Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Davutoğlu: Maskelerini indirmeliyiz

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, 'Uluslararası toplumun Suriye konusunda net tavır almasının önüne geçenlerin maskelerini indirmeliyiz' dedi.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-09-24 01:48:16

Davutoğlu: Maskelerini indirmeliyiz
BM Genel Kurul toplantılarına katılmak üzere New York'ta bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, TRT Haber'deki programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

New York'ta çok önemli görüşmeler yapacaklarını ve BM Genel Kurul toplantılarının bu yıl Türkiye için birçok açıdan önemli olduğunun altını çizen Davutoğlu, gelecek yıl 2015-2016 BM Güvenlik Konseyi üyeliği için seçimler yapılacağını, bu yılki toplantıların seçimden önceki son genel kurul olacağını söyledi.

Davutoğlu, Suriye konusundaki bir soru üzerinde kaygılı olduklarını ifade ettikten sonra, şöyle devam etti:

"Durum gerçekten trajik. Dolayısıyla bu konjonktürde ümitli olmak için maalesef elimizde çok veri yok. Çok büyük çaba sarf ediyoruz. Fakat katliamlar, kimyasal saldırı konusunda bile şu ana kadar Suriye rejimi bir müeyyide ödemiş değil. Müeyyideye tabi tutulmuş değil. Bunların getirdiği, uluslararası toplumun kayıtsızlığının getirdiği bir başka risk alanı var. Buradan hareketle kimyasal silah dışında kalan saldırıların sanki meşru görülebileceği gibi kanaate yönelebilir. Dolayısıyla çok ciddi kaygılarımız var. İyimser olmak için maalesef çok veri yok. Şu ana kadar uluslararası toplumun Suriye konusunda verdiği sınav da iyi bir sınav değil.''

Davutoğlu, Suriye'nin komşu ülkelerinin karşı karşıya kaldığı sorunlar konusunda ciddi adımlar atılmadığını kaydederek, ''BM Güvenlik Konseyi'nin karar tasarısı 7. fasla dayanırsa ve ona atıfta bulunursa, ciddi bazı zamana bağlanmış bir yol haritası içinde siyasi süreç işlemesi konusunda mutabakat sağlanırsa ve Suriye yönetimine çok açık ve net mesajlarla bu katliamları devam etmesi durumunda karşı karşıya kalacağı müeyyideler ortaya konursa daha iyimser olabileceğimiz bir tablo ortaya çıkabilir. Ancak bu konuda da daha elimizde somut veriler yok'' diye konuştu.

Suriye'de yaranın kapanması vakit alır

Suriye konusunda diplomasinin çok yoğun şekilde yürütüldüğünü dile getiren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ''Suriye'deki insanların kaderi bu büyük ülkelerin iç kamuoylarının kararına mı kurban oldu'' sorusuna şöyle, cevap verdi:

''Maalesef bu çok acı. Türkiye'de bile dikkat ederseniz son dönemde kimyasal silah saldırısından sonra bile çok kısır ve sığ bir gündemle bakan muhalefet partileri ve diğer bazı çevreler sırf hükümet, iç kamuoyu kaygısıyla tüm yaşanan acıları unutup, hükümeti mahküm edebilmek, eleştiri getirebilmek için insanlık vicdanını yaralayan bu katliam karşısında bile göstermesi gereken tepkiyi göstermediler. Demokrasi çok erdemli sistemdir. Ancak demokrasilerde eğer konular böyle iç kamuoyunun tereddütlerine bırakılırsa, kısır siyasi hesaplara bırakıldığında maalesef istenilmeyen sonuçlar çıkabilir. Her şeyden önce insanlık vicdanına sahip çıkılması lazım. Her şey geçer, her kriz aşılır ancak insanlık vicdanınızda bırakılan izler ve yaralar kapanmaz. Bugün maalesef böyle büyük bir yara açıldı Suriye bağlamında insanlık vicdanında. Bu yaranın kapanması çok vakit alır."

"(El Kaide) Gelecek sene çok daha büyük bir grup olma riski var"

Davutoğlu, vaktinde alınmayan tedbirlerin bugün bir boşluk alanı yarattığını belirterek, Esed iki sene önce çekilmiş olsaydı Suriye'de El Kaide diye bir yapının olmayacağını söyledi. Davutoğlu, "Geçen sene çekilseydi çok küçük bir grup olacaktı. Bu sene daha büyük bir grup. Gelecek sene çok daha büyük bir grup olma riski var. Ne kadar gecikirse o kadar risk artıyor. Esed'in orada kalması Suriye'nin istikrarı için ön şart değil, aksine en büyük handikap haline dönüştü" ifadesini kullandı.

"Kılıçdaroğlu'nun aslında dediği: Dokunmayın Esed'e, öldüreceği kadar öldürsün"

Suriye krizine çözüm bulunmasındaki gecikmenin sonuçlarına dikkati çektiğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Şimdi öyle bir hava estiriliyor ki, bu krize 'çözüm bulalım' dediğimizde, yani 'şu zalimin elini tutun' dediğimizde, savaş istiyormuşuz gibi bir şey çıkartılıyor. Halbuki 'var olan bir savaşı durdurun' diyoruz. Sanki savaş yokmuş da Türkiye veya 'bu rejime müeyyide uygulansın' diyen ülkeler savaş istiyormuş gibi düşünmek büyük haksızlık. O zaman onu söyleyenler aslında 'o zalimin elini tutmayın, bırakın Esed öldürdüğü kadar daha öldürsün. Niye tutuyorsunuz' diyor. Yani bu anlamda uluslararası toplumun net tavır almasının önüne geçenlerin maskelerini indirmeleri lazım. Sayın Kılıçdaroğlu 'savaş istemiyoruz' diye meydanlarda dolaşıyor. Savaş istemiyoruz diye bir görüntü içinde aslında dediği şey şu: 'Dokunmayın Esed'e. Öldüreceği kadar öldürsün. Niye müdahale ediyorsunuz ki? Niye dur diyorsunuz. Öldürüyor, bırakın öldürsün'. Bunu da barış kisvesi altında yapmak tam bir ikiyüzlülük. Bizim çığlığımız bir barış çığlığıdır."

"Toplumsal olaylar kaos yaratmak için kullanabilir"

Davutoğlu, Türkiye'de son 10 yılda yaşanan büyük bir gelişme olduğunu vurgulayarak, "Buna kastetmek isteyen çevreler, içeriden ve dışarıdan örgütler çıkar. Taşeron örgütler çıkar DHKP-C gibi. DHKP-C gibi örgütlerin dış bağlantıları malum" dedi. Bu gibi örgütlerin toplumsal olayları kaos yaratmak için kullanabileceğini dile getiren Davutoğlu, bunun için toplumun çok duyarlı olması gerektiği uyarısını yaptı.

Futbolun centilmenlik içinde oynanması gerektiğini anlatan Davutoğlu, "Futbol maçındaki bir kararı bahane ederek alana indiğinizde, burada futbolla, maçla alakası olmayan sloganlar atıldığında artık bu iyi niyetli bir tepkinin ötesinde veya fevri ortaya çıkan bir tepkinin ötesine taşan bir durum şeklinde tezahür eder ki, bizim en çok hassas olmamız gereken konu bu" diye konuştu.

Davutoğlu, "Nitekim, Gezi olaylarının ilk samimi niyetlerle harekete geçen grupların ötesinde terör örgütlerinin onu yönlendirme çabası karşısında toplumsal duyarlılık o derece yüksek bir şekilde gösterildi ki, istenilen noktaya olaylar gelmedi. Demokratik hakları kullanmak modern toplumun ve Türkiye'nin vatandaşlarına tanıdığı bir imkandır. Herkes gösteri yapabilir, eleştiri hakkını kullanabilir. İstediği zaman kanaatlerini özgürce beyan edebilir. Ancak bunların yapılması da hukuk devleti kuralları içinde yürür" değerlendirmesinde bulundu.

Haber Ara