Dolar

34,8613

Euro

36,7629

Altın

3.042,55

Bist

10.141,62

Şii dünyasında bir çatlak daha: Habib-Sistani kavgası (1)

Ünlü Şii din bilgini Yasir el-Habib, Necef Şii Havzası'nın başı Ali Sistani'yi ve bürosunu yaptıkları açıklamalar nedeniyle sert bir dille eleştirdi. 'Şirazi ekolü'nden gelen Habib'in Sistani hakkında yaptığı bu açıklamaların, Şii dünyasında sürmekte olan pek çok 'kan davası'na bir yenisini daha ekleyebileceği belirtiliyor.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-11-06 15:30:26

Şii dünyasında bir çatlak daha: Habib-Sistani kavgası (1)

INCANEW'İN HABERİNE GÖRE; Geçtiğimiz ay Bağdat'ın Azamiye semtinde bir grup Şii Hz. Ömer ve Hz. Aişe'ye hakaret ederek yürüyüş yapmıştı. Iraklı şiilerden İslama büyük hakaret

Bunun üzerine Irak'taki Şii Necef Havzası'nın başı ve en büyük dini bilgini olarak görülen Ali Sistani'nin ofisinden yapılan açıklamada bu yürüyüşçülerin hatalı davrandıkları, bu gibi kimseleri teşvik edenlerin öldürülmesi gerektiği açıklaması yapılmıştı.



Ali Sistani1980'li yılların sonunda hocası ünlü Şii mercii Ebulkasım el-Hoyi (1899-1992) ile Hoyi''nin Necef'teki evinde

Londra'da yaşayan ve Şiilerin Şirazi ekolü ile birlikte hareket eden, Peygamberin eşi Aişe ve diğer sahabeler hakkında yaptığı "kafir, fah..e, hırsız, yalancı, hom..ksüel v.b" açıklamalar nedeniyle Sünnilerce "Yasir el-Habis" olarak isimlendirilen Yasir el-Habib, açıklamanın yapıldığı Sistani'nin ofisini, yine benzer yönde açıklamalar yapan Mukteda Sadr'ı sert bir dille eleştirerek onları Şia'ya muhalifleri memnun etmek adına Şiileri üzmekle suçladı.





Yasir el-Habib'in Sistani'yi eleştirdiği konuşması

el-Habib Sistani'yi daha önceleri sevdiklerini, ona saygı duyduklarını, Ehl-i Sünnet aleyhine konuşmamasını "takiyye" icabı anlaşılır gördüklerini, hatta "takiyye" icabı yapılanı hata olarak tanımlamalarını de anlayabileceklerini ama açıklamanın dozajının sert olduğunu, Sistani'nin ofisinin ileri gittiğini belirtti.
el-Habib'in İran rejimini uygulamaları ve aralarındaki bazı itikadi sorunlar nedeniyle Humeyni'yi ve Hamaney'i ve onların ekolünden gelenleri, Sadr Hareketi'ni sert bir şekilde eleştirdiği fakat Sistani ve Necef'te Sistani etrafında kenetlenmiş diğer üç Şii mercii olan Iraklı Muhammed Said el-Hakim (1934-), Afganistanlı İshak Feyyaz (1930-) ve Pakistanlı Beşir Necefi'yi (1942-) Ehl-i Sünnet hakkında suskunluklarından dolayı mazur gördüğü, onların ve kendilerinin inançlarının bir olduğunu bildiklerini, bu Şii mercilerinin kitaplarında Şia inancının açıkça anlatıldığını belirttiği konuşmalarında sıkça geçmekteydi. Fakat Sistani'nin bu son açıklamalarının el-Habib'in Sistani hakkındaki konuşmalarında açık bir tavır değişikliğine neden olduğu gözlemleniyor.

Sistani, ofisinden sorumlu mu?


el-Habib, Sistani'nin uzun yıllardır evinden çıkmadığını, ofisi ile ilgilenmediğini hatırlatarak bu insiyatifin Sistani'nin ofisinin başındaki oğlu Muhammed Rıza Sistani (1964-) tarafından da alınmış olabileceğini, fakat her halükarda Ali Sistani'nin kamuoyunda ofisinin çalışmalarından dolayı sorumlu görüldüğünü belirtti.



Ali Sistani'nin tüm çalışmalarının başındaki isim olan oğlu Muhammed Rıza Sistani, Hakim ailesinin önde gelen ismi Muhammed Bakır el-Hakim (1939-2003) ile birlikte Necef'teki evinde (Mayıs 2003)

Azamiye'de yürüyen ve Sahabelere hakaret eden Şiileri tebrik eden Habib Sistani'ye bu kişilerin büyük ihtimalle diğer çoğu Iraklı Şii gibi Sistani'nin tabileri olduğunu hatırlattı.

el-Habib Şii mercilerin kendisi kadar rahat konuşmamasını hatta kendisini yumuşak seviyede kalmak şartıyla kınayan açıklamalar yapmasını Ehl-i Sünnet'e karşı "takiyye" icabı ile mazur görebileceğini hatırlatarak bu denli açık konuşarak kendilerini Sünnilere karşı hedef haline getirerek, Sistani gib otoriteleri Sünnilere "mutedil Şii" gibi göstererek aslında Sistani ve diğer mercilere hizmet ettiklerini, Sünnileri kandırma manasına gelecek olan bu plan dahilinde Şii mercilerinin, açıksözlülükleri nedeni ile kendilerini kınarken ileri gitmemeleri çağrısında bulundu.

el-Habib hem takiyye yapan hem de açıksözlü olan Şii liderlere ihtiyaç olduğunu savunarak, açıksözlüler sayesinde Şiilerin itikadını öğrenip düşmanlıklarını hatırladıklarını, takiyye yapanlarla da muhaliflerini aldatıp Şiilerin korunmasını sağladıklarını belirtti.

Yasir el-Habib'in bu açıklamasının ardından Sistani'nin ofisinden el-Habib ve görüşleri hakkında herhangi bir açıklama yapılmaması el-Habib'in Sistani ekolü aleyhine açıklamalarını sürdürmesine neden oldu.

Yasir el-Habib konu ile ilgili açıklamalarını sürdürüyor:


 
el-Habib'in Sistani'nin merciiyetinin fesada ve inhirafa neden olduğunu belirttiği konuşması




 
Habib'in Sistani'nin yoğun destek verdiği Irak hükumetini ahlaksızlık ve fesadla suçladığı konuşması




 
el-Habib Şia'da "takiyye" ahkamını anlatıyor



 

el-Habib'in Sistani ve Mukteda Sadr'ın açıklamalarını eleştirdiği bir konuşması


 
Yasir el Habib'in Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Aişe ve Hz. Hafsa'ya namazda laneti

Yasir el-Habib'in fikirleri ve Şiileri sınıflandırması





 
"Aişe taraftarlarına cevap" ismi ile yaptığı 4 derslik seride Yasir el-Habib, Şiilikte "nasıbiler"den yana Şiilere dinleri ile ilgili bir zorluk çıkarıldığında veya tehdit sezilmesi durumunda, Şiilere inançlarını saklama ve hatta inançlarına aykırı şekilde konuşma izninin ismi olan "takiye"nin günümüzde bazılarınca çok abartılıp hiçbir kural ve kaideye uyulmadan kullanıldığını, Şia'nın gerçek inançlarını kendisinin ve kendisi ile aynı inançta olan din adamlarının seslendirdiğini belirtiyor.
Her ne kadar takiye yapılırsa yapılsın, internet çağında bilgiye erişimin çok kolay olduğunu, nasıbilerin (Sünnilerin) Şia inançlarına bir tıkla ulaşıp, internet üzerinden Şia kaynaklarında imamet ve sahabeler hakkında görüşlere kolaylıkla vakıf olabileceklerini, bu nedenle artık tüm Şiilerin dürüst olması gerektiğini belirtiyor.
"Nasıbi" ve "kafir" olarak nitelediği Sünnileri uyardığını belirten Yasir el-Habib, kendilerine şirin görünmeye çalışan Şiilerin kendilerini kandırdığını, eğer bu Şiiler Sünnilerin arkasına namaz kılıyor ise bunun Şiilerin hadis kitablarında geçen "takiye gereği nasıbilerin arkasında kılınan namaz, Peygamberin arkasında kılınmış gibidir" hadisine dayandığını söylüyor.
İmamet inancının Şiiliğin vazgeçilmez bir iman esası olduğunu vurgulayan el-Habib, bu inançtan taviz verenlerin Şii olamayacağını, İmamların kainatı yönettiğine, gaybı bildiklerine, masumluklarına ve dinde hüküm koyuculuklarına olan inanç olmaksızın İmamete iman edilmiş olamayacağını belirtiyor.
Bu bağlamda Cemel ve Sıffin savaşlarında Şam ordusunda bulunan tüm askerlerin Ali'nin velayetine düşman olması nedeniyle kafir olmasından öte, Ali'nin ordusunda yer alan, sahabelerden de çok sayıda kimsenin bulunduğu askerlerin de %95'nin Ali'ye sadece siyasi bir lider, bir Halife olarak bağlı olduğunu, İmameti Şiiliğin gösterdiği şekli ile anlayıp iman etmediklerini, bu nedenle onların da kafir olduklarını belirtiyor.
Günümüzdeki Şiileri 4 sınıfa ayıran el-Habib, 1. sınıfın kendileri gibi Şia inancını açıkça ifade edenler, 2. sınıfın kendileri ile aynı inançta olup "takiyye" gereği susanlar -ki günümüzdeki Şii din bilginlerinin çoğunun bu sınıfa girdiğini belirtiyor-, 3. sınıfın "takiyye" yapmaya çalışırken haddi aşıp dinden taviz verenler, 4. sınıfın ise 3. sınıfı da aşarak "takiyye" gereği dediklerine yavaş yavaş inanmaya başlayıp dinden sapanlar olduğunu açıklıyor.

Şii dünyasının yakın tarihteki bazı önemli iç ihtilafları

Şii dünyasında yakın tarihte yaşanan büyük ihtilaflar çoğu zaman siyasi cinayetlerle sonuçlanmış, büyük kitleleri etkilemiş, etkileri uzun süre devam etmiş ve üzerlerinin daima örtülmeye çalıştığı gözlemlenmiştir. 
Yakın tarihteki bu ihtilaflara örnek olarak Şirazi ekolünün 1980'lerden yana İran rejimiyle mücadelesi, Kum'daki Sadık Ruhani (1926-) ve Vahid Horasani (1921-) gibi yerel, Şiilerce çok saygın görülen ve akademik kariyer anlamında Humeyni-Hamaney ekolünden çok daha ileri olarak kabul edilen isimlerin rejimle yine 1980'li yıllardan beri mücadelesi, Saddam rejimince Ağustos 1992'de Necef'in merciliğine atanan Sadr Hareketi'nin kilit ismi Muhammed Sadık es-Sadr'ın (1943-1999) 1990'lı yıllarda Baas rejiminin desteğini arkasına alarak Irak ve Arap milliyetçisi bir politika güdüp İran rejiminin desteğini arkasına almış olan Ali Sistani ve İran'ın yanı sıra İngiltere ile de sıkı ilişkileri bulunan, aynı zamanda ünlü Şii mercii Ebulkasım el-Hoyi'nin oğullarından Muhammed Taki el-Hoyi (1958-1994) öncülüğündeki Necef'teki "Fars Lobisi" ile girdiği ve sonucunda faili meçhul bir cinayete kurban gittiği ünlü "Arap Şii-Fars Şii" kavgası verilebilir.





Yakın dönem ihtilaflarda İran rejiminin daima taraf olduğu veya taraflardan birini desteklediği de gözlemlenmiş, Şii eksenindeki iç mücadelelerde rakibini alt eden tarafın da genelde elinde geniş kaynaklar bulunduran İran rejimi tarafından desteklenen olduğu, karşı tarafın ise daima normalde daha ileri dini akademik kariyerlere (Şirazi, Ruhani ve Horasani örneklerinde olduğu gibi) veya yoğun yerel desteğe (Sadık es-Sadr örneğinde olduğu gibi) halde İran rejiminin kaynakları ve gücü karşısında yenik duruma düşmeleriydi.






 
Muhammed Şirazi'nin Londra'da yaşayan kardeşi Mücteba Şirazi'nin (1943-) Ali Hamaney'e lanet okuması (Eylül 2005)





 
Sadr Hareketi'nce hazırlanan, rakip Şii oluşumların hicvedildiği bir video



 
Sistani ve "Fars Lobisi"nin Muhammed Sadık es-Sadr'ın Saddam Hüseyin'in ajanı olduğu iddialarına es-Sadr'ın sert cevabı ve Sistani'ye suçlamaları (Eylül 1997)

Sadık es-Sadr'ın "Fars Lobisi"nce suçlandığı, İranlı Şii mercii Ali el-Ğaravi et-Tebrizi'nin (1930-1998) 18 Haziran 1998'de Kerbela-Necef yolunda otomobilinde oğlu ve damadıyla birlikte öldürüldüğü faili meçhul cinayetten Sadr Sistani'yi sorumlu tutarak iki isim arasında Hoyi'nin mirası üzerindeki kavgayı ve 25-30 senedir devam ettiğini belirttiği rekabeti hatırlatıyor. (Temmuz 1998)


 

Haber Ara