Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Esed'in kimyasalları teslim atağı aldatmaca mı?

Beşşar Esed rejiminin kimyasal silahlarını, baba Hafız Esed’in Nusayri askerlerden kurduğu gizli ‘Birim 450’ birliği yönetiyor. Mevcut kimyasallar BM’ye teslim edilse bile Birim 450, saatler içinde yenilerini üretme kapasitesine sahip!

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-09-24 02:38:13

Esed'in kimyasalları teslim atağı aldatmaca mı?

Aksiyon Dergisi'nde yer alan habere göre; Rusya, müttefiki Esed rejimini bir kez daha ipten aldı. 21 Ağustos’ta 400’ü çocuk yaklaşık 1400 sivili kimyasal saldırıyla katletmesinin ardından gündeme taşınan haricî müdahale girişimi Moskova’nın diplomatik manevrasıyla ‘kimyasal silahını ver, rejimini koru’ denklemine evirildi. Kimyasal silahlarını uluslararası denetime vermeyi kabul eden Suriye lideri Beşşar Esed, eli kanlı rejimine en az bir yıl kazandırdı. Yeni süreç, Suriye’ye askerî müdahale zeminini ortadan kaldırmanın yanında, BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan BM Silah Denetçileri’nin raporunu da akim bıraktı. Rapor, saldırıdan direkt Şam yönetimini sorumlu tutmasa da verdiği somut detaylarla (kimyasal füzelerin ateşlendiği 3 ayrı nokta, füzelerin fırlatma sistemleri ve Rus menşeli kovanlar) Esed rejimine işaret ediyor. Raporu değerlendiren BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun da Guta’da kimyasal silah kullandığı ispatlanan rejime gerekli cezanın verilmesi gerektiği fikrini savundu. Ancak Genel Sekreter’in bu hamlesi havada kaldı. Zira müdahale kartı masadan kalkmıştı!

Rusya’nın girişimi üzerine Suriye krizini bir kez daha ‘diplomasi masasına’ taşıma kararı alan ABD Başkanı Obama, hâliyle sahadaki dengeleri de değiştirdi. En başta ‘Kimyasal silah kullanan rejimin devrilmesini’ isteyen dostları Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Fransa’yı hayal kırıklığına uğrattı. Dahası Amerikan-NATO operasyonunu sabırsızlıkla bekleyen Suriyeli muhalifleri kızdırdı. En önemlisi de oyununu Haziran 2014 seçimleri üzerine kuran Beşşar Esed’e zaman kazandırdı. Çünkü Suriye’nin kabul ettiği ve BM’nin yürüteceği ‘kimyasal silahları temizleme’ girişiminin iyi şartlarda en az bir yıl süreceği öngörülüyor. En iyi şartlarla diyoruz çünkü rejimin denetim için ülkeye gelecek olan BM silah uzmanlarına zorluk çıkarması, yardımcı olmaması, yanlış yönlendirmesi, kimyasallarını onlardan saklaması işten bile değil. Esed’in, 2003’te BM kitle imha silahları denetçilerinin Irak’a girmesine izin veren ancak onlara her türlü zorluğu çıkaran Saddam gibi davranması kuvvetle muhtemel. Kimyasal Silah Konvansiyonu’nu imzalamadan Şam yönetiminden kimyasal silah bildiriminde bulunmasını beklemek de saflık olur. Ayrıca Esed’in kimyasal silahlardan vazgeçmesi için Rusya, İran ve Çin’in de Şam’a yeşil ışık yakması gerekiyor. Aksi hâlde Esed sahada top çevirmeye çalışacak çünkü masadaki anlaşmanın herhangi bir yaptırımı bulunmuyor!



İkinci raunt da Esed’in!

Paris’te toplanan ‘Esed karşıtı’ ülkelerin dışişleri bakanları (Türkiye, Fransa, İngiltere, Katar, Suudi Arabistan), kimyasalların imha edilmesini öngören anlaşmanın yaptırım müeyyidelerine bağlanması gerektiğini tartıştı. Esed’in kimyasallarını vermemesi, saklaması ve süreci yavaşlatması durumunda konunun direkt BM Güvenlik Konseyi’ne taşınması, akim bırakılan askerî müdahalenin yeniden, hızla gündeme alınması gerektiğini savunuyor. Müttefiklerinden gelen uyarıyı haklı bulan Washington yönetimi, yaptırıma şiddetle karşı duran Rusya’yı ikna etmeye çalışıyor. Ancak gelinen noktada, Esed-Putin ittifakının Batı koalisyonu karşısında ikinci raundu da kazandığı görülüyor. Suriyeli Bakan Ali Haydar’ın kimyasal anlaşmaya dair yorumu bunun somut kanıtıydı: “Bu Rus dostlarımızın Suriye’ye sağladığı bir zaferdir.”

