Dolar

34,8615

Euro

36,6628

Altın

3.015,16

Bist

10.087,46

Erdoğan: Bu paket, Türkiye'nin ulaştığı seviyenin bir tezahürüdür

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratikleşme paketini açıkladı. Ankara'da Başbakanlık yeni binada davetli gazetecilerin ve çok sayıda bakanın katıldığı bir saatlik basın toplantısı ile yenilikleri kamuoyuna duyuran Erdoğan'ın konuşması İngilizce, A

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-09-30 10:23:56

Erdoğan: Bu paket, Türkiye'nin ulaştığı seviyenin bir tezahürüdür
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratikleşme paketini açıkladı. Ankara'da Başbakanlık yeni binada davetli gazetecilerin ve çok sayıda bakanın katıldığı bir saatlik basın toplantısı ile yenilikleri kamuoyuna duyuran Erdoğan'ın konuşması İngilizce, Arapça ve Kürtçe de yayınlandı. Pakette öne çıkan ve dikkat çeken değişiklikler ise kamuda başörtüsüne özgürlük getiren ve özel okullarda anadilde eğitimin önünü açan düzenlemeler oldu.

Erdoğan, yaklaşık bir saat süren basın açıklamasının sadece son 20 dakikasını pakete ilişkin düzenlemelere ayırdı. İlk 40 dakikada ise paketin içeriğinden çok önemine değindi. Olası eleştirilere cevap verdi, daha önce defaetle söylediği gibi paketin bir son olmadığının altını çizdi.

Basın kuruluşlarının genel yayın yönetmenleri, Ankara temsilcileri ve bazı davetlilerin katıldığı toplantı öncesi salon hınca hınç doldu. Erdoğan, konuşmasına "Türkiye'ye ve dünyaya ilan edeceğimiz demokratikleşme paketinin, ülkemiz, milletimiz, bölgemiz; ekonomimiz ve demokrasimiz; en önemlisi de birliğimiz ve kardeşliğimiz için hayırlara vesile olmasını Allah'tan niyaz ediyorum." diyerek başladı.

ÖZAL, MENDERES VE ERBAKAN'I ANDI

Konuşmasının başında paketin oluşumuna katkı sağlayanları zikrederek onlara teşekkürlerini iletti. Yakın siyasi tarihten bazı önemli isimleri saydı: "Gazi Mustafa Kemal'den, bir Demokrasi Şehidi olarak gönüllerde silinmez yer edinen merhum Adnan Menderes'e; değişim sevdalısı merhum Turgut Özal'dan, bütün bir ömrünü Türkiye'nin özgürleşmesine adamış merhum Erbakan'a kadar; Türkiye'nin büyümesi, kalkınması, demokratikleşmesi ve özgürleşmesi için mücadele vermiş herkese buradan milletçe minnettarlığımızı ifade ediyorum."

ŞEHİTLERE ÖZEL TEŞEKKÜR: ONLARIN ARZULARINI YERİNE GETİRİYORUZ

Erdoğan, teşekkürlerini sıralarken özellikle şehitleri andı: "Türkiye için gerçekten tarihi bir anı yaşarken, özellikle teşekkürü hak eden, özellikle şükran ve minnet ifadelerimizi hak eden bir kesim var. Tarih sahnesine çıktığımız andan bugüne kadar, hürriyet ve istiklalimiz için sayısız şehitler verdik. Her bir şehidimiz, fedakarca ve kahramanca canını ortaya koyarken, arkasında kalan ülkesinin ve milletinin huzur, hürriyet ve istiklal içinde yaşamasını arzu ediyordu. Bugün biz, bu demokratikleşme paketini açıklarken, aslında, işte tüm o şehitlerimizin de arzularını bir kez daha yerine getiriyoruz. Terörün son bulması, akan kanın durması, gözyaşlarının dinmesi öncelikli olarak şehit ailelerinin, şehit yakınlarının arzu ve temennisidir. İç barışımızı güçlendirecek, toplumsal birlik ve bütünlüğümüzü, geliştirecek, huzurumuzu tahkim edecek her adım, milletimizin en büyük temennisidir. Bu demokratikleşme paketiyle, Türkiye'nin istiklalini güçlendiriyor, özgürlük alanını daha da genişletiyor, ufkunu daha da açıyor ve umudunu daha da çoğaltıyoruz. En önemlisi de bu paketle, şehitlerimizin uğruna can verdikleri milletimizin birliğini, kardeşliğini, dayanışmasını daha da pekiştiriyoruz. Böylece vasiyetlerini yerine getirdiğimiz tüm şehitlerimizi, bu anlamlı günde bir kez daha rahmetle ve minnetle yad ediyor; Allah onlardan razı olsun, mekanları inşallah Cennet olsun diye dua ediyoruz."

Daha önce birçok kez ifade ettiği gibi demokratikleşme paketinin, bir ilk olmadığını bir son da olmayacağını vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Bugün açıklayacağımız paket, Türkiye'nin demokratikleşme tarihinin, özellikle de son 11 yıllık sürecin tabii bir sonucudur. Bu paket, bir son da değildir. Zira insanoğlu var oldukça değişim ve tekamül devam edecek, şartlar değiştikçe yeni ihtiyaçlar ortaya çıkacaktır. Dahası, Türkiye, demokratikleşme sürecinde yaşanan kesintiler nedeniyle, bugünlere ayağında prangalarla, zincirlerle, ağırlıklarla ulaşmıştır. Açıklayacağımız paket, elbette Türkiye'yi bütün prangalarından kurtaracak, bütün tortuları temizleyecek bir paket değildir, ancak bu istikamette, bu hedef doğrultusunda çok önemli bir aşamadır, nihai hedefe ulaşmak için de çok önemli bir eşik noktası olacaktır."

"BİR KEREDE BÜTÜN İHTİYAÇLARA CEVAP VERECEK BİR PAKET BEKLENTİSİ RASYONEL OLAMAZ"

Türkiye değiştikçe, şartlar iyileştikçe ve olgunlaştıkça, dirençler ortadan kalktıkça siyaset, bir hak arama yöntemi olarak, bir sorun çözme yöntemi olarak daha fazla güç kazandıkça, yeni reformların, yeni hak ve özgürlüklerin Türkiye gündeminde kaçınılmaz olarak yerini alacağını kaydeden Erdoğan, "Milletim de, sizler de takdir edersiniz ki Türkiye'nin demokrasi ve özgürlük ihtiyaçlarına, bir kerede ve bütün zamanlar için cevap verecek bir paket talebi makul ve rasyonel bir beklenti olamaz." diye ekledi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gönül isterdi ki, 11 yıl önce, hükümet görevini devraldığımız gün, bir tek paketle tüm yasakları kaldıralım, tüm kısıtlamalara son verelim, bütün özgürlüklerin önünü açalım... Ancak Türkiye siyasetinin buna müsait olmadığını aziz milletim çok iyi gördü ve görüyor. Çözüm, demokrasi, hak ve özgürlükler, barış kavramlarını dillerinden düşürmeyen parti ve siyasetçilerin, 11 yıl boyunca bu kavramlar karşısında, değişim karşısında nasıl bir direnç oluşturduklarını milletim gördü, yaşadı ve bugün de görüyor, yaşıyor. Çözümsüzlüğün bir siyaset tarzına dönüştüğü; siyasetin, çözüm değil, çözümsüzlük arayışı içinde üretildiği bir siyasi ortamda, reform yapmak son derece zordur. Biz, 11 yıl boyunca işte bu zora rağmen, bu dirence rağmen reformlar yaptık. Sadece siyaset, sadece muhalefet değil; Anayasa'dan yasalara, bürokrasiden sivil topluma, medyadan iş dünyasına, devletin koridorlarına sirayet etmiş çetelerden, uluslararası tertiplere kadar çok geniş bir yelpazede karşımıza çıkan çok büyük dirençlere rağmen, biz cesaretle reform süreçlerine sahip çıktık. Darbe senaryolarına, tertiplere rağmen kararımızdan vazgeçmedik. Partimizi kapatma tehditlerine rağmen yolumuzdan dönmedik. Tahriklere, kanlı provokasyonlara rağmen değişim iradesinden geri adım atmadık. Partimize yönelik doğrudan terör eylemlerine rağmen, tehditlere rağmen biz boynumuzu eğmedik. Milli iradeye, sandığa, demokrasiye yönelik her türlü saldırıya, her türlü kışkırtmaya rağmen, milli iradeden, sandıktan ve demokrasiden taviz vermedik. Millet bize bir emanet yükledi, biz de bu emanetin hakkını vermek, bu emanetin gereğini yerine getirmek için cesaretle, kararlılıkla, dimdik durarak, aldanmayarak ve aldatmayarak, Türkiye'yi bu seviyelere taşıdık, Türkiye'ye gerçekten büyük başarılar yaşattık. Çok açık söylüyorum, demokratikleşme paketleri milletimizin yüzünü güldürür, darbecilerin uykusunu kaçırır. Reformlar, özgürlüğe susayan toplum kesimlerini sevindirir, milletin iradesine musallat olan baskıcı, ceberrut vesayetçi odakları rahatsız eder. İleri demokrasiye doğru attığımız her adım, mağdur ve mazlum kesimleri mutlu eder, tek tipçi seçkincileri, yasakçı zihniyetleri tedirgin eder. Biz, milletimizi memnun edecek, razı edecek, mutlu edecek, sevindirecek ne varsa onu yapmaya devam edeceğiz. Tekrar ediyorum: Bu bir son değildir, bir nihayet değildir, bir son nokta asla değildir. Türkiye, artık geri döndürülemez biçimde demokrasi istikametinde ilerlemektedir. Bu paket, işte bu ilerleyişin çok mühim, tarihi bir aşamasıdır."

