Dolar

34,8956

Euro

36,6577

Altın

3.010,32

Bist

10.058,63

Umran Dergisi'nin 228. sayısı çıktı!

Mısır: Devrimden darbeye! Batı Hegemonyası, Arap Uyanışı ve İslâmcı Siyaset

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-08-02 09:57:51

Umran Dergisi'nin 228. sayısı çıktı!
25 Ocak 2011 devriminin gerçekleşmesinin ardından Mısır’da yeni bir dönemin kapıları açıldı. Bu yeni dönem hem ülkenin normalleşmesi yönüyle hem de ülkenin geleceği bakımından oldukça önemli bir dönüm noktası teşkil etmekteydi. Devrim sonrasında yapılan ilk meclis seçimlerinde Müslüman Kardeşler hareketinin siyasi organı olan Hürriyet ve Adalet Partisi’nin seçimden açık bir zaferle çıkması batılı mahfilleri hayal kırıklığına uğrattı. Asıl önemlisi ise siyasi parti meselesine mesafeli duran fakat kısa sürede partileşen Selefilerin Nur Partisi’nin ikinci parti olarak seçimlerden çıkması Mısır’ın yeniden yapılanma sürecinde İslâmcıların etkin olacağını ortaya koydu.

Ortadoğu’da laiklerin, liberallerin ve sol siyasetin meşru yollardan muktedir olmaları mümkün değil. Ortadoğu’da, demokratik siyaset mecraları her halükârda İslâmi hareketleri güçlendiriyor. Mısır’da yapılan meclis seçimlerinden Hürriyet ve Adalet Partisi ile Nur Partisi’nin ilk iki sırayı paylaşarak çıkmasının en önemli nedeni, bu iki hareketin Mısır toplumunda geniş bir tabana sahip olmaları yani organizasyon kabiliyetlerinin fevkalade yüksek oluşundan kaynaklanmaktadır. Muhammed Mursi’nin cumhurbaşkanlığı makamına oturmasıyla tüm dünyanın gözü Mursi’ye dolayısıyla da Müslüman Kardeşler’e çevrilmiş oldu.

Mısır’da yaşanan bu değişim süreci Mısır’da vesayet düzeninin sona erdiği anlamına gelmiyordu. Fakat bu kadarı bile ortamın havasını değiştirmeye yetti. 3 Temmuz 2013’te gerçekleştirilen darbe aynı zamanda Ortadoğu’daki gelişmelerin uzun vadede alacağı şekli göstermesi bakımından son derece dikkatle takip edilmesi gereken bir gelişme. Anlaşılan o ki Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin ve Müslüman Kardeşler hareketinin Tahrir sonrasındaki süreçte izlediği siyaset belli mahfillerde ciddi ölçüde rahatsızlık uyandırdı. Mursi’nin, göreve gelir gelmez uluslararası alanda önemli bir çaba sarf etmesi, stratejik ülkelere düzenlediği ziyaretler, aktif, yönlendirici ve kurucu bir Mısır inşa amacının olduğunu gözler önüne sermekteydi. Gerek bölgesel gerekse küresel aktörler Mısır toplumunun genel yapısı, davranış biçimi üzerinden özellikle de devrim sonrasında devrimi gerçekleştiren muhalifler içinde yer alan liberal, sol grupların tavır ve davranışları yanında Mübarek rejiminin kalıntılarının siyasal pozisyonlarından yararlanarak Mısır’da darbe yaptılar. Mursi karşıtlarının, cumhurbaşkanlığı seçimi ve anayasa referandumu sürecinde daha örgütlü hareket etmeleri ülke içinde Müslüman Kardeşler karşıtlığını pekiştirerek sistematik bir hale getirmeye başladı.

Mısır’ı bekleyen asıl en önemli tehlike, cumhurbaşkanının bu kadar kolay devrilebilmesidir. Bir ülkede özellikle de bir devrim süreci yaşamış; kuşatma altında ağır aksak yeniden yapılanma merhalesine geçmiş bir ülkede cumhurbaşkanının asker tarafından dış dünya ile irtibat kurularak -sırf Müslüman Kardeşler mensubu olduğu için- devrilmesi ülkedeki istikrarsızlığı daha da körükleyecektir. Bu tehlike güçlü ve bağımsız bir Mısır’ın oluşmasını engelleyecektir. Mısır her ne kadar Tunus’tan sonra değişim sürecine girmiş olsa da bir anlamda Arap dünyasının kalbi konumunda. Dolayısıyla burada uygulamaya konulan yeni düzen Ortadoğu’nun tümünü domino taşlarıvari etkileyecektir. Nitekim Tunus’ta son günlerde yaşananlar, Suriye rejiminin Mısır’daki darbeyi desteklemesi ve Körfez ülkelerinin tavırları gelecek hakkında karamsar tablolar çizilmesine neden oluyor.
Bağımsız ve güçlü bir Mısır’ın, bağımsız ve güçlü bir Türkiye’nin, devrim sürecini başarıyla tamamlamış bağımsız ve güçlü bir Suriye’nin bir araya gelmesi, yani Ankara, Şam ve Kahire hattında güçlü bir ittifakın sağlanması demek küresel sistemin -hassaten Ortadoğu coğrafyasında- tamamen yeniden kurgulanması ve şekillenmesi anlamına gelecektir. Şu an itibariyle küresel güçleri korkutan şey de bu. Ve bu korkunç sonun gerçekleşmemesi için uğraşılmaktadır. Bu yüzden Arap uyanışı önce Körfez ülkeleri marifetiyle Suriye’de boğulmaya çalışıldı, Mısır’daki darbe ise bunun devamı olarak gerçekleşti.
Bununla birlikte Müslüman Kardeşler’in haftalardır sürdürdükleri protestolar Arap sokağının uyandığının ve artık kolaylıkla göz ardı edilemeyeceğinin göstergesi olarak okunabilir. Bu bakımdan Mısır’daki darbe sürecinin asker kontrolünde devam etmesi mümkün değil. Her şeye rağmen bölge artık eskisi gibi değil ve köprünün altından çok suların geçtiği değişmez bir gerçek. Darbe yönetiminin ‘baltacılar’ marifetiyle olsun, güvenlik güçleri aracılığıyla olsun katlettiği insan sayısının günden güne artması, krizi derinleştirmeye dönük planlı, hedefli operasyonlar yürütüldüğünü açıkça ortaya koyuyor. Fakat netice ne olursa olsun Mısır artık hiçbir zaman Mübarek dönemindeki gibi olmayacak. Mısır toplumu iradesine sahip çıkarak askeri rejimi devirmeyi öğrendi. Artık eskiye dönmek muhal!

www.umrandergisi.com

[email protected]


İÇİNDEKİLER

Ortadoğu’dan

Ana Kavramlar Açısından Tefessüh: Habis-Tayyib

Burhanett CAN

Sosyolojik Fragmanlar: Kılıçdaroğlu, PKK, Ulusalcılar, Aleviler ve AK Parti

Adem PALABIYIK

Mısır’ı Firavun’dan Kurtarmak

-II. Musa Vakası-

Mustafa TEKİN

Mısır’da Darbe: Bölgesel Muhaberat Düzeninin Çaresiz Hamlesi

Cevat ÖZKAYA

“Arap Baharı Esasen Kahire’de Mübarek Devrilince Başladı”

Gürkan ZENGİN

Mısır Darbesi Mısır Halkına mı Dayanıyor?

Hamza TÜRKMEN

Mısır’ın ‘Demokratik’ Darbesi!

Harun ERSOY

Seyyid Kutub’un Mücadelesini Anlamak

Şemsettin ÖZDEMİR

Çocuk Seyyid Kutub’a Uzak Akrabalığım

Metin Önal MENGÜŞOĞLU

Bir Düşünce Biçimi Olarak İslâm Düşüncesi Üzerine Notlar

Muhammed Enes TOPGÜL

İki Meydan, İki Değer, Her Meydan Bir Değer

Ramazan Tamer BÜYÜKKÜPÇÜ

Umran Yaz Toplantıları Kartepe’de Yapıldı

Kitaplık



Haber Ara