Dolar

34,8722

Euro

36,7408

Altın

3.039,21

Bist

10.058,47

Birşeyi baskıyla yapmak doğru değil

Hayrünnisa Gül, karma öğrenci evleriyle ilgili tartışmalara katıldı. “Bu işi ailelerin götürmesi taraftarıyım.” dedi.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-11-16 03:21:23

Birşeyi baskıyla yapmak doğru değil

Zaman'ın haberine göre; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, karma öğrenci evleriyle ilgili tartışmaları değerlendirirken her şeyin doğal seyrinde gitmesinden yana olduğunu söyledi. Gül, “Bir şeyi zorla yaptırmak çok güç. Bu işi ailelerin götürmesi taraftarıyım. Eğer ortada kötü bir şey varsa olmaması için tedbir alınabilir. Yurtlar kurulabilir, imkanları devlet sağlayabilir ama devlet anne-baba gibi olamaz. Bu iş ailede biter.” dedi. Kadın vekillerin Meclis’e başörtüleriyle gelmesini değerlendiren Hayrünnisa Gül, “Türkiye normalleşti, bakın hiçbir şey olmadı. Türkiye normal bir ülke haline geldi. Ne kadar güzel. Keşke hiç bunlar yaşanmasaydı.” ifadelerini kullandı. Gezi Parkı’nda çevre duyarlılığıyla başlayan fakat daha sonra şiddet eylemlerine dönüşen olayları yorumlarken ise şu temennide bulundu: “Keşke yaşanmasaydı. Ben bir kaza olarak görüyorum. Bu kadar güzel şeyler içinde böyle bir dönem geçirmiş olmak insanı üzüyor. İnşallah bir daha dönmeyiz.” Mersin’de düzenlenen ‘Konuşan Kitap Şenliği’ne katılan Hayrünnisa Gül, burada beraberindeki gazetecilerin sorularını cevapladı. Açıklamaları özetle şöyle:

Çocuklara baskı ile değil, iyilikle söylemek lazım: Ben her şeyin doğal seyrinde gitmesinden yanayım. Bir şeyi zorla yaptırmak çok güç. Hepimiz anne-babayız. Çocuklara baskı yaparak söylemek ayrı, iyilikle söylemek ayrı. Bu işi ailelerin götürmesi taraftarıyım açıkçası. Belki o eğitimi zamanında veremedik. Belki bunun sıkıntılarını dönem dönem bazı yerlerde çekiyoruz. Ben de çocuğumun bu şartlarda kalmasını istemem. Yurtdışında okuyor. Orada da o şartlarda kalmıyor. Anne-baba olarak çocuğumuzun doğru şartlarda olduğundan emin olmak istiyoruz, kontrol de ediyoruz. Bütün aileler de isteyecektir. Çocuğunu en iyi tanıyan, anne-babadır. Anne-baba olmak en zor mesleklerdendir. Çocuğunuzu takip edeceksiniz. Eğer ortada kötü bir şey varsa, olmaması için tedbir alınabilir. Yurtlar kurabilir, imkânları devlet sağlayabilir ama devlet anne-baba gibi olamaz. Bu iş ailede biter.

İlk başörtüsü kurbanları idik, çok gözyaşı döktük: Türkiye gerçekten çok acı bir süreç geçirdi. Sürecin belki bizler kurbanlarından biriydik. O dönemde çok ümitsizliğe kapıldım, acaba düzeldiği günleri görebilecek miyiz diye çok üzülmüş hatta gözyaşı dökmüştüm. Ama kötü şeyleri çabuk unutmaya çalışıyorum. Allah bir daha yaşatmasın. Bugünlerin kıymetini bildirsin. O günleri unutup yeni günlerin kıymetini bilelim.

Benim yaşadığım sıkıntıları karşı taraf yaşasın istemem: Bana yapılmasından hoşlanmadığım bir şeyi başkasına yapmak istemem. Şahsım adına öyle. Bizim çocuklarımız bizi eleştirebilir. Hatta Abdullah Bey bazen ‘bir size yaramadım’ diyor. Ama iyi ki böyle. Bazen iyi göremediğimizi, çocuklar sayesinde görebiliyoruz. Başka insanların hayatına müdahale diye bir şey hiç düşünmüyorum, düşünmek de istemiyorum. Benim yaşadığım sıkıntıları karşı taraf yaşasın istemem. Allah korusun..

Adaylığını bir gün önce öğrendim: Bir gün önce ismi açıklanmadan önce öğrendim adaylığını... Bugünü söylemeyeyim ama cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi ‘Allah korusun’ dediğim günleri biliyordum. Biliyordum zor olacağını, kolay geçmeyeceğini. Cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklandığı gün bizim çocuklar çok üzgündü. Gerçekten zor bir süreçten geçtik. Biz hiçbir zaman bize niye böyle yapıldı diye hayıflanmadık. Ama ben arka kapıdan bir sürü misafir ağırladım. Kendim için değil, misafirlerim için mahcup oldum. Misafire anlatmakta çok zorluk çektiğimiz oldu. Abdullah Bey ‘Nasıl bu kadar hoşgörülü olabiliyorsun?’ diyordu. Bana kötülüğü yapan insanlar bugün zor da olsa döner yardım ederim. O bana onu yapmıştı diyemiyorum. Öyle bir yapımız yok. Önemli olan o günlerin aşılmış olması. Bunu görmek bana yetiyor.



Restorasyonda Pembe Köşk’ten 10 kat boya çıktı

Bizim atalarımız bize ne bırakmış, biz çocuklarımıza ne bırakıyoruz? Geçen Kayseri Kervansaray’da konser vardı. Bina muhteşem, akustik muhteşem. Ama çatıdan zift akıyordu. Döndüm Abdullah Bey’e ‘Biz bu atalarımızın çocukları mıyız?’ dedim. Restorasyonda o kadar çok hata yapılmış ki. Yeni yapılan binaların hangisini tarihe bırakabileceğiz? Gökdelen de yapılabilir ama yerinde ve estetik olursa güzel. Şehirlerde taşı kullanmıyoruz. Pembe Köşk’te on kat boya çıktı. Onlarca defa boyanmış. İnanın hiçbir renk birbirini tutmamış. Pembe Köşk’te cam tuğla kullanılmış, olacak iş mi? Birkaç restorasyon var ama hepsi sona geliyor. Binaları biz kendimiz için yapmadık. Biz Pembe Köşk’te bile oturamadık. Ama gelen misafire göğsümüzü gere gere açamadığımız günler oldu. Bu hafta Azerbaycan Cumhurbaşkanı geldi. Uzun zamandır gelmemişti. İnanamadı, ne kadar güzel olmuş, ne kadar aydınlık olmuş dediler. Misafirin bu imajla ayrılması önemli. Yemenli konuk geldiğinde kapıdan dönmüştü. Camlı Köşk’te kalmak istememişti. Çok üzülmüştüm. Yapamadığımız yerlerden biri Camlı Köşk. Restorasyon konusunda Türkiye’nin imkanları çok kıt. Belki bunları yapacak ekipleri yetiştirinceye kadar dokunmamak daha hayırlı olacak. Kötü niyetten değil biz bu işi bilmiyoruz. Ya bilen ülkelerden yardım alacağız ya da bekleyeceğiz. Huber’e de o yüzden dokunmadık.
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara