mı bunu mukayese edecek teknik bilgim yok. Suç varsa onun kararını vermesi gereken yargıdır.


Bakanlığınızla bağlantılı bir açıklama var bu konuda. Avrupa Parlamentosu Türkiye Komisyonu Eş Başkanı Helene Flautre bir açıklama yaptı ‘yapılan suçu ihbar edeni tutuklamaya benziyor’ dedi.

Eğer suçu ihbar eden suçun parçasıysa ihbar etmek ona dokunulmazlık kazandırmaz. Karakola gidip ben üç kişiyi öldürdüm ama kendimi ihbar ediyorum ben tamamen suçsuz kabul edilmeliyim bana yardım edenleri tutuklayın demesi gibi bir şey bu.


Kabine revizyonu beklentisi var nasıl işleyecek süreç, takvim nasıl olacak?

Şu anda bu hafta hummalı bir çalışma başlıyor Meclis'te. Bütçenin son görüşmesi ayın 20’sinde yapılacak o görüşmeden sonra her an olabilir. Sayın başbakan yerel seçimler öncesinde nasıl bir kabineyle girmek istiyorsa ve ondan sonraki süreçte nasıl bir çalışma yapmak istiyorsa en doğal hakkıdır, yapacaktır. Bu konuda büyük diyenle var küçük diyenler var hiçbirinin bir şey bildiği yok. Herkes kafasına göre sallıyor. Bu konuyu bilen tek kişi vardır sayın Başbakan'dır. Kendisini çok sevdiğim, ağabeyim kadar yakın hissettiğim, saygı duyduğum 12 yıldır biri olduğu için özellikle söylüyorum bu konuları paylaşmaz. Hepimiz bu yola girerken bu görevlere hazır olduğumuzu söyleyerek geldik.

Haber Ara