Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

TEKRAR - Hocaefendi: Terörist Müslüman olamaz, Müslüman da terörist olamaz

Sayın abonemiz,
'Terörist Müslüman olamaz, Müslüman da terörist olamaz' başlıklı haberimizde sehven isim yanlışlığı yapılmıştır. Söz konusu haberimizi düzelterek yeniden servise çıkarıyoruz. Haberimizin bu son halini dikkate almanızı rica ederiz.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-09-26 18:33:23

TEKRAR - Hocaefendi: Terörist Müslüman olamaz, Müslüman da terörist olamaz
Sayın abonemiz,
'Terörist Müslüman olamaz, Müslüman da terörist olamaz' başlıklı haberimizde sehven isim yanlışlığı yapılmıştır. Söz konusu haberimizi düzelterek yeniden servise çıkarıyoruz. Haberimizin bu son halini dikkate almanızı rica ederiz. Saygılarımızla.


Fethullah Gülen Hocaefendi, herkul.org adresinde din kisveli terör hadiseleri üzerinde durarak İslam'ı gönülden kabullenmiş hiç kimsenin bilerek katiyen teröre girmeyeceğini vurguladı.

Hocaefendi, bugüne kadar Müslümanlara mal edilen terör olaylarının, bazen İslam'ı kendi derinlikleriyle içine sindirememiş ham ruhların öncülüğüyle, bazen genç hissiyatların aşırı tahrik edilmesiyle, bazen haricî güçlerin Müslüman isimli ve Müslüman görünümündeki elemanları marifetiyle, bazen de değişik ilaçlarla insanî duyguları ve korku hisleri baskı altına alınmış kanlı katiller vasıtasıyla gerçekleştirile geldiğini hatırlattı.

Sulh halinde fertlerin kendi kendilerine harp ilan edip bir insanı öldürme kararı alamayacağını ve sıcak savaş esnasında da karşı cephede bulunan çocuk, kadın ve yaşlıların öldürülemeyeceğini ve başkalarına ait ibadethanelere katiyen tecavüz edilemeyeceğini belirten Fethullah Gülen Hocaefendi, intihar saldırılarını, canlı bombaları ve benzeri terör hadiselerini Müslümanlıkla telif etmenin asla mümkün olamayacağını ifade etti.

Hocaefendi, Kenya, Pakistan'da son dönemde yaşanan saldırı ve katliamlar üzerine kendisine yöneltilen soruları cevaplandırdı. 'Suriye'den Pakistan'a oradan Kenya'ya kadar geniş bir coğrafyada en vahşi sahneler İslâm adına sergileniyor; Kur'an'ın emri olduğu iddia edilerek başlar kesiliyor, camiler ve kiliseler bombalanıyor. Bir kısım örgütlerin dünya genelinde işledikleri cinayetler ve terör, sadece dış mihraklarla ve haricî yönlendirmelerle izah edilebilir mi? Müslümanlar arasında canlı bomba gibi terör hadiselerinin zemin bulması hangi sebeplere bağlıdır?' sorusu üzerine, "Resmettiğiniz tablo doğru; tabii ilave edilecek bir şey var: Bu aynı zamanda bizi mahcup edecek bir tablo!.. Doğru Müslümanlığın yüzüne zift sıkılması gibi bir şey." değerlendirmesinde bulundu. 



Hocaefendi, terörizmin, Kur'an'ın daimî cehennem azabıyla tehdit ettiği en büyük günahlardan biri olduğuna değinerek Peygamber Efendimiz'in (sas) her zaman meseleleri kan dökmeden, gönül kırmadan, düşmanlığın katlanmasına meydan vermeden halletmek için elinden gelen her şeyi yaptığını, bunun neticesinde de en azılı düşmanların ya da onların en yakınlarının Müslüman olduklarını, meselelerin hallinde ilk yolun sulh olduğunu en güzel şekilde insanlığa gösterdiğini söyledi. 

"Terörist Müslüman olamaz, Müslüman da terörist olamaz." diyen Hocaefendi, İslâm'ı hakkıyla kavramış ve hazmetmiş bir Müslümanın terörist olmasının imkansızlığını, hakiki Müslümanların hiçbir zaman bilerek teröre giremeyeceklerini, bir teröristin de gerçek Müslüman sayılamayacağını belirtti.
 Peygamber Efendimiz'e en kötü muameleler yapılmasına karşı onun meseleleri suhulet, barış ile çözdüğünü hatırlatan Hocaefendi, şu uyarıda bulundu: "Gönülleri fetheden yumuşatan, insanı gerçek insanlığa yönlendiren, insanı özündeki insanlık ile buluşturan, insanlığın iftihar tablosu, kızmamış öfkelenmemiş, günümüzdeki bu şeneatlerin deneatlerin, hiç birine başvurmamıştır."




Fethullah Gülen Hocaefendi'ye yöneltilen soru ve Gülen Hocaefendi'nin verdiği cevap şöyle:

'TERÖRİST SALDIRILAR, CANLI BOMBALAR KUR'AN VE SÜNNETLE TELİF EDİLEMEZ '



Soru - Suriye'den Pakistan'a oradan Kenya'ya kadar geniş bir coğrafyada en vahşi sahneler İslâm adına sergileniyor; Kur'an'ın emri olduğu iddia edilerek başlar kesiliyor, camiler ve kiliseler bombalanıyor. Müslümanlar arasında bu tür terör hadiselerinin zemin bulması hangi sebeplere bağlıdır? 


Cevap - Resmettiğiniz tablo doğru. Bu bizi mahcup edecek bir tablo! Müslümanlığın yüzüne zift sıkılması demek gibi bir şey. Onun yanlış anlaşılması, yanlış yorumlanması adına zannediyorum haçlıların üzerimize gelmesinden, Moğolların belli bir tuğyanla İslam dünyasını herc-u merc etmesinden daha fena bir şeydir bu. Sözde Müslüman görünen bazı kimselerin eliyle O'nun namına bir şey yapıyoruz' gibi, canlı bomba olma, masum insanların içine girip patlama, bombaları arabalara yükleyip masum, hiçbir şeyden haberi olmayan insanların üzerine sürme, hele bu arada mabetleri yıkma bunların ne Kuran'la ne sünnetle telif etmek mümkün değildir. Kuran'la, sünnetle telif edilemeyen şey Müslümanlıkla da te'lif edilemez.

O KENDİSİNE TAŞA TUTANLARA BİLE HİDAYET DUASI YAPMIŞTIR



Ne Kuran'ı Kerim'in ruhuyla, ne sünneti seniyenin ruhuyla bugün yapılan bu olumsuz şeyleri telif etmek mümkün değil. İnsanlığın iftihar tablosu, 13 sene Mekke-i Mükerreme'de insanın katlanması mümkün olmayan şeylere katlanmış. Çok defa sahabinin gözleri dolu dolu olmuş. Bir taraftan Cenabı Hakk'a bakmışlar, O'nun kudreti namütenahisine. Bir taraftan O'nun insanlığı kurtarmak için gönderdiği, Habibi Edibi'ne ve ona inanan insanlara yapılanlar bakmışlar. Hayretlerini, dehşetlerini anlamadıkları şeyleri 'Ma ehlemeke ya Rabbena' (Ne kadar halimsin Allah'ım) İnsanlığın iftihar tablosu Kâbe'nin karşısında başını yere koyduğunda devenin işkembesini başına koymuşlardır. Taşa tutmuşlardır... O kendisine taş atan, dişini kıran, yanağını yaralayan, başını kanlar içinde bırakan insanlara karşı ellerini kaldırmış, 'Allah'ım kavmime hidayet buyur, zira onlar beni bilmiyorlar.'

PEYGAMBERİMİZ MESELELERİ SUHULET VE YUMUŞAKLIKLA ÇÖZMÜŞTÜR, ONUN SAVAŞLARI SAVUNMA SAVAŞLARIDIR



Abdurrahman Azman'ın ifade ettiği gibi, İslam'ın o mevzudaki savaşları tamamen müdafaa savaşıdır. Ve karakter olarak hangisini analiz etseniz müdafaa savaşı dersiniz. Bedir'e baksanız, Uhud'a baksanız, Hendek'e baksanız, Mekke'nin fethine baksanız, kan dökmeden gönül kırmadan, düşmanlığın katlanmasına meydan vermeden, o meselenin yumuşakça halledilmesi için lazım gelen her şeyi yapmıştır. Ona 15 sene düşmanlık yapmış, 15 sene, Ebu Cehil için bile Allah seni yerin dibine batırsın dememiştir insanlığın iftihar tablosu. Demediğinden dolayı kızı Müslüman olmuş, oğlu İkrime Müslüman olmuş. Küçük bir parmak işareti ile, o Mekke'de ilk Müslümanlar kanlarının son damlasına kadar savaşırlardı, pes etmezlerdi. Fakat seslerini çıkarmamışlardır. Zincire vurulmuşlar, işkence görmüşler, İnsanlığın iftihar tablosunun stratejileri ile, düşünce tarzı ile, üslubu ile Kur'an anlayışı ile, sünnet anlayışı ile İslam'ın hiçbir döneminde günümüzde olan bu vahşete benzer vahşet yaşanmamıştır. Belki bir dönemde Muvahhidin, bir dönemde Karmatiler, Batınîliğe kendilerini salmış, Hak ve hakikati bilmeyen, Hak ve hakikatteki istikametten haberi olmayan insanlar bu türlü canavarlıklara teşebbüs etmişlerdir ama başkalarını öldürme adına intihar etmemiş ve ebedi cehenneme gitmemişlerdir. Öyle intihar eden ebedi cehenneme gider ve bir de orada öldürdüğü o masum insanların hesabı kendisine sorulur.

