Dolar

34,8957

Euro

36,6013

Altın

3.009,84

Bist

10.058,63

Zaman'ın iki yazarı 'dershanelerin kapatılması' üzerinden hükümete yüklendi!

Zaman Gazetesi yazarları İhsan Dağı ve Hüseyin Gülerce bugünkü yazılarında hükümeti dershaneler üzerinden eleştirdi...

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-10-11 03:44:12

Zaman'ın iki yazarı 'dershanelerin kapatılması' üzerinden hükümete yüklendi!

Zaman Gazetesi yazarları hükümeti bu sefer 'Dershanelerin kapatılmasına' yönelik çalışmalarından dolayı köşelerinde eleştirdiler. Hüseyin Gülerce, Dershaneleri kapatacaklara dost çağrısı… başlıklı yazısıyla; İhsan Dağı ise Mesele elbette dershaneler değil yazılarıyla hem eğitim sistemini hem de hükümeti topa tuttular.

İŞTE O İKİ YAZI:

Hüseyin Gülerce / Dershaneleri kapatacaklara dost çağrısı…

Milli Eğitim Bakanı Sayın Avcı, dershanelerin kapatılmasını, hem de kesin bir dille yeniden gündeme getirdi. AK Parti hükümetinin pek çok kararını anlamaya, izaha çalıştım.

Amma şu dershaneler konusundaki ısrarı anlamadım, anlayamıyorum. Böylesine büyük bir yanlışı, haksızlığı nasıl göremez, nasıl anlayamazlar? Darbe dönemlerinde, hışımla bu kurumların üzerine gidilmesini anlıyorum. Ülkeye, eğitime hizmet eden insanların, imam hatip liselerinin önünün kesilmesi için dershanelerin hedef seçildiğini hepimiz biliyoruz. Amma bu hükümet, dershaneler kapatılırsa, imam hatip liselerinin, hem de katsayı adaletsizliğinden daha vahim bir şekilde önünün kesileceğini nasıl göremiyor, anlamıyorum, anlayamıyorum. Dershaneye gitmeyen bir imam hatip öğrencisi için tıp, mühendislik, işletme, ekonomi, hukuk, siyasal tahsili yapmak, özellikle Türkiye’nin en gözde üniversitelerine girmek adeta imkânsız hale gelecek.

Dershaneler konusuna, önyargılarla hasmane yaklaşmak ne vicdana sığar, ne sorumluluk duygusuyla bağdaşır. Ben eğitim ve öğretimin çeşitli kademelerinde, hem de ortaokuldan sonra öğretmen olma heyecanı ile yetişmiş biri olarak bulundum. Edirne Erkek İlk Öğretmen Okulu’nda iki yıl okuduktan sonra, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nu ve İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik-Matematik bölümünü bitirdim. Yalova Lisesi’nde fizik öğretmenliği ve müdürlüğü yaptım. Bursa Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevinde bulundum. Fiilen de on yıl kardeşimle kendi dershanemizde dershanecilik yaptım. Hatırlatmamın sebebi şu: Masanın her tarafında bulundum.

Bugün ilk ve ortaöğretimde temel problemler var. En önemlisi öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarının olmayışıdır. Polis, subay akademiden yetişiyor. Öğretmen nereden yetişiyor? En kıymetli varlıklarımızı, çocuklarımızı küçücük yaşlarda kime emanet ediyoruz? Karakter nedir? Temsil kabiliyeti nedir? Şefkat, anlayış, hoşgörü, nezaket var mıdır? Branşında yeterli midir? Dersini öğrenciye anlatmada, onların seviyesine indirmede, izah etmede sanat ve kabiliyeti nedir? Bunlara bakıyor muyuz?

İkincisi, bütün okullarda aynı kalitede öğretim görülüyor mu? Sayın Bakan Avcı, dershaneleri kapatıp merkezî sınavları okullarda yapacak. İşte şuraya yazıyorum; Türkiye’de öğretimin acıklı, ayıplı manzarası da o zaman ortaya çıkacak. Takke düşecek, kel görünecek. Üstelik öğretmenler de aynı okulda birbirine düşecek. “Senin sınıf şöyle dökülmüş, falanın sınıfı böyle başarılı…” Ayıklayın bakalım pirincin taşını…

Üçüncü problem, ortaöğretimle üniversite arasında doku uyuşmazlığı var. Siz lisede öğrenciyi fizik, matematik, kimya, biyoloji, Türkçeden 40 dakikada 5-10 soruluk sınavlara tabi tutun. Sonra da üniversite sınavında 25 dakikada 20-25 soruyu cevaplamak zorunda kalsın. Yıllardır bu terslik seyrediliyor, sonra da “öğrenciler neden dershaneye gidiyor” diye soruluyor…

Saymaya yerim yok. Dershaneler bütün bu açıkları kapatan, aslında öğretimdeki ayıpları örten, aksaklıkları, eşitsizlikleri olabildiğince kısa sürede gideren şu andaki en doğru kurumlardır.

Dershanelerin kapatılması büyük bir yanlış olur. Öğretmeni yetiştirin, bütün ülke sathında öğretimde kalite eşitliğini sağlayın, yıllara yayarak isterseniz dershanelere olan ihtiyacı ortadan kaldırarak -ki bu asla mümkün olmaz- hedefinize ulaşmaya çalışın. Değilse, teşebbüs hürriyetine, demokrasiye, kendinize, ülkeye, çocuklarımıza da yazık edeceksiniz…


İhsan Dağı / Mesele elbette dershaneler değil

Devletin eğitim sektöründeki başarısızlığını telafi etmek üzere toplumun ve piyasanın bulduğu çözümü zorla ortadan kaldırmaya çalışan devlete ne denir?


Eğer devlet dershaneleri piyasadan silmek istiyorsa elindeki eğitim kurumlarını öylesine başarılı hale getirir ki insanlar dershanelere ihtiyaç duymazlar. Yok, bizim devlet dershanelerle ‘rekabet etmek,’ ona yönelik talebi kırmak yerine devlet zoruyla kapatmak istiyor.

Veliler, öğrenciler dershanelere ihtiyaç duyuyorlar. Piyasa ve toplum da bu ihtiyaca binaen bir çözüm üretmiş. Birçok dershane öğrencilere burs veriyor, ciddi ücret indirimleri de yapıyor. Dershaneye gitmek isteyip de gidemeyen öğrenci sayısı herhalde çok azdır. Dershaneler özellikle orta-altı gelir gruplarının çocuklarının yukarı doğru tırmandıkları birer merdiven. Çalışkan, zeki, başarılı çocuklar dershanelerin de desteğiyle Türkiye’nin en iyi okullarını kazanıyorlar. İnsanların elinden böyle bir imkânı zorla almak çok sorumsuzca bir girişim. Üstelik dershaneleri kapatmak da mümkün değil. Nasıl insanların işyerlerini kapatabilirsiniz ki? MEB ismini kullanıyorlarmış. Zorunlu olmaktan çıkarırsınız onlar da kullanmazlar. Dershanecilerin devletten istedikleri sadece ‘gölge etmemeleri’. Üstelik hangi veli çocuğunu bir dershaneye yazdırırken Bakanlığın onayını, belgesini soruyor? İnsanlar zaten MEB’in okullarından kaçıp geliyorlar dershanelere. Bakanlık önce kendi okullarına çekidüzen versin.

Dershane kapatma meselesinde beni en çok rahatsız eden o bildik, ceberut, her şeye karışan eski devletin yüzünü görmek. Özel işyerini kanunla kapatmaya çalışan bir devlet tasavvur edemiyorum. Bu ancak eski Komünist blokta olabilecek bir uygulama. Dershanelere kanunla kilit vurulacak, herkes devlet okullarında yüce devletimiz ne lütfederse onunla yetinecek! İnsanların tercihlerine, işyerlerine, ek eğitimlerini nerden-kimden alacağına karışan bir devlet olur mu? Mesele dershane meselesi değil, bir ‘devlet zihniyeti‘ meselesi. Biz biliyoruz bu zihniyeti. Tepeden inmeci, buyurgan, ideolojik. Her şeye, topluma, piyasaya karışan devlet...

Kapattınız dershaneleri diyelim, ne yapacaksınız ek eğitim talebinde bulunanları? Toplum mühendisliği böyle bir şeydir. Tepede toplumun her ihtiyacını tanımlayabileceğini ve devlet aygıtıyla kendi tanımladığı bu ihtiyaçlara karşılık verebileceğini sanır mühendisler. Milyonlarca farklı eğitim talebi, özellikleri, öncelikleri olan insan var. Bunların taleplerini, özelliklerini ve önceliklerini nasıl yönetmeyi düşünüyorsunuz? Dahası, devlet nasıl kendisine ait olmayan, vatandaşların özel girişimleri olan dershaneleri kapatabilir? Devlet bir vatandaşın özel ders alma talebini nasıl engelleyebilir?

Bu toplum çocuklarının eğitimi için her şeyi yapar. Eğitim yeraltına iner, karaborsa olur. Çocukları, velileri, öğretmenleri gizli gizli ders alan, ders veren ‘suçlu’lara dönüştürürsünüz. Sonra da haberler; ‘basılan evde kaçak ders veren öğretmen ve öğrenci yakalandı. Suç unsurları olarak üniversiteye hazırlık kitapları ele geçti’!

Birçoğu öğretmen ortaklığı girişimi olan binlerce dershane var. Tartışmayı ‘cemaatin dershaneleri’ bağlamında yürütmek yanlış. Sanki tek mesele buymuş gibi. Bu proje eğitimi devletleştirme projesi. Tevhid-i Tedrisat yasasından beri de böylesine bir devletleştirme yapılmadı. ‘Artık devlet benim’ deyince böyle oluyor demek ki. Her köşede bir Nevzat Tandoğan oturuyor; ‘memlekete ne lazımsa onu biz (devlet) yaparız, vatandaşa ne oluyor?’ Yani mesele dershane değil devlet; özel dershaneciliği yasaklayacak bir devletin ‘nasıl bir devlet’e dönüşeceği, yarın başka hangi özel girişimi yasaklayacağı...

Devletin hakim olduğu, her alanı kapladığı bir süreçteyiz; ‘yeni devlet’ diyorlar. Biz biliyoruz ki devlet devlettir, yenisi, bizim olanı, bizim yönettiğimiz fark tmez. Devlet ‘dev’leşiyorsa korkun!



SON VİDEO HABER

Annenin uyuşturucu isyanı: 'Oğlumu kurtarın, artık kafayı yedim!'

Haber Ara