Muhabirlerin gözünden savaş
Savaş muhabirleri '3. Uluslararası Bursa Fotoğraf Festivali (Bursa FotoFest) kapsamında düzenlenen 'Baba Ben Barbar Oldum' konulu panelde, savaş muhabirleri çalışma ortamlarını, karşılaştıkları zorlukları ve gözlemlerini anlattı.
Bursa FotoF
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-10-07 11:36:32
Bursa FotoFest, portfolyo, atölye çalışmaları ve seminer, panel programlarıyla devam ediyor. Atatürk Kongre Kültür Merkezi (Merinos AKKM) Hüdavendigar Salonu'ndaki 'Baba Ben Barbar Oldum' başlıklı panele, fotoğraf tutkunları büyük ilgi gösterdi. Panelin moderatörlüğünü üstlenen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Kamil Fırat, 'barbar' kelimesinin antik dönemlerde dili anlaşılmayan insanlar için kullanıldığını, sözcüğün zamanla değiştiğini ve özellikle batının vahşi olanı temsil etmesi için kelimeyi kullandığını belirtti.
Günümüzde herkesin barbar olduğunun söylenebileceğini ifade eden Kamil Fırat, barbarlığın 21. yüzyılda tüm dünyayı sardığını da söyledi. Fırat, "Bunu en iyi şekilde savaş muhabirleri yaşıyor. Barbar kimdir sorusuna toplantıda cevap arayacağız. 'Roma'da gladyatör maçlarıyla birbirini öldürmenin ve kanın kanıksaması amaçlanıyordu' diyen insanlar var. İnsanoğlu, ilk anından beri birbirini öldürüyor. Ölümü kanıksamak ise en tehlikeli şeydir. Fotoğraf, çok önemli ve son 200 yılı fotoğraflarla öğreniyoruz. Çoğu da insanların birbirini öldürdüğü sahnelerden oluşuyor. Ölüm çok görülünce de mesele sıradanlaşıyor. Toplum tepkisiz hale geliyor. Bu sefer fotoğrafın anlamı kalmıyor. Ayrıca, birçok savaş muhabirinin fotoğrafı, estetik yapılanmasıyla öne çıkıyor. Bu tavır günümüzde de fazlasıyla var. Bir anlamda estetik kaygı işin kendisini örtüyor." dedi.
Reuters Haber Ajansı muhabiri Murad Sezer de haber fotoğrafçılarının barbar olduğunu düşünmeye başladığını dile getirdi. Birçok savaşa katılıp, ölümü görüp duyarsız kalmakla suçlanabildiklerini anlatan Sezer; olaylara normal insanların gözünden değil, barbar gözüyle bakabildiklerini anlattı. Kameranın arkasındaki kişiler olarak vahim durumları kabullenebildiklerini söyleyen Sezer, şunları söyledi: "Bana göre Orta Doğu ve ülkemiz de ölümleri kanıksamış halde. Bizim çabamız, bu sıkıntıları Amerika'ya duyurmak. Filistin'de bir anne çocuğunu kaybedince bir şey kaybetmiyor. Yaşasa da en iyi ihtimalle zaten 'şehit olsun' diyor. Ama batıya gittikçe algı değişiyor. Amerikan gazetelerinin birinci sayfasında ceset görmek istemeyen birçok okuyucu var. Bizler olaylara mesleki açıdan bakmak zorunda kalıyoruz. Ancak bu coğrafyanın insanları her gün 3. sayfa haberlerini rahatça okuyor. İnsanlar acılara yabancılaşmış durumda."
Sıcak haber fotoğrafçısı olarak fotoğraf çekerken estetik kaygı taşımadığını belirten Sezer, çalışılan lenslerle farklı karelerin ortaya çıkabileceğini de söyledi. Amerikan ordusunda bulunan 'İliştirilmiş gazeteciler' konusuna da değinen Sezer, bu konuda çok yoğun eleştiri aldığını, fakat bu fotoğrafçılığı savunduğunu ifade etti. Sezer, "Irak savaşında bulunmam tamamen çalıştığım ajansın tercihiydi. 2004 yılında, yanlarında iliştirilmiş bir kameran olduğu halde Amerikan askerleri, Ramadi'de bir camiyi bombaladı. Camiden canlı sesi gelmediği halde askerler camiye girdi. Kamera da onların yanındaydı. Camide can çekişen insanları dahi taradılar. İliştirilmiş gazeteci buna şahit oldu. Yanlarında gazeteci olduğu halde bunu yapanlar, yanlarında gazeteci olmayınca kim bilir neler yaptı. Örnek Ebu Garip cezaevi. Hiç yoktan iyidir anlamında iliştirilmiş gazetecilerin iyi iş yaptığını düşünüyorum. Korkarım bundan sonra iliştirilmiş gazeteciler de olmayacak. Artık Amerikan ordusu 'Biz size Pentagon'dan veririz' diyecek. O zaman iliştirilmiş gazeteciliği mumla arayacağız." şeklinde konuştu.
"İNSANLARIN BİRBİRİNİ ÖLDÜRMESİNE ALIŞTIK"
Savaş muhabiri Emin Özmen ise sıcak haber fotoğrafçılarının barbar olmadığını, en azından kendisinin bir olayı orada olmayan insanlara anlatabilmek için haber yaptığını kaydetti. Ölümlerin kanıksandığı konusuna katılan Özmen, özellikle Suriye'deki insanların fazlaca kanıksadığını anlattı. Bölge insanının ailesinden biri ölünce eskisi kadar önemsemediğini gözlemlediğini kaydeden Özmen, şunları anlattı: "Hepimizin barbarlığa doğru gittiğini düşünüyorum. Çünkü şiddete maruz kalan herkes, o şiddeti uygulayan insan haline dönebiliyor. Orta Doğu'da insanların birbirini öldürmesine de ne yazık ki alıştık. Suriye'de kimyasal bir felaket yaşandı. Yüzlerce çocuk öldü. Görüntü ilk kez bir telefonla çekiliyor ve ortada bir estetik kaygı yok. Ama fotoğraflar dünyayı altüst etmeye yetiyor. Ben kaosun içindeyken fotoğrafın estetikliğine bakamıyorum. Fakat mevcut fotoğrafik gelişiminiz var. Estetik de bunun parçasıdır. Olay anında bir şekilde estetik kaygılarınız otomatik olarak devreye giriyor. Hareketinizi yönlendiriyor."
Sıcak haber fotoğrafçılarının ruh sağlığı sıkıntısı çektiğini de söyleyen Özmen, 20 gün önce Suriye'de infaz anına tanık olduğunu, olayı görüntülediğini, o günden beri fotoğraf çekemediğini açıkladı.
"GÖRSEL TARİH YAZILIYOR"
Zaman Gazetesi muhabiri Kürşat Bayhan da sıcak haber fotoğrafçılarının görsel tarih yazdığını ifade etti. Haber fotoğrafçılarının kendilerini barbar gibi görüp suçlamaması gerektiğini ifade eden Bayhan, Orta Doğu halkının ölümü kanıksadığını düşündüğünü söyledi. Mısır'daki son olaylarda yaşadığı bir anısını paylaşan Bayhan, şunları kaydetti: "Devrim Muhafız Birliği binasının önünde bekliyorduk. Bir çocuk Mursi'nin fotoğrafını tel örgülere asmaya çalıştı. O sırada asker de onu kafasından vurdu. Olayın şokunu yaşarken bir yandan fotoğraf çekiyorduk. Aradan bir saat geçtikten sonra olayın şokunu yaşarken, çocuğun ailesinden insanlar askerin verdiği suyu içiyordu. Onlarla beraber şakalaşıyorlardı. Orta Doğu'da ölümler o kadar kabullenilmiş ki 5-10 dakika sonra insanlar hayatlarına bir şey olmamış gibi devam edebiliyor. Kullandığımız lense, ışığa, açıya dikkat ediyoruz. Gerçekliği bozmak istemesek de kullandığımız lensler bile ortamı direk yansıtmıyor. Foto muhabirinin olayı bir şekilde yorumlamasıdır."
SON VİDEO HABER
Haber Ara