Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Mümtazer Türköne: İktidar mensubu olmak

Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne bugünkü yazısında: Bu seferki tartışmanın, çoğu kimsenin gözünden kaçan tuhaf bir tarafı var. Aslanlar gibi savunmaya geçenler, acem kılıcı gibi iki tarafı kesen sözlerle kime saldırıyorlar?

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-08-13 04:40:02

Mümtazer Türköne: İktidar mensubu olmak
Üstelik nasıl? Sadece bir parti amblemini, sorgulanamaz bir aidiyet duygusu ile takım tutar gibi en ilkel düzeyde savunmanın bir partiye faydası olur mu? Ak ve karadan müteşekkil iki renkli bir dünyada yaşamak? “Kime karşı?” sorusu, ilkelliğin sebebini de açıklıyor. Kime karşı? Bu sefer doğrudan, oyunu AK Parti’ye verenlere karşı. Bu tartışmanın, hükümetin arkasındaki % 50’nin içinde geçtiğinin, iktidarı savunanların farkında olmaması mümkün mü? Düşmanlık AK Parti’ye desteğe devam edip, bazı rezervlerini sıralayanları da karşısına alıyor. Hâlbuki karşımızda bir doktrin partisi değil, bir kitle partisi duruyor. Doktrin partileri her şeyinizi sorgusuz isterler ve bu yüzden % 1’i geçemezler. Kitle partileri ise en çok sayıda insanın sadece oyunu ister; kimsenin inancını, hayatını, dünyasını mensubiyetin gereği olarak talep etmez. Normal olanı da zaten budur. Öyleyse süregiden tartışmalarda gerçekten bir tuhaflık yok mu?

Ben oyumu, 2002’den beri AK Parti’ye veriyorum. Yerel seçimler için endişelerim var. Ama cumhurbaşkanlığı seçiminde -şayet olursa- Erdoğan’a, genel seçimlerde de istikrarın devamı adına yine AK Parti’ye oy vermeyi düşünüyorum. Son tartışmada AK Parti’nin keskin kalemleri ve fanatikleri tarafından ağır hakaretlere maruz kalanlar istisnasız bu % 50’nin içinde yer alıyorlar. Üstelik çevrelerini ve hitap ettikleri kitleleri de bu yönde etkileyen insanlar. Peki, o zaman keskin kılıçlar, kime karşı AK Parti’yi savunmuş oluyorlar? Bu sorunun cevabı şu ince farkta saklı: Aslında AK Parti’yi değil, iktidarı savunuyorlar.

İktidar olmayı, iktidarda bulunmayı, iktidara yakın olmayı, iktidarın safında yer almayı savunmuş oluyorlar. Bu fark önemli. Çünkü, AK Parti iktidarda olmazsa, hiçbiri bu savunmayı sürdürmez. Onları ilgilendiren parti değil, iktidar. AK Parti’nin kurumsal kimliği, kişiliği ve seçmen nezdindeki itibarı onların meselesi değil. Durum böyle olunca ortaya sevimsiz bir sonuç çıkıyor: İktidar kutsanıyor. Güç, merkeze alınıyor. Hükmetmenin baştan çıkartan cazibesi, iktidarı savunmanın motivasyonuna dönüşüyor. Güç ve iktidar tarafından biçimlenen kalemin ve fikrin ise pırıltısı kalmıyor. Çünkü fikir, itiraz ederken, eleştirirken, doğru yolu gösterirken lazımdır. Sonuç? Bu tartışmalar AK Parti ile iktidarı karşı karşıya getiriyor ve bu işten parti büyük zararlar görüyor.

Tuhaflığın altını çizmek için tekrarlamalıyım. İktidarı savunmaya geçenler, AK Parti’nin arkasındaki % 50’ye savaş açmış durumdalar. Her şeye rağmen bu partiye oyunu vermekte ısrarlı olan insanları bezdirmek ve vazgeçirmek gibi bir amaca hizmet ediyorlar. AK Parti’yi değil, iktidarı tavizsiz bir şekilde savundukları için, kendileri de söyledikleri de sevimsiz hale geliyor. Bir tartışma programında, sevimsiz ve mekanik bir şekilde iktidarı savunan bir gazeteci dostuma, “Seni tanımasam, AK Parti’yi küçük düşürmek için Kılıçdaroğlu’ndan rüşvet aldığını düşünecektim” diye takılmıştım. Dikkatinizi çekti mi? İktidarı her hal ve şartta tavizsiz bir şekilde savunanlar, hiçbir zaman AK Parti seçmenine hitap etmiyor, sadece “patron ne der?” sorusuna cevap arayarak tek kişiye hitap ediyorlar. Bu yüzden tatsız, tuzsuz şeyler ortaya çıkıyor. Hükümete destek veren o koskoca medya gücünden, AK Parti hanesine en küçük bir payın bile çıkmaması bu yüzden olmalı.

AK Parti kendisini yok etmeye çalışan güç ve iktidar sahiplerini alt etti. Şimdi seçmeni ile arasına yerleşmiş güç ve iktidar sahipleri var. Önümüz yerel seçim. İstikrara etkisi yok. Sizce AK Parti kendisini kuşatan bu güç ve iktidarın oluşturduğu sevimsiz engeli aşabilir mi?
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara