Çin'den neden mi füze alıyoruz?
Türkiye'nin Çin'den uzun menzilli füze almasına karşı çıkan NATO'ya karşı stratejik oyun.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-10-07 16:20:40
Aksiyon'dan Mesut Çevikalp'in haberine göre Suriye'de derinleşip sınırı aşan iç savaş hâli Türkiye'yi yeni askerî tedbirlere yöneltiyor. Geçen iki yıl zarfında Esed rejiminin düşük yoğunluklu hava tehditlerine maruz kalan, bir jeti ile 70'ten fazla vatandaşını söz konusu gerilime kurban veren Ankara, ihale sürecinde dondurduğu 'uzun menzilli füze ve hava savunma sistemi' alımına hız verdi. 26 Eylül'de Başbakan Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında toplanan Savunma Sanayii İcra Komitesi, teklif değerlendirme sürecindeki uzun menzilli füze ve hava savunma sistemi alımı için Çinli 'CPMIEC' firmasıyla sözleşme görüşmelerine geçildiğini duyurdu.
Ankara'nın, ihalede yarışan Amerikan Patriot, Rus S-300 veya Fransız-İtalyan ortaklığının Samp-T sistemlerini eleyip Çin'den FD-2000'e (yerel kodu HQ-9) yönelmesi hâliyle ilk bakışta garipsendi. Ancak hükümet kanalından yapılan açıklamalar tercihte farklı detayların rol oynadığını gösterdi. CPMIEC firması en başta Türkiye'nin talep ettiği 4 bataryadan oluşan kapasitenin fiyatını 1 milyar dolar kadar indirime gidip 3 milyar doların altına çekti. Daha da önemlisi firma alıma paralel olarak sistem ile füzelerin bilgi birikimini Türkiye ile paylaşmayı, ortak üretime geçmeyi kabul etti. Son 10 yılda savunma sanayiini millileştirmek için altyapı yatırımına önem veren Türk hükümeti, Çin'in 'ortak üretelim' teklifine millî füze üretmeye imkân verdiği için sıcak bakıyor. Ancak henüz son imzalar atılmış değil...
İhalenin Çin'e verilme ihtimali hâliyle ABD, Avrupa ve NATO'yu hareketlendirdi. Önce Washington ardından İttifak ve Brüksel, 'müttefik' Türkiye'nin Çin sistemini almasına karşı çıktı. Söz konusu bataryaların mevcut askerî altyapısı NATO'ya uyumlu olan Türkiye'ye istediği korumayı sağlamayacağını iddia ettiler. Ayrıca sistemin Türkiye'deki NATO unsurlarına bağlanmasına izin vermeyeceklerini açıkça ifade ettiler. Üst düzey bir Türk yetkili ise, Batı'dan gelen eleştirilerin zeminsiz olduğunu söylüyor. Sözleşmede, alınacak sistemin Türkiye'deki mevcut altyapıya uyarlanmasının şart koşulduğunu belirtiyor. Çin sisteminin tercih edilmesi durumunda mevcut bilgi birikimi ve teknolojinin ara yazılımlarla sistemleri birbirine bağlayabileceğini iddia ediyor.
Radarlara entegre sorunu yok
Özü itibarıyla ihale Türkiye'yi ilgilendiren bir 'askerî alım' olsa da sonuçları bakımından sınırları aşıyor, küresel ilişkilere temas ediyor. Yani Türkiye'nin müttefikleri ABD ve NATO'yu es geçip Batı'nın hasım gördüğü Çin'le stratejik silah alımına yönelmesi hâliyle Ankara-Batı ilişkilerini etkileyecek. Benzer bir durum en son NATO'nun Malatya Kürecik'e konuşlandırdığı radar sürecinde yaşanmıştı. Türkiye'nin, sınır komşuları İran ve Rusya'nın açıktan tehdit olarak algıladığı girişime onay vermesi kolay olmamıştı.
NATO'nun eski Afganistan Kıdemli Sivil Temsilcisi Hikmet Çetin, Türkiye'nin bu tür stratejik, çok boyutlu konuları millî çıkarları penceresinden değerlendirerek karara bağladığını hatırlatıyor. Hükümetin hava savunma sistemi alımında hem askerin görüşlerini hem de ekonomik şartları birlikte değerlendirdiğini aktarıyor. Askerî altyapının NATO'ya, dolayısıyla ABD-Avrupa sistemlerine daha uygun olsa da ekonomik açıdan avantajlı, millî üretime kapı aralayan, mevcut sisteme uyarlanabilen farklı ülke sistemlerinin de ülke menfaatleri açısından değerlendirebileceğini vurguluyor. Ama ciddi bir çekincesini de ifade etmekten geri durmuyor: "Son dönemde hükümetten Batı'ya karşı tepki sinyalleri geliyor. Batı'yla gerilim yaşandığına dair ipuçları var. Eğer hava savunma sistemi alımında Batı'ya duyulan kızgınlıktan ötürü Çin tercih ediliyorsa bu bizi ileride zor durumda bırakabilir. Alımın, diğer ilişkilerimize zarar vermemesine dikkat edilmeli."
Emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş, Çinlilerin Rusya'dan alarak geliştirdiği FD-2000 kapasitesinin S-400 ayarında olduğunu, Patriotlardan geri kalmadığını ifade ediyor. Türkiye'nin Pekin ile 1990'lardan bu yana karadan karaya füzeler üzerinde faydalı bir işbirliği gerçekleştirdiğini, oradan alınan birikimle düşük irtifalı millî füzelerin üretildiğini kaydediyor: "Bahsi geçen alım bir bakıma Türkiye'nin uzun menzilli millî füzesini üretmesinin ilk adımı olacak. Çin'den 4 batarya alınacak, bu yolla gelecek bilgi birikimi ve teknoloji sayesinde ihtiyaç duyulan 15-20 bataryayı kendimiz üreteceğiz. Buradaki asıl mesele bilginin elde edilmesi..."
Kıbrıs Barış Harekatı'nda (1974) yaşandığı gibi (Amerika çıkarmada silahlarını kullandırmamıştı) ABD'nin silah ve teknoloji transferinde 'cimri' davrandığını iddia ediyor. En son eğitim uçakları alımında teknoloji paylaşmadığı için Türkiye'nin ABD'den vazgeçip Güney Kore'ye yöneldiğini hatırlatıyor: "ABD gibi büyük ülkeler stratejik silahları en az teknoloji transferiyle satmaya çalışır. Bundan dolayı Ankara birkaç yıl önce Washington'dan talep ettiği silahlı İHA'yı alamadı. Diğer taraftan müttefikimiz olmasına rağmen Patriotların fiyatını kırmıyor. NATO'ya entegre bir sistem olsa daha iyi olurdu, ama bu sistem entegre olmadan, kendi radarlarıyla da çalışabilir."
NATO bataryaları Yunanistan'a çalışır mı?
Çin, Suriye'ye de benzer teknolojileri satıyor. Peki, muhtemel hava tehdidi karşısında Türkiye'ye konuşlanan bataryaların Suriye hava unsurlarını 'dost' algılama riski yok mu? Erdoğan Karakuş, Türkiye'nin sistemi kodlarıyla birlikte alacağını, dost-düşman ayrımını kendine göre ayarlayacağını belirtiyor. Dahası Türkiye'nin bu sistemi Suriye'den daha çok muhtemel Yunanistan krizine hazırlık için temin ettiğini düşünüyor: "Esed rejiminin hava araçları Türkiye'yi tehdit edebilecek boyutta değil. Elindeki uzun menzilli füzelerle bir saldırı yapabilir ama Türkiye buna savaş uçaklarıyla çok ağır mukabelede bulunur. Ortadoğu'da savaş uçağı ve kabiliyeti bakımından Türkiye ile boy ölçüşecek tek ülke Yunanistan. Irak, Suriye hatta İran'ın savaş uçaklarıyla Türkiye'ye saldırmaları düşünülemez. Diğer taraftan Yunanistan'ın etkili bir hava gücü var. Ege adalarına yerleştirdiği radarlar ve Girit'e konuşlandırdığı S-300 bataryası ile bu gücünü daha da pekiştirdi. Bugün olmasa bile gelecekte sorun yaşama durumumuzda Türkiye NATO üyesi Yunanistan'a NATO askerî araçlarıyla müdahale edemeyebilir. Bu açıdan bakıldığında hava savunma sisteminde Çin'in tercih edilmesi mantıklı geliyor."
Ankara'da görevli üst düzey yetkili, Türkiye'nin Çinli firmalarla 1996'dan bu yana savunma alanında işbirliği yürüttüğüne, biten ve süren ortak projelerden memnun kaldığına işaret ediyor. Çinlilerin daha önceki projelerde olduğu gibi söz konusu hava savunma bataryasını Türk sistemine adapte edebilecek beceriye sahip olduklarını vurguluyor: "Ankara, muhtemel entegrasyon pürüzlerini gidermek üzere Amerikan ortaklı bir firmayla 46 milyon dolarlık sözleşme imzaladı. Söz konusu firma bataryanın sorunsuz entegrasyonunu garanti ediyor."
Türkiye bu ihalede 'Çin'i tercih etti' diye NATO tabanlı askerî altyapısını, silahlarını kaybedecek de değil. Ankara gerekli görmesi durumunda Batılı ülkelerden NATO'ya uygun bataryalar alıp, bunları Türkiye'de konuşlanan NATO radarlarına bağlayabilir. Böylece hava savunmasını daha da özgürleştirip ihtiyaç hâlinde bu mobil sistemlerin ikisini de kullanabilir.
Gelinen noktada, Ankara'nın ABD ve Avrupalı müttefiklerinin teklif ettiği kısmi teknoloji paylaşımlı, pahalı hava savunma sistemleri yerine Çin'den ortak üretime açık, daha ucuz kapasiteye yönelmesi makul görülüyor. Ancak ABD'nin 'nükleer silah anlaşmalarını ihlal ettiği' gerekçesiyle 2013'te yaptırım uygulamaya başladığı CPMIEC firmasından alınacak Rus altyapılı sistemin Ankara'ya NATO-ABD hattında mevzi kaybettirmesine imkân vermemesine dikkat edilmeli. Çin'in FD-2000 sisteminde 1 milyar dolar indirime gitmesinde Batı safındaki Ankara'yı Çin-Rus eksenine çekme arzusunun yattığı gözden kaçırılmamalı.
Kaynak: Aksiyon Dergisi
SON VİDEO HABER
Haber Ara