Osmanlı ruhu Cibuti'de hâlâ yaşıyor
Afrika’nın incisi Cibuti’de 6 ay önce açılan Cibuti Türk Büyükelçiliği’nde Büyükelçi Prof. Dr. Hasan Yavuz konuştu. 150 yıl sonra açılan büyükelçilik binasında kendisi ile görüştüğümüz Yavuz, bölge insanının milletimize olan hasretini anlattı.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-11-08 11:04:28
Cibuti Türk Büyükelçiliği’nde Büyükelçi Prof. Dr. Hasan Yavuz'un MİLLİ GAZETE'ye verdiği röportaj;
Cibuti hakkında bilgiler aktarır mısınız?
Cibuti, denilince aklımıza hemen Afrika boyunduruğu Kızıldeniz ve 15’nci ve 16’ncı yüzyıllar akla gelir. Tarihte Habeş toprakları olarak bilinen bölgedir. Bu coğrafyada zamanında tek bir devlet mevcutken şimdilerde ise 6 ve 7 devlet hüküm sürdüğü stratejik bir bölgedir. Cibuti 22 bin metrekare toprağı olan yaklaşık 1 milyon nüfuslu yüzde 96’sı Müslüman olan bir ülke. Somalili Yemenli, Etiyopyalı, Afarlı ve İsaarlı milletlerden oluşan karma bir kültüre sahip bir toplum. 1977 yılında Fransa’dan bağımsızlığı ilan edip sonrasında Demokratik Cumhuriyet düzenine geçti.
Osmanlı İnsani Ve Vicdani Diplomasi İçin Buradaydı…
Kızıldeniz’den Doğu Afrika’ya açılan tek bir bölgesi olması hasebiyle stratejik bir öneme sahip bir ülke Cibuti. Akdeniz’le Hint Okyanusu’nu birbirine bağlayan çok önemli bir güvenlik ve kavşak noktasıdır. Tarihte de bu rolü her zaman üstlenmiştir. Doğu Afrika’nın dünyaya açılan önemli bir penceresidir. Cibuti’de 8 tane askeri üst mevcuttur. Bu yönüyle hem Ortadoğu’nun hem Asya hem de Afrika itibariyle gözlenen, dinlenen askeri bir yapı mevcuttur. 8 tane ülkenin askeri karargâhının niçin burada bulunmasını merak edersek Cibuti’nin tarihe bir göz atmak lazım. Cibuti tarihinde ilk defa burada askeri üst kuran ecdadımız Osmanlı’dır. Ecdadımız burada yaklaşık 400 yıl kalmıştır. Ecdadımızın askeri olarak burada kalmasının yegane üç tane sebebi vardır. Bunlardan 1’incisi güvenli ticaret, Asya, Ortadoğu ve Afrika arasındaki ticaretin güvenliğini sağlamak. 2’ncisi bu güvenlik çerçevesinde insan kaçakçılığına, köleliğe engel olabilecek güvenlik koridoru oluşturmak, 3’üncüsü de insani diplomasisiydi, vicdani diplomasiydi, şefkat ve merhamet diplomasisiydi.
Çift Kıbleli Mescidin Olduğu Ülke
Ülkede dikkatinizi çeken noktalar nelerdir?
Cibuti halkının Türkiye’ye olan en büyük bağı gönül bağıdır. Tarihsel, kültürel ve din bağlılığıdır. Yöre halkının İslamiyet’le tanışmasının tarihi bir derinliği vardır. Çünkü 5. ve 6. yüzyıllarda İslam Peygamberi’nin elçileri ilk bu topraklara ayak basmışlardır. Habeş topraklarının o tarihlerde İslamiyet’le olan bu yakınlaşması bu topraklarda İslamiyet’le Hıristiyanlığın bir diyalog merkezi, tanışma merkezi bir duruşma merkezi haline getirmiştir. Cibuti’nin bizimle olan en kuvvetli bağları tarihi bağlarıdır. Osmanlı’nın kurduğu önemli kentlerden Zeyla’da, çift kıbleli bir mescit bulunmaktadır. Bunun ilki Medine’dir, ikincisini de buradadır. Buradan da anlıyoruz ki Hz. Peygamber’in sağlığında İslamiyet buralara gelmiş, bu halk İslamiyet’le tanışmış ve buradan kültür ve medeniyet girişi sağlanmıştır. İkinci bizimle olan bağı Afrika halkının sevgi noktasıdır. Osmanlı’nın buralarda yaklaşık 400 yıl kalmış olmasıdır. Sancak ve Beylik altında Osmanlı’ya bağlı kalmıştır Cibuti. Osmanlı buralara İstanbul’dan paşa atamamış sadece yerel ve mahalli kanaat önderlerini atamıştır. Buradakilerin hiçbiri bayrağımızı veya ülkemizi görmemişler ama Türkiye’den geldiğimizi söyleyince çok büyük sevgi gösterilerinde bulunuyor. Hala birçoklarının isimleri Osmanlı’dan kalma isimler. Burada Kur-an’ı Kerim’e İstanbul diyorlar bu beni çok etkiledi. Neden çünkü İstanbul o zamanlar Osmanlı’nın başkenti hilafetin merkezi ve gönül ve idari bakımından bağ kurduğu bir merkez.
