Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

AYM Başkanvekili Altan: Klasik medyanın ilgisizliği sosyal medyayı güçlendirdi

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanvekili Alparslan Altan, sosyal medyadaki bireysel ve kitlesel ifade özgürlüğünün güçlenmesinin en önemli nedeni olarak klasik medya araçlarının birey ve toplumların gerçek dertlerine, belirtilen ticari, siyasi ve etik ne

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-11-25 11:26:53

AYM Başkanvekili Altan: Klasik medyanın ilgisizliği sosyal medyayı güçlendirdi
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanvekili Alparslan Altan, sosyal medyadaki bireysel ve kitlesel ifade özgürlüğünün güçlenmesinin en önemli nedeni olarak klasik medya araçlarının birey ve toplumların gerçek dertlerine, belirtilen ticari, siyasi ve etik nedenlere ilgisiz kalmalarını ve toplumun kendini ifade etme ihtiyacına cevap verememelerini gösterdi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Avrupa Birliği Komisyonu Teknik Destek ve Bilgi Değişim Ofisi (TAIEX) işbirliği ile gerçekleşen 'İfade Özgürlüğü Bağlamında Sosyal Medya ve Sınırları' konulu seminer Ankara'da başladı. Yarın da sürecek programın açılışına Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Alparslan Altan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil ile birçok hâkim ve savcı katıldı.

Konuşmasında sosyal medya organlarının neredeyse tüm bilim alanları ve sosyal davranışlar üzerinde önemli etkileri bulunduğunu belirten Altan, şunları dile getirdi: "Sosyal davranış kurallarını içeren çeşitli hukuk dallarının da bundan etkilenmesi kaçınılmazdır. Demokratik bir hukuk devletinde medya özgürlüğünün vatandaşın bilgilenme ve aydınlanma kaynağı olduğu kuşkusuzdur. İyi işleyen bir demokrasinin varlığı bağımsız ve özgür medyaya, bağımsız ve tarafsız bir yargıya dayanır. Demokratik toplumun iyi işleyen bir yargıya ihtiyacı olduğu kadar, iyi işleyen bir medyaya da ihtiyacı vardır. Yaşanan gelişmeler ve medya özgürlüğü kapsamında yapılan faaliyetlerin doğrudan birçok alanı etkisi altına alabilme gücü siyasal iktidarı denetleme ve sınırlama gücü açısından kamuoyunun oluşturulması açısından medyaya özel bir görev yüklemektedir. Özellikle medyadaki kartelleşme, ticari ve siyasi amaçlarla medyayı yönlendirme girişimleri, siyasal iktidarların çeşitli yollarla medyayı ele geçirme, susturma ve etkisiz hale getirme çabaları demokratik bir sistem açısından medya özgürlüğünün önemini daha da artırmaktadır. Aslında sosyal medyada bireysel ve kitlesel ifade özgürlüğünün güçlenmesinin en önemli nedeni klasik medya araçlarının birey ve toplumların gerçek dertlerine, belirtilen ticari, siyasi ve etik nedenlere ilgisiz kalmaları ve toplumun kendini ifade etme ihtiyacına cevap verememeleridir. Demokratik sistemin sağlıklı şekilde işleyebilmesi acısından medya kuruluşlarının yayınları ile demokratik, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim anlayışının gelişmesine ve yerleşmesine hizmet etmeleri beklenir. Ancak uygulamaya bakıldığında medya özgürlüğünün belirtilen amaçlarla kötüye kullanıldığına çok sık rastlamaktayız. Aynı durum sosyal medyayı kullanan birey ve organizasyonlar için de geçerlidir. Bunlar da ifade özgürlüğünün kullanılması görüntüsü altında başkalarının birçok özgürlüğünü ihlal eden eylem ve davranışlar içerisine girebilmektedir. Bu nedenlerle medya özgürlüğünün hukuksal sınırlarının belirlenmesi ve bunların kötüye karşı kullanımının önlemlerinin alınması gerekmektedir."

