Para politikasının kaçış ‘tüneli’
FED’in tahvil alım programını kısmayacağı ya da epey geç başlayacağı ya da başlasa bile bunun yeterince fiyatlandığı gibi pembe varsayımları para politikasına payanda yapan Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın yap-boz deneyleri, artık ekonomi için potansiyel ‘toksik risk’ olmaya aday.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-09-25 03:41:14
Erdem Başçı dün Denizli’de yaptığı konuşmada, yılsonu için 1.92’lik dolar kuru varsayımı ile yüzde 6.2’lik enflasyon tahmini yaptıklarını, kur burada olsaydı tahmini rahatlıkla yakalayacaklarını (artık hedefi değil, tahminleri yakalamaya çalışıyoruz), ama bugünlerde bu kurun üzerindeki seyir nedeniyle enflasyon üzerine ‘tortu’ biriktiği için 6.2’nin biraz üzerinde (6.2 ila 7.4 arasında) olabileceğini söyledi. Yani tahminin bile tutmaması olasılığı yüksek. Başçı, buna karşın faizi sabit tutacaklarını tekrarladı.
Bir merkez bankası “faizi yükselttim yılsonuna kadar burada tutacağım” dedikten sonra faiz düşürebilir mi? Türkiye’de iseniz bal gibi düşürür. Çünkü ilan edilmemiş bir ‘kaçış tünelini’ kendine saklamıştır; hangi kanaldan kaç faizle para vereceğini söylemişse de, hangi kanaldan hangi miktarda para vereceğini söylerken muğlâk bırakmıştır. Ucuz faizle verdiğiniz paranın miktarını yüklüce artırırsanız, faizini yükselttiğiniz diğer kanaldan verdiğiniz paraya ihtiyaç azalır; nihayetinde, ortalama faizi çekiverirsiniz aşağıya olur biter.
‘BELİRSİZLİK BİTTİ’ DEMİŞTİ
Erdem Başçı, 27 ağustos tarihindeki açıklamasında “artık faizle ilgili hiçbir belirsizlik kalmadı, faizle ilgili belirsizliği bitirdik hayırlı olsun” demişti. Başçı o gün, yılsonuna kadar hiçbir zaman, enflasyon 6.2’ye düşene kadar faizin 6.75’in altına düşmeyeceğini, en yüksek de ek parasal sıkılaştırma yolu ile yüzde 7.75’e kadar çıkabileceğini söylemişti. Aynı açıklamada, yüzde 4.5’la para vermeye de devam edileceğini anlatmıştı.
Başçı, yüzde 4.5’luk faizle verilen paranın aslında, bankaların Merkez Bankası’na yatırdığı zorunlu karşılıkların karşılığında çıkan likidite olduğunu, dolayısıyla bankalara zorunlu karşılık faizi yerine bununla destek verildiğini söylüyordu. Başçı, yüzde 4.5’la para vermelerini o gün, “1.5 milyarla başladık, artırarak gidiyoruz 2.5, belki yarın 3 yapacağız. Belki ondan sonra belli bir noktaya kadar durmamız lazım. Çok fazla gidersek o zaman ikinci piyasa faizi düşer, onu istemiyoruz” demişti.
27 Ağustos günü Başçı konuşurken, piyasaya toplam 43 milyar TL veren Merkez Bankası (TCMB), bunun sadece yüzde 9’luk kısmını yüzde 4.5’lik politika faizi ile veriyordu. Dün Başçı konuşurken, bir önceki gün (23 Eylül) piyasaya toplam 41 milyar TL veren TCMB, bunun yarısını yüzde 4.5’le veriyordu. 27 Ağustosta piyasanın gecelik olarak ihtiyacı olan TL 21 milyar iken, 23 Eylülde sadece 3.9 milyar TL’ye düşmüştü. Özeti şu; yüzde 4.5’lik ucuz parayı o kadar piyasaya basmışsınız ki; bize işaret ettiğiniz yüzde 6.75’le vereceğiniz paraya, bankaların ihtiyaç duyacağı miktar azalmış.
SİNYAL YANILTICI
TCMB’nin son bir ayda piyasaya verdiği para miktarı değişmezken, farklı fiyatlara sahip kanalların kompozisyonu değişmiş. Ucuz kanaldan verdiği paranın ağırlığı artmış. Ortalama fonlama faizi de yüzde 6.97’den, yüzde 6.07’ye düşürülmüş. Faizin aşağı çekilmesini dert ediniyor değilim; piyasalara verilen sinyalin karışık olmasından öte, yanıltıcı hale getirildiğini düşünüyorum. Ne faiz oranı, ne de miktar konusunda bir belirlilik yok ve yanıltıcı. Başçı 27 Ağustosta, yüzde 4.5’lik politika faiziyle para verilen kanalın ‘zorunlu karşılık faiz kaybını tazmin eden bir kanal’ olduğunu söylüyor. Faiz 6.75’dir dediği kanaldan da piyasaya verilen paranın sadece 9.2’si veriliyor. Fed’e ‘anlaşılır ve açık olun’ diyen Başçı’nın tablosu da işte böyle.
Haber Ara