Seyidine Hz. Ali döneminde fitneler aynen günümüzde olduğu gibi böyle kabardıkça kabarmış köpürdükçe köpürmüş. Gelmiş biri demiş ki 'Ya İmam, falan yerde ordularıyla beraber tahşidat yapmışlar, senin üzerine gelecekler. En iyisi mi, onlar senin üzerine gelmeden tepelerine bin, bütününü yok et onların!..' Koca İmam kendisine yakışanı söyler orada: 'Ne malum onların üzerimize geleceği?!' Bu yaklaşımdaki inceliği görüyor musunuz? Bence şah-ı merdanlık Hayber'in kapısını koparmada değil, Amr ibn-i Abd-i Vüdd'ü bir kılıç darbesiyle ağaç biçiyor gibi ikiye biçmesinde değil; işte bir yönüyle enaniyetin 'ben ben' diye Ramazan davulu gibi ses çıkardığı esnada, kendini kontrol altına alması, iradesinin hakkına vermesi ve 'Ne malum bize hücum edecekleri?' diyebilmesindedir. İnsanlığın iftihar tablosu yüzde 99,9 u müşrik olan Mekke'ye kan dökmeden giriyor. Ama ne oluyor biliyor musunuz o yüzde 99,9 bir gün iki gün sonra gelip onun etrafında bir hale halini alıyorlar. O ayın etrafında pırıl pırıl hale haline geliyorlar. En mütemerrit insanlar bile benden ne bekliyorsunuz diyor. Ruhlarda öyle bir makes buluyor ki o giden insanlar gidiyor evlerinde kanaat değiştiriyorlar. Kime kadar. Beni Ümeyye'nin en önde gelenlerine kadar kadınıyla erkeğiyle 'yav ne yanlış yoldaymışız, şimdiye kadar nasıl böyle temerrütte bulunmuşuz.' diyorlar.

BU SALDIRILARA BAKAN İSLAM DÜŞMANLARI, MÜSLÜMANLARIN HAMLIKLARINI KULLANIYOR



Ben tek taraflı görmüyorum. Belki bizim içimizdeki hamlıkları dışarıdaki İslam düşmanı Müslümanların bir araya gelmesini istemeyenler, onun o güzelliklerinin yaşanmasını görülmesini istemeyenler bizdeki bu hamlıkları değerlendiriyorlar. Potansiyel olarak bizde bu türlü hamlıklar var.İslam dünyasında Devlet'i Ali'ye yıkıldıktan sonra çözüldükten sonra üst üste çözülmeler yaşandı. Yeniden bir toparlanma, yeniden bir kendi olma gayreti var. Kendi ruhunu bulma gayreti var. Bunu başkaları görmüyor değil. Siz sadece Türkiye açısından meseleye bakacak olursanız çok şey dünkü gibi değil. Şu 50-60 sene içerisinde çok şey değişti. Çok şeyde farklılaşmalar oldu. Hep akıllıca hareket etseydik, aklıselimle, hissiselimle, kalbiselimle hareket etseydik zannediyorum kazanımlar 10 kat daha katlanmış olacaktı. Ama insanız nihayet. Yanılırız, aldanırız, iyilik yapıyoruz diye bazen kötülük de yapabiliriz. İçimizdeki bazı cahil, başkalarının gözünün içine bakan, kendi kriterlerini kıstaslarını bilmeyen temel dini dinamikleri bilmeyenler var. Çok çabuk ayak oyunlarına gelen bir sürü insan vardır. İçimizde böyle müsait insanlar var. Başkaları da senaryolar hazırlıyorlar dolayısıyla. Figüranlar da hazır burada. Bu senaryoları bu figüranlar vasıtasıyla oynuyorlar. Kitleler her zaman aldatılabilir.

Gönülleri feth eden insanlıktır. Namaz vakti geldiğinde diyor ki 'benim namaz kılmam lazım.' Seyyidina Hazreti İbrahim'den kalma İsrailoğulları defaatle bazen Amelikalılara karşı bazen Buhtunnasr'a karşı bazen Şabr'a karşı savaşmışlar. Belli bir dönemde Hz Davut tarafından feth edilmiş. Uzun zaman kalıvermişler orda. Bir yönüyle kendi mülkleri, atalarının mülkleri sayıyorlar onu. Bizim mülkümüz burası. 'Ya Emirel Müminin! Burada herhangi bir yerinde namaz kılabilirsin.' Diyor ki, 'müminlerin emiri burada bir yerde namaz kılarsa şayet arkadan gelenler teberrüken orayı bir mescid haline getirirler. Bu sizin hukukunuza tecavüz olur'. diyor. Çıkıyor dışlarda kayaların üzerinde namaz kılıyor. İnsanlığın iftihar tablosu böyle.. Ebu Bekr böyle.. Hz. Ömer böyle.. Hz. Osman'ı böyle, Hazreti Ali böyle. Bunlar sadece böyle maddeten kahraman değil, birer gönül kahramanı, birer ruh kahramanı, birer ruh abidesi. Biz bu idik. İster içten isterse dıştan birileri bizi bozdular. Genlerimizi bozdular. Bizi değiştirdiler. Vahşileştirdiler.

Müslümanların içinden terörist çıkmaz mı? Çıkar ama Müslümanlığa ait evsafını kaybetmiş olur. Ona sağlam Müslüman denemez. Nasıl sağlam Müslüman dersiniz? Savaşın bile bir kuralı vardır. Kanunu vardır. Savaşıyorlarsa savaşırsınız. Savaşmayan insanlarla savaşılmaz. İnsanlığın iftihar tablosu üzerlerine gelen müdafaa etme mecburiyetinde kaldığı insanlara karşı savaş orduları hazırlarken onları teşyi ederken buyururlardı ki 'Mabetlere sığınmış insanlara ilişmeyin. Kadınlara ilişmeyin. Çocuklara ilişmeyin.' Şimdi insanlığın iftihar tablosunun en sahih en muteber hadis kitaplarında ve aynı zamanda temel kaynağı Kur'an olan bu türlü esaslara bağlayıp ortaya koyduğu disiplinleri ile bu insanların yaptıkları şeyleri telif etmek mümkün değildir. 
 
Bu açıdan da bunlara Müslüman demek, bu işi Müslümanlık adına bile yapsalar, döverek vurarak öldürerek bütün aleme, ne diyeceğiz, Amine dedirteceğiz, Fatıma dedirteceğiz, Hatice dedirteceğiz, hakkınız yok buna. Dinin tarifi şudur; 'İnsanları kendi irade ve ihtiyarlarıyla bizzat hayra sevk eden ilâhî kanunlar mecmuası. Allah tarafından vaz edilmiş öyle bir sistemler mecmuasıdır ki insanlar hür iradeleriyle onu seçerler'. Temsil güzelse, insanlar için bir şey ifade ediyorsa, bir şey vadediyorsa, gelecek adına bir şey vadediyorsa insan kadirşinastır, o mevzuda farklı bir seçimde bulunabilir. O insanı kendi hür iradesiyle baş başa bırak. Zannediyorum en ileri demokrasilerden daha ileri bir mülahaza bu. En ileri demokrasilerden daha ileri bir mülahaza! Gidip falan yeri işgal yok, filan yeri işgal yok, onlara kendi sistemini dayatma gibi şey yok. Dinin tarifi bu! Bir Müslüman dinin tarifine uyma mecburiyetindedir. Cenab-ı Hak yeniden O'nun gönüllerimize taht kurmasını bu millete lütfeylesin. Herkese saygılı olmalı. Her anlayışı saygıyla karşılama, vahşice, canavarca, topla tüfekle, öldüren silahlarla, insanların üzerine gitme, Müslümanlıkla telif edilir yanı yoktur bu meselenin. Cenab-ı Hak gönüllerimizi hikmetle mamur kılsın. Murad-ı Sübhanisi'ne ters gelen bütün aykırılıklardan bizleri masun ve mahfuz buyursun. Peygamberane yaşama, peygamber yolunda yaşama, Onun yolunda yaşayanların yolunda yaşama Cenab-ı Hak cümlemize nasip ve müyesser eylesin.

Haber Ara