Bundan sonra da hak ve özgürlük talepleri olacağını, bundan sonra da demokrasinin daha da derinleştirilmesi için tartışmalar yaşanacağını belirten Başbakan Erdoğan, "Esas olan, hak ve özgürlük taleplerinin, altını çiziyorum, siyasi bir zeminde, demokratik bir kültürle dile getirilebiliyor ve muhatap bulabiliyor olmasıdır. Esas olan, hak ve özgürlük taleplerinin, şiddetin, silahın dışlandığı bir ortamda, siyasetin meşru araçlarıyla dillendirilmesi ve mücadelenin de siyasi zeminde verilmesidir. Hiçbir silah, hiçbir şiddet gösterisi, meşru-demokratik bir hak talebinin yerini tutamaz, onun kadar güçlü olamaz. Yumruklar sıkılıysa, musafaha, ellerin birleşmesi mümkün olamaz. Gönüller kapalıysa, kalpler birbirine karşı kaskatı kesilmişse, oradan gönül birlikteliği çıkmaz. Fikirler değil, silahlar konuşuyorsa, oradan çözüm sadır olmaz.11 yıl boyunca, bütün gayemiz, o sıkılı yumrukları çözmek, o kaskatı kesilmiş kalpleri yumuşatmak, silahların konuşmasını önleyip, fikirlerin konuşmasını sağlamak yönünde olmuştur." şeklinde konuştu.

"BU PAKET, TÜRKİYE'NİN ULAŞTIĞI SEVİYENİN BİR TEZAHÜRÜDÜR"

