Brezezinski, günümüzde de etkili bir isim… Adı, Türkiye’deki pek çok siyasi tartışmada geçen uluslararası yatırımcı George Soros ile birlikte eski Sovyet coğrafyasında, Ukrayna, Kırgızistan ve Gürcistan’da “renkli devrimleri” gerçekleştirmesiyle anılıyor.
Brezezinski, 1998 yılında kaleme aldığı BÜYÜK SATRANÇ kitabında, Pakistan örneğinden yola çıkarak Asya’nın (bu arada Ortadoğu’nun) yeni bir BALKANLAŞMA sürecine gireceğini öngören bir isim. “Balkanlaşma” bir siyasi coğrafyanın etnik veya dini nedenler ile karışmasını, devamında da yeni ve küçük devletlerin yeni sınırlarıyla dünya haritasındaki yerlerini almasını anlatan bir siyasi tarif.
Brezezinski’nin bu öngörüsü, günümüzde yaşanılan Irak-Suriye-Lübnan ve son olarak Mısır örnekleri ele alındığında, Pakistan-Afganistan hattında bir türlü istikrarın sağlanamadığı göz önünde bulundurulduğunda varlığını koruyan bir yaklaşım. Hatta, bu yaklaşımdan yola çıkarak Amerikan Ordusu Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nden Robert Wirsing, hazırladığı bir araştırmada aşağıdaki haritayı da yayınlamıştı.
CEMİL ERTEM’DEN ÖNEMLİ UYARI
STAR Gazetesi yazarı Cemil Ertem, 18 Ağustos 2013 tarih ve Darbe, Demokrasi ve ziyan edilen ‘liberal’ ihtiyarlar ‘sorunsalı’ yazısında bu kez, Brezezinski’nin “İkinci Şans” kitabında yer alan görüşlere dikkat çekiyor:
Bu hafta olanlar şunu gösterdi; eskiden Batı ve daha çok da Amerika kendi çıkarları gereği, ‘azgelişmiş’ ülkelerdeki darbe süreçlerini,açıktan, destekler hatta o bölge ile acil bir çıkarı varsa öne de çekerdi. 21. Yüzyılın başında şu söylenmeye başlandı; ‘artık bu yüzyılda darbeler batı tarafından desteklenmez, çıkarları bu yönde değil, dolayısıyla darbe olmaz, darbe tehlikesi kalktı.’ Oysa bu büyük bir yanılgıydı… Brezezinski, zaten G.W. Bush’un büyük yenilgisini eleştirirken, Batı’nın, içinde bulunduğu ekonomik krizden siyasi olarak nasıl çıkacağını formüle ediyor ve aynen bugün Mısır’da olanları ‘İkinci Şans’ kitabında anlatıyordu.
Darbeleri yalnız halklar önler…
Brzezinski’nin kitaptaki en önemli tespiti, içine Türkiye’yi de alan ve Çin’e kadar uzanan yeni bir “Asya-balkanlaşma” haritası çizmesidir. Bu harita, Ankara’dan başlıyor; sonra Arap yarımadasını, K. Afrika kıyılarını oradan da tüm Kafkasya’yı içine alarak, Rusya’nın sonsuz ama enerji yatağı bozkırlarından geçiyor ve Çin’in kaynayan bölgelerine uzanıyor… Bütün bu bölge, bilindiği gibi, ilk önce Baba Bush’un sonra da George W. Bush’un yeni bir Amerikan hegemonyası kurmak için “savaş bölgesi” ilan ettiği yeni balkanizasyon alanıydı. Sonuçta Batı sanıldığı gibi, 20. Yüzyılda derbeleri destekledi şimdi böyle değil tezi yanlıştı. Darbeler, ancak ve ancak halkın direnişiyle karşılaşırsa olmaz ya da geri döner. Bu Mısır’da ispatlandı. Hatta biz farkında değiliz ama bu, Türkiye’de de ispatlandı. 2002’den 2008’e, kör gözüm parmağına, olanları bir kenara koyun, yalnız 2008’de 20. Stand by olarak tarihe geçecek IMF anlaşmasının Türkiye’ye dayatılmasıyla başlayan ve AK-Parti’nin, aynı günlerde, kapatılma davası ile devam eden süreci de, Türkiye Batı’ya rağmen omuzlamış ve atlatmıştır.
AB ve ABD Türkiye’ye nasıl bakıyor?
Amerika ve AB, hiç bir zaman Türkiye’nin askeri faşizmden çıkış sürecini bir İspanya’nın Franko rejiminden çıkış süreci ya da İtalya’nın “Temiz Eller” süreci gibi görmemiştir. Ergenekon ve Balyoz Davaları’na ‘bizim tarihsel ittifaklarımız temizleniyor” arka plan düşüncesiyle bakılmış ve buna bağlı olarak, zaman zaman bu davalarla ilgili bizim içerdeki ulusalcı faşist cepheyle parelel söylemler ve asılsız iddialar Batı tarafından dillendirilmiştir.
Teknotrat Hükümet isteyenler…
O halde bugün görüyoruz ki, ‘Türkiye AB’ye tam üye olursa kemiksiz ve geri dönüşsüz bir demokrasi gelecek’ tezi de bugün olanlardan sonra yanlışlanmış oluyor. Aslında bu tez, tek başına, tarihsel ve güncel bir mantıksızlığı ve tutarsızlığı da içeriyor.
Bu krizde, gördük ki, AB ‘demokrasisi,’ Yunanistan ve İtalya’da teknotrat hükümetleri içine sindirdi. Böyle olunca, Türkiye, bu AB’ye yarın tam üye olmaya kalksa, şunun denmeyeceğini kim garanti edebilir: ‘ Bakın bu böyle olmuyor, IMF ile anlaşma yapmıyorsunuz, gereksiz büyüme, faiz düşmanlığı, ziyan edilen ‘liberal ihtiyarlar’ sorunu falan gerçekten olmuyor, en iyisi bir teknotrat geçiş hükümeti gelsin, bu süreci iyice olgunlaştırıp, tıpkı Lozan’daki gibi kılçıksız bir Türkiye’yi teslim etsin bize’… İnanın bu, AB’de Merkel gibilerin Türkiye için ‘tam üyelik’ rüyası ,yani tam üyelik olacaksa böyle olsun- olduğu gibi bizim ‘ihtiyar liberallerin’ de tam da istediği bir şey, buna kalıbımı basarım. Şu an teknotrat bir hükümet için, ilerlemiş yaşına rağmen tank operatörlüğü kursuna para verip katılacak kaç ihtiyar ‘liberal’ sayarsınız…Türkiye’nin AB hedefini bir kenara koyalım demiyorum, ama AB’yi de yeniden inşa edecek yeni bir yol haritasını önümüze koyalım. Bu AB bitti…
(ultramedya)
CEMİL ERTEM’in yazısının tamamını okumak için:
http://haber.stargazete.com/yazar/darbe-demokrasi-ve-ziyan-edilen-liberal-ihtiyarlar-sorunsali/yazi-782201