Bir de madalyonun diğer yüzü var. Rejim mevcut kimyasal silahları verse bile yenilerini üretmeyeceğini kim garanti edebilir! Mevcutlardan bir bölümünü saklamayacağı ne malum? Bir kısmını müttefiki Lübnan veya Irak’a göndermesine kim engel olabilir? Kimyasal Silahları İmha Sözleşmesi’ni imzalamayan Şam ne kadar köşeye sıkıştırılabilir? Bu noktada BM Silah Denetçileri’nin bir güçlüğü daha ortaya çıkıyor. O da şu: Esed’in elinde ne kadar kimyasal silah olduğu, bunların nerede tutulduğu tam bilinmiyor. Rejim 30 yıldır üzerinde çalışıp ürettiği bu silahların varlığını hep inkâr etti. Batılı istihbarat raporlarına göre, üretim merkezleri ve depoların yerlerini değiştirdi.

Bir diplomatik kaynak, özellikle son 6 ayda yaşanan trafiğin uydu görüntülerine yansıdığını ifade ediyor. Ülkedeki iç savaş ortamının BM denetçilerinin çalışmalarını doğrudan etkileyeceğini, bunu iyi bilen rejimin kimyasalları denetçilerin ulaşmakta zorluk çekeceği noktalara taşıyacağını vurguluyor. Bu iş için Esed’in özel bir birlik görevlendirdiğini aktarıyor: “Esed rejimi bir yıl kadar önce kimyasal silahlarını depolardan çıkarıp başka bölgelere taşımaya başladı. Ülkenin batısında, birkaç büyük depoda saklanan kimyasallar ülkenin dört bir köşesinde, 50’den fazla noktaya taşındı. Hatta bir kısmının Irak ve Lübnan’a gönderildiğine dair bilgiler de var. Her iki ülkede de bunu yapabilecek unsurları mevcut.”

İlk Fransa İstihbaratı’nın (DGSE) deşifre ettiği bu birliğin adı Birim 450 (Unit 450). Temeli Hafız Esed dönemine uzanan seçkin askerî birliğin mevcudu, karargâhı, emir komuta zinciri bilinmiyor. Ancak emirlerini direkt Esed’den aldığı, özellikle Nusayri askerlerden müteşekkil olduğu ifade ediliyor. Birim, rejimin kimyasal beyni durumunda.Kimyasal-biyolojik silah programını yürüten Suriye Bilimsel Çalışmalar ve Araştırma Merkezi de bu birliğin kontrolünde. Esed’den gelen direktiflerle, kimyasal zehirlerin üretilmesini, silaha dönüştürülmesini (füzelere eklenmesini), taşınmasını, gizlenmesini ve kullanımını bu birim yürütüyor.

Hâlihazırda rejim, VX, Sarin, Hardal gibi öldürücü gazları (1 tondan fazla olduğu iddia ediliyor) SS21, Scud-B ve Scud-C füzelerine kimyasal başlık olarak ekleyebiliyor. Karadan karaya fırlatılan bu füzeler 100-300 litre kimyasalı 300-700 km ötedeki hedefe taşıyabiliyor. Aynı kimyasal başlıklar gelişmiş topçu roketleriyle de fırlatılabiliyor. ‘21 Ağustos’ katliamını da Birim 450’nin düzenlediği belirtiliyor. Söz konusu saldırıdan sonra Batılı istihbarat örgütlerinin uzun zamandır peşinde oldukları SSRC ve Birim 450’ye dair yeni ipuçları elde ettikleri, ancak yine de yapıyı çökertecek seviyede malumata ulaşamadıkları vurgulanıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, bir yıl önce bir Suriyeli yetkiliyi SSRC direktörü olduğu gerekçesiyle izlemeye alsa da rejimin kimyasal silah üretim sistemini ele geçirememişti.

Aynı diplomatik kaynağa Birim 450’nin mahiyetini soruyoruz. Esed rejimini ‘gizli örgütler yumağı’ şeklinde tanımlayan yetkili, söz konusu gizli birliğin varlığını kabul edip kimyasal silahların bu yapının kontrolünde olduğunu doğruluyor. Babası Hafız Esed gibi oğlu Beşşar’ın da ağırlıkla Nusayrilerden oluşan gizli birimleri birbirine takip ettirerek çalıştırdığını anlatıyor: “Dünya kamuoyu ‘Birim 450’yi istihbarat raporlarına, medyaya yansıdığı için öğrendi. Rejimin elinde bunun gibi bir düzine örgüt var. Sadece Muhaberat benzeri 8 istihbarat örgütü var. Esed, bu örgütleri, kilit noktalara akrabalarını ve Nusayrileri yerleştirerek yönetiyor. Birbirleri aleyhine çalıştırarak da kendini, rejimini güvence altına alıyor. Rejimi için hayati önemdeki kimyasal-biyolojik silahların kontrolünü Suriye ordusuna bırakmasını beklemek onu tanımamak olur. Rasyonellikten uzak bu insanlar sadece aralarında kan bağı olanlarla çalışır.”

