Kürtler'in Türkler'le yaptıkları petrol anlaşmaları, endişelere mi yol açıyor?
Amerika Birleşik Devletleri, bugünlerde Irak'ta istikrarın eskisinden daha tehlikede olduğundan endişe duyuyor; bu endişenin kaynağı savaş değil, ticaret.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-12-04 01:05:45
Tim Arango, Clifford Kraus / The New York Times, 2 Aralık 2013
Türkiye ve Irak sınırında yer alan kıraç dağlık bölgeler, uzun yıllardır Türkiye Devleti ve Kürt ayrılıkçılar arasında her iki taraftan da çok sayıda kayıp verilmesine yol açan çatışmalara sahne oldu.
Her ne kadar son zamanlardaki uzlaşma zemini sınırın sakinleşmesini sağladıysa da Amerika Birleşik Devletleri, bugünlerde istikrarın eskisinden daha tehlikede olduğundan endişe duyuyor. Bu endişenin kaynağı savaş değil, ticaret. Iraklı Kürtlerin Türkiye’ye doğrudan petrol ve doğal gaz satması, Washington’u ve petrol bağımsızlığının Kürtlerin genel bağımsızlık ilan etmesine ve ulusu parçalamasına yol açmasından endişelenen Bağdat’taki merkezi yönetimi fazlasıyla rahatsız ediyor.
Irak genelinde mezhep kaynaklı cinayetlerin tekrar artışa geçmesi ve Suriye’deki sivil savaşın bölgede istikrarsızlığa yol açmasına rağmen Bağdat’taki Amerikan yetkilileri, Türkiye’ye petrol satışının Irak’ın bütünlüğüne dair en büyük potansiyel riski oluşturduğunu ileri sürüyorlar.
Ancak, ABD'nin bu satışın durdurulmasına yönelik olarak bir buçuk yıldır sürdürmekte olduğu diplomatik manevraların bugüne kadar başarılı olamaması, Washington’un bölgedeki etkisinin giderek azalmakta olduğunu gösteriyor. Kamyonların günlük olarak Kürt bölgesinden Türkiye’nin Akdeniz kıyısındaki iki şehrine gidip gelmeye ve Kürtlerin boru hatları aracılığıyla Türkiye’ye petrol vermeye devam etmesinin yanı sıra taraflar, detayları açıklanmayan ikinci bir boru hattı inşa etme hazırlığında.
Irak Parlamentosu petrol ve gaz komitesi başkan yardımcısı Ali Dhari: “Kürdistan’ın Türkiye ile yapmış olduğu petrol anlaşması, Irak Anayasası'nı ihlaldir. Bu, Irak’ın servetinin çalınması anlamına gelmektedir ve bunun olmasına izin vermeyeceğiz” şeklinde bir açıklama yaptı.
Türkiye ile yapılan ve milyarlarca dolarlık potansiyeli olan petrol anlaşmaları, Irak Kürtlerinin son zamanlarda kendi enerji anlaşmalarını yapmaya yönelik çabalarının bir parçası. Bu çerçevede Iraklı Kürtler, Exxon Mobil, Chevron ve Gazprom gibi yabancı şirketlerle yaptıkları keşif anlaşmalarında da merkezi hükümeti dışarıda bıraktılar. Kürtler ve Türkiye, Bağdat’a adil bir bedel ödeyeceklerini ileri sürseler de başkentteki yetkililer, uzun süredir bu tür anlaşmaların illegal olduğunu iddia ediyorlar.
Aslında bu ihtilaf, kısmen Amerika’nın Irak’ı işgaline ilişkin yarım kalmış sonuçlarından biri. 2007 yılında Birleşik Devletler birliklerinin Irak’a yollanmasına yönelik karar açıkladığında belirlenen kıstaslardan biri, ulusal petrol yasası çıkarılması idi. Irak hükümetinin bu konuda başarılı olamaması, kârların bölüşümü ve uluslararası petrol şirketleri ile anlaşmalar yapma yetkisinin kimde olduğu gibi konularda Bağdat ve Kürt başkenti Erbil arasında ihtilaflar yaşamasına yol açtı.
Parlamento petrol ve gaz komitesinin Kürt üyelerinden Kasım Mishkati, anlaşmalardan elde edilecek gelirin tüm Irak ile paylaşılacağı ve kendi petrol kaynakları için uluslararası pazarlar bulmanın kuzeydeki bölgesel yönetimin sorumluluğunda olduğunu ileri sürerek; “Kürdistan, tüm Iraklıların daha iyi hizmetlere ve daha fazla refaha kavuşması için ulusal geliri artırmaya çalışıyor” açıklamasını yaptı.
Bu ödemelerin mekanizması üzerinde henüz çalışılmamış olmakla birlikte, Kürtler ve Türkler, ulusal gelirin bölüşümü konusunda var olan dağılıma sadık kalınacağını bildirdiler. Yani kârın yüzde 83’ünü Bağdat alırken, Kürtler yüzde 17’lik paya sahip olacaklar.
Bağdat yönetimi ve Washington, Ancak Iraklı Kürtlerin özerkliği güçlendirmeye yönelik uzun dönemli ve Bağımsız Kürt Devleti ile sonuçlanacak stratejisinin bir parçası olarak gördükleri bu anlaşmalardan son derece rahatsız.
