Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Seçim barajı kaldırılmalı, temsilde adalet temel alınmalı'

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, seçim sistemiyle ilgili olarak, 'barajın kaldırılması ve temsilde adaletin temel alınması' gerektiğini savundu. Barajın kaldırılabileceği gibi, esnetilebileceğini de dile getiren Kalaycı

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-10-04 11:47:33

'Seçim barajı kaldırılmalı, temsilde adalet temel alınmalı'
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, seçim sistemiyle ilgili olarak, 'barajın kaldırılması ve temsilde adaletin temel alınması' gerektiğini savundu. Barajın kaldırılabileceği gibi, esnetilebileceğini de dile getiren Kalaycıoğlu, bu anlamda Almanya'dan örnek verdi: "Şu an bu ülkede yüzde 5 seçim barajı var. Tabii bir yandan tek sandalyeli, dar bölgeler; bir yandan çok sandalyeli, geniş bölgeler var. Tek sandalyeli dar bölgelerin üçünde galip gelen partiye yüzde 5 barajı uygulanmıyor. Diyelim bir siyasi parti, dört yerde galip geldi, o dört yeri parlamentoda temsil ediyor."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından ortaya koyulan demokratikleşme paketinde seçim sistemine de değinildi. Bu çerçevede 3 öneri getiren Erdoğan'ın "İlk olarak yüzde 10 barajı kalabilir. İkinci olarak baraj yüzde 5'e inebilir, daraltılmış bölge seçim sistemi gelebilir. Üçüncü olarak da bölge seçim sistemi uygulanabilir." sözleri ile seçim barajı ve sistemi tekrar tartışmaya açıldı. Konuya dair Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) açıklamalarda bulunan Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, "Yüzde 10 barajının demokrasi ile uyuşmazlığı söz konusu değil. Hükümetin istikrarına da dayanan bu baraj temsilde adaleti ortadan kaldırıyor. Oysa Anayasa'nın 67. maddesinde 1995 senesinde yapılan değişiklik ile bu iki unsurun bağdaştırılması önerilmiştir. Dolayısıyla 67. maddeye şu an uygulanan seçim sistemi aykırıdır ama yargı bunu bir sorun olarak görmüyor. Ve biz böyle devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Temsil sorununa bağlı olarak seçmenin gönlünde yatan siyasi partilere oy veremediğinden yakınan Ersin Kalaycıoğlu, bu nedenle 3 ya da 4 eğilimin parlamentoda yer aldığından dert yandı. Türkiye'de uygulanan seçim sisteminin bu haliyle etnik ve dini sorunlara çare olmayacağını belirten Kalaycıoğlu, şunları söyledi:

"Ülkede şu an mühim olan kendilerini ötelenmiş, dışlanmış, aşağılanmış görenlerin; dağa çıkıp silaha sarılanların adam yerine konmaları ve siyasete katılmaları adına bu sistemin yararı olmadığı ortada. Bunun yerine ya barajı tamamen ortadan kaldıran, temsilde adaleti daha çok temel alan sistem tercih edilebilir ki araştırmalar, etnik çatışma olan ülkelerde nispi temsil barajsız uygulandığında grupların ayrılmasını, ayrışmasını minimuma indirdiği, hatta engellediğini ortaya koyuyor. Örneğin 2011'de yayınlanan bir makale var. Orada 6 sandalyeli ya da bir 7-8 sandalyeli seçim çevrelerinde sandalye sayısının bu seviyede olması kanalı ile hem temsil adaletine olanak tanıyacak şekilde nispi temsil çalışıyor hem de hükümet istikrarsızlığına yol vermeyecek sonuçlar ortaya çıkıyor. Yani partilerin grup sayısı fazla enflasyona uğramıyor, parlamentoda. Böyle bir formül bizim şartlarımıza daha da uygun. Yani barajsız, ortalama 6 sandalyeli seçim çevrelerinden teşekkül eden bir yapı bizim için daha uygun."

