Tarihin, galib ve mağlublara göre değişen yalanları, ve..
Galib gelenler, tarihi kendi isteklerine göre şekillendirmek isterler. Mağlub olanlar ise, gelecekte galib geldiklerinde yazacakları tarih için ellerinde tuttukları gizli belgeleriyle, geleceğin tarihini şekillendirmeyi umut ederler.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-11-26 09:19:45
Selahaddin E. Çakırgil’in Yazısı:
Amerika Birleşik Devletleri’nin en genç başkanı olarak isim yapan J. F. Kennedy’nin öldürülmesi üzerinden tam 50 yıl geçmiş..
22 Kasım 1963 gününün geç saatlerini hatırlıyorum..
Kennedy’nin öldürüldüğü haberi, dünyada bir bomba gibi patlamıştı..
O sırada, Malazgirt’deydim.
O günlerde, Kennedy’nin, türkçeye ’Fazilet Mücadelesi’ adiyle çevrilen bir kitabını yeni okumuştum. Esasen, Kennedy’ye ilgim, Amerikan Başkanı olması dolayısiyle değil, daha çok da o kitabı yüzündendi. Sözkonusu kitabında Kennedy, o zamanlar henüz kuruluşunun 200. yılını bile doldurmamış olan Amerika Birleşik Devletleri tarihindeki çetin iç siyasî mücadeleleri ve hele de 1860’larda 3 yıl süren Kuzey-Güney İçsavası döneminin çetin mücadelelerinde yer alan ilginç büyük şahsiyetleri, halk liderlerini, kanaat önderleri arasındaki mücadeleleri ve bu arada düşmanlık ve zıdlıklara rağmen sergilenen erdemli davranışları ve tabiatiyle yaşanan nice hüsranları da çok güzel yansıtıyordu..
ABD’de, 1860’lardaki içsavaş öncesi durumu yeniden hatırlayabiliriz.
Güney’in, ziraî açıdan geniş ve verimli topraklara sahib idi ve bu geniş toprakları işleyebilmek için, Afrika’dan zincirlere vurularak getirilen yüzbinlerce-milyonlarca ’köle’lelere, ’kunta-kinte’lere ihtiyacı vardı.
Daha az verimli topraklara sahib olan Kuzey eyaletlerindeki genel eğilim ise, köleliğin insanlık haysiyetine aykırı olduğu ve yasaklanması yönündeydi. 1860’da Amerikan Başkanı seçilen Abraham Lincoln de bu kanaatteydi ve köleliğin yasaklanmasını istiyordu.
Siyasî tartışmalar önlenemeyip tırmanınca, sinirler iyice gerilmiş ve sonunda üç yıl sürecek olan bir iç-savaş başlamıştı.
Savaş, 1863 yılında Kuzey eyaletlerinin ve Lincoln’ün zaferiyle noktalanmıştı.
O zafer şerefine sahnelenen bir eseri seyretmek için, Lincoln bir tiyatroya gitmişti.
Ama, orada asıl büyük tiyatro sergilenmiş ve oyunculardan birisi, tiyatro eseri oynanırken, Lincoln’ü öldürüvermişti..
*
Ve Lincoln’ün öldürülüşünden tam 100 sene sonra da bir diğer Amerikan Başkanı olan Kennedy güney eyaletlerinden Texas’da anacaddelerden, bir açık arabayla hareket halinde ilerlerken, civardan sıkılan kurşunlarla başından vurularak öldürülüyordu. Hemen ardından da, Başkan Yardımcısı Linden Johnson, uçakta, başkent Washington’a dönerken, Amerikan Anayasası’ndaki hüküm gereğince, Kennedy’nin yerini alıyordu.
Hemen bütün dünyayı dehşete düşüren bir suikasd sözkonusuydu.
Kennedy’nin öldürülmesindeki sır henüz de aydınlanabilmiş değil.. Bu suikasd, onyıllar boyunca hep tartışıldı-durdu..
*
Kapitalist emperyalizm ile komünist emperyalizm sistemlerinin kıskacındaki dünyada, bu iki kutub arasında yaşanan Soğuk Savaş rüzgârlarının dondurucu ikliminde, Türkiye kamuoyu da, Amerika ve NATO safında olması hasebiyle, ‘Hür Dünya’nın lideri’ ve de bir ‘özgürlük kahramanı’ gibi değerlendirdiği Kennedy’ye sempati ile baktığından, bu büyük suikasd, halkımız arasında da geniş yankılar meydana getirmişti..
Çünkü, Kennedy hele de 1961 Sonbaharı’nda, (Türkiye, Adnan Menderes ve iki Bakanı Fatin Rüşdî Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idâmı ve yüzlerce siyasetçinin de ağır hapis cezalarıyla cezalandırıldığı Yassıada Mahkemesi kararlarının kargaşası içindeyken) dünyayı bir nükleer savaşın eşiğine kadar getiren Kuba Buhranı dolayısiyle, âdetâ Türkiye’yi kurtaran kahraman gibi görülüyor, gösteriliyordu.
‘Kuba Krizi’ , kenarından geçilecek basit bir kriz değildi..
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN...
SON VİDEO HABER
Haber Ara