AK Parti ‘sessiz devrim’ niteliğindeki demokrasi adımlarını sürdürüyor. Başbakan Erdoğan’ın dün açıkladığı paket, siyasi ve sembolik anlamı kadar pratik sonuçları açısından da önemli ‘ilk’leri bünyesinde barındırıyor. Erdoğan paketle ilgili ‘bu bir ilk de, son da değildir’ derken reform çabasına işaret etti. Reformlar bir çizginin devamı olsa da atılan adımların birçoğu ‘İLK’ olma özelliği taşıyor.
Özel okullarda farklı dilde eğitim, kamuda kılık-kıyafet serbestisi gibi konular ilk olma özelliği taşıyor. Andımızın kaldırılması, hazine yardımı yüzdesinin düşürülmesi, uygulaması kalmayan (şapka gibi) düzenlemelerin müeyyidelerinin kaldırılması gibi konular geçmişin yanlışlıklarını düzeltmeyi getiriyor. Yani pakette geçmişin yanlış uygulamalarının düzeltilmesi ve yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi sözkonusu.
“REFORMDA SÜREKLİLİK”, AK Parti’nin temel siyaset tarzı haline geldi. 11 yıldır yapılan reformlara tarihi nitelikteki düzenlemelerle yeni bir halka eklenmiş oldu. Başbakan Erdoğan’ın ‘reformcu-demokrat-ilerici’ karakteri bu tür hamlelerle daha pekişiyor. Doğrusu demokratik duruş Başbakan’a çok yakışıyor. Gezi olaylarından sonra gerilen siyasi iklim, bu hamleyle yumuşayacak, hükümetin görünümü daha pozitife dönecektir.
“DÜZEN İÇİNDE DEĞİŞİM”, AK Parti’nin temel siyaset felsefesidir. Muhafazakar-demokrat bir parti olan AK Parti evrimci-tedrici bir değişim projesini uygularken kırıp dökmemeye, düzen içinde yeniliği sağlamaya çalışıyor. Kaosa, krize, çatışmaya, gerilime sebep olmadan değişimi sağlamak belli hassasiyetleri ve dengeleri gözetmeyi de gerektiriyor. AK Parti sağ partiler gibi reformları denge ve hikmet-i hükümete kurban etmiyor, ancak fay hatlarını koruyarak değişimi gerçekleştiriyor.
“İSTİSMARA GEÇİT YOK”. Başbakan Erdoğan’ın paketle ilgili sunuşu muhtemel istismar alanlarına da parmak bastı, direnç merkezlerinin klasik ezberlerine dikkat çekti. Konuşmanın şehitleri anarak başlaması, vesayetçi/darbeci anlayışın her gelişme gibi bu adımlara da karşı çıkacağını söylemesi, PKK çevresinin tezyif ve saptırmalarına ön cevaplar vermesi istismarı önleme amacı taşıyordu. Özellikle MHP ve BDP’nin istismar edeceği konulara daha hassasiyetle yaklaşıldığı anlaşıldı.
“HALKLA BİRLİKTE DÖNÜŞÜM”. Halka rağmen yapılan şey iyi de olsa, kötü de olsa başarıya ulaşamaz. Başbakan Erdoğan konuşmasında “Tektipçi rejim de, özgürlükçü rejim de halka rağmen tesis edilemez” derken toplumsal kabule ve desteğe işaret etti. “Zihniyet değişimi” vurgusu atılacak adımların halkın iradesine dayanması gerektiğine yönelikti. Bu yüzden halkın kabul etmeyeceği ve ters tepecek konularda daha ihtiyatlı davranıldığı anlaşıldı.
“REFERANSLARA VURGU”. Atılan adımların AB müktesebatından AK Parti programlarına kadar hangi referanslara dayandığı açık bir şekilde vurgulanarak reformların örgüte endekslenmesi veya pazarlık ürünü gibi takdim edilmesi önlenmiş oldu.
“SİYASİ FIRSATÇILIK YOK”. Paket sunuşunda muhalefete yönelik siyasi polemikler yer almadı, siyasi faydanın değil ülke menfaatinin esas tutulduğu bir üslup kullanıldı. Muhalefeti örseleyen, küçümseyen, başına kakan bir siyaset dili kullanılmadı.
“ÇOĞULCULUĞA SAYGI”. Kimlik ve kültür konularında yapılan düzenlemeler devletin paradigmasının önemli ölçüde değiştiğini, özgürlükçü anlayışın güç kazandığını gösterdi. Özellikle yaşam tarzına saygı konusunun yaptırıma bağlanması önemli bir yenilik olarak ortaya çıktı.
“DAHA YAPACAK ÇOK ŞEY VAR”. Paketin her sorunu çözmeyeceğinin, daha atılması gereken adımlar olduğunun söylenmesi, eksikliklerin bilindiğini göstermesi ve beklentilerin canlı tutulması açısından önemliydi.
“KÖKLÜ ÇÖZÜM YENİ ANAYASADA”. Başbakan Erdoğan’ın konuşmasında yeni anayasa yapımına vurgu yapması, daha ileri beklentiler içinde olan partileri anayasa yapımında ciddiyete davet etmek anlamına geliyordu. Hükümet demokratikleşme paketini yasal ve idari düzenlemelere bina ederken, köklü çözüm için yeni anayasayı adres gösterdi.
Türk demokrasi tarihinde önemli bir kilometretaşı geride kaldı. Daha ileri hedeflere ulaşmak için bugün dünden daha umutluyuz...