Tek tipçi rejimin de, özgürlükçü rejimin de halka rağmen tesis edilemeyeceğini kaydeden Erdoğan, "İşte bu yüzden biz demokratikleşmeyi halkımızla birlikte gerçekleştirmenin gayreti içindeyiz. Hatırlarsanız 2002 sonunda Avrupa Birliği turlarına çıkarken en çok vurgu yaptığımız konu, demokratikleşmenin bir zihniyet değişimini gerektirdiğiydi. Bu zihniyet değişimini hep birlikte başardığımız ölçüde daha ileri hedeflere ulaşabiliriz. Bu paket, Türkiye'nin ulaştığı seviyenin bir tezahürüdür." dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti: "Artık Türkiye'de, kimlik dayatan, makbul vatandaşı tanımlayan, vatandaşlarının kökeniyle, inancıyla, dünya görüşüyle uğraşan bir devlet yoktur. Artık Türkiye'de, vatandaşının ihtiyaçlarına, taleplerine, çığlığına, feryadına kulak tıkayan, vatandaşını asimile eden, taleplerini reddeden, ihtiyaçlarını inkar eden bir devlet anlayışı yoktur. Bu ülkede artık, kamu alanını otoriterleştiren, bu alanı, kendi tanımladığı makbul vatandaşa benzemeyenlere cehennem haline getiren bir devlet anlayışı yoktur. 'İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın...' Türkiye'de devlet, işte bu anlayışa dönmüştür, yani özüne, aslına rücu etmiştir. Son 11 yılda, hukuk ve demokrasi alanında yaşadığımız 'Sessiz Devrim'le birlikte, yukarıdan dayatmacı, buyurgan, ceberrut, kibirli bir devlet ve siyaset anlayışı, artık tarihin çöp sepetinde yerini almıştır. Bugün Türkiye'de, insanıyla, vatandaşıyla var olan, insanı için var olan, bütün vatandaşlarına karşı aynı mesafede duran bir devlet anlayışı vardır. Meşruiyetin kaynağı artık millettir. Türkiye'de, hem ilke olarak, hem teorik, hem de pratik olarak, söz, yetki ve karar, artık millettedir."

27 MAYIS'IN GÖLGESİ

Türkiye'de demokrasiye, çok partili sisteme, sancılı bir sürecin sonunda, 1950 yılında geçilebildiğini hatırlatan Erdoğan, "Bu dönemde Türkiye, her bakımdan adeta tıkır tıkır işleyen bir saat iken, 1960 müdahalesiyle bu saatin zembereği kırılmış, bu saat durdurulmuştur. Milletin ihtiyaçları, talepleri, değerleri, 1960 müdahalesiyle çok ağır bir baskı altına alınmıştır. 27 Mayıs'ın o kara gölgesi, ne yazık ki, bugün bile Türkiye'nin üzerindedir. Anayasasının bir çok maddesiyle, bir çok yasalarıyla, kurumlarıyla, 27 Mayıs yaşatılmak istenmektedir. Ne yazık ki, 27 Mayıs'la şekillenmiş bir siyaset, devlet, bürokrasi, medya, üniversite, sivil toplum anlayışı, bugün bile belli alanlarda, çeşitli biçimlerde varlığını idame ettirmektedir. Esasen, Türkiye'de değişimin önündeki en büyük engel, açık açık ifade ediyorum, 27 Mayıs'ın o karanlık gölgesidir, 27 Mayıs'ın bugün bile çeşitli kesimlerce yaşatılan zihniyetidir." diye ekledi.

