Cumhurbaşkanı Gül: Mezhepçilik hem bir tuzak hem de ilkellik göstergesi
Avrupa'nın Ortaçağda yaşadığı mezhepçilik sıkıntısı ile İslam dünyasının şimdi karşı karşıya olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bunun Müslümanlar için hem bir tuzak hem de ilkellik göstergesi olduğunu vurguladı.
BM Genel Kurulu to
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-09-22 07:20:07
BM Genel Kurulu toplantısı için ABD'ye gelen Cumhurbaşkanı Gül, kendisine eşlik eden gazetecilerin sorularını New York'taki Türk Evi'nde cevapladı. İslam İşbirliği Örgütü ve Arap Ligi gibi yapıların çıkan krizler karşısında etkisiz kalmasının nedeniyle ilgili bir soru üzerine Gül, "Liderlerin öngörüsüzlüğü ve olgunluk eksikliği." dedi.
Cumhurbaşkanı Gül'ün açıklamalarından önemli satırbaşları şöyle:
TÜRKİYE'NİN BM'DEKİ GÖRÜNÜRLÜĞÜ ARTTI
"Türkiye'nin BM'deki görünülürlüğü ve oynadığı rol açısından büyük değişim yaşandı. 2002'de dışişleri bakanı ve ondan önce de milletvekili olarak geldiğim dönemler vardı. Uluslararası kuruluşlarda Türkler sadece kendilerini ilgilendiren konulara bakarlardı. Onun dışında fakirlik su sorunu, kalkınma, terör gibi insanlığın meseleleriyle ilgilenmezlerdi. Konuşmalarda sadece bizimle ilgili konulara bakardık. Bizim de sadece Kıbrıs meselemiz vardı. Şimdi Türkiye çok farklı alanlarda konuşan bir ülke konumunda. Kendiyle doğrudan ilgili olmayan faaliyetlerde bile en önde giden ülke. Bununla gurur duymak gerekir. Bunu sadece bölgesel aktörlük ve güçle açıklamak istemem. İyi bir güç müsün, kötü güç müsün bunlar tartışmalı konular. Ama şöyle baktığımızda, bizim katılacağımız toplantılar ve ana sözcü olarak yapacağımız konuşmalar, hep insanlığın iyiliğiyle ilgili konular. Türkiye'nin devlet ve sivil toplum olarak insanlık adına karşılık beklemeden yaptığımız harcama, 2 milyar doları bulmaktadır. BM'de 4. büyük donor ülkesiyiz. Afrika'daki bütün bu faaliyetlerimiz ve siyasi konularla ilgili çözüm adına yapılan işler açısından bakınca BM bizim için de önemli bir platform haline gelmiş vaziyette. Beraber olalım bazı şeyleri birlikte yapalım diyen birçok ülke var."
SURİYE KRİZİ UZADIKÇA RADİKAL UNSURLAR ARTAR
"Suriye'de El Kaide gelip bir ofis açmış da her taraftan oraya adam getiriyor değil. İç savaş öyle acımızdır ki karıncayı ezmeyen insan her şeyi yapmaya başlar. Burada böyle bir ortam yaratılınca, kriz uzun sürerse üzerinden kalkılamayacak işler çıkacak. Önce Suriye'ye sonra tüm bölgeye faturası olacak. Biz bunu müttefiklerle, ilgililerle çok konuştuk. Suriyelilerle de en başta konuştuk. Bugün yaşananlar, bu öngörüyü doğruluyor. Şam yönetimi de bunu görüyordur. İnsanlar iyi niyetli gider. Önce buradaki zulmü durdurmak için gider. Ama o ortam onu önce radikal, sonra terörist yapar. Bu böyle bir süreç, böyle bir olgudur. Başında bir kaç yüz kişiyken, bir kaç bin olur. Sonra 10 binler olur. Arkadaşlar teknik seviyede muhataplarıyla bunları uzun uzun konuşuyor. Bizim için hayati bir iş bu. Türkiye'den de gidenler olabilir. Devletin bilgisi içinde gidemez. Ama tankla topla sınırı beklediğimiz halde teröristin girmesine mani olamıyoruz. Gidenleri de sıfıra indiremezsiniz. Bu konuda ben herkesi ikaz ettim aman dikkatli olalım diye. Zor bir dönem, zor işler."
SURİYELİ KÜRTLERE ALERJİMİZ YOK
"Yakınınızda bir oluşum varsa ister istemez göreceksiniz. Ama o oluşumun başkanının yurt dışı konuşmaları ve Sayın Başbakan için ettiği lafları gördüm. Her zaman dikkatli olmak lazım. Görüşmeler elzem şeylerdir. Doğru yönlendirmek ve 'contain' etmek için. Bundan daha tabii bir şey olamaz. Aklı selimi göstermek için önemli. Bizim hiçbir zaman başka Kürtlere alerjimiz yok. Biz onları Türkiye'nin akrabaları olarak görürüz. Ama bu ayrı bir şey, terör bağlantısı içinde olanlar ayrı bir şey. Orada da Suriye Kürtleri de hepsi bir çatı altında değil. Herkesle ilgilenmek, herkesin doğru iş yapmasını sağlamak için görüşülmesi gerekir."