Dar bölge seçim sistemini 'bir seçim çevresi ve bir sandalye' ile tanımlayan Kalaycıoğlu, şöyle devam etti:

"Bu sistem İngiltere'de 150-160 senedir uygulanıyor. Bu sistem tek turludur, tek sandalyeyi temel alır. Seçimlerde en fazla oyu alan aday, yani 25-30-35 oy alan aday galip gelir. Buna bağlı olarak seçim bittiğinde hükümetin kimler tarafından kurulacağı daha kolay şekilde görünür. Bu durum parlamentoda grubu bulunan parti sayısını sınırlar, koalisyonu mecburi kılar. Burada iki sorun var, biri yüzde 25-35 oy oranı ile seçildiğinizde yüzde 75-65 in oyunu çöpe atmış oluyorsunuz. Dolayısıyla yüzde 65-75'in içinde olan seçmen, 'benim dilediğim adam seçilmedi, benim seçim çevremde oylarım çöpe gitti' der ki sistem yaramaz. Diğeri seçim çevrelerinin belirlenmesi ki bu önemli. Tek sandalye hangi seçim çevresine oturacak? Diyelim, Adalar'dan iktidar partisinin hoşuna gitmeyen sonuç çıkıyor. O aşamada Adalar'ı Kartal'a mı bağlayacak yoksa Eminönü ve Karaköy ile mi birleştireceksiniz? Karaköy'ü Beyoğlu'ndan, Eminönü'nü Fatih'ten ayırıp Adalar ile yeni seçim çevresi yaparsanız burada ikamet edenlerin size daha fazla oy vereceği durumda Adalar'ı devamlı olarak sizin dilediğiniz adayları çıkartan bir yer olmaktan çıkarabilirsiniz. Tabii bunun seçmen oyuyla ilgisi kalmıyor. Adalar seçmeni bu yeni durumda azınlık haline geliyor, iktidar olarak dilediğiniz sonucu alıyorsunuz. Ama seçimin kendisi anlamsız oluyor. ABD ve İngiltere'de böyle çok seçim çevresi var, iktidar partisi dilediği gibi seçim çevreleri ile oynayarak oyu kendine göre belirliyor. Bu durum, seçimde rekabetin yok olup olmadığı; seçim çevreleri ile oynamanın ahlaki olup olmadığı, seçimlerin meşru olup olmadığı tartışmalarını getiriyor. Burada belirli seçim çevrelerinde insanları isyana itebilirsiniz. 'Böyle saçma seçim çevresi olur mu, bizi tutup nereye bağladılar. Bizim beğenmediğimiz bir aday seçildi, bu adamla nasıl diyaloga gireceğiz' tenkitleri ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Adayın seçmen ile bağlarını tamamen kopartabilirsiniz. Dar bölge seçim sisteminde muhtelif sorunlar olacaktır. Bir seçim çevresi yüzde 40-60 olarak bölünmüşse o yüzde 60 kendi adayını seçecek; yüzde 40 da o adaya tahammül etme durumunda kalacak. Bunun da ülkeye yararı olmayacak. O halde küçük seçim çevrelerinde büyük ayrımlar, çatışma ortamına neden olursunuz. Yüzde 40 iktidara gelmeyeceğini bildiği için iyice demokrasiden soğur, demokrasi dışına savrulmaya başlar."

Yüzde 5 barajı ile uygulanacak daraltılmış seçim sistemine de değinen Profesör Kalaycıoğlu, "Burada seçim çevreleri için 5 rakamını ifade edildi. 5 fena bir rakam değil ama 6-7 daha temsili. Şu da muhakkak yüzde 5 barajı temsil adaletinde gerilemeye neden olur. Baraj dediğinizde temsil adaletinden yana olmadığınız iletisini verirsiniz. Bir de bunun yanına seçim çevrelerinde sandalye sayısını indirirseniz, temsil adaleti yok olur." yorumunu yaptı. Kalaycıoğlu, seçim çevresi ile ilgili kafa karışıklıklarının da olacağını savunurken, "Şu an 5-6 sandalyeli seçim çevrelerinden söz ediliyor ama 1-2 sandalyesi bulunan Yalova, Gümüşhane, Bayburt ne olacak? İlk etapta her ile bir sandalye dağıtılabilecek mi?" diye sordu.

Kürtlerin ve Alevilerin parlamentoda temsilinin önemine temas eden Ersin Kalaycıoğlu, "Siyasi katılımı ve temsili sınırladığınız takdirde, bu gruplar demokrasiden medet ummayacak, çareyi vura kıra arayacaklardır. Bu nedenle siyasi katılımı ve temsili artırmalı, barajı unutmalıyız." uyarılarında bulundu. Barajın sıfırlanabileceği gibi makul seviyelere indirilebileceğini anlatan Kalaycıoğlu, bu anlamda şu teklifleri sundu:

