Arınç, "Yani duvar diye b">
Arınç, "Yani duvar diye b">
Arınç, "Yani duvar diye b">
Arınç, "Yani duvar diye b">

Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Arınç: (Nusaybin'de) boydan boya bir duvar yapmak söz konusu değil

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Nusaybin'de sınıra örüldüğü iddia edilen duvara ilişkin, "Bu duvarın örülmesi duvarın tamamen yükselmesi anlamında değildir. Mevcut yapının üzerine tel örgü geçirilecektir." dedi.

Arınç, "Yani duvar diye b

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-11-04 19:01:52

Arınç: (Nusaybin'de) boydan boya bir duvar yapmak söz konusu değil
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Nusaybin'de sınıra örüldüğü iddia edilen duvara ilişkin, "Bu duvarın örülmesi duvarın tamamen yükselmesi anlamında değildir. Mevcut yapının üzerine tel örgü geçirilecektir." dedi.

Arınç, "Yani duvar diye biliniyorsa yapılan şey, hayır duvar değildir orada yapılanın üstüne başka yerlerde de uyguladığımız gibi tel örgüye ait bir yapı oluşacaktır. Bugün mevcut yapının üzerine tel örgü getirilmek suretiyle mevcut kesimdeki belki güvenliğin sağlanması yoluna gidilecektir. Doğrudan doğruya boydan boya bir duvar yapmak söz konusu değildir." ifadelerini kullandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Başbakanlık Yeni Bina'da gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi. Yaklaşık 6 saat süren toplantının ardından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç bir açıklama yaptı.

Açıklamasının ardından soruları cevaplayan Bülent Arınç'a ilk olarak bugün gazetelerde yer alan bir konuş soruldu. Arınç'a "AK Parti Kızılcahamam kampında sayın Başbakanın kızlarla erkeklerin aynı yurtta kalmalarının muhafazakar yapımıza ters olduğu şeklinde bir açıklama yaptığı haberlerde yer aldı böyle bir açıklama var mı yurtlara bir denetleme geliyor mu?" şeklinde bir soru yöneltildi.

YURTLARIN DENETİMİ

Arınç bu konuda ilk olarak "Bir şekilde basında da yer almış ancak şuna dikkat etmemiz lazım. Bizim Kızılchamam'da yaptığımız toplantıda Sayın Başbakanımızın konuşmalarının dışında bir parti içi toplantı olduğu için kapalı yapılmaktadır. Yani görevli olmayan arkadaşlarımızın girmediği bir toplantıdır. Mesela Pazar günü her defasında yaptığımız toplantının formatı şudur. Bütün Bakanlar Kurulu sahnede kendilerine ayrılan masada yer almakta milletvekilleri de kendi yerlerinde oturmaktadırlar. 4,5 saat süren bir sorgulama yöntemi ile milletvekillerimizin düşünceleri ve buna karşılık sayın bakanlara bir soru yöneltilmişse onların karşılıkları alınmaktadır. Başbakanımız da ifade etti, yanlış aklımda kalmadıysa 29 milletvekili arkadaşımız rahat bir şekilde söz aldı, 4,5 saat içinde Kalkınma Bakanı'ndan Başbakan Yardımcılarımıza Sağlık Bakanımızdan İçişleri Bakanına kadar Türkiye ile ilgili her konu dile getirildi ve cevaplandırıldı. Bunların dışarıya bir şekilde yansımış olması bir defa gerçekçi değil. Orada bir ses kayıt cihazı da olmadığına göre belki sadece dışarıda bir şekilde ucundan kenarından hiç de gerçekçi olmayan bir izlenimle bazı bilgiler edinilmiş olabilir, bunlara bilgi demek bile doğru değil bunlar duyum olabilir bunların gerçek konuşulan sözlerle kesinlikle bir ilgisi yoktur." şeklinde konuştu.

Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şunu rahatlıkla söyleyebilirim Gençlik ve Spor Bakanımıza yöneltilen bir soru oldu. Özellikle üniversitelerde öğrencilerin çok yoğun bulunduğu illerde Kredi Yurtlar Kurumu'nun yaptığı ve denetiminde bulunduğu yurtların yeterli olmadığı, öğrencilerin dışarıda kaldıkları, bazılarının özel ev kiraladıkları, bazılarının da başka özerk kişilere ait adı yurt olan yerlerde barındırdıkları ifade edildi. Kredi Yurtlar Kurumu son 11 yıllık hükümetimiz döneminde fevkalade güzel binalarda bazıları tek kişilik 2 kişilik 4 kişilik içinde her türlü ihtiyacı karşılayabilecek donanımların bulunduğu sıcak yemeğin çıktığı kahvaltının verildiği her an sıcak su imkanını bulunduğu mükemmel yurtlar yaptı. Bunların sayısı da içinde barındırdığı öğrenci sayısı da artmış oldu. 3 milyona yakın öğrenci sayının bulunduğu üniversitelerimizde bu yurtların kâfi gelmediğini biliyoruz. Bu talep bütün milletvekillerimizin hemen hemen ortak talebi haline geldi. Başbakanımız Gençlik ve Spor Bakanımı'za yurtların sayısının süratle sayısının artırılması yurtlarda olası yaşanabilecek olumsuzluklara karşı bakanlığın görevini en iyi şekilde yapması ortaya çıktı. Yani yaşanabilecek olumsuzluklar nedir? Bir yurtta yapılması gerekli olmayan bazı yasak eylemler olarak gösterilen belki de yasadışı bazı suç haline gelebilecek veya disiplinsizlik sayılabilecek olayların yaşanmasıdır. Bunların sokaklarda çok örneklerini görüyoruz ama bu örneklerin bir yurda taşınmasının yurttaki öğrencileri rahatsız edebileceği konusunda esasen bakanlığın var olan denetim görevlerinin daha iyi bir şekilde yapılması konuşuldu. Bunu ben de biliyorum bunun açıklanmasında da hiçbir mahsur yok. Ancak gazetelere yansıdığı şekliyle özel evlerde kalan talebelerin şu veya bu şekilde denetlenecekleri veya baskınlar yapılacağı şeklindeki yazılar gerçeği hiçbir şekilde yansıtmamaktadır düpedüz asparagas bir haberdir bizim böyle bir yetkimiz yok düşüncemiz de yok. Başbakanın buna benzer bir ifadesi de kesinlikle söz konusu değil. Ama Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı olan tüm yurtların, özel ticari amaçlarla kişiler tarafından açılmış olan yurtların da denetlenmesi hem milli eğitim bakanlığımızın hem de gençlik ve spor bakanlığının görevleri içindedir. Yoksa özel kiralanmış evlerde kimler kalıyor, kimlerle birlikte kalıyor, ne yapıyorlar, ne yapmıyorlar, bunlar bizim ilgi alanımız içerisinde değil. Bunu kesinlikle reddediyorum bu tür haberleri ve maksatlı buluyorum."

SURİYE'DEKİ EL KAİDE GRUPLARI

Ardından Arınç'a yabancı basında Türkiye'nin Suriye'deki El Kaide yanlısı gruplarla ilişkilendirilme çabası olduğu belirtilerek "Bu Bakanlar Kurulu'nda masada oldu mu? Olmadıysa sizin görüşünüz nedir?" diye bir soru yöneltildi. Arınç da "Hayır, bu tür şeyler geçmişten bu yana bırakın yabancı yayın organlarını Türkiye'nin ana muhalefet partisinin milletvekilleri tarafından da dillendiriliyor. 3 yıldan beri Suriye'de cereyan eden bu vahşete karşı kayıtsız kalan Esed rejimin ayakta durması için de büyük bir gayretle siyasi faaliyetlerini yürüten bazı kişiler var. Onlar da iddia ediyorlar ki Türkiye Suriye'deki bu örgütlere destek sağlıyor. Bunlar ne kadar yalansa bunlar ne kadar maksatlıysa yabancı bazı basın yayın organlarında yazılanlar da aynı kaynaklara dayandığı için onların hiçbirisi doğru değildir. Bizim Suriye ile ilişkimiz sadece insani amaçlar orada hayatını kurtarabilmek için Türkiye'ye sığınan insanlara destek sağlayabilmektir. Bu sayının 600 bini aştığını onlara yaptığımız harcamanın 2 milyar lirayı aştığını söyleyebilirim. Yoksa bizim orada Özgür Suriye Ordusu veya Suriye'deki muhalefeti sadece siyasi anlamda desteklediğimizi de herkes biliyor. Geliyorlar Türkiye'de toplantılar yapıyorlar, muhalefetin unsurları bir araya geliyor. Muhalefetin yöntemlerini tartışıyorlar. Kendilerine başkan seçiyorlar. Türkiye'de yapılan faaliyetler budur. Bunlar siyasi faaliyetlerdir silahlı faaliyetler değildir. Bunların ortaya çıkarılmış olması şüphesi orada El Kaide benzeri örgütlerin mevcut boşluğu doldurmak için gelip belli bir amaçla çatıştıklarını herkes biliyor. Ama Türkiye'nin o örgütlerin herhangi bir desteği kesinlikle söz konusu değil." dedi.

