Dolar

34,8765

Euro

36,7063

Altın

3.034,98

Bist

10.102,03

Zaman yazarı 'AK Parti’nin en büyük hizmeti'ni yazdı

Zaman Gazetesi yazarı Abdülhamit Bilici bugünkü yazısında: Dünya liderlerinin bir araya geldiği New York’taki BM Zirvesi’nde ülkemizi temsil eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e iş dünyası, medya ve siyasi çevrelerden en çok yöneltilen üç soru vardı. Bu sorular, Türkiye’nin son dönemdeki gidişatı ve dünyada nasıl algılandığıyla ilgili önemli ipuçları taşıyordu.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-10-01 03:05:21

Zaman yazarı 'AK Parti’nin en büyük hizmeti'ni yazdı
Sorulardan biri, önümüzdeki yıl görev süresi dolacak olan Gül’ün siyasi geleceğiyle ilgiliydi. Cumhurbaşkanlığına tekrar aday olup olmayacağını, yeni dönemde AK Parti ile nasıl bir ilişkisi olacağını herkes gibi yabancılar da merak ediyordu.

İkinci soru, Türkiye’nin Suriye muhalefeti içindeki aşırı gruplarla ilişkisi hakkındaydı. Bir önceki yazıda, bu konuyla ilgili soruları ve ülkemiz hakkında gittikçe kötüleşen negatif kanaati ifade etmeye çalıştım.

Merak edilen üçüncü konu ise özellikle Gezi olayları sonrası iyice su yüzüne çıkan Türkiye’nin demokrasi performansındaki gerilemeydi. İş dünyası, medya, düşünce kuruluşları ve siyasi çevrelerde kısa süre önce Ortadoğu’ya model olarak gösterdikleri Türkiye’ye ne olduğunu soruyordu. Geçtiğimiz 8-9 yılda çok önemli demokratik reformlara imza atan ve bu yüzden Ortadoğu’ya model olarak gösterilen Türkiye’ye bugün bakanlar, komplo teorilerinin havada uçuştuğunu, medya özgürlüğü alanında sıkıntıların yaşandığını, AB sürecinin gündemden düştüğünü, kutuplaşmanın zirve yaptığını, kimlik siyasetine dönüldüğünü, birçok alanda otoriterleşme eğiliminin arttığını söylüyordu.

Bu yeni tablo karşısında Türkiye’de olduğu gibi dünyada da durumu en zor olanlar, İslami kökenleri nedeniyle herkesin kuşkuyla karşıladığı, gizli ajanda taşımakla suçlandığı günlerde AK Parti’ye referans olan demokrat çevrelerdi. Çünkü kendi yaşadıkları hayal kırıklığı yetmiyormuş gibi, bir de “Saflığınıza doymayın. Biz söylemiştik” diye saldıranların hışmına uğruyorlardı. Dün AK Parti’nin reformcu, özgürlükçü hamleleri, dışarıdaki Türkiye dostlarının elini ne kadar güçlendiriyorsa, reformlardaki duraksama ve özgürlüklerdeki geri gidiş o kadar zayıflatıyordu.

Türkiye’de bağımsız ve demokrat herkesin gördüğü bu tablonun, New York’ta da aynı şekilde değerlendirildiğini gözlemledikten bir gün sonra Ankara’ya gelip Başbakan Erdoğan’ın “Demokratikleşme Paketi” toplantısına katılmak büyük moral oldu. Çünkü sadece dışarıdaki negatif bakışı değiştirmenin değil, uzun zaman hüküm süren vesayetçi zihniyetin ürettiği sorunlar altında ezilen Türkiye’yi gerilimlerden uzak, barış içinde yaşanabilir bir ülke yapmanın tek yolu demokrasi.

Seçim barajının düşürülmesi, Andımız’ın kaldırılması, kamu kurumlarında başörtüsünün serbest olması, özel okullarda Kürtçe eğitiminin önünün açılması, bir üniversiteye Hacı Bektaş Veli’nin isminin verilmesi, Mor Gabriel Manastırı arazisinin sahiplerine iade edilmesi, Romanların sorunlarını çözmek için bir enstitünün kurulması ve diğer adımların hepsi olumlu.

Ruhban okulu ve cemevleri gibi konularda adım atılmaması eksiklik. Ancak yükselen beklentilerin tamamı karşılanmasa da Başbakan Erdoğan’ın paketi sunarken söylediği gibi, bu son değil. Adımların devam edeceği sözü mühim. Açıklanan reformların çoğunun 2-3 sene önce de yapılmasına bir engel yoktu aslında. Ama önemli olan, 12 Eylül referandumunda zirveye çıkan, halkın da büyük destek verdiği reformcu çizgiye hayli ara verdikten sonra tekrar dönülmesi.

AK Parti’nin dış politikadaki çıkışları da önemli olmakla beraber, Türkiye’ye ve İslam dünyasına en büyük hizmeti, ekonomik kalkınma ve demokrasi ile İslami değerlerin çelişmediğini gösteren çizgisiydi. Pakistan’dan Kenya’ya, Irak’tan Suriye’ye İslam adına terör dalgasının yayıldığı bir ortamda, Türkiye’de İslami kökleri olan bir iktidarın demokrasi başarısı Batı’ya verilen çok olumlu bir mesaj; İslam coğrafyası içinde umut ve ilham kaynağıydı. Bölgede, erken çıkılan düzen kurucu rolündeki sıkıntılardan önce Türkiye’nin ekonomik ve demokratik başarılarının Doğu’da ve Batı’da nasıl gıptayla izlendiğini hepimiz biliyoruz.

AK Parti’nin demokrasi alanındaki başarısı, dışta olduğu kadar içeride de İslamofobik çevrelere karşı en yapıcı mesajdı. Bu yolda geriye gidiş ve devletin eski alışkanlıklarının nüksetmesi ise aynı oranda toplumsal ilişkilerde güven sarsıcı etki yapıyordu.

Bütün bunları dikkate alarak AK Parti’nin demokrasi reformlarını hızlandırması, iç barış ve dünyadaki imajımız için zaruri. Başbakan Erdoğan’ın dünkü konuşmasında birkaç kez hatırlattığı AB sürecini yeniden canlandırmak, içerde ve dışarda güven tazelemek için iyi bir fikir olabilir.

Haber Ara