Dolar

34,8744

Euro

36,7325

Altın

3.040,44

Bist

10.122,52

'Halepçe ve Şam' 25 yıl sonra aynı dram

Halepçe katliamının birinci derece tanığı olan ve fotoğraflarıyla oradaki dramı dünyaya aktaran belgesel yapımcısı ve gazeteci Ramazan Öztürk, 'çıldırmış' diyerek nitelediği Esed rejiminin Irak'tan temin edilen kimyasal silahları kullanmış olabileceğini savundu.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-08-22 12:16:27

'Halepçe ve Şam' 25 yıl sonra aynı dram


Halepçe katliamının birinci derece tanığı olan ve fotoğraflarıyla oradaki dramı dünyaya aktaran belgesel yapımcısı ve gazeteci Ramazan Öztürk, "Irak'ın elindeki kimyasal silahların Suriye'ye gitmiş olması muhtemel. Şimdi Suriye o kimyasal silahları kullanıyor. Daha da kullanır, çıldırmış bir rejim ve zihniyet var orada" dedi.

Öztürk, Şam'da kimyasal silah kullanılarak yapılan saldırıyı ve geçmişte tanık olduğu Halepçe katliamını değerlendirdi.
Savaş ve insan kavramlarının her zaman ortasında olduğunu belirten Öztürk, bu iki kavramın birbirleriyle çeliştiğini söyledi. Öztürk, insanlık tarihinin savaşlarla dolu olduğunu anımsatarak, savaşların "kirli" olduğunu aktardı. Savaşların her geçen gün daha da kirlendiğini ifade eden Öztürk, "Aslında savaşlarda insanlık ölüyor. Sadece bir tarafın üstün gelmesi olarak anlamak doğru değil. Savaşta iki taraf da kaybediyor, en değerlilerini kaybediyor" diye konuştu.

Savaşın etkilerinin yıllar sonra da gözlemlenebildiğini anlatan Öztürk, savaşan halkların uzun yıllar sonra neden savaştıkları konusuna bir açıklama yapamadıklarını söyledi. Öztürk, İran-Irak Savaşı'nın bu tür savaşlardan olduğunu belirterek, İranlı gazilerin savaştan sonra "Kimin kazandığını bilmiyorum ama ben kaybettim" dediklerini aktardı.

"HALEPÇE'YE GİRDİĞİMDE AĞLADIM"

Savaşı "oyun" ve "tiyatro" olarak tanımlayan Öztürk, Halepçe'de insanın insana neler yapabileceğini gördüğünü söyledi. Öztürk, 20. yüzyılın son çeyreğindeki katliamla ilgili olarak şunları söyledi:
"İnsanın bir anlık iktidarlar uğruna nasıl canavarlaştığını görüyorsunuz. Ben canavar diyorum ama canavlarlar bile bu kadar insan öldürmez. Kelime bulamadım. O zaman işte oturup düşünüyorsunuz. Ben de Halapçe'ye girdiğim zaman ilk tepkim ağlamak olmuştu.İnsan insana bunu nasıl yapabilir, bu nasıl insanlık İnsanlığımdan bir milyon kez utandım. Bakıyorsunuz yerde çocuklar, kadınlar ve yaşlı insanlar var. Bunların hiçbirini elinde silah yok ki... Bunlar başkalarını öldürmemişler ki, başka bir ülkenin toprağını işgal etmemiş ki yani bir aylık bebeğin ne tür bir zararı olabilir Onun için savaşlar çok kirlidir, çünkü çocuklar da ölüyor."

Savaşın kararlarını yönetenlerin verdiğini söyleyen Öztürk, "Ölenler, masum insanlar oluyor. Halepçe'de de 6 bine yakın insan, sokaklarda sivrisinek sürüsü zehirlenir gibi öldürüldü" dedi.

"ORTADOĞU'DA HER AİLENİN BİR KAYBI VAR"

Öztürk, Halepçe katliamından sonra yıllarca o bölgeye gidemediğini anımsatarak, o görüntülerin etkisinden uzun süre çıkamadığını anlattı.

Suriye Baas rejiminin çok eski olduğunu hatırlatan Öztürk, bu rejimin farklı bir Arap milleyetçiliğine dayandığını vurguladı. Öztürk, Irak Baas'ının Suriye'den devşirme olduğunu dile getirerek, Irak'ta bu rejimin etkilerinin bugün de görüldüğünü kaydetti. Söz konusu coğrafyada her ailenin kayıpları olduğunu ifade eden Öztürk, Hafız Esed'in de birçok katliama imza attığını belirtti. Öztürk, bu tür baskıcı rejimlerde ailesinden biri gözaltına alınan vatandaşın, akrabasının akıbetini soramadığını söyledi. Beşşar Esed'den yönetime geldiğinde reform beklentisi olduğunu anlatan Öztürk, rahat yaşamanın tek yolunun dayatılanı kabul etmek olduğunu ifade etti.

