'Şam eski Şam değil, Halep eski Halep değil'
TBMM Başkanı Çiçek, İslam toplumunun her geçen gün etnik temelli ve mezhep esasına dayalı bir çatışma ortamına koşar adım gittiğini söyledi.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-11-16 09:35:03
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Aziz Mahmud Hüdyayi Vakfı ve İstanbul Tasavvuf Araştırmaları Merkezi'nin (İSTAM) koordinatörlüğünde, Üsküdar Belediyesi ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin katkılarıyla Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Uluslararası İmam-ı Rabbani Sempozyumu'nun açılışına katıldı.
Açılışta konuşan Çiçek, toplantının sonucunda herkesin yararlanacağı önemli mesajların çıkacağına inandığını söyledi.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in ve diğer kişilerin konuşmalarını dinlediğini aktaran Çiçek, "İmam-ı Rabbani ile ilgili konuşma yapmak benim boyumu aşar, haddimi de aşar" ifadesini kullandı.
Çiçek, çok uygun bir zamanda gerçekleştiğini belirttiği toplantının, hem Türkiye'de hem de İslam coğrafyasında yapılmasında fayda olduğu dile getirerek, birçok noktada sonsuz şükredilebilecek gelişmeler olduğunu ancak madalyonun öbür tarafından bakıldığında, herkesi yürekten yaralayan, derinden üzen cinayetlerin, cinnetlerin İslam'a ve İslam toplumuna yakışmadığı söylenebilecek isyan ettiren görüntülerin olduğunu kaydetti.
"Müslümanlar birbirlerine düşürülüyor"
TBMM Başkanı Çiçek, en yakın çevrede ölenlerin sayısının, yüz binlerle, milyonlarla ifade edilir hale gelindiğine, tahrip edilen medeniyet unsurlarının, birçok kültür varlıklarınını bu çatışmaların ortasında heba olup gittiğine işaret ederek, şöyle devam etti:
"Şam eski Şam değil, Halep eski Halep değil. Nerede bir İslam toplumu varsa çekişme, kavga terör, kan ve kin... Sonra da birlikten, dirlikten bahsediyoruz. Böyle birlik, dirlik yok. İslam toplumu her geçen gün etnik temelli ve mezhep esasına dayalı bir çatışma ortamına koşar adım gidiyor. İnsanlar nasıl birbirlerini kucaklayacak ve kardeş olacaklar. Bu durumdan rahatsız olan her Müslümanın, yapacağı bir şeyi olanların, tam da gayretlerini birleştirme zamanı. Dolayısıyla toplantıyı çok uygun zamanda yapılmış hayırlı bir iş olarak görüyorum."
İslam toplumundaki bu çirkin görüntünün sadece bundan ibaret olmadığını, dünyada her sene yapılan dürüst yönetim sıralamasında ilk beşte İskandinav ülkelerinin olduğunu aktaran Çiçek, ancak ilk 10-20 ve 30 içerisinde dürüstçe yönetilen devlet sıralamasında bir tek İslam ülkesinin olmamasının da çok vahim olduğunu kaydetti.
Çiçek, "Bu nedenle İslam'ın doğru anlaşılması, anlatılması ve doğru örneklerin ortaya konulması gerekiyor. İmam-ı Rabbani başta olmak üzere ismen bilinen bu kişilerin mesajlarının günümüz insanına ulaşması, bugün ortaya çıkan tablo ile gerçek İslam arasındaki farkın görülerek mukayese edilebilmesi için faydalı" diye konuştu.
"Türk milleti olarak, kendi izanımızla bu tarihi olayda (Kerbela) duruşumuz bellidir"
TBMM Başkanı Çiçek, Alevi-Sünni Kardeşlik Platformu'nun, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlediği, "Kardeşliğe Can Feda" adlı oruç açma etkinliğinde yaptığı konuşmada da Kerbela olayının, İslam dünyasında büyük ayrışmaya neden olduğuna işaret ederek, siyasi yorum farkından kaynaklı bu ayrışma nedeniyle Müslümanların bütün enerjilerini, yıllar ve asırlar boyu birbirlerine karşı harcamak zorunda bırakıldığını, insanlığın kurtuluşu için harcanması gereken mesailerin, iktidara sahip olmak için harcandığını anlattı.