MUHALEFETTE PEŞİNEN CEVAP

Bu paketin açıklandığı andan itibaren, aynı zihniyetin, 27 Mayıs refleksleriyle, malum korkuları canlandırmaya çalışacağına hiç ama hiç kuşku olmadığının altını çizen Erdoğan, muhalefetin eleştirilerine peşinen cevap verdi: "Sarf edilecek cümleleri tahmin etmek bile hiç güç değil... 11 yıl boyunca, attığımız her adımda, yaptığımız her reformda söylenenler, şu andan itibaren yine ezberden dile getirilecek. 11 yıl boyunca, her reformla birlikte, 'Türkiye bölünüyor, parçalanıyor, dağılıyor' iddiasını dile getirdiler, göreceksiniz bunları bugün de aynı şeyleri söyleyecekler. 11 yıl boyunca, her reformdan sonra milleti korkuttular, göreceksiniz bugünden itibaren de korkutmaya çalışacaklar. 11 yıl boyunca değişimden her zaman ürktüler, çekindiler, değişimin hep karşısında durdular, göreceksiniz bugünden itibaren de değişimin karşısında duvar olmayı sürdürecekler. Ama biz 11 yıl boyunca, 27 Mayıs zihniyetinin, statükonun, çözümsüzlükten beslenme siyasetinin milletin taleplerinin önüne geçmesine izin vermedik, bugün de izin vermeyeceğiz. Muhalefet, artık dilini, üslubunu, en önemlisi de siyaset yapma tarzını değiştirmek, millete ayak uydurmak, büyüyen Türkiye vizyonuna göre hareket etmek zorundadır. Türkiye 2013 yılını yaşarken, 1960'da durdurulan saate kilitlenip kalmak, muhalefet adına, demokrasimiz adına, Türkiye adına bir talihsizliktir. Ben bunu defalarca ifade ettim... İstiklal Marşımızın ilk kelimesi, 'Korkma' diyor... Korkaklar, zafer anıtı dikemezler... Değişimden, yeniliklerden, ileri standartlardan korkanlar, bir milim dahi ilerleme kaydedemezler. Siyasetlerini korku üzerine, korkutmak üzerine kuranlar, değişimin karşısında ayakta duramaz, varlıklarını idame ettiremezler. Türkiye'nin bölünme, parçalanma, gerileme diye bir meselesi asla yoktur, ama Türkiye'nin muhalefet diye bir sorunu vardır. Türkiye'nin kendisi hiçbir politika, hiçbir proje üretmeyen, sadece yapılana, yapılmak istenene karşı çıkan bir muhalefet anlayışıyla yoluna devam etmesi fevkalade zordur. Kendi hatasını, kendi eksiğini görmeyen, sorgulamayan muhalefetin, adeta milleti suçlar hale geldiğini görüyoruz. Muhalefetin, artık bu korku söylemini, korkutma üslubunu bir kenara bırakması, hem değişmesi, hem de değişimin önünde engel olmaktan çıkması gerekiyor. Yeni Türkiye'ye, Büyük Türkiye'ye, Büyük Türkiye vizyonuna yakışan bir muhalefet, Türkiye'nin hakkıdır ve bu artık ertelenemez bir ihtiyaç halini almıştır. Diğer taraftan, bir başka zihniyetin, daha şimdiden, daha paket açıklanmadan, 'Dağ Fare Doğurdu' bahanesini hazırladığını tahmin edebiliyorum. Paketten, insanoğluna ölümsüzlük iksiri bekleyenler, irrasyonel bir beklentinin içindedirler, abartılı bir bekleyişin içindedirler ve kuşkusuz hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Bugüne kadar taş üzerine taş koymayıp sadece bizi taşa tutanlar, bundan sonra da yapılanları tezyif etmeyi, küçük göstermeye çalışmayı sürdüreceklerdir. Sorundan beslenenlerin ileri çözüm lafları etmeleri sadece çözümsüzlük çağrısıdır. 11 yıldır yaptığımız hiçbir reforma destek olmayan, sadece gerilim üreten bu zihniyetin, bugünkü reformları alkışlamasını da beklemiyoruz. Biz, yüzümüzü millete çevirdik, sadece ve sadece milletimizin hissiyatını ölçü olarak alıyoruz. Bu paketin kıymetini en iyi, bu işin dertlisi olanlar, yüreği yananlar, ocağına ateş düşenler bilir... Bu paket, acıların tedavisi, özellikle, ölümlerin son bulması, akan kanın durması, akan göz yaşlarının dinmesi noktasında son derece önemli bir adımdır. Bu paket, bir istikamet çizmektedir, bir kapı aralamaktadır. Bu paket, 11 yıl önce hayali dahi kurulamayan, telaffuzu dahi yasak olan hak ve özgürlükleri getiren bir pakettir. Yine tekrar ediyorum: Bu bir aşamadır, bir basamaktır, 'Büyük Türkiye' istikametinde çok önemli bir safhadır."