"KLASİK MEDYA ANLAYIŞI ÇOK GERİDE KALDI"

Klasik medya anlayışının çok geride kaldığını vurgulayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil ise şöyle konuştu: "Sosyal medya, insanlar arası iletişimin devamlı ve küresel nitelikte olmasını sağlamıştır. Klasik medyada en önemli aktör profesyonel gazeteciler iken artık sosyal medyada mesleği, dili, milliyeti, rengi, maddi gücü, eğitim seviyesi birbirinden çok farklı insanlar, bir başka ifadeyle 'gazeteci vatandaşlar' bilginin asıl kaynağı haline gelerek yasama, yürütme ve yargı organlarının karar alma süreçlerinde başrol oynamaya başlamışlardır. Her birey, sosyal medya kanalları sayesinde bilgi ve haberleri toplama, raporlama, analiz etme ve yayma imkânına kavuşturmuştur ki, bu ideal anlamda katılımcı demokrasinin günümüzdeki tezahüründen başka bir şey değildir. Bir başka ifadeyle, sosyal medya bireyleri sadece haber ve bilginin tüketicisi değil aynı zamanda bir parçası haline getirmiştir. Böylelikle bilginin yegâne sahibi olma noktasında klasik basının tekelciliğinin sona erdiği bir çağa tanıklık etmekteyiz. Artık bireyler sahip oldukları dijital aygıtlarla sosyal medya kanallarını kullanmak suretiyle klasik medya aktörlerinden daha etkin ve hızlı bir şekilde haberler üretebilmekte ve bunu küresel tüketime sunabilmektedir. Haberlerin muhatabı bireyler ise yine aynı kanallarla haberleri olgunlaştırabilmekte ve böylelikle klasik medya anlayışından farklı olarak iki taraflı bir iletişim tesis edilmektedir."

"DEVLETİN, İNTERNETE ENGELSİZ ERİŞİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ VAR"

Erbil, günümüzde ifade özgürlüğünün internete erişim hakkını da kapsadığını vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti: "İnternete erişim hakkı ve buna bağlı olarak da haber veya bilgi alma ve verme özgürlüğü, ifade özgürlüğünün tamamlayıcı bir unsurudur. Bu hak, iletişime ve bilgiye erişim hakkının esası olarak değerlendirilmekte ve anayasalar tarafından korunmaktadır. Tüm devletlerin vatandaşların internete erişim hakkını güvence altına alma yükümlülüğü olduğu gibi, herkesin de bilgi toplumuna katılma hakkı vardır. Böylelikle, ifade özgürlüğüne ayrılan genel güvencelerin tümü, internete engelsiz erişim hakkını da tanımak amacıyla yeterli bir temel oluşturmaktadır. Ayrıca nitelikli ve sayıca fazla teknik personel yetiştirilmesi, suçlulukla mücadele ve adli bilişim yöntemlerinin geliştirilmesi gerekir. Kanuna uygun delil toplanması konusunda kolluk kuvvetinin bilgilendirilmesi ve bilişim ihtisas mahkemelerinin kurulması tartışmaları gibi çözüm başlıkları halen güncelliğini ve aciliyetini korumaktadır. Bu ihtiyaçların yanı sıra uluslararası istinabe ve yardımlaşmayı da hızlandıracak olan Avrupa Siber Suç Sözleşmesi'nin Türkiye'de bir an evvel yürürlüğe girmesi gerekmektedir. Türkiye'nin 2012'de bu sözleşmeyi imzalamış olması yeterli değildir, gerekli altyapı oluşturulmalı ve yasal düzenlemeler de yapılmalıdır. İnternet sitelerine erişimin engellenmesine ilişkin hukuki kontrol, kötüye kullanma durumlarından kaçınmak amacıyla yeterli şartları taşımamaktadır. Belirli bir siteye erişimin engellenmesine ilişkin tedbir kararının genel bir engelleme aracı olarak kullanılmasını önlemek için iç hukukta herhangi bir güvence sunulmamaktadır."

Haber Ara