Çiçek, bu katliamın bir nedeninin siyasi iktidar hırsı, diğer nedeninin de küllerinden yeniden doğan kabilecilik ve ırkçılık olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
"Maalesef bu katliamla birlikte İslam tarihinde kötü bir çığır açılmış ve dönemin hanedanlık geleneği hortlatılmıştır. Halkın, liyakat sahibi kişileri, demokratik yollarla devlet başkanlığı görevine getirmesinin önü tamamen kapanmıştır. Böylece Hazreti Peygamber'in kardeşlik bağlarıyla birbirlerine bağladığı insanların arasına, vefatının üzerinden yarım asır geçmeden, geleneksel alışkanlıklar, cahiliye dönemi zihniyeti ve kabile asabiyesi girmiştir. Böylesi bir tarihi olayda, Türk milleti olarak, kendi izanımızla, kendi irfanımızla, kendi aklımızla ve kendi vicdanımızla, İslam dünyasının başka ülkeleri ne düşünür ayrı bir konu, biz millet olarak, bu tarihi olayda duruşumuz bellidir, durduğumuz yer bellidir. Biz Ehl-i Beyt'in yanındayız, öyle olmuştur. Çünkü bugün Anadolu'da hepimizin ailesinde bir Ali, bir Hasan, bir Hüseyin, bir Zehra, bir Zeynep vardır ama Anadolu Müslümanlarında, hiçbir Türk ailesinde Yezid yoktur, onun soyundan gelenlerin ismi yoktur. Dolayısıyla bizim duruşumuz belli. Başkaları ne yapar ne eder, bizim dışımızda. Bu dahi, bizim bir ve beraber olmamız bakımından en önemli sebeptir, en önemli tarihi yorumdur. O masumiyet, bizlerin ortak noktasına dönmüştür. 'Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum' diyerek bilginin değerini bizlere hatırlatan Hazreti Ali'ye ve evlatlarına duyduğumuz muhabbeti, Kerbela'da işlenen vahşet daha da derinleştirmiştir."
Muharrem ayının, gönüller arasında bir köprü olarak görülmesi gerektiğini ifade eden Çiçek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Birbirimize duyduğumuz sevginin pekişmesine vesile olmalıdır. İlk ve derhal yapmamız gereken şey, yeni acılara sebebiyet vermemektir. Çünkü çok acılar yaşadık. Daha yakın tarihimizde... Ben kendi hayatımın içinde... Kahramanmaraş'ta yaşadık, Sivas'ta yaşadık, Çorum'da yaşadık... Demek ki yapılacak iş, bundan sonra yeni acılar yaşamamaktır, yaşatmamaktır. Herkesin sorumlu olması lazım. Bizlere birlikte bir gelecek hayali kurdurmalıdır bu acılar. Ayrıldığımızda hiçbir şey ama beraberken çok şeyiz. Bunu asla unutmamalıyız. Biz bir millet olduğumuz zaman, aynı zamanda büyük bir de devletiz. Bugün bizim bir millet olmamamız için oynanan oyunlar vardır ve bunun da farkında olmalıyız. Tarih boyunca uğrunda çok cefa çekilen Alevi-Sünni ayrışmasını tekrar, yeni baştan tarihin bize öğrettiği dersler ışığında göz önüne getirmeliyiz. Aramızda kin ve nefret tohumları ekmeye çalışanlara, şüpheyle bakmamız gerekiyor. İçeride ve dışarıda birtakım odaklar, bizim parça parça olmamızdan büyük bir haz duyacaklardır. Bunlara fırsat vermemek gerekir." .....
Çiçek, bunun bölge için çok kötü bir gidiş olduğuna dikkati çekerek, "İnsanlar birbirlerini öldürüyor. Öldüren sözüm ona, Allah adına öldürüyor ve bununla cennete gireceği kanaatinde. Arabasına dinamiti, patlayıcıyı yüklüyor, camiden, mescitten, mabetten nereden çıkıyorsa masum insanların üzerine sürüyor. Bunu yaparak Allah rızasını kazandığını zannedecek kadar, dinden, imandan, insanlıktan uzak. Böyle bir İslam dünyası olamaz. Bu ne Allah'ın söylediği dindir ne Peygamberin tavsiye ettiği dindir ne Hazreti Ali efendimizin bize tavsiye ettiği, örnek olduğu bir anlayıştır. Bunların hepsinden Türkiye uzaktır ve uzak kalmalıdır. Haklar ve özgürlükler bağlamında Türkiye belli bir olgunluğa erişmiştir. Artık inanç gruplarının sorunları da çözülmelidir. Bunu da çözecek olan biziz, bizleriz. Türkiye'nin böyle bir olgunluğu var, böyle de bir beklenti var. Bunun gecikmesinin doğru olmayacağını, hepimiz biraz daha yüreğimizde fark ederek, bir an evvel çözüm noktasına odaklanmamız lazım."
(AA)
SON VİDEO HABER
Haber Ara