NUSAYBİN'DE ÖRÜLEN DUVAR

Bülent Arınç'a ayrıca Nusaybin'de sınıra örüldüğü iddia edilen duvara ilişkin bir soru yöneltildi. Arınç, bu konuda şu açıklamayı yaptı: "Nusaybin'de bildiğiniz gibi Kamışlı ile karşı karşıya olan bir ilçemizdir. Biz yurttaşlarımızın güvenliğini esas alıyoruz bunun için de bazı geçici tedbirleri yapmak zorunda kalıyoruz. Orada geçici tedbir olarak yapılan şey bir duvarın örülmesi ki bu 1300 km'lik kesimindeydi. Bu duvarın örülmesi duvarın tamamen yükselmesi anlamında değildir. Mevcut yapının üzerine tel örgü geçirilecektir. Yani duvar diye biliniyorsa yapılan şey hayır duvar değildir orada yapılanın üstüne başka yerlerde de uyguladığımız gibi tel örgüye ait bir yapı oluşacaktır. Bugün mevcut yapının üzerine tel örgü getirilmek suretiyle mevcut kesimdeki belki güvenliğin sağlanması yoluna gidilecektir. Doğrudan doğruya boydan boya bir duvar yapmak söz konusu değildir. Bunu belki bir açıklama olarak da kabul edebilirsiniz. Bunun üzerinde tartışanlar da var bunun üzerinden siyaset üretenler var. Hatta bir belediye başkanı bildiğim kadarıyla açlık grevine de başlamış durumda. Hayır, iddia edildiği gibi değil tel örgüyle yapılabilecek bir can güvenliği orada tesis edilmiş olacak."

BEDELLİ ASKERLİK

Başbakan Yardımcısı Arınç'a AK Parti Hatay milletvekilinin sosyal medyada yaptığı "mart ayında bedelli ile ilgili torba kanunla düzenleme yapılabileceğine" dair paylaşımları soruldu. Arınç ise bunu şu sözlerle yalanladı: "Bu kesinlikle doğru değil. Toplantıyı baştan sona takip eden bir arkadaşınız olarak söyleyeyim bedelli askerlik konusu gündeme bile gelmedi. Gelmesi de mümkün değil. Son bedelli askerlik konusunu geçtiğimiz yıl çıkardık ondan önceki bedelli askerlik de yıllar öncesiydi. Her sene bedelli askerlik çıkacak diye bir şey yok. Genelkurmay asker ihtiyacı dikkate alınır belli bir birikim varsa belli bir yaştan sonrası bedele bağlanır. Dövizli askerlik başka bir şeydir bedelli askerlik başka bir şeydir. Yakın bir zamanda bedelli askerlik düşünülmemektedir. Arkadaşımız belki bir özlemini dile getirmiştir."

