Hürriyet ve Ahmet Kaya, 'Vay Şerefsiz'ler!
Ergun Babahan: Hürriyet, Orhan Pamuk, Hrant Dink gibi devletin kırmızı çizgilerini aşan tüm aydınlara yaptığını Ahmet Kaya’ya da yapmıştı.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-11-01 06:21:52
Ergun Babahan'ın T24'teki "Hürriyet ve Ahmet Kaya, 'Vay Şerefsiz'ler!" başlıklı (1 Kasım 2013) yazısı şöyle:
'‘Bugün o manşeti öyle atmazdım’’ diye yazmış Ertuğrul Özkök, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün özel ödüllerden birini sürgünde hayatını kaybeden Ahmet Kaya’ya vermesini değerlendirirken.
O manşet ‘‘Vay Şerefsiz’’ idi.
Ahmet Kaya, ''Ben 3 tane şerefsizin yüzünden ülkemde arabama bile binemedim'' demişti ama Hürriyet gazetesi bu sözleri ''Şerefsizlerin ülkesinden arabamı bile alamadım'’ diye manşete taşımıştı.
Ama bu manşet tek değildi. Ardından Ahmet Kaya’nın PKK bayrağı önünde çekilmiş bir fotoğrafı ile ‘‘Ayıp ettin gözüm’’ manşeti yayınlandı, fotoğrafın montaj olduğu, Kaya’nın öyle bir poz vermediği ortaya çıktı.
Birileri bu fotoğrafı düzenlemiş ve yayınlanması için Hürriyet’e servis etmişlerdi.
Soru şu: Kimdi bu birileri ve neden Hürriyet?
Hürriyet sadece bumanşetleri atmakla yetinmemiş, yazarları üzerinden Ahmet Kaya’ya yönelik bir linç hareketi başlatmıştı.
Neydi Ahmet Kaya’nın suçu?
Kürtçe kaset yapacağını açıklaması…
Hürriyet, Orhan Pamuk, Hrant Dink gibi devletin kırmızı çizgilerini aşan tüm aydınlara yaptığını Ahmet Kaya’ya da yapmıştı.
Yani, derin devlet adına tetikçilik yapmış, karakter suikastleri düzenlemişti.
Hrant Dink cinayetinde ses kayıtlarına rastlanan eski Adli Tıp Kurumu Başkanı Sevil Atasoy, emekli olur olmaz, Şato’nun talebiyle neden Doğan Grubu korumasına alındıysa, bu manşetlerde o talimatlarla atılmıştı.
Hürriyet Gazetesi’nin Ergenekon Davası ile bu kadar yakından ilgilenmesi, davayı sulandırmaya çalışması, sanıkların kimiyle yakın ilişki içinde olması, ‘derin devlet’ denilen yapıyla yakın ilişkisi nedeniyleydi.
Yani, yapılanlar bir gazetecilik hatası değildi. Bilinçli bir projenin parçasıydı.
O yüzden bugün ‘‘Vay Şerefsiz’’ yerine başka bir kelime seçerdim demeniz size aklamaz değil. Hata yapmadınız, bir sözü çarpıtarak Ahmet Kaya’yı Türkiye halkına düşman ettirmeye çalıştınız.
Hürriyet Gazetesi’nin 1. Ordu Komutanlığı ve Genelkurmay karargahı ile yakın ilişkisi olduğu sır değil. O nedenle 28 Şubat döneminin kayıtlarının ortaya çıkması endişesi içinde oldukları da sır değil.
Çünkü o telefon konuşmaları sadece 28 Şubat sürecindeki rollerini değil, derin devletle sıkıfıkı ilişkilerini de ortaya çıkaracak.
Gazetecilik hız mesleğidir, ani kararlar verirken yanlışlar yapılır ve farkına varıldığında özür dilenip düzeltilir. Ancak Hürriyet Gazetesi’nin yayınlarında böyle bir insane hata olduğundan söz etmek mümkün değil.
Hürriyet, yolu derin devletle kesişen kimi gazetecilerin merkezi olduğu için bu yayınlar yapıldı. Sadece Ahmet Kaya’ya karşı değil, devletin politikalarını sorgulayan herkese karşı. Bunun verdiği güvenle iş alanında karşılarına çıkan işadamlarını da boy hedefine dizip itibarsızlaştırma, işlerini ellerinden alma örneklerine de rastlandı.
Bu ülkenin yakın geçmişinin gazeteciliği bu kadar tuhaf ilişkiler içinde olduğu için, bu ilişkiler sorgulanıp kamuoyu önünde hesabı verilmediği için bugünkü medya tablosu yaşanıyor.
Zenginleşmenin devletle (siz bunu derin devlet anlayın) iç içe olup, onun istediği tür yayıncılık yapmaktan geçtiğini gören başka sermaye sahipleri de medya işine girince, gazetecilik, haber ve yorumla ilgisi olmayan bir mesleğe dönüştü. AK Parti, devlet gazeteciliğini sorgulayıp değiştirmedi, bu yapıyı kendi amacı doğrultusunda kullanmayı tercih etti.
Bugün Türkiye medyası övünülecek bir durumda değil ama dünkü tablonun daha parlak olduğunu iddia etmek tamamen saçmalık.
Kürtlere, muhafazakarlara yapılan baskının, şiddettin aracı olan, toplumsal muhalefeti susturmakta kullanılan bir medyamız vardı. Bugün sadece komut aldığı merkez değişti.
Türkiye’nin sağlıklı bir medya yapısına kavuşması, dünün sağlıklı bir şekilde sorgulanması ve sorumluların toplum önünde afişe edilmesinden geçiyor. Devlet adına tetikçilik yapanlar utandırılmaz ise iktidarlar adına tetikçilik yapanları ayıplamaya hakkınız olmaz çünkü.
Ahmet Kaya’nın anısına gerçekten saygı duyuyorsanız, onu kimlerin, nasıl sürgüne gönderdiğini açıklamak gibi bir borcunuz da vardır.
Türkiye gerçekten demokratik bir toplum olacak, çok sesli bir medyaya kavuşacaksa, dünün yanlışlarının hesabı sorulmalı.
SON VİDEO HABER
Haber Ara