PKK AÇIKLAMALARININ BİR PR YANI BİR DE GERÇEĞİ VAR
Cumhurbaşkanı Gül, çözüm sürecinde çekilmenin durduğu yolundaki olumsuz açıklamalara bakışının sorulması üzerine, "İlgili birimler, PKK'nın çekilmeyle ilgili açıklamalarından önce bize bilgi veriyorlardı. İşin bir PR (halkla ilişkiler/pazarlama) yanı var bir de gerçek yanı. Açıklamaların bir kısmını politik planlama çerçevesinde yapıyorlar." şeklinde cevap verdi. Süreçle ilgili hangi noktadayız sorusu üzerine Abdullah Gül, "Gelişmelere bakıp göreceğiz." dedi.
BM REFORMU HEP GÜNDEMDE
BM reformu hakkında da konuşan Gül, "BM'nin reform edilmesi çok konuşulan meselelerden biri. Yapısı bugünkü dünyaya göre değil, 2. Dünya Savaşı sonrası durumu yansıtıyor. Bugün BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinden daha güçlü ülkeler var. Ayrıca coğrafi, kültürel, dini açıdan dünyayı temsil etmiyor. Reformu için çalışan birçok grup var. Biz de bunların içindeyiz. Ama bir kilitlenme var. Ancak yapısı sorunlu da olsa, beğenilmeyen kanunların son tahlilde geçerli olması gibi bu yapının şartlarına uygun hareket etmek gerek." dedi ve ekledi:
"BM'nin dünya vicdanında çok itibar kaybı oldu. Güvenlik Konseyi'nden bazı konularda oy birliğiyle karar çıkması imkansız hale geldiği için uluslararası hukuk atlanıyor ve meşruiyet ilkesi öne çıkıyor. Balkanlarda olan buydu. Evet uluslararası hukuka uygun değil ama bu katliamlar devam mı etsin? Dünyada oluşan vicdani kanaatlere göre belli ülkelerin koalisyonu harekete geçiyor. Bazı ülkeler, birgün bana da uygulanır diye buna karşı çıkıyor. Bugün askeri müdahaleye karşı çıkan bazı ülkeler de bir bakıyorsun dün askeri müdahalenin en sertini kendisi yapmış."
İSLAM DÜNYASI SORUNLARINI ÇÖZECEK OLGUNLUKTA DEĞİL
Suriye, Mısır gibi krizlerde BM gibi İslam dünyasının örgütleri de çaresiz değil mi sorusuna da değinen Cumhurbaşkanı Gül, "İslam dünyasındaki kuruluşlar hem etkisiz hem de içlerinde bölünmeler var. En son Suriye ve Mısır krizlerinde bölünme içinde bölünmeler oldu. Halbuki önemli olan, problemin ortaya çıkmasını engellemek. Önleyici tedbirler almak. Batı çok acılar çekti, çok kan döktü ama sonunda problemleri önleyici bir diplomasi geliştirdiler. Helsinki'de oturup belli değerler, mekanizmalar geliştirdiler. Tabiiki bu, bir olgunluk gerektiriyor ve İslam dünyasında henüz yok. Böyle olunca problem ölümcül noktaya geliyor. Türkiye'nin arabuluculuk, kolaylaştrıcılık faaliyetlerimiz bu yüzden son 10 yılda çok yoğunlaşmıştır. İslam dünyasındaki sorun, nihayetinde liderlerle ilgili. Kendi ülkesindeki transformasyona öncülük etmek, dünyayı ve geleceği iyi okumak yerine önce halkı kandırmaya, olmazsa ezmeye çalışınca olmuyor. Çamura saplanmamak önemli, girdikten sonra her tarafına bulaşıyor. Kan dökülüyor. Olan, halklara oluyor. Ancak İslam dünyası korku duvarlarını aştı. Onun için ne olursa olsun geri dönüş olmaz. Sancılar çekildikten sonra bir yere ulaşılacak önemli olan öngörüp az maliyetle oraya ulaşmak. Yoksa bedeli ağır olur." ifadelerini kullandı.
MEZHEPÇİLİK HEM TUZAK HEM İLKELLİK
"Avrupa'nın orta çağda yaşadığını İslam dünyası şimdi yaşıyor. Sünni bir lider, diktatör olacak ses çıkarmayacaksın. Hak hukuk bilen Şii ile mezhebi yüzünden savaşacaksın. Ya da bir Şii her türlü gaddarlığı yapacak, sadece Şiilik adına onu tutacaksın. Bunlar ilkelliğin göstergesi." şeklinde konuşan Cumhurbaşkanı, "Bu büyük bir tuzak. Bütün Orta Doğu için. Ayrıca bu grupların kendi içinde de bölünmeler var. Sünnilik içinde 3-4 parça çıktı. Ama bu bir iklim meselesi. Öncelikle o iklimi oluşturmamak gerekir. Onun için liderliklerin rolü çok büyük. O iklim oluşunca kutuplaşma ve cepheleşme hemen ortaya çıkıyor. Cepheler içinde cepheler doğuyor. Onun için bu tip şeylere girmeden önce çok düşünmek, her türlü çareyi denemek gerekiyor. Böyle bir ortama sürüklenmemek gerek." sözleriyle mezhepçilik sorununa dikkat çekti.
SON VİDEO HABER
Haber Ara