Osmanlı Ne İçin Geldiyse Bizde Onun İçin Burdayız
Cibuti için ne gibi projeleriniz var?
Türkiye, Afrika’ya bir dost ve kardeş ülke olarak bakıyor. Biz bu ülkelerin acılarını ve dertlerini paylaşmak için buralara geliyoruz. Biz bu ülkeye gelirken diğer ülkeler gibi bu ülkenin yerinin altındaki madenlerini yer altı kaynaklarını görmüyoruz. Türkiye, bu ülkeye sömürgeci ve emperyalist bir düşünceyle gelmemiştir, gelmeyecektir. Dost ve kardeş ülkelerle tarihi hinterlandımızla tekrar dostluğu kurmak amacımız. Osmanlı hangi heyecanla hangi amaçla gelmişse biz de aynı heyecan ve amaçla geliyoruz. Öncelikle insani yardım olarak giriyoruz buralara. Hiç kimsenin giremediği vahşetin ortaya çıktığı Somali’ye ve diğer ülkelere insani yardım amacıyla girdik ve gönülleri fethettik. Biz buraya gelirken en başından beri buradaki yerel ve genel iktidara söylediğim bir şey var “Biz buraya Ecdadımız Osmanlı ne yapmışsa onları yapmaya geldik” dedik. Büyükelçiliğe atandığım ikinci gün Cibuti Cumhurbaşkanı güven mektubu gönderdi. Bu topraklar sizin topraklarınızdır. Tarihi birlikteliğimizin topraklarıdır. Hoş geldiniz topraklarınıza yazıyordu. Buradaki bütün makamlar bize söyledikleri söz ise “Geç geldiniz ama inşallah iyi gelmişsinizdir” diye oldu. Bu şekilde bize olan sevgilerini ilgilerini gösteriyorlar. Buranın ihtiyaçlarına göre bir faaliyet raporu hazırladık. Bu ülkede üç tane temel sorun tespit ettik. Öncelikle sağlık problemi var. Buradaki bütün hastaneleri Türkiye’den getirilen doktorlar tarafından tarandı. 200 tane ameliyat yapıldı. 700 tane muayene yaptırdık. Bu ülkede ilk defa yapılan 2 tane beyin ameliyatı gerçekleştirdik. 2’ncisi enerji problemi, buradaki enerji kaynaklarını tespit etmek için önümüzdeki günlerde Türkiye’den uzmanlar getirtiyoruz. 3’ncü olarak yaptığımız çalışma eğitim çalışması, bu çalışma içerisinde ise Türkiye 60-70 tane öğrenci gönderdik. Orda eğitimlerini tamamladıktan sonra Cibuti halkı için hizmet edecekler. Özellikle de yönlendirdiğimiz öğrencileri de Cibuti’nin ihtiyaçları doğrultusunda bölümleri teşvik ediyoruz.
Devletten Önce Yardım Kuruluşları Vardı
Yardım kuruluşlarının Cibuti’ye desteklerini nasıl görüyorsunuz?
Buraya gelen insani yardım kuruluşlarımıza kalbi şükranlarımı sunuyorum. Türkiye olarak biz buraya daha Büyükelçiliğimiz açmadan buraları bilmeden insani yardım kuruluşlarımız çok önceleri buraları biliyordu ve yardımlarını buralarda dağıtıyorlardı. Devletten önce yardım kuruluşlarımız vardı. Türkiye ile Afrika arasındaki insani yardım köprüsünü kurmuşlar. Osmanlı’nın getirdiği barışı, sevgiyi, hoşgörüyü, yardım kuruluşlarımız bir kez daha buralara getirdi. Biz gelir gelmez bu yardımlaşma vakıflarımızın sevgi medeniyetinden başladık. Pozitif izlenimlerinden başladık. Ramazanda 2-3 tane yardım kuruluşu gelmişken şimdi bakıyoruz 9 tane yardım kuruluşu gelmiş. Biz buraya sadece fitre zekât vermek için gelmiyoruz. Biz kardeşlik için geliyoruz dostluk için geliyoruz. Bayramda anne babaları ve çocuklarıyla beraber olması gerekirken burada acıların coğrafyasında bayramlarını geçirdikleri için yardım kuruluşlarımıza teker teker teşekkür ediyorum.
SON VİDEO HABER
Haber Ara