"ESED REJİMİ BİR DİKTA, ZALİM BİR REJİM"

Ramazan Öztürk, Suriye'deki iç çatışmanın giderek daha vahim bir hal aldığını belirterek, "Olaylar tozu dumana katıldığı, gözün gözü görmediği bir hal alıyor. Benim aklıma Lübnan geliyor. Hatta 70, 80 ve 90'lı yılların Beyrut'u geliyor. Beyrut'ta da böyleydi, herkes savaşıyordu. Avrupa ülkeleri kendi aralarındaki sorunları doğrudan birbirlerinin topraklarına şiddet uygulayarak yapamıyorlar. Savaş alanı Beyrut'tu, herkes hesabını orada görüyordu. Onun için başkaları savaştı. Bu yıllarca sürdü ama bir anda bitti. Bu nasıl bitti " ifadelerini kullandı.

Suriye'de Suriyeliler'den çok başkalarının savaştığını söyleyen Öztürk, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Esed rejimi bir dikta, zalim bir rejim. Artık o tür rejimlerin dünya yüzünde olmaması gerekiyor. Eğer o rejim demokratik bir rejim olsaydı, başkaları da orada kendilerine savaşacak bir alan bulamazdı. Bataklık sivrisinekleri çekiyor. Irak'ta da Saddam görevini bırakmış olsaydı, Körfez Savaşları olmazdı. Şimdi Suriye'de de ne yazık ki öyle, Suriye'de herkes var. Başkaları savaşıyor, Suriyeliler ölüyor. Bu manzaralar bir 25 yıl sonra yine tekrarlanabilir. Bu Orta Doğu coğrafyasından korkuyorum. Türkiye buna dahil."

"ESED'İN KİMYASAL SİLAH KULLANMASI ÇOK NORMAL"

Suriye'de kimyasal silah kullanılmasına hiç şaşırmadığını belirten Öztürk, Baas rejiminin kırmızı çizgisi olmadığına vurgu yaptı. Öztürk, iktidarı kurtarma adına 600-700 bin kişinin de öldürülebileceği tespitinde bulunarak, Irak'ta Saddam döneminde tonlarca kimyasal madde üretildiğini söyledi.

Irak'ta üretilen kimyasal maddelerin Saddam'ın devrilmesinin ardından Suriye'ye nakledilmiş olabileceğinin kuvvetle muhtemel olduğunu ifade eden Öztürk, "Irak'ın elindeki o kimyasal silahların Suriye'ye gitmiş olması muhtemel. Şimdi Suriye o kimyasal silahları kullanıyor. Daha da kullanır, çıldırmış bir rejim ve zihniyet var orada. Çıldırmasını tetikleyen birçok neden var orada" diye konuştu.

Öztürk, Türkiye sınırına atılan bombaların önümüzdeki dönemde kimyasal içerikli olabileceği savunarak, "Türkiye'yi oraya çekmek adına bunu yaparlar. Bu benim kehanetim ama Allah göstermesin. Ama böyle bir şey olsa çok şaşırmam" dedi.

"İNSANLARIN ÖLMESİ KİMSENİN UMURUNDA OLMUYOR"

Öztürk, "Önceki konuşmalarınızda 'BM yetkililerinin Irak'taki kimyasal silahlardan haberi vardı' dediniz, Suriye'deki saldırı BM yetkililerinin orada olduğu dönemde gerçekleşti, BM gibi kurumların inandırıcılığı ve yaptırım gücü yeniden sorgulanmalı mı şeklindeki sorusunu, şöyle yanıtladı:

"O bataklığa girince bunlar kayıp vermeye başlıyor ve kendi kamuoylarında tepki meydana geliyor. Son zamanlardaki Suriye ve Arap uyanışıyla başlayan olaylarda insan kaybı yaşamak istemiyorlar. Ayaklanan tarafların birbirleriyle hesaplarını görmelerini bekliyorlar. Sadece kınıyorlar. İnsani laflar ediliyor ama bu sadece lafta kalıyor. İsteselerdi Suriye'ye müdahale edebilirlerdi. İnsanların ölmesi kimsenin umurunda olmuyor."



Haber Ara