MAVİ MARMARA'DA TAZMİNAT GÖRÜŞMELERİ

Bülent Arınç'a ayrıca Mavi Marmara olayı ile ilgili İsrail ile tazminat görüşmelerinin ne durumda olduğu soruldu. Arınç, "22 Mart'tan itibaren bu görüşmelere başladık. İsrail'in resmen özür dilemesinin arkasından bu eylemde hayatlarını kaybedenler ve yaralılar için tazminat ödenmesi söz konusu oldu. Türkiye ve İsrail ile bazı görüşmeler yapıldı bazı konularda bu süreç tıkandı. Süreç bitmiş sonuçlanmış kesilmiş değil. O konulardaki bir anlayış birliği mevcut olursa tazminat konusunu da gündemimizden çıkmış olacak. Bu konunu gündemden çıkması yapılacak imzalanacak bir sözleşmenin İsrail tarafında kendi prosedürlerine göre Türkiye tarafında da bizim anayasamızda yer alan uluslararası sözleşmelerin meclis tarafından uygun bulunmasına dair bir kanunla mümkün olabilecek. Sürecin şu anda rölantide devam ettiğini, ama kesilmediğini söyleyebilirim. Buradan Türkiye'nin bir kaybı olmaz ancak birbirine bağlı 3 tane unsurun yerine getirilmesi için tazminat konusunda da birinci özre bağlı olarak bir sonuca ulaşmayı hedefliyoruz. Bir başka hedef de Gazze'ye karşı uygulanan ablukanın ve ambargonun kaldırılmış olmasıdır. Bu konuda bazı iyileştirmeler yapıldı en azından mal ve erzak girişleriyle ilgili. Ama bizim anladığımız bir manada çok iyi bir iyileştirme sayamayız. Üzerinde çalışılması gerekiyor." şeklinde cevap verdi.

MISIR'DA MURSİ'NİN YARGILANMASI

Arınç'a ayrıca bugün yargı karşısına çıkan Mısır'ın devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin durumuna ilişkin görüşleri soruldu. Bülent Arınç, "Dış politika kapsamında konuşuldu, önemli bir konu. Mısır'da halkın seçtiği cumhurbaşkanı ve onun hükümetine karşı bir darbe yapıldı. Türkiye demokrasi açısından bu darbeye karşı durdu. Çünkü biz ortak paydamız demokrasidir. Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı ve onun hükümetine karşı hiçbir mazeret hiçbir geçerli söz mevcut olamaz. Çünkü demokrasilerde sandık esastır, halkın oyu esastır, halkın iradesi esastır. Daha sonra yaşanan olaylara karşı da süratle demokrasiye geçilmesini, yeni bir anayasa yeni bir seçim kanunu yapılarak halkın tüm kesimlerinin iştirak edeceği hiçbirisine karşı bir kısıtlama olmayacak bir seçimle yeniden bir demokrasinin inşa edilmesini istedik. ABD'de, AB'de bütün dünya kamuoyunda Mısır'da demokrasiye biran önce geçilmesini konusunda yapıcı önerilerde bulunmalarını ve çalışmalar yapılmasını istedik. Maalesef gelişmeler bu noktada değil. Bizim beklediğimiz şudur; darbeyi yapanlar hemen hemen bütün ülkelerde devirdikleri insanı hayalli suçlamalarla mahkeme önüne çıkarırlar onu mahkum etmeye çalışırlar. O yüzden siyasi tutukluların derhal serbest bırakılmasını partilerin açık kalmasını ve Mursi'ye karşı hayali suçlamalarla onu mahkum edecek bir yapay yargılama yöntemine gidilmemesini istemiştik. Cumhurbaşkanı Mursi bugün mahkeme önüne çıktı ve ajanslardan yayınlandığı kadarıyla cesur bir davranış içerisinde halkın seçtiği cumhurbaşkanıyım ben diyerek sanıklara giydirilmek istenen beyaz elbiseyi reddetti. Ben cumhurbaşkanıyım siz bana bu soruları soramazsınız beni yargılama yetkiniz yok yargılama yetkisi meclistedir siz asıl yargılanacaksınız çünkü meşru bir cumhurbaşkanını suçluyorsunuz şeklinde mert cesur samimi kararlı bir duruş sergilediğini, onunla birlikte yargılanan İhvan'ın önde gelenlerinin de cumhurbaşkanlarına sahip çıktığını ajans haberlerinde okuduk. Ve bazı itirazlar üzerine mahkemenin 8 Ocak'a ertelendiğini biliyoruz. Uzun bir süre. Dosyadaki belgeleri okumak için bu süreye ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor mahkeme. Demek ki belgeler yeterince okunmamış veya incelenememiş de sayabilirsiniz. Bu mısır halkına reva görülecek bir davranış değil. Bizim Mısır'ı bugünlerde ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Kerry'den de Mısır'la ilişkilerini devam ettiren bütün Avrupa ve batı ülkelerinde de tek istediğimiz var. Mısırda demokrasiye dönüş için yapay suçlayıcı mahkemeler değil bir takım örgütleri kapatarak değil bir an önce seçime toplumun bütün kesimleri ile gitmek halkın tercihine saygı duymaktır. Kerry'nin bu çabaları bu noktada olursa bu ziyareti faydalı bile sayabiliriz. Bugün Almanya'dan yapılan açıklama da Türkiye'nin tezlerini doğrulayan bir açıklamadır. Ben hür dünyanın adına darbe diyemese bile, Mısır'da olan bitenler için, en azından bu ortak paydaları ifade ettiklerini görüyor ve Mısır halkının bu dönüşümü mutlaka gerçekleştireceğine inanıyorum. Mursi görülüyor ki cezaevinde tutulacaktır. İnşallah bu yargılama sonucunda mısır yargısı için bir yüzkarası olacak bir kararla karşılaşmayız." şeklinde cevap verdi.

27 NİSAN İLE İLGİLİ SORUŞTURMA

Bir başka gazeteci ise basın toplantısında Arınç'a "27 nisan ile ilgili bugüne kadar bir soruşturma başlatılmaması ile ilgili ne düşünüyorsunuz?" şeklinde bir soru yöneltti. Arınç da bu soruyu "12 Eylül darbesi ile ilgili bildiğiniz gibi dava açıldı, esas hakkındaki mütalaasını savcı verdi. 28 Şubat ile ilgili dava devam ediyor. Henüz mütalaa verilmedi. TBMM'de bu tür olaylarla ilgili olarak kurulan bir komisyon çok önemli bir çalışma yaptı ve sonuçları da 2 cilt halinde yayınlandı. Orada varılan sonuçlar bizim için siyasi anlamda önemlidir, bu olayların tekrar yaşanmaması için geçmişten alacağımız elbette dersler vardır, örnekler vardır. Ancak söylediğiniz yargılama süreci 3 erkten birisi olan yargıya aittir. Yani yargı kendisine bağımsız mahkemeler marifetiyle temsil ediyor savcılar soruşturma yapıyor mahkemeler kovuşturma yapılıyor ilk derece karaları temyize gidiyor başka başka kanun yollarından geçiyor. Bazı şikayetler ve ihbarlar üzerine soruşturma başlatılan davalar oldu şikayetler oldu. 27 Nisan ile ilgili olarak şikayetler bildiğim kadarıyla vardı. Yani bu konuda cumhuriyet savcılıkları veya başsavcılıkları henüz soruşturmalarına devam ediyorlar mı yoksa bir sonuca bağladılar mı bu konuda adalet bakanımız kadar bilgi sahibi değilim. Ama eğer bir sonuca bağlansaydı takipsizlik kararı verilir, suç oluşturmuyor denebilir veya iddianamede dava açılır TCK'nın veya bazı kanunların suç içerdiği konular savcılar tarafından yazılır. Ama ben iki senede henüz mevcut olmadığını düşünüyorum. 27 Nisan ile ilgili bildiğim kadarıyla vardı, bu şikayetlerin veya bu ihbarların ne şekilde sonuçlanacağını yargının kararıyla öğreneceğiz. Bunu beklemekte fayda var." diye yanıtladı.

ŞANS VE BAHİS OYUNLARI

Arınç'a son olarak hükümetin şans ve bahis olaylarının özelleştirilmesi yönünde bir çalışması olup olmadığı soruldu. Bu bilgiyi doğrulayan Bülent Arınç, "Evet, hükümetimizin böyle bir kararı var, bahis ve şans oyunlarından devlet elini çekecek. Bunlar özelleştirilecek. Bunlarla ilgili yönetmelikler ve hukuki altyapı hazırlanıyor. Bazı müşavir arkadaşlarımız belki 6-7 aydan beri bu konu üzerinde çalışıyorlar, Süper Toto ile ilgili olanlarda sonuca yaklaştık ama diğer konuların bütçe ile ilgileri var. Bazı Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ilgileri var, bazı spor kuruluşlarına yapılan yardımlarla ilgisi var. Kapsamlı bir çalışma yapılıyor; ama prensip olarak biz devletin bu tür işleri artık yapmaması gerektiğini bunların özel kişiler marifetiyle bir ticari kazanca yönelik olarak yapılması gerektiğini düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.

Haber Ara