'Eğitim sistemi nasıl bu hale geldi?'
Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne bugünkü yazısında: Suçu işleyen faillerin ve suçun işleniş şeklinin birkaç nesli içine alan uzun bir hikâyesi var; ama bugün karşımızda duran enkaz doğrudan 28 Şubat’ın eseri.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-09-26 04:20:02
28 Şubat’ın eğitim sistemimiz üzerindeki yıkıcı etkisinin iki cephesi var: Birincisi 8 yıllık temel eğitim ile, İmam-Hatiplerin ve Kur’an Kursları’nın önünü keselim derken meslek liselerinin neredeyse yok edilmesi ile eğitimde bütün dengelerin altüst edilmesi. 28 Şubat’ı Allah’a şükür yargılıyoruz; ama kasatura ile sağını solunu yontup biçimlendirdikleri, daha doğrusu iğdiş ettikleri eğitim düzeni ile yolumuza devam ediyoruz. İkincisi ise doğrudan 28 Şubatçıların eğitim düzeyi. O günün tutanakları, eğitim sistemine ellerindeki silahlarla biçim verenlerin ülke, insan, hukuk ve dünya kavrayışlarını, yani eğitim düzeylerini yansıtıyor. Bu kadar cahil generallerin, eğitim sistemini düzenlemeleri ne büyük cinayet.
Paşaların ağzından çıkan sözlerin çoğu, kahvehane müdavimlerinin muhabbeti düzeyinde. Bir kuvvet komutanı: “Bayanlara para karşılığı tesettürlü kıyafet giydirilip, Atatürk Bulvarı’nda dolaştırılıyor” iddiasını ortaya atıyor, sonra da “irticanın cumhuriyetin kurulduğundan beri en büyük tehlike halini aldığı” hükmüne ulaşıyor. Çocukluğunda Türkçe ezanı “huşu içinde dinlediğini” hatırlayan Genelkurmay Başkanı, ne hikmetse hükümeti tehdit etmek için atıfta bulunduğu üç darbenin yapıldığı yılı da yanlış söylüyor. İspatsız, delilsiz muhayyel bir irtica suçlaması ile hükümet tehdit ediliyor ve sonuç olarak eğitim sistemi üzerinde bir darbe gerçekleşiyor. Her darbe, fizikî bir güç gösterisidir. Türkiye’yi altüst eden, bütün kimyasını bozan, ekonomiden kültürüne sahip olduğu bütün varlıkları tahrip eden 28 Şubat darbesi, eğitim sistemini hedef tahtasına yerleştirerek gövde gösterisinde bulundu. Eğitim sistemi, üzerine yüklenen ağır ideolojik görevlerin altında ezildi. Başından itibaren eğitim, sadece resmî ideolojiyi yayma aracı olarak, siyasî rekabetin merkezinde yer aldı. İnsanların inançlarını, davranışlarını ve bağlılıklarını okullar vasıtasıyla belirleme sevdası, başından beri eğitimi amacından saptırdı. 28 Şubatçıların yaptığı gibi, endoktrinasyon görevi dışında eğitimin asıl sorumluluğu kimsenin ilgisini çekmedi. Daha iyi matematik, Türkçe, temel bilimler öğrenmek kimsenin umurunda olmadı. Hatta ikisi çeliştiği zaman ideolojik şartlanma, daha fazla bilgi öğrenmeye her zaman tercih edildi. Öğretmen, bu ideolojik sorumluluğu şeklî olarak yerine getirdiği sürece, asıl meslekî becerilerine kimse aldırmadı.
Türkiye, eğitim alanında OECD raporuna göre 43 ülkenin gerisinde yer alıyor. Çocuklarımız akranlarına göre daha az matematik, temel bilimler biliyor ve dil becerisi kazanıyor. Elindekileri de okullarda değil, merkezî sınav sistemine karşılık düşen dersanelerde ediniyor. Herkes kendisine şu soruyu sorarak eğitim sisteminin ne işe yaradığını test edebilir: “Hayatımı sürdürürken, doğa ve toplumla iletişime geçerken kullandığım bilgilerin ve becerilerin ne kadarını okulda edindim?” 28 Şubatçıların, çocuklarımıza yaptığı kötülüğü ancak soğukkanlı bir eğitim reformu ile düzeltmek mümkün. Onların yıktığını düzelterek değil. Vazgeçilmez şart: Her türlü ideolojik ve siyasî mülâhazayı okullardan uzak tutmak.
SON VİDEO HABER
Haber Ara