Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Hep sabredin deniyor; Ermenilerin sabredecek vakti kalmadı'

Garo Paylan: Azınlık okulları yabancı okullar gibi tanınıyor. İki devletin karşılıklı olarak mütekabiliyeti olarak algılandığı için buradaki azınlıklar rehine olarak görülüyor.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-10-17 09:59:26

'Hep sabredin deniyor; Ermenilerin sabredecek vakti kalmadı'

Özel Yeşilköy Ermeni İlköğretim Okulu yöneticisi Garo Paylan, demokratikleşme paketinden Süryaniler dışında azınlıklarla ilgili bir reform çıkmamasıyla ilgili olarak, “Bize hep ‘sabredin’ deniliyor. Kürt halkı on yıllardır mücadele ediyor, bir on yıl daha sabredebilir belki. Ama dezavantajlı toplumların, Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin, Abhazların dilleri yok olmakta zaten. Bunlarla ilgili ivedi tedbir alınması gerekiyor. O dilleri konuşan insanlar da azalıyor” dedi.

Radikal’e konuşan Özel Yeşilköy Ermeni İlköğretim Okulu yöneticisi Garo Paylan, demokratikleşme paketiyle ilgili açıklamalarda bulundu.

Paylan’ın Ayça Örer’e verdiği röportajın bir kısmı şöyle:

- Demokratikleşme paketiyle ne değişti, ne aynı kaldı?

Bize 90 yıl önce verilen haklar şu anda verilmeye çalışılan hakların çok gerisinde. Osmanlı döneminde binlerce okul vardı, Cumhuriyet’e de kalan okullarda vakıflar kamusal hizmet gibi bir hizmet veriyordu. Eğitim zengin ve fakir ayırt etmeden sunuldu. Cumhuriyet’in başında okulların durumu yasal bir statüye bağlanmadığı, okulların durumu güvence altına alınmadığı için, bununla ilgili maddi yardımlar, altyapılar sağlanmadan okullarımız dezavantajlı halde eğitimi sürdürmeye çalıştı. Şimdi ortaya konan durum bize hiçbir katkı sağlamadığı gibi, kamunun vermesi gereken bir ödevi özel sektöre devretmesiyle kamu bu ödevinden muaf kalıyor. Bu hinlik taşıyor.


- Anadilde eğitimin özel okullara da devredilmesine itirazlarınız ne bu noktada?

Özel sektörün devreye girmesiyle kamu üzerine düşen sorumluluğu da yapmaktan muaf kalıyor, kamusal alandaki sorumluluklarını yerine getirmemiş oluyor. Bizim önümüzde 90 yıllık tecrübemiz var. Okullarda ne materyalimiz var ne de branş öğretmenimiz.. ‘Çok az müşterisi’ olan Rum ve Ermeni cemaati için özel sektör yatırım yapmaz. Aynı şekilde anadilde eğitim hep Kürtçe çerçevesinde konuşuluyor. Lazcaya, Çerkesçeye, Abhazcaya hangi kurum yatırım yapıp bu konuda bir okul açar ki? Hangi kurum öğrenci yetiştirir? Pozitif ayrımcılık çerçevesinde kurumsal tedbirler alınması gerekiyor. On yıllardır statü talebimiz var. Yasal çerçevede anadilde eğitim veren okullara statü verilmesini talep ediyoruz. Paketten çıkanlar bunun yapılmasını daha da öteliyor. Ermeni okulları, Rum okulları ve Musevi okulları için yardım yapılırsa bunu diğer halklar da ister korkusu var. Bu hafta yaptığımız temaslarda bunun izlerini gördük. Bize hep ‘sabredin’ deniliyor. Kürt halkı on yıllardır mücadele ediyor, bir on yıl daha sabredebilir belki. Ama dezavantajlı toplumların, Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin, Abhazların dilleri yok olmakta zaten. Bunlarla ilgili ivedi tedbir alınması gerekiyor. O dilleri konuşan insanlar da azalıyor.