Irak, Suriye, Türkiye ve İran’da, yıllardır engellenmekte olan bağımsızlıklarına kavuşma konusunda çok istekli on milyonlarca Kürt nüfus yaşıyor. Şimdi Orta Doğu’da karmaşanın yaşanmakta olduğu bu dönemde sadece Irak’ta değil, Kürt grupların yakın zamanda kuzeydoğuda özerklik ilan etmiş olduğu Suriye’de de Kürt liderler bu hayali gerçekleştirmeye yönelik kararlı adımlar atıyorlar.
Iraklı Kürtler, Kuzey Irak’ta, görece refah sayılabilecek bölgelerini kendi gümrük kapılarını kontrol etmelerine, kendi ordusunu, istihbarat örgütünü ve dış politikasını yönetmelerine olanak sağlayan özerkliğe sahipler. Kürt bölgesinde ayrıca kendi vize kuralları da mevcut. Örneğin bir Amerikalı, Bağdat’a vize almak için haftalar, hatta aylar beklemek durumunda kalabilirken Erbil’deki havalimanından vizeyi satın alabiliyor. Bölge ayrıca Şii yönetiminden kaçmak isteyen Sünni yetkililer açısından da güvenli liman teşkil ediyor.
Petrol anlaşmaları, geçtiğimiz birkaç yılda bölgesel ittifaklarda meydana gelen büyük değişiklikleri de gözler önüne seriyor. 2003 yılında Amerika’nın Irak’ı işgalinin Kürt bağımsızlığını teşvik edeceğinden endişelenen Türkiye, Amerikan birliklerinin Irak’a girmek için kendi topraklarını kullanmasına izin vermemişti. Oysa bugün Türkiye, otuz yıldır Irak’taki üslerini kullanarak Türk devletine karşı ayaklanmakta olan kendi Kürtleriyle barış sağlama yolunda ilerliyor. Türkiye, son zamanlarda az sayıda müttefikinin olduğu bölgede Iraklı Kürtler'le yakınlaşmakta.
Türkiye açısından, Irak Kürdistanı ile petrol ve doğal gazı kapsayan enerji anlaşmaları, ekonomisi için sağlam enerji kaynakları sağlama gereksinimini de gözler önüne seriyor. Orta Doğu’nun en büyük ekonomisi olduğu iddiasındaki Türkiye’de iç enerji kaynakları yetersiz. Enerji ihtiyacı konusunda tarihi boyunca Rusya ve İran’a bağlı olan Türkiye, petrol ve gaz kaynaklarını çeşitlendirmeyi amaçlıyor.
Dünya üzerinde enerji talebinin Türkiye’den daha hızlı büyüdüğü tek ülke Çin, benzin pompa fiyatına Türklerden fazla ödeyen tek millet de Norveçliler. Türkiye’de hükümetin talebi kısmak için koyduğu vergiler nedeniyle küçük bir aile arabasının deposunun dolması için ödenen miktar 120 dolardan fazla.
Geçtiğimiz birkaç yılda ilişkilerini yavaş yavaş güçlendiren Türkiye ve Irak Kürt bölgesel yönetimi, yakın zamanda daha geniş çaplı bir adım attı ve basında yer alan haberlere ve müzakerelere dahil uzmanların verdiği bilgiye göre multi milyar dolarlık bir ikinci boru hattı inşası konusunda anlaşmaya vardı.
Bu anlaşma, Türk ve Iraklı hükümet yetkililerinin geçtiğimiz yıllarda bozulan ilişkileri onarma çabası ile biraraya gelmesi ile aynı döneme denk geliyor. Türkiye Enerji Bakanı'nın, Pazar günü Bağdat’a gerçekleştirdiği ziyaret, Türkiye’nin Kürtler'le olan ilişkilerinde Bağdat’ın desteğini kazanmaya çalıştığını gösteriyor. Türkiye, Irak’ta Sünni Müslüman direnişini destekleyerek Bağdat yönetiminde ağırlığa sahip olan Şii liderliğinin tepkisini çekmişti.
Analistler, Türkiye ile Bağdat arasındaki ilişkileri güçlendirmeye yönelik yakın zamanda atılan adımların –Amerikalılar'ın uzlaşma ısrarları- ülkenin büyük miktarlardaki petrol karlarının dağılımını sağlayacak bir ulusal petrol yasası çıkarılmasının en iyi yolu olduğu görüşünde.
Obama’nın ilk başkanlığı döneminde Dışişleri Bakanlığı'nda uluslararası enerji ilişkileri koordinatörlüğünü yürüten David L.Goldwyn, Irak Kürt liderliğinin Bağdat ile müzakerelerde daha fazla özerklik elde etmeye çalıştığını, ancak Ankara ve Bağdat arasındaki ilişkiler yumuşamaya devam ettikçe Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin Bağdat’ın onayı olmaksızın Türkiye’ye ihracat yapmasının mümkün olamayacağını ileri sürüyor.
Öte yandan Türkiye, Kürdistan’dan yapılacak herhangi bir petrol ithalatında Irak’ın gelir paylaşımı anlaşması çerçevesinde Bağdat’taki hükümete ödeme yapılmasını sağlayacağını açıkladı.
* Çeviri: Nil Karaca / T24
SON VİDEO HABER
Haber Ara