Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Seyyah gözünden 18 ve 19. yüzyıllarda İzmir

Arkas Sanat Merkezi'nde açılan "18 ve 19. Yüzyıllarda İzmir: Batılı Bir Bakış" isimli sergi, şehre dair bugüne dek günyüzüne çıkmamış birçok eseri ziyaretçilerle buluşturuyor. Gerek eser çeşitliliği gerekse uluslararası işbirliği açısından İzmir'i ka

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-09-25 08:29:20

Seyyah gözünden 18 ve 19. yüzyıllarda İzmir
Arkas Sanat Merkezi'nde açılan "18 ve 19. Yüzyıllarda İzmir: Batılı Bir Bakış" isimli sergi, şehre dair bugüne dek günyüzüne çıkmamış birçok eseri ziyaretçilerle buluşturuyor. Gerek eser çeşitliliği gerekse uluslararası işbirliği açısından İzmir'i kapsamlı şekilde ele alan ilk sergi olması açısından da büyük önem taşıyor. 18 ve 19. yüzyılların İzmir'ini Batılı bir seyyahın gözünden sunmanın amaçlandığı sergi için Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas'ın koleksiyonunda yer alan eserlerin yanısıra Louvre Müzesi, British Museum, Amsterdam Rijksmuseum, Bibliothèque Nationale de France gibi dünyanın en önemli müze ve kurumlarından özel izinlerle ve ilk defa yaklaşık 300 resim ve belge biraraya getirildi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Arkas ve çok sayıda davetlinin katılımıyla açılan sergi, 29 Aralık 2013 tarihine kadar devam edecek. Açılışta konuşan Lucien Arkas, kendileri için önemli bir sergi olduğunu belirterek, "18 ve 19. yüzyılın İzmir'ini anlatmaya çalıştığımız sergide, o dönemde Marsilya'dan gemiyle yola çıkan batılı bir seyyahın gözünden İzmir'i sunmayı amaçladık. İzmir. tarihi boyunca Avrupa'dan gelen birçok diplomatın, arkeoloğun, bilimadamının ve sanatçının ilgisini çekmiş olan bir şehir. Bu kişiler, ziyaretlerinin ardından geriye birçok eser bırakmışlardır. Sergide, bu belgelerin ışığında o dönemin İzmir'ini yeniden kurgulamaya çalıştık. Bu sergide Arkas koleksiyonu başta olmak üzere beş ülkeden on bir kurum ve yedi özel koleksiyondan yaklaşık 300 eseri biraraya getirdik. Etkinlik, her biri konusuna uzman olan ekip sayesinde hayata geçirildi. İki yıldır geceli gündüzlü çalışmalarıyla katkıda bulunan herkese teşekkür ederim." dedi.

Küratörlüğünü Müjde Unustası ve Jean Luc Maeso'un yaptığı, konunun uzmanlarından oluşan bilimsel bir komite tarafından yaklaşık iki senedir hazırlıkları devam eden serginin hikayesi, Avrupa'da ticaretin kalbi olan Marsilya'dan başlıyor. Buradan yola çıkan gemiyle 18. ve 19. yüzyıllarda İzmir'i ziyaret eden bir seyyahın gözünden şehri tanıma fırsatı sunuyor. Geçmiş döneme ait seyahatnameler, ilk defa sergilenen fotoğraflar, gravürler, tablolar, ticaret, nüfus ve sosyal yaşama ait belgeler ışığında geçmişteki İzmir anlatılıyor. Resimler arasında, Fransız Büyükelçisi Vikont Andrezel'in Sultan 3. Ahmed tarafından kabulü ve Sadrazam İbrahim Paşa tarafından verilen akşam yemeği, saray muhafızları, su taşıyan köylü kızı, İzmir ve Çeşme limanları, Milet ve Efes antik şehirleri, İzmir'deki çift katlı Roma su kemeriyle Anadolu'daki ilk tren olarak bilinen yük treninin sahil bandından geçişi bulunuyor. Osmanlı döneminde İzmir Körfezi, Kemeraltı ve Kadifekale fotoğrafları da görmeye değer. Antik tiyatro, kale, liman, gümrük, rıhtım, çarşı, Frenk Sokağı, Café de Paris'in de aralarında bulunduğu kafeteryalar ve Borsa Sarayı gibi dönemin ünlü yerleri tekrar keşfedilebiliyor.

İZMİR, OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN BATI'YA AÇILAN KAPISIYDI

Geçmişi MÖ 7000'lere kadar uzanan, birçok medeniyete evsahipliği yapmış İzmir, 16. yüzyıldan itibaren Avrupa ile ticaretin gelişmesiyle Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli ticari limanlarından biri haline geldi. Doğuya ait hemen her türlü ürünün bulunabildiği şehir, o dönemde İngiliz, Fransız ve Hollandalı tüccarlar için bir çekim merkeziydi. Kapitülasyonlarla çok avantajlı hale gelen ticaret, özellikle İngiliz, Fransız ve Hollandalı tüccarların şehre akın etmesine sebep oldu. 18. yüzyılda imparatorluğun en önemli dış ticaret limanı haline gelen İzmir'e ilgi, sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan hammadde ihtiyacı sebebiyle daha da arttı. 19. yüzyılda batılı tüccarlar tarafından çeşitli fabrika ve şirketler kuruldu. İhracatın artması, demiryollarıyla birlikte ticaretin yükünü karşılayacak modern bir limanın inşasını da gerekli kılmıştı. Bu sebeple imparatorluğun ilk demiryolu hatları olan Aydın-İzmir ve Kasaba-İzmir ile rıhtım inşa edildi. Türkler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ve levantenlerden oluşan nüfus, hem ayrı hem birbirine geçmiş mahallelere bölünmüştü. 19. yüzyıldaki kozmopolitliği, İzmir'e çok az doğu şehrinin gururla taşıyacağı farklı ve zengin bir sosyal hayat armağan etmişti. Avrupa'daki tüketim modasıyla zenginleşen şehir lüks dükkanlar, tiyatro salonları, kafeteryalar ki Café de Paris, Corinne, Poséidon, Monaco, Palais de Cristal bunların en ünlüleriydi, büyük brasserieler, çay salonları ve büyük tüccarlarla Avrupalı kuruluşların personelinin yakınlaştığı her çeşit eğlence yeriyle süslenmişti. Opera, operetler ve özellikle tiyatro çok revaçtaydı. Paris, Londra ve Viyana'daki benzerlerinin bir kopyası olan İzmir'deki sosyal faaliyetler, Avrupalı topluluklar tarafından getirilen alışkanlıkların yansımasıydı. İzmir'i ziyaret eden seyyahlar, iyi yaşam şartlarının bulunduğu ve 20. yüzyılın başında sosyal ve kültürel açıdan oldukça hareketli bir hayatı olan bu şehri çok beğenmişlerdi. Önce Balkan Savaşları, daha sonra 1. Dünya Savaşı ve son olarak da 13-16 Eylül 1922 arasındaki büyük İzmir yangını, şehrin kültür mirasını etkilemiştir.

Haber Ara