"PAKET, BİR DAYATMANIN VE PAZARLIĞIN ESERİ DEĞİL"

Paketin, bir dayatmanın eseri de olmadığını söyleyen Erdoğan, "Bu paket, bir müzakerenin, bir pazarlığın eseri asla değildir. Demokratik hak ve özgürlükler, müzakerenin, pazarlığın, dayatmaların konusu olamaz. 11 yıl boyunca hiçbir reformu dayatmalarla, baskıyla, pazarlıkla açıklamadık. Millet ne dediyse, biz onu yaptık ve yapıyoruz. Milletimiz için hayırlı olan neyse, biz onu yaptık ve bugün de onu yapıyoruz. Milletimizin talepleri, ihtiyaçları neyse, biz ona kulak verdik ve bugün de onun gereğini yapıyoruz." şeklinde konuştu.

Paketin, çözümler itibariyle sürprizlerden ibaret olmadığını, ama sorunların hiçbirinin de sürpriz olmadığını söyleyen Erdoğan, "Paketin gizlendiği, saklandığı, kamuoyunda tartışılmadığı eleştirisinin son derece temelsiz olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Pakette yer alan sorunlar, çoğunluğu son 30 yılın olmak üzere, Cumhuriyet tarihimiz boyunca var olan ve sürekli konuşulan sorunlardır. Her bir sorun alanıyla ilgili olarak, tüm tartışmalar, görüş, öneri, tavsiyeler dikkate alınmış, çözümler ona göre şekillenmiştir. Gönül isterdi ki, bütün bu sorunların kaynağı olan Anayasa yeniden yapılabilse ve sorunlar kökten çözüme kavuşabilseydi. Ancak, bugün çözümün karşısında duran, her çözüm girişimini sabote etmek için çalışan böyle bir muhalefetle, ne yazık ki yeni bir Anayasa da mümkün olmamıştır." ifadelerini kullandı.

Pakette, milletten gizlenen, saklanan, referanslar anlamında yeni hiçbir şey olmadığının altını çizen Erdoğan, "Her bir maddenin sözü geçmişte verilmiştir. Her bir madde, geçmişte hedef olarak ortaya konulmuştur. Her bir madde, seçimlerde milletimizden teyit almıştır." vurgusunu yaptı.

"HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ"

Erdoğan son olarak şöyle konuştu: "Siyasi görüşler farklı olabilir... İdeolojiler, diller, inançlar, mezhepler, yaşam tarzları farklı olabilir... Sorunlar, sıkıntılar, kaygılar, çözüm önerileri farklı olabilir... Ama ortak olan bir şey var: Aynı geminin içindeyiz ve aynı istikamete, aynı limana, aynı büyük Türkiye hedefine doğru gidiyoruz. Birbirlerine müdahale etmedikleri sürece, her yaşam tarzına saygılıyız, her yaşam tarzı bizim teminatımız, güvencemiz altındadır. Bugüne kadar bunu yaptık, bundan sonra da bunu muhafaza edeceğiz. Birbirlerinin özgürlük alanlarına müdahale etmedikleri sürece, her türlü özgürlüğü savunduk ve savunmaya devam edeceğiz. Birbirlerinin değerlerini tehdit etmedikleri sürece, her türlü değeri baş üstünde tuttuk, tutmaya devam edeceğiz. İnsanın, insan olmaktan kaynaklanan her hakkını savunmak, bunun için mücadele vermek, insan olarak bizim mesuliyetimizdir. Dışlamadan, ayırt etmeden, ötelemeden, horlamadan geleceği inşa edeceğiz. Bin yıldır bir ve beraber yaşadığımız bu topraklarda, aynı hedef ve idealler doğrultusunda, ebediyyen bir ve beraber olacağız. Konuşacağız, istişare edeceğiz, birbirimizin görüşlerine değer verecek, birbirimize yüreklerimizi açacağız. Silahı, şiddeti, sıkılı yumrukları, vandallığı, hakareti elimizin tersiyle itecek; dil ile gönül ile konuşacak, her sorunumuzu çözeceğiz."

Haber Ara