- Ermeni cemaatinin anadilde eğitim üzerine bir geleneği var, bu gelenek içinden bakınca durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Hafızasızlaştırılan bir toplum var. Memlekette anadilde eğitim ilk kez olacakmış gibi konuşuluyor. Oysa bundan 90 yıl önce zaten anadilde eğitim yapan binlerce okul vardı. Sürekli referans verdikleri Osmanlı döneminde 6500 azınlık okulunda çokdilli eğitim veriliyordu zaten. Bu bilgiyi hafızasızlaştırılan topluma yeniden sunmak lazım. Bunu sunarken de, çerçevenin kamusal hak ve ödev noktasından kurulması gerekiyor. Anadilde eğitim veren okullar özel okul olamaz zaten. Kâr amacı güden kurumlar bunlar. Evrensel ve ulusal dili öğretmek üzere hizmet veren kurumlar. Bu anlamda bu statüye konulmak bir mesele. Anadilde eğitim meselesini toplumun gündemine taşımak, bu çerçevede kurumsal yapıları oluşturmak bir esas oluşturuyor.


- Anadil meselesinin özel okullara devri dışında başka ne gibi sorunlar var?

Bir başka sorun statü. Mütekabiliyet meselesi. Azınlık okulları yabancı okullar gibi tanınıyor. İki devletin karşılıklı olarak mütekabiliyeti olarak algılandığı için buradaki azınlıklar rehine olarak görülüyor. Mali meseleler diğer mesele. Vakıf mallarının elden çıkmasıyla okullar sıkıntı yaşamaya başladı. Azınlık okulları bağlı oldukları vakıfların geliriyle kendilerini döndüren okullardı. Bu imkân da ortadan kaldırılıyor. Bir diğer sorun materyalsizlik. İdeal materyal geliştiremiyoruz. Çocuklar Ermenice öğrenmek için okutulan kitapların eskiliği ve demodeliği karşısında anadilini öğrenmesi gereksiz bir dil gibi algılıyor. Zaten gündelik yaşamda dezavantajlı olan bir dili kırk yıl önce basılmış bir materyalle anlatmak çocuğun gözünde bu dili arkaik bir dil olarak gösteriyor. “Ermenice yaşamayan bir dil, bunu niye öğreneyim?” algısı oluşuyor. O anlamda kamusal destek gerekiyor. Bu dillere çocukların ilgisini sağlamak için iyi yetiştirilmiş öğretmenlerle sunulması lazım.


- Demokratikleşme paketinin en olumlu yanı nedir?

Andımızın kaldırılması çok olumlu bir gelişme. Daha önce “Ermeni okullarında okutulmasın” denmişti. Ancak biz bunu o zaman kabul etmedik. Esas olarak bir çocuğun Türk dahi olsa, kendi varlığının armağan edilmesi bir sorundu. Olumlu ama gecikmiş bir adım.


Soy kodu sorunu sürüyor

- Şu anda kaç okul var ve hangi sıkıntıları yaşıyorlar?

20 Ermeni okulu ve 3 bin öğrencisi var. Bu rakam 1980’den bu yana yarı yarıya azaldı, 1980’de 6 bin öğrenci vardı. Hâlâ potansiyel 6 bin. En önemli sorunlardan biri Ermeni okulunda okumak için Ermeni olmak zorunluluğu. Soy kodu meselesinin kalkması için dava açtık. Kürtçe eğitim veren kurumlarda yalnızca Kürtler mi okuyabilecek? Bunu bizden kaldırın. Ermeni okulunda kimin okuyacağına Osmanlı döneminde olduğu gibi vakıflar karar versin. Buna devlet karar vermesin. Bir diğer sorun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak zorunluluğu. Türkiye’de Ermenistanlı ve Suriyeli öğrenciler var. Bunları misafir statüsünde okutuyoruz. Misafir öğrencilere karne verilemiyor. Türkiye Cumhuriyeti statüsünün kaldırılması gerekiyor. Bu insanların çoğu Türkiye kökenli. Türkiye’den göçen insanlara şimdi misafir deniliyor. O insanlara bu hakkın verilmesi demek, sosyal statü verilmesi anlamına geliyor.


SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara