Dolar

34,8827

Euro

36,7517

Altın

3.042,74

Bist

10.058,47

Somali=Parola kıtlık, şifre işgal

Karşımızda asılsız, deli saçması kıvamındaki safsataları gerçek olarak önümüze koyacak bir güç var. “Zırva ne kadar terennüm edilirse o kadar çabuk hakikate evrilir” sözünün gerçekliğine şahit oluyoruz her yeni gün. Bütün enformasyon ağını kontrol eden, mali piyasaları, üniversiteleri, entelijansiyayı dizayn edebilen belki de tarihin gördüğü en cüretkar barbarlar ile karşı karşıyayız.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-10-04 11:01:09

Somali=Parola kıtlık, şifre işgal

Musab Şehidoğlu'nun yazısı şöyle;

Aklı elinden alınmış yığınla hamakatın, dünyadaki varlığını konumlandıramamış mavra peşinde koşan aylakların meşruiyet sağladığı kahrolası bir düzen. Öyle ki, bütün dünya halen Ausswitch de öldürülen Yahudilere ağlarken, onların torunları Nazilerden öğrendiklerini Filistinli çocuklara uyguluyor.

Birleşmiş Milletler’in yayınladığı “acil yardım” çağrısının akabinde Somali'nin Türkiye kamuoyunun gündemine girmesi de bu var olan durumun yansıması. Medya her yeni gün, yoksulluktan bir deri bir kemik kalmış bahtı teninden kara olan Somalili çocukların fotoğraflarını yayınlanıyor, yaşanan trajedi gözler önüne seriyor ve Tayyip Erdoğan ile birlikte ülkenin popüler simalarından oluşan bir grup ülkeyi ziyaret ediyor, ülkenin kara talihinin sona erdirileceğine dair açıklamalar yapıyordu.

Onlarca yıldır, işgal, iç savaş, katliam, yağma kıskacında ölüm kalım mücadelesi veren bir halkın derdine derman olabilmek için bütün dünya “iyi niyetle” seferber olmuştu. Dünya tarihinde eşine az rastlanır bir tiyatro sergileniyordu. Mazlum halkın derdine derman olmak şöyle dursun, “katline ferman” yazılıyordu o tarihlerde.

Sonra “birden” unutuldu. Maksat hasıl olmuş, açlık krizi bir işgal kampanyasına dönüştürülmüş, Somali’yi “İslamcı barbarlardan” kurtarma operasyonu başlamıştı. (1)

Türk Medyasında olan bitene isyan eden, aykırı ses çıkaran, Somali’nin işgaline giden yolun alt yapısının hazırlandığı “kıtlık trajedisinin” arkasında yatan maksadı öngörebilen nadir yazarlardan birisi olan Abdülkadir İnci “Somali’de Kıtlık Yeni mi Aklınıza Geldi?” (2) adlı makalesiyle bugün olanları, o günlerde kaleme alıyordu.

Kenya’nın başkenti Nairobi’de bulunan Westgate Alışveriş merkezine düzenlenen “terör saldırısından” sonra yeniden gündeme geldi Somali.

Bu sefer konu kıtlık değil, terör.

Somali’de son 20 yıldır yaşanan işgallerin, katliamların, yağmaların esbabı mucibesini anlayabilmek için meselenin cemaziyul evvelini bilmek elzemdir.

Somali, Etipyopya’nın işgal harekatından sonra başlayan “Ogaden Cihadı”ndan itibaren cihadi hareketlerin önemli merkezlerinden olup, köklü bir İslamcı geleneğe sahip bir ülke. 1993 yılında Amerikan askerlerinin öldürüldüğü Mogadişu

Saldırısı'nda (Kara Şahin Düştü filmine konu olmuş bir saldırı), El Kaide'nin daha sonra liderlerinden olacak Abdulaziz el-Mukrin ve Ebu Hafs el-Mısri adlı isimler bizzat yer almıştı. Sovyet İşgali sırasında Afganistan'da savaşan Somalili mücahitler, saldırıyı bizzat bu isimlerle organize etmişlerdi.

Şebab Hareketi, İslam Mahkemeleri Birliği çatısı altında, Aden Faşi Farah Ayro tarafından kuruldu. 2001 yılında Afganistan'daki El Kaide kamplarında bulunmuş olan Ayro, 2008 yılından Amerikan hava saldırısında hayatını kaybedene dek hareketin liderliğini üstlenmişti.

2009 Ocak ayından itibaren başlayarak Batı güdümünde hareket eden Şeyh Ahmed Şerif'e karşı savaşan Şebab Hareketi, ülkenin güneyinde hızlı bir biçimde yayılarak bölgenin büyük bir kısmını ele geçirdi. İrili ufaklı pek çok İslamcı grup ve aşiretin de katılımıyla güçlenen ve yayılan Şebab, daha sonra bir diğer güçlü İslamcı grup Hizb'ul İslami ile birleşmesinin ardından ülkenin büyük bir kısmını ele geçirdi ve 2010 Aralık ayına gelindiğinde Başkent Mogadişu'ya kadar ulaştı.
Başkentin de büyük bir kısmını ele geçiren Şebab, 2011 yılında ülkenin büyük bir kısmını kontrolü altına almış, Şeyh Ahmed Şerif yönetimindeki hükümeti Mogadişu'nun bir kaç mahallesine hapsetmiş, Etiyopya ve AFRICOM güçlerine ağır kayıplar verdirerek ülkede tek güç haline gelmişti.

Uzun süredir bağımsız hareket eden Puntland ve Somaliland bölgeleri hariç, ülkenin neredeyse tamamını kontrolü altına almayı başaran Şebab, Mogadişu'da gücünü artırarak AMISOM kuvvetlerinin desteğiyle ayakta durmaya çalışan Şeyh Şerif Hükümeti'ni iyice köşeye sıkıştırmıştı. Somaliland ve Puntland bölgelerinde de müttefiklere sahip olan Şebab Hareketi, uzun süredir iç savaşla yüzleşen ülkeyi birleştirmeye en çok yaklaşan grup olmuştu.

Hali hazırda 2009'dan beri ülkede 30 binin üzerinde asker bulunduran Etiyopya, 16 bin civarında AMISOM askeri ve ülkede özellikle Sufi "Ehli Sünnet vel Cemaat" adlı grubun desteğiyle varlığını sürdürmeye çalışan Ahmed Şerif Hükümeti, tüm bu desteğe rağmen zor durumda kalmıştı.

Tesadüfün böylesi, tam da o tarihlerde başlayan yardım seferberliği hakkında Eş Şebab Hareketi, ülkede dünya medyasının yaşanan kıtlığının boyutlarını olduğundan daha fazla gösterdiğini, yaşananlarda Batı destekli Şeyh Şerif hükümetinin yolsuzluklarının, Somalinin zenginliklerinin Batılılar tarafından sömürülmesinin etkili olduğunu söyledi. Yaşanan işgalin, hali hazırda gönderilen yardımların ülkeye sokulmamasının ve uluslararası yardım kuruluşlarının hasadın bol olduğu mevsimlerde piyasaya “bedava” gıda maddesi sokmasının yerli üreticileri zarara uğratması gibi faktörlerin yaşanan durumda büyük rolünün olduğu, bu yardım furyasının gerçekleşecek işgalin finansmanında kullanılacağına dair açıklamalarda bulundu.

Medya eliyle yapılan manipülasyonlar öyle bir boyuta ulaştı ki, tamamı Müslüman olan Somali halkının mezhebinden ötürü “balık yemediği” bile Türk medyasında yazıldı. (3) “İkincisi ve daha önemlisi, Somali'de bazı mezheplerde balık yemek günah!” başlıklı yazılar kaleme alındı. İş öylesine trajikomik bir hal aldı ki Egemen Bağış, “Şimdi inşallah oraya başbakanımız Karadenizli balıkçılarımızı gönderecek ve onlara balık tutmayı öğreteceğiz'' şeklinde açıklamalarda bulundu. (4) Somali halkının balık tutamasının gerekçesinin “balık tutmayı bilmediği” olduğunu sanan bir körlük ile karşı karşıyaydık.

Yoğun karalama kampanyası devam ediyordu. Eş Şebab hakkında ortaya atılan iddialarda, Eş Şebab'ın hakimiyetindeki bölgelere yardım kuruluşlarını sokmadığı, açlık ve kıtlık neticesinde pek çok insanın öldüğü, yağma, hırsızlık gibi asayiş problemlerinin görüldüğü ve halkın geçici hükümetin kontrolündeki bölgelere kaçtığı medya tarafından sık sık vurgulandı. Oysa Eş Şebab Bölgesine giren İHH organizasyonu, durumun hiç de yansıtıldığı gibi olmadığına bizzat yayınladığı raporda yer verdi lakin bunu yüksek sesle dillendirmekten imtina etti. BBC muhabiri Hamza Muhammed 2 Mayıs 2012'de İHH'nın tezlerini destekleyen bir yazı kaleme aldı.(5) Söz konusu yazıda ilginç ayrıntılar göze çarpıyordu ''Burası El Şebab kontrolünde hiç kimse kendisinin olmayana dokunmaz...’

Gelgelelim meselenin bu boyutu ne Ak Parti Hükümeti, ne İslami medya ne de STK’lar tarafından dillendirildi. Ülkede yaşanan dramın müsebbibi olan Şeyh Ahmet Şerif hükümeti muhatap alınarak ülkede yok olan meşruiyeti yeniden tesis edildi. Yaşanan trajedinin uluslararası aktörleri hakkında tek söz edilmedi. Hakkını teslim edelim, Türkiye Gazetesi Muhabiri Osman Sağırlı Dadaad kampında yaşananları “Somalili çocukların organları çalınıyor!” (6) başlığıyla kaleme almıştı.

Türkiye kamuoyu yine sessizdi.

Wikileaks'in geçen aylarda, Türk ve Dünya medyası tarafından “görülmeyen”, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) ve ABD'li bir yetkili arasında geçen yazışmaları içeren belge yayınladı. (7) Mezkur belge, 2011 yılında yaşanan kıtlığın ABD politikasının bir sonucu olduğu ve WFP yetkililerince beklenen bir afet olduğu gerçeğini faş ediyordu.

Somali'de 2011 yılında yaşanan kıtlığın birincil sebebi olarak ülkede yağmurların azalması gösteriliyordu. Yağmur-kıtlık üzerinden kurulan sebep sonuç ilişkisi bölgeyi yakından takip edenler tarafından yüzeysel bulunuyor olsa da, iletişim araçlarının Batı güdümünde olmasından mütevellit geniş kitlelere ikna edici bir formda sunulamadı.

Söz konusu belge, Somali'de 2011 yılında gerçekleşen kıtlığın, ABD'nin ülkede faaliyet gösteren İslamcı hareketler nedeniyle ülkeye yapılan yardımları durdurmasından kaynaklandığını ortaya koyuyor.

Yine belgede yer alan yazışmalara göre, WFP'li yetkililer 2009 yılında ABD'nin yardımlara engel olması durumunda yaklaşık 300 bin kişinin kıtlık yüzünden ölebileceği, bir milyon kişinin da 'acil insani yardım' kapsamına girebileceği tahmininde bulunulmuş. Yazışmalarda yardımların son bulması sonucu gerçekleşebilecek senaryoları WTF yetkilisi şöyle sıralıyor:

"WFP ABD Hükümetinin yardımının kesilmesinin Somali nüfusu üzerindeki etkisini net bir şekilde dile getirememekte veya tahmin edememektedir. Bir model, gıda yardımının kesilmesinden sonra 2-3 ay içinde 160.000 kişinin Somali'yi terkedeceğini ve öncelikli olarak Kenya'daki Dadaab mülteci kampınaDadaab göçeceğini tahmin etmektedir."

Yetkili en kötü senaryoyu ise şöyle açıklıyor: “WFP'ye göre, en kötü senaryo yaklaşık 300.000 kişinin kıtlık ve açlık sebebiyle öldüğü, bir milyon kişinin de insani acil durum kapsamında olduğu 1991-1992'ye benzer bir durumun olması"

Somali'de faaliyet gösteren Eş Şebab Hareketi'nin ülkenin %85'ini kontrol ettiği, bundan dolayı yardımların mutlaka bu
hareketin hakim olduğu bölgelere ulaştığı ve yardımların durdurulduğu bilgisi yer alıyor. 2009'da gerçekleşen bu durum

kıtlık afetinin baş gösterdiği 2011 yılına kadar devam etti. Öyle ki kıtlığın gerçekleştiği 2011 yılında dahi ABD'nin yardım kuruluşu USAID'in başkan yardımcılarından biri, 20 Temmuz'da BBC'ye "bölgeye yardım götürmek için İslamcılar'ın vergi almadığı, rüşvet istemediği ve hiçbir şeye karışmadığı konusunda güvence almak için bekliyoruz" demişti.

Belgede, yardımların İslamcı hareketlere geçmeyecek bir güzergah üzerinden taşınması ihtimali üzerinde de durulmuş, fakat bunun masraflı bir yol olacağı sonucuna ulaşılmış: "WFP Puntland'daki Bossossa limanının kullanılması ihtimalini araştırmış ancak bunun çok masraflı bir teklif olacağı ve Al-Shabaab kontrol noktalarından sakınarak muhtaç bölgelere gıda teslimatı yapmayı mümkün kılmayacağı ortaya konmuştur."

BM 1992 yılında Somali’yi yine bu şekilde kriz bölgesi ilan etmiş, ardından büyük bir medya kampanyasıyla bu dram dünya gündemine taşınmış ve ülkedeki İslamcıların yardımlara izin vermediği bahane edilerek Somali “Umut Operasyonu” çerçevesinde işgal edilmişti. 1992 yılında da benzer bir bahane üreterek ükeye müdahale eden Batı, bu sefer de benzer bir argümanla söz konusu müdahalesini hem meşrulaştırmak, hem de finanse etmeyi planlamıştı.

Özellikle Türkiye'nin güçlü katkısıyla yıkılmak üzere olan işgal destekli kukla hükümet, yeniden ülke genelinde Şebab'a karşı ilerlemeye başladı. Koalisyona katılan Türkiye'nin ardından Somali'nin güney komşusu Kenya da sınır bölgesinde gerçekleşen bir kaç adi vakıayı bahane ederek Şebab'a karşı savaş başlattı ve ülkeye güneyden saldırdı. Hali hazırda 30 binin üzerinde Etiyopya askeri, 16 bin dolayında AMISOM askeri, işgal destekçisi yerli milisler ve zaman zaman Şebab mevzilerine Şeyseller ve Etiyopya'da bulunan üslerinden kalkan Drone'larıyla saldırılar düzenleyen ABD güçleriyle savaşan Şebab, Kenya'nın da güneyden işgaliyle karşı karşıya kalarak ciddi bir kuşatma altına alındı.

Bu tarihlerden sonra yavaş yavaş Mogadişu başta olmak üzere, ülkenin orta kesimlerinden çekilmeye başlayan Şebab, kalesi olan güney bölgelerde de Kenya'nın ilerleyişini bir süre durdurabilmiş olsa da, gittikçe zorlaşan konvansiyonel savaşı yavaş yavaş terkederek gerilla savaşına yönelmeye başladı. 2012 Eylül'üne kadar ülkenin güneyinde hareketin başkentliğini yapan liman kenti ve hareketin önemli gelir kaynağı "Kismayo" şehrini kaybetti. Yoğun kuşatma neticesinde Şebab federal yönetime karşı gerilemeye başladı. 2013 yazı itibariyle ülkenin büyük bir kısmında kontrolünü yitirmiş olsa da Şebab Hareketi hala pek çok şehir ve bölgeyi kontrolü altında tutmaya ve halk arasında oldukça etkin durumda olmaya devam etmektedir.

İnsan Hakları İzleme Örgütünün başkent Mogadişu'daki Merkezi Hükümetinin denetimde olan mülteci kampında gördükleri ise Eş Şebab hakimiyetinde bulunan bölgeler ile uzaktan yakından alakasızdı. Gelen yardımların hortumlandığı, kabilelere ayrımcılık yapıldığı ve askerler tarafından toplu tecavüzlerin yaşandığına dair envai çeşit zulüm.. "Kuman adındaki 23 yaşındaki bir kadın toplu tecavüze uğradığında 9 aylık hamile olduğunu, tecavüz edenlerin üniformalı üç subay olduğunu belirtiyor." (8)

İslami medya ise ölüm sessizliğine bürünmüş, bu katliamlara dair tek satır haber dahi yapmıyordu. Aksine,”imajlarını” müslümanların kanından aziz görenler tarafından “Zalim Şebab” şeklinde tahkir ediliyordu. (9)

Westgate baskını

Tayyip Erdoğan’ın Somali ziyaretinin (18 Ağustos 2011) üzerinden henüz iki ay geçmemişken (16 Ekim 2011) Kenya’nın
başlattığı işgal ve katliamlar Türkiye ve Dünya kamuoyu tarafından sessizlikle karşılandı. Açlıktan ölmesini dert ettiğimiz çocukların kurşunlara hedef olması “vicdanları” rahatsız etmedi.




Eş Şebab ise, topraklarını ve mukeddasatlarını koruyacaklarını, Kenya ve diğer işgalci güçlere karşı sonuna kadar savaşacaklarını ve misillemede bulunacağını açıkladı. 21 Eylül 2013 tarihinde, öğlen saatlerinde, Kenya'nın başkenti Nairobi'nin en "güvenli" ve en rafine yerleşkesinde bulunan, Westgate Alışveriş merkezine, silahlı ve teçhizatlı yaklaşık 10-15 kişilik bir grup tarafından saldırı düzenlendi.(10)

İlk başlarda ne olduğu tam anlaşılamayan saldırının detayları daha sonra netleşti. Günler süren çatışmaların ardından alışveriş merkezinin kontrolünü Kenya güvenlik güçleri ele geçirebildi. Saldırıyı Somali'de işgale karşı mücadele eden El Kaide'ye bağlı Şebab Hareketi üstlendi.(11)

Kenya 16 Ekim 2011 tarihlerinde Kenya Somali topraklarının güneyini işgal etmeye başladı ve bu operasyona "Operation Nchi" adı verildi.(12)

Operasyon sırasında bir takım ihlallerin yaşandığı İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün yazışmalarına da yansıdı.(13)

Söz konusu operasyon, halihazırda Merkezi Somali Hükümeti'ni Şebab'a karşı destekleyen Etiyopya işgali ve Afrika Birliği'ne bağlı AFRICOM güçlerinin sürdürdüğü "terörle mücadele"ye bir destek niteliğindeydi. Afrika Boynuzu'nda El Kaide'nin varlığını kabul etmeyen ABD ve Kenya'nın sıkı müttefiki İsrail, bu operasyona bizzat destek sağladı.(14)

İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu, bizzat işgale destek açıklaması yaparak ellerinden gelen yardımı yapacaklarını söyledi. (15) Aynı açıklamada dönemin Kenya Başbakanı Raila Odinga'nın: "İsrail'in düşmanı bizim düşmanımız, bizim düşmanımız İsrail'in düşmanıdır" sözleri de, iki ülke arasında ki sıkı ilişkiyi gözler önüne seren bir başka göstergeydi.

İsrail'in bölgedeki, dahası Afrika'daki en önemli müttefiklerinden biri olan Kenya, bu ülkeyle uzun süredir güçlü ilişkilere sahip olup, farklı alanlarda İsrail'le pek çok işbirliğine imza atmıştı. Bu durum, Kenya'nın örgüt tarafından daha öncesinde de hedef alınmasına sebep olmuştu. Bu anlamda 2002 yılında yaşanan Mombasa saldırıları, seçilen hedef olarak günümüzdeki saldırıyla benzerlikler göstermekteydi.(16)

21 Eylül 2013 tarihinde gerçekleştirilen saldırıda hedef alınan Westgate Alışveriş Merkezi sahipleri ve hissedarları bakımından hedef olabilecek bir nitelik taşıyordu. Bunlar arasında Westgate'in pazarlama ve emlak satışlarında tek söz sahibi "Knight Frank" grubu ilişkileri itibariyle “enteresan” bir şirket.(17) Alışveriş merkezindeki en önemli kafenin (ArtCaffe) sahibinin de İsrailli işadamı olduğunu belirtelim.(18)

Yine alışveriş merkezinin dikkat çeken yönlerinden birisi de yaptıkları "yardım çalışmaları"ydı. Bu çalışmalarda yer alan -başta Lions Kulübü- ilginç kurumlar dikkati çekiyor.(19)

Tüm bu veriler Eş Şebab tarafından düzenlenen saldırıya, Kenya güvenlik güçlerinin yanında neden İsrailli komandoların da operasyona katıldığını açıklıyor. (20)

Saldırıyla ilgili New York Times'da yer alan bir yazıda, söz konusu alışveriş merkezinin adeta bir diplomatlar ve yabancı kurum çalışanlarının buluşma yeri olduğu anlaşılıyordu.(21)

Bu haliyle saldırı hiç de üstün körü yapılmış kör bir şiddet eylemine benzemiyor ve hedefin oldukça iyi seçilmiş olduğu anlaşılıyordu. Ölenler ve yaralananlar arasında diplomatların ve yabancıların bu kadar fazla olması bunu kanıtlar nitelikte.(22)

Saldırının stratejik açıdan oldukça iyi seçilmiş bir hedef olduğu ortada. Saldırganların da rehineler ve saldırı esnasında orada bulunan tanıkların açıklamalarına göre öncelikle müslümanları çıkardığı, yine müslüman olmayan çocukları anneleriyle birlikte salıverdikleri haberlere de yansıyan bir bilgiydi.(23)

Tüm bunların yanında, Kenya'nın Somali'de gerçekleştirilen pek çok uluslarası operasyonun merkezi olduğu ve müteaddit defalar toplanan paraların Somali'ye ulaşamadan, Kenya'da bulunan uluslararası kuruluşlarda “iç edildiğini” de not edelim. (24) (25)

Hasılı, bir dokun bin ah işit kase-i fağfurdan derler ya, tamda öyle bir durum ile karşı karşıyayız. Somali'nin işgale uğramasında Türkiye Hükümeti'nin işlediği cürümlerin hesabını sormasını umduğumuz Müslüman entelektüeller, gazeteciler, yazarlar, dünyanın müstekbir güçlerinin hedefinde olan mazlum bir halkın meşru mücadelesine kara çalan, iftira atan bir tavır takınmayı yeğledi.

Şairin dediği gibi, “Bazı geceler sabaha yavaş ilerliyor”

Amma güneş de doğuyor...

Hele ki ahiret var...


1) http://www.haksozhaber.net/kenyadan-somaliyi-isgal-girisimi-25017h.htm#.Uk040RDnJGk
2)http://www.haksozhaber.net/somalide-kitlik-yeni-mi-akliniza-geldi-23647h.htm#.UkvUAhDnJGk
3)http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=18477156&tarih=2011-08-13
4)http://www.aa.com.tr/tr/turkiye/26182--balik-tutmayi---gretecegiz
5)http://www.bbc.co.uk/turkce/ozeldosyalar/2012/05/120502_somalia_militants.shtml
6)http://www.haberturk.com/dunya/haber/665460-somali-kamplarindaki-skandal
7)http://wikileaks.org/cable/2009/11/09NAIROBI2361.html
8)http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/03/130326_somali_kamp_rapor.shtml
9)http://yenisafak.com.tr/yazarlar/HakanAlbayrak/50-sene-sonra-nihayet/29289
10)http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/kenya/10325536/Nairobi-shopping-mall-attacks-Britons-among-those-caught-up-in-terrorist-assault.html
11) http://www.reuters.com/article/2013/09/21/us-kenya-attack-idUSBRE98K03V20130921
12) http://www.aljazeera.com/news/africa/2011/10/20111016115410991692.html
13) http://www.hrw.org/news/2011/11/18/kenya-human-rights-concerns-operation-linda-nchi
14) http://allafrica.com/stories/201110311868.html
15) http://www.bbc.co.uk/news/world-africa-15725632
16) http://news.bbc.co.uk/2/hi/africa/2525931.stm
17) http://www.knightfrank.com/
18) http://www.jpost.com/International/Israelis-emerge-from-Nairobi-mall-hit-by-terror-326818
19)http://web.archive.org/web/20120611215338/http://www.westgate.co.ke/index.php?page=charities
20) http://www.reuters.com/article/2013/09/22/us-kenya-attack-israel-idUSBRE98L07L20130922
21) http://www.nytimes.com/2013/09/22/world/africa/nairobi-mall-shooting.html?pagewanted=all&_r=0
22)http://globalnews.ca/news/857033/canada-offers-support-to-kenya-after-mall-attack-canadians-among-victims/
23) http://www.foxnews.com/world/2013/09/24/are-not-monsters-nairobi-attacker-told-british-child/
24)http://www.telegraph.co.uk/comment/8684009/Will-aid-ever-get-to-those-who-need-it-in-Somalia.html
25) http://blog.transparency.org/2011/08/23/famine-in-africa-requires-more-aid-but-also-transparency/

Haber Ara