Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

O doktor kan davalarına neşter vuruyor

Şanlıurfalı Feridun Öncel, hastalarından dinlediği kan davası hikâyelerinden etkilenip doktorluktan istifa ederek barış derneği kurdu. Aşiret önderlerinin üye olduğu dernek 4 yılda birçok aileyi barıştırdı

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-10-15 05:32:01

O doktor kan davalarına neşter vuruyor
Sabah'ın haberine göre; Şanlıurfalı Feridun Öncel, hastalarından dinlediği kan davası hikâyelerine çok üzüldü. Doktorluğu bırakıp memleketinde bir dernek kurdu. Kan davlarını bitirmeyi amaçlayan Toplumsal Barışı Sağlama Derneği'ne 117 aşiret önderi üye oldu. Dernek, 4 yılda 50'ye yakın kan davalı aileyi barıştırdı. Uzun yıllar İzmir'de doktorluk yapan Dr. Feridun Öncel, yaklaşık altı yıl önce döndüğü memleketinde aile hekimliği yapmaya başladı. Ancak yanına gelen hastalardan sürekli kan davası hikâyeleri dinleyen Öncel, yaşanan acılara 'dur' demek için kolları sıvadı. Görevinden istifa eden Öncel, bir süre kanlı ailelerin barışması için bireysel olarak çalıştı Öncel, dört yıl önce kurumsal hareket etme kararı alarak Toplumsal Barışı Sağlama Derneği'ni kurdu. Kan davasını 'gelenek' olarak gören bölgede, Öncel'in girişimleri önce tepki çekti. Ancak akacak kanlıları barıştırıp, akacak kanın önüne geçtikçe arkasından gelenlerin sayısı arttı. Kısa sürede bölgeden çok sayıda kanaat önderi ile aşireti üyesi derneğe üye oldu. Bu sayı bugün 117'ye ulaştı.

'KENDİMİ BARIŞA ADADIM'
Şanlıurfa'da dört yılda 50'ye yakın kan davalı aileyi barıştıklarını belirten Şanlıurfa Toplumsal Barışı Sağlama Derneği kurucusu ve başkanı Dr. Feridun Öncel, 'toplum hekimliği'ne geçiş sürecini şöyle anlattı: "Uzun yıllar İzmir'de aile hekimi olarak görev yaptım. Daha sonra Şanlıurfa'ya dönüş kararı aldım. Burada aile hekimliğine devam ettim. Bölgenin en büyük sorunlarından biri kan davası. Yanıma gelen hastalar kan davası nedeniyle yaşadıklarını kısa da olsa bana anlatıyordu. Yakınlarımdan da bildiğim için, bunun artık son bulması amacıyla kendimi barışa adadım. İstifa edip, kanlı ailelerin barışması için mücadele başlattım. Önceleri aileleri ikna etmekte zorlanıyordum hatta bazıları sert tepkiler gösterdi. Derneği kurup yanıma ağırlığı olan isimleri alınca barış daha kolay oldu. Derneğimizde her dinden her dilden gönüllü barış için çaba harcıyor"

'İĞNE İLE KUYU KAZAR GİBİ'
Bir aşirete mensup ailenin kan davasına karışması durumunda, tüm aşiretin bundan sorumlu tutulduğunu belirten Öncel, kan davalarından bile rant sağlayan kişiler bulunduğunu, bu yüzden zorlandıklarının altını çizdi. Derneği kurup aşiret liderlerini de yanına alınca, rantçıların rahatsız olduğunu söyleyen Öncel, "Dolaylı da olsa çok sayıda tehdit aldım ama işin peşini bırakmadım. Bir olay olduğunda hemen yönetim olarak müdahale ettik. Hangi aşirete mensup ise, liderleri bir araya getirip, daha fazla büyümeden önledik. Birçok ölümün önüne geçtik. İki taraf da sıkıntı yaşadığı için barışı sağlamak öyle kolay olmuyor. Barış penceresini iğne ile kuyu kazar gibi sabırla açıyoruz" diye konuştu.

'BÖYLE GELENEK OLAMAZ'
Şanlıurfa'nın en büyük aşiretlerinden biri olan 30 köyü içerisinde barındıran 'Badıllı Aşireti' lideri Sait Badıllı da derneğin üyelerinden. "İnsanlıkla bağdaşmadığı için ben kan davası geleneğini kabul etmiyorum" diyen Badıllı, "Kan davalı genellikle arazi anlaşmazlığından dolayı ortaya çıkıyor. Bir karış toprak için insanlar ölüyor. Uğruna öldürdüğü toprağa bir gün döneceğini bilmeden karşısındaki insanı gözünü kırpmadan öldürüyor. Bu cahillikten kalma gelenekten vazgeçmeliyiz. Kan davası bir aileyi değil, bütün aşireti etkiliyor. Kan davasının kazananı yoktur. İki taraf da kaybediyor. Sorunlarımızı silahla kan dökerek değil, konuşarak çözmeliyiz. Ben de dernek üyesiyim, kan davalı aileleri barıştırmak için çalışıyoruz" dedi.