"Barajın parlamentoda parti grubu büyüklüğü kadar olması mümkün. O barajı geçemeyen, sandalye alamayan bir siyasi partiyi temsil ettirmeyin. O baraj nedir? 550'yi bölün 20'ye 3,7, hadi 4 olsun. Bakın 0,67 barajı olan Hollanda örneği de var. İlla yüzde 1-2 gibi rakam olmasına da gerek yok, daha küçük bir oran olabilir. 3,7 baraj yapın veya sandalye sayısını yüzde 5'e çıkarın. Grup için sandalye sayısını 20'den 27'ye çıkarın. Grup büyüklüğüne tekabül eden baraj yüzde 5 olsun. Yüzde 5'i alamayan parlamentoya giremesin. Avrupa'da katılım ve temsil adına katı bir uygulama yok. Almanya bu anlamda önemli bir örnek. Ülkede yüzde 5 barajı var. Ama bir yandan tek sandalyeli, dar bölgeler; bir yandan çok sandalyeli geniş bölgeler var. Tek sandalyeli dar bölgelerin üçünde galip gelen partiye yüzde 5 barajı uygulanmıyor. Diyelim bir siyasi yapı, dört yerde galip geldi; o dört yeri parlamentoda temsil ediyor. Diyelim BBP, Sivas'ta çok popüler parti, oradan 1-2 milletvekili çıkarabilir. Ama şu halde çıkaramıyor. Bakın, esnek uygulama yapmak yerinde. Bir seçim çevresinde çoğunluğu bir parti alıyorsa orada yüzde 50'den bir fazla oyu alan bireyin parti adı ile temsili mümkün. Burada sorun olmamalı. Böyle esneklikle temsil adaletini o seçim çevresi itibari ile garanti etmiş oluyorsunuz. Yani baraj esnetilebilir. Bu gibi istisnalar getirilebilir. 'Belli seçim çevrelerinde belli miktarda oy alan partiler seçim barajı yokmuş gibi sandalye sahibi olur' gibi. Almanya, bunu uyguluyor, örnek de var."

"TERCİHLİ OY SİSTEMİ SİYASETİ DAHA ILIMLI HALE GETİRİR"

Kalaycıoğlu, iki turlu ya da tercihli seçim sisteminin de temel alınabileceğini ifade etti. Tercihli oy sistemini şöyle izah etti:

"Örneğin birinci oyu Ahmet'e, ikinci oyu Mehmet'e, üçüncü oyu Ayşe'ye, dördüncü oyu Fatma'ya verebilirsiniz. Dolayısıyla birinci oyu sayarsanız bunlar yüzde 50'yi tuturmuşsa onu seçersiniz. Tutturmamışsa ikinci oyu birinci oylara eklersiniz yüzde 50 tutturan çıkarsa onu seçersiniz. Tutmamışsa üçüncü oyları eklersiniz, çıkıncaya kadar. Ve yine temsil adaletine imkan tanırsınız. İnsanlar birinci tercihinin seçildiğini göremese bile kinci tercihinin seçildiğini görür. Siyasi partiler adına da iyi bir sistem, bu. Bir defa muhtemelen birinci tercihlerle seçilme imkanı bulamayacaksınız, onun için ikinci tercih oylarına da çekici gelecek seçim propagandası yapmalısınız. O ikinci oylar da başka bir partiyi birinci tercih eden oylardır. Dolayısıyla tercihli oylarla partileri yakınlaştırır, daha ılımlı hale getirir. Siyaset de gerginliği terk eder. Seçim çevrelerinde gerginliği de terk eder. Seçimlerden galip gelmek için birinci oylar yeterli değil, birinci oylar sizi yüzde 30'a getiriyor. Ama arada marj kalıyor. O marjı kapatacak oylar sizin için önemli. O zaman dili değiştirecek, karşınızda bulunana küfretmeyecek, daha uygar olacaksınız. Seçmeni küstürmeyecek, orta yolu bulacaksınız."

Milletvekili sayılarını da karşılaştırmaya tabi tutan Kalaycıoğlu, "Türkiye'de 550 vekil var. İngiltere'de bu rakam 600'ü buluyor. Yani vekil sayısı ülkelerin yoğunluğuna ve büyüklüğüne göre belirleniyor. Bu çok önemli bir konu değil." dedi.

İlaveten demokratikleşme paketinde yer alan eş başkanlık ile ilgili teklifi önemli ve anlamlı bulmayan Kalaycıoğlu, ayrıca Siyasi Partiler Yasası'nın olmamasını, partilerin dernek yasasına tabi tutulmasını tavsiye etti.

Haber Ara