Kolonya atölyesinde bile üretilir

Esed rejiminin mevcut kimyasal silahlarını denetçilere teslim ettiğini varsayalım… Yerlerini yenileriyle doldurmayacağının garantisi var mı? Askerî literatüre ‘fakirlerin atom bombası’ nitelendirmesiyle geçen kimyasal silahları tedarik etmek, üretmek çok kolay. Gübre fabrikasına, kolonya atölyesine sahip her devletin küçük bir çabayla kimyasal silah üretebileceği ifade ediliyor. Dahası gerekli kimyasalları yurtdışından temin etmenin önünde de hiçbir engel yok. Zira bu tür kimyasallar direkt silah kategorisine girmiyor. Endüstriyel alanda, ilaç sektöründe kullandıkları için isteyen her ülke üretici devletlerden alabiliyor. Suriye söz konusu kimyasalları yıllarca ilaç sektöründe kullanmak üzere aldığını deklare etti. Gerçekten de Şam yakın zamana kadar Ortadoğu’nun ecza deposu konumundaydı. Ancak bu alandaki ilerlemesi yeraltında, gizli çalışan kimyasal araştırma merkezlerinden kaynaklanıyordu. Temelini Hafız Esed’in attığı kimyasal-biyolojik araştırmalar son 30 yılda aralıksız sürdü. Kuzey Kore ve Çinli bilim adamlarının dışarıdan desteklediği programlarla kimyasallar önce silaha, ardından füze başlıklarına dönüştürüldü.

Doktorasını ‘kitle imha silahları’ üzerine yapan emekli kurmay albay Dr. Serdar Erdurmaz, Esed rejiminin kimyasal silah yapımında kullandığı bileşenleri Batılı ülkelerden tedarik ettiğini vurguluyor. Haşerata karşı kullanılan zehirlerin hammaddelerine dönük de bir yasak bulunmadığını hatırlatıyor. Söz konusu çift yönlü zehirlerin (tarımda kullanılanlar ve haşerata karşı olanlar) basit laboratuvarlarda bile, küçük maliyetlerle silaha dönüştürülebileceğini söylüyor: “İran’ın 4. Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani, parlamentoda ‘Kimyasal silahlar fakir ülkelerin atom bombasıdır.’ demişti. Esad rejimi mevcutları teslim etse de yenilerini yapabilecek birikim ve altyapıya sahip. Elinde gerekli hammadde olması hâlinde yeni kimyasal silahları saatler içinde yapabilir.”

Aynı zamanda Hasan Kalyoncu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ders veren Erdurmaz, kimyasal silah yapımı için kapsamlı laboratuvarların gerekmediğini aktarıyor: “Rejimin gizli üretim tesisleri imha edilse bile kimyasal silah üretme kapasitesi ortadan kalkmaz. Alelade bir eczanede dahi belli miktar kimyasal zehir üretilir. Ayrıca kimyasal ajanların nükleer malzemelerde olduğu gibi ‘parmak izleri’ de yoktur. Yani uydudan yayılımını görmek mümkün değil. Esed birkaç yüz litre kimyasal ajanla geniş kitleleri katledebilir. Dolayısıyla Suriye’nin bu ajanları üretme iradesinin ortadan kaldırılması gerekiyor.”

Kimyasal kullanan rejim imha edilmeli!

Suriye Türkmenleri Birliği Başkanı Bekir Atacan da Esed’in kimyasal silahlarını tümden teslim edeceğine ihtimal vermiyor. Bunun yanında kimyasal silahların imhasının ‘palyatif’ çözüm olduğunu, asıl, Esed rejiminin imha edilmesi gerektiğini düşünüyor: “Kimyasal silah anlaşması, bir yönüyle Esed rejiminin 30 yıldır dünya kamuoyuna yalan söylediğini ortaya koydu. Zira Beşşar daha önce defalarca inkâr ettiği kimyasal silahlarını uluslararası denetime vereceğini beyan etti. Demek ki elinde var! Yine de son ana kadar bu silahları gizleme, saklama yoluna gidecek. Zira iktidarı devrilme yoluna girerse muhalif bölgelere havadan bu silahlarla saldırmayı planlıyor. Guta saldırısı dünyaya yansısa da öncesinde muhalifler sahada küçük çaplı onlarca saldırı tespit etti…”

Atacan’a muhaliflerin Obama’nın askerî müdahaleyi rafa kaldırmasını nasıl değerlendirdiklerini soruyoruz. Hayal kırıklığı ve ciddi bir direnç kaybı yaşandığını dile getiriyor: “ABD’nin göstere göstere askerî müdahaleye hazırlanıp son anda vazgeçmesi muhalif cephede Washington’a duyulan güveni sarstı. Muhalifler ABD’nin rejimin varlığını koruması noktasında Rusya ile anlaşma yoluna gittiğini konuşuyor. Asıl tehdit olan rejimin peşini bırakıp İsrail’i korumak amacıyla kimyasal silahların imhasına odaklandığını düşünüyor. Ancak bu onları Esed’i devirme gayelerinden geri döndürmeyecek.”

Haber Ara