Dolar

34,9455

Euro

36,5876

Altın

3.017,92

Bist

10.058,63

Makineyi biz bozduk

Beşiktaş-Galatasaray derbisindeki olayların hemen ardından Ziraat Türkiye Kupası reklam filmi ekranlara geldi. Sanki yaşananları önceden görmüş gibi. Reklamın yaratıcısı Yaşar Akbaş 'Eğlenceyi pazarlamak gerek' dediği futbolda söylenemeyeni söylediklerini vurguluyor.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-09-29 12:41:29

Makineyi biz bozduk

Beşiktaş - Galatasaray maçında tribünlerdeki kalabalık bir anda sahaya indi. Daha lig başlayalı ancak 5 hafta olmuşken. Olayın hemen ardından ekranlarda bir reklam filmi dönmeye başladı. Ziraat Türkiye Kupası’nın reklam filmi. Hem futbol makinesinin parçalarını nasıl bozduğumuzu anlatıyordu hem de neden tribünde değil de sahanın içinde olunduğunun da ipuçları bu reklam filminde vardı. Ziraat Bankası derbideki olayları görünce reklam filminin bu sezonki yayımını da 3 hafta öncesine çekti. Reklam filminin yaratıcısı ise Yaşar Akbaş. Happy People Project Reklam Ajansının Başkanı Akbaş futbolun aslında eğlenceyi pazarlaması gerektiği fikrinde. Ancak tüm futbol camiasının elbirliğiyle bu noktaya geldiğimizi söyleyen Akbaş tıpkı filmde çocukla özdeşleştirilen geleceğin yine elbirliğiyle yaratılabileceğini vurguluyor.

Şebnem Turhan'ın Radikal'deki haberine göre, Yaşar Akbaş sıkı bir futbol izleyicisi ve Fenerbahçe taraftarı. Yıllarını tribünlerde geçirmiş, yöneticisinden, federasyonundan, futbol destekçisi sponsorlara kadar her alana dokunmuş. Akbaş’a göre futbol dünyada hiçbir ortamda olmayan demokratikleşmeyi sunuyor ve tribünde herkes eşitleniyor.

“Futbol futboldan çok daha fazlası” diyen ve bunu reklam filminde de kullanan Akbaş sıradışı reklam filminin doğuşunu ise şöyle anlatıyor: “Ben çok içindeyim futbolun. Doğrusunu söylemek gerekirse burama kadar geldi. Çok tanıdıklarım var futbolun içinden. Görüyorum çaresizlikleri. Yapılamayacak şeyler değil ama garip bir statüko var. Böyle bir film yapıp söylenemeyeni söylemeliyiz dedik. Nitekim Ziraat Bankası da Türkiye için ‘bir bankadan fazlası’. Onlar da sorumluluğu aldı. Metni ben yazmalıyım dedim. Bir günde yazdım. Filmin yapılması ise 1.5 ayı buldu.”

Akbaş, organik bir yapıya sahip bulduğu ve çok büyük bir camianın oluşturduğu futbolu bir makine ile metaforlaştırmak istediğini söylüyor. Filmin birçok bölümünün ise 3D olduğunu kaydeden Akbaş çekim hikâyesini şöyle anlatıyor: “Bir parçası bozulduğunda işlemeyecek olan makineyi birçok kez planladık, çektiğimizi çöpe attık, yeniden çektik. Önce hangarda 300’e 500 metrelik bir makineydi. Baktık çekimlerde küçük kalıyor ucu bucağı görünmeyen bir makine olsun dedik. Sonunda bu çıktı. Temiz, bembeyaz, dijital bir makine de istemedik. Futbol maskülen bir şey. Biraz trash, sanayi tipi bir makinede karar kıldık. Birçok elementini de göstermiş olduk. Bir de çocuk koyduk. Çünkü bir tane adamın ‘ben kurtarırım futbolu’ demesi inandırıcı değil. Çocuğu futbolun geleceği gibi düşünebilirsiniz. 45 yaşında alkolik bir adamın yaparız demesi olmaz. Onu kaybetmişiz çünkü. Oysa çocuğu kurtarabiliriz. Geçmişteki güzellikleri de tahta çerçeveli fotoğraflarla gösterdik. Eski kulüplere gitseniz hâlâ öyledir, fotoğraflar duvarda. Mekanik olmasını istemedik. Birtakım mucizeleri de gösterdik. Ve bir şeyimiz var ‘Dinle arkadaş’ diye başlayan. İyi ve kötüyü gösterip bırakmadık. Bundan sonrasını da söyledik.”


Samimiyetimizin geçtiğini görüyoruz

Yaşar Akbaş “Birinin çıkıp bir şeyler söylemesi gerekiyordu” diyor. Futbolda satın alınan şeyin eğlence ve heyecan olması gerektiğine dikkat çekiyor. Bu tarz reklam filminin hep riskli olduğunu söyleyen Akbaş “Reklam 1-0 yenik başladığınız bir iştir. Sinemaya reklam seyretmeye gitmezsiniz. O yüzden önce 1-1 yapmamız lazım durumu, bu da yetmez 2-1, 3-1 yapmak lazım. Söylediklerimizdeki samimiyetin geçmesi lazımdı. Neyse ki başardık” diyor.


Futbol, eğlenceyi pazarlamak olmalı

Akbaş “Reklamda ‘Dinle arkadaş’ dediğimiz bir bölüm var orada anlatıyoruz. Gerçekten ne senin takımının kazandığı maç ne de kupalar futbol. Futbolu sadece o olarak alırsan değiştiremezsin. Farklı sosyolojik etkileri olan bir olay. En demokratik yer, CEO ile Bağcılar genci aynı yerde eşitleniyor futbolla. Gezi olayları, ülkedeki durumun doruk yaptığı noktada milli takım Romanya’yı yenince tansiyon düşüyor. Böyle olağanüstü etkisi var futbolun. Bunun önemini bilmek ve futbolu korumamız gerekiyor. Atomu parçalamıyorsun nihayetinde bu kadar basit bir şey futbol ama eğlenceli. Bunu yeniden yaratmalıyız” diyor.


Tuncel Kurtiz seslendirmişti

Etkileyici reklam filmini önceki gün kaybettiğimiz Türkiye’nin en etkileyici sesi Tuncel Kurtiz seslendirmişti. Filmin yönetmeni Özer Feyzioğlu. Yaşar Akbaş sponsorlu filmlerin genelde güzel hareketlerden oluştuğunu, riskli olsa da farklı bir şey yapmak istediklerini vurguluyor. Fikrin doğuşu ise ortakları Emel Göker ve Orçun Onural ile birlikte gerçekleşmiş.


Avrupa olmasa para kazanamayız

Akbaş “Futbolda yanlış şeyleri tartışıyoruz, yok yarı yarıya tribün gibi. Bunlar olmaz. Yapılabilecek çok şey var. Bizim yöneticilerin İspanya, İngiltere liginde olduğu gibi kendi ekonomilerini yaratma gibi bakış açıları yok. Bindiğimiz dalı kesiyoruz. Yanlış şeyler yapılıp doğru yönetilmediğinde sponsorlar kaçıyor ve kulüplerin parası düşüyor. Ziraat Türkiye Kupası bir FA Cup ya da Kral Kupası değil ama bizim kulüplerimiz bile ilgi göstermiyor. Oysa futbol sektörünü orada da parlatması gerekiyor. Neyse ki Şampiyonlar Ligi, Avrupa Kupası gibi futbolu pazarlamayı bilen Avrupalıların organizasyonları var da para kazanıyorlar” diyor.


Haber Ara