"ŞİMDİ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ BİLE OLSA KAVGA ETMEYİZ"
Şanlıurfa'da muhtar seçimleri nedeniyle kavga eden iki aile arasında 3 yıl süren, 300 kişinin köyden kaçtığı kan davası araya giren Toplumsal Barışı Sağlama Derneği sayesinde noktalandı. Pişman olan kan davalılar, "Artık cumhurbaşkanlığı seçimi bile olsa kavga etmeyiz" diyor. Merkeze bağlı Bezirce köyünde 2009'daki muhtarlık seçimlerine ayrı adaylarla katılan amca çocukları 'Babacan' ve 'Çetindağ' aileleri arasında husumet başladı. Seçim sonuçları açıklandığı anda taşlı, sopalı ve silahlı kavga yaşandı. Muhtar adayı Müslüm Babacan öldü, 23 kişi yaralandı, 5 kişi ise sakat kaldı. Kuzenler arasındaki muhtarlık kavgası kan davasına dönüştü. 300 kişilik Çetindağ ailesi, evlerini, 500 dönümlük arazilerini, eşyalarını bırakıp kaçarcasına köyü terk etti. Kalan malları yakıldı, yıkıldı. Gidenlerin de kalanların da hayatı karardı. Göç eden aileler yaklaşık 5-6 ay boyunca Şanlıurfa ve çevre köylerde akrabalarının yanlarında kaldı. Geçinmek için hiçbir kaynakları bulunmayan aileler valiliğe başvuru yaparak, arazilerini ekip biçmek istedi. Ölüm korkusuyla yaşayan aile, jandarma gözetiminde tarlalarında çalıştı. Ama her an çatışma korkusu, hem tarafları hem çevre sakinlerini tedirgin ediyordu. Şanlıurfa Toplumsal Barışı Sağlama Derneği Başkanı Dr. Feridun Öncel ve yönetim kurulu ailelerle görüşüp yaklaşık 3 yıl süren kan davasını geçen yıl barışla sonlandırdı.

'BİRBİRİMİZE KIZ ALIP VERMİŞTİK'
Köyden kaçan aileler sığıntı ve göçebe hayatın ardından ata yurtlarına geri döndü. Eski muhtar Ali Çetindağ, "Hiç yoktan yaşanan kavga nedeniyle bir kişi hayatını kaybetti. Bu kavganın ardından amcamızın çocuklarıyla aramızda kan davası başladı. Hiç uğruna kan davası nedeniyle ailem dağıldı. Her birimiz bir yere gittik. 3 yıl köye dönemedik. Arazilerimizi askerin güvenliği altında ekip biçtik. Köydeki evlerimiz yıkılmıştı. Yeniden bir sorun yaşanmasın diye, evlerimizin yerine köyden bir kilometre uzaklıkta aldığımız araziye 5 ev inşa ettik. Eskisi kadar iç içe olamıyoruz ama en azından artık kanlı değiliz" dedi. Kavgada ölen Müslüm Babacan için,"'Biz de onunla birlikte öldük' diyen Reşit Babacan, hep beraber büyük bir aile olarak büyüdükleri kuzenleriyle kavga etmenin hayatlarını alt üst ettiğini söyleyerek, "Yere batasıca örf nedeniyle ailemiz parçalandı, ikiye bölündük. Kız alıp vermiştik. Onların kızları bizim yanımızda, bizim kızlarımız da orada. Yaşanan bu kan davasından dolayı torunlarımızı göremez olduk. Çok pişmanız. Keşke böyle bir şey olmasıydı. Şimdi değil muhtarlık, cumhurbaşkanlığı seçimi dahi olsa birbirimize düşmeyiz" dedi.

"BİR GÜN SONRA PİŞMAN OLDUK AMA..."
Kan davasından dolayı köyleri terk edince akrabalarının yanına yerleşen ve kendi arazileri boş dururken başkalarının tarlasında çalışmak zorunda kalan Mehmet Babacan, "2009'daki kavga hayatımızı kararttı. Bir gün sonra pişman olduk ancak her şey artık çok geçti. Köyü terk etmemiz gerekiyordu. 11 kişilik ailemi yanıma alarak, Şanlıurfa'da ya kınlarımızın yanına yerleştim. Arazimiz varken, başkasının tarlasında çalışmak zorunda kaldık. Çocuklarımız okula gidemedi" dedi.

"BEN YANDIM BAŞKASI YANMASIN"
Barış için son sözü söyleyen 10 çocuk babası, 70 yaşındaki Mustafa Babacan (sağda) oldu. Kavgada oğlunu kaybeden Babacan, töreye, dolduruşa, cehalete kulaklarını tıkadı, 'başka canlar gitmesin' diye barışı destekledi. Karşı taraftakilerin de yeğenleri olduğunu ifade eden Mustafa Babacan, "Yaşanan kavgada benim ciğerim yandı. Oğlumu kaybettim. Oğlumun 4 çocuğu ile eşine biz bakmak zorunda kaldık. 3 yıl kan davası sürdü. Köylerine gelemiyor, mezarlarını bile ziyaret edemiyorlardı. Ama telkinlerle barış geldi, onları affettim. Başka canların gitmesini önlemek için 'barış' dedim. Bir araya gelmesek bile, çok şükür kanlı değiliz" şeklinde konuştu.
SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara