Sırrı Sakık'ın Kuran-ı Kerim pişmanlığı
BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, oğlu ve eşinin ölümleri sonrası yaşadıklarını anlattı. İşte Sakık'ın bilinmeyen yönleri..
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-08-02 09:15:59
BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık , yaşadığı acıları anlatırken "Kopan tespihin taneleri gibiyim" diyor. Çözüm sürecinin, oğlunun ölümünden sonra daha bir anlam kazandığını belirtirken şehit ailelerini de daha iyi anladığını söyledi.
Sakık'ın Kuran ile ilgili olarak da 'Kur'an dinlemekten çok etkilenirim; ama Kur'an okumayı bilmem. Keşke bilmiş olsaydım. Yani hâlâ pişmanlıklarımdan biridir' dedi.
"Bazı kesimler sandıkta yenişemedikleri iktidar partisini acaba farklı alanlarda nasıl devirebiliriz, ne yapabiliriz anlayışı içinde oldular. Biz AKP ile çatışırız, kavga ederiz; ama bunun yolu yöntemi sandıkta olur. Bir taraftan bayraklarla, bayrakların sopalarıyla linç operasyonu gerçekleştirenlerin art niyetli olduğunu görüyoruz. Özellikle ‘Mustafa Kemal'in Askerleriyiz' diyerek sokakları tetikleyenlerin ulusalcı milliyetçi kesimlerin aslında niyetlerinin iyi olmadığını biz de biliyoruz."
Gezi Parkı olaylarının ardından yapılan bu açıklama BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık'a ait. BDP'li vekil son günlerde ilginç çıkışlar yapıyor. Mısır'da yaşanan darbe sonrasında da ‘Bazı şahsiyetler postal seslerinden devrim yaratmaya çalışıyor.' sözleriyle dikkatleri üzerine çekmişti.
5 KİŞİLİK AİLESİNDEN 3 KİŞİ KALDI
Yaşadıklarının ardından hayata tutunmaya çalışıyor Sakık. Zira beş kişilik ailesinden geriye üç kişi kalmışlar. Acılardan kendine büyük bir aile oluşturduğunu söylüyor. Yaklaşık bir yıl önce 25 yaşındaki oğlu Sedar Sakık, Çankaya Yıldız'daki evlerinde, gözlerinin önünde balkondan atlayarak veda etmişti hayata.
TOPRAĞA DAHA YAKINIM
BDP 'li vekil olaydan beş yıl önce de eşi Gülsima Sakık'ı toprağa vermişti. Ardından ablasının vefatıyla sarsıldı. Yaşadığı acıların ardından sessizliğini bozan Sakık, oğlunun intihar ettiği evlerinden kısa bir süre önce taşınmış. Çankaya'da yeni kiraladığı giriş katta bir evde oturuyor. Artık kendini ‘toprağa' daha yakın hissettiğini söylüyor.
Sırrı Sakık, Vatan ve Cumhuriyet gazetelerinde aktif muhabirlik yapmış bir isim. 1987'den beri siyasetin içinde. 12 Eylül sonrasında SODEP'in kuruluşuna omuz vermiş, SHP Muş İl Başkanlığı yapmış. 1991 SHP ve HEP ittifakıyla meclise girmeyi başarmış. Sonrası malum, cezaevi yılları, parti kapatılmaları. 2007 seçimleriyle tekrar meclise girdi Sakık. Meclis İdare Amiri görevi; yani mecliste -pek de mümkün olmayan- sükûneti sağlamak. Bugün BDP içerisinde önemli bir yere sahip. ‘Sakık' soyadı her daim ülkenin gündeminde. Ancak geçmişi, ailesi, inançları hakkında çok da tanımadığımız biri. Oğlunun ölümünden sonra bıraktığı, Doğu'da yas tutmanın sembolü olan ‘sakallarını' artık kesmeyi düşünmüyor. BDP'li vekil ‘En büyük pişmanlığım Kur'an'ı öğrenmemek' itirafında bulunuyor.
Sırrı Sakık, Diyarbakır'dan Urfa'ya kadar uzanan Batkan Aşiretine mensup. Muş'un Zengök köyünden. 1990'lı yılları ağır yaşamış. Köyleri yıllar önce terör nedeniyle yakılıp boşaltılmış. Muş merkezde babası tarafından işletilen otelleri Mehmet Ağar tarafından kapatılmış. 19 kardeşli. Kardeşlerinin kimisi cezaevinde, kimi dağda, kimi Avrupa'da. ‘Kopan tespihin taneleri gibiyim' diyerek mücadelede çok sayıda kişiyi kaybettiğini belirtiyor. Hâlâ dağda olup haber alamadığı kişiler de var. Ancak o en çok evlat acısının dayanılmaz olduğu inancında. Oğlunun ölümünden sonra sürecin daha anlamlı hale geldiğini düşünen Sakık, artık şehit cenazelerinde farklı hisler yaşıyor:
"Şehit ailelerinin acısını paylaşmak isterim; tepki alırım, koşullar uygun olmadığı için gidemiyorum."
Aksiyon'a konuşan BDP'li Sakık'ın bilinmeyenleri...
OĞLUNUN ÖLÜMÜNDEN SONRA NEDEN SAKAL BIRAKTI?
Eşimi 2007'de ağır bir hastalıktan kaybettim. Bizde yas için bırakılır belli bir dönem. Ağabeyim, yeğenlerim, eşim öldüğünde bırakmadım. Ama oğlum Sedar'dan sonra böyle oldu bir daha da kesmek istemedim.
ÖLÜM NE İFADE EDİYOR?
Yaşadığım süreç kolay bir şey değil. 5 kişilik küçük bir aileden 3 kişi kaldık. Ama sonra acılardan büyük bir aile oluşturdum. Çocuklarını savaşta kaybedenlerle ciddi bağlar oluşturduk. Sedar'ı kaybettiğimde Roboskili aileler sekiz saatlik bir yolculuktan sonra bana ulaştılar. 35. Sedar dediler.
Eşimi 40 yaşlarında oğlumu 25'inde kaybettim. Hele oğlum gözlerimin önünde ölüme atladı. Bütün ölümleri tattım; ama evlat acısı apayrıymış. Bu savaşta çocuklarını yitirenlerin acısını şimdi daha iyi anlıyorum. Yani bu kadar derinden yaşamıyordum, bu bir itiraftır. Bunu iki taraf için de söylüyorum. Şehit ailelerinin acısını paylaşmak isterim; tepki alırım, koşullar uygun olmadığı için gidemiyorum. Sedar'ın ölümünden sonra Başbakan'la konuştuk. Ne olur bu ölümlere bir son verelim dedik.
OĞLUNU İNTİHARA NE SÜRÜKLEDİ?
Evde beraberdik, telefonda konuşuyordu. Psikolojisi bozulmuştu, yaşananlar onu üzmüştü. Annesine çok düşkündü onun vefatından etkilendi. Aslında yaşadığımız şeylerin eşimize çocuklarımıza yansımasıydı bu. Yani Ankara'da çocuklarımızla çok sıkıntılı günler yaşadık. Çocuklarımız okulda saldırılara maruz kaldı. Oğlum Cenk lisedeyken bıçaklandı. Nefret söylemleriyle karşı karşıya kaldılar. Sedar da aynı şekilde. Bu savaşın faturasını ailemle ödedim. Kaderimizde bu varmış.
ÇOCUKLARINIZA EKSİK Mİ KALDINIZ?
Biz ağır mücadeleden geliyoruz, bu mücadele benim tercihimdi. Zaman zaman ihmaller vardır. Bedel ödenmeden hiçbir şeye kavuşmuyorsunuz. Keşke bu bedeller bize kalmasaydı.
PSİKOLOJİK DESTEK ALIYOR MU?
Yakın hekim arkadaşlarım var. Hem onlar, hem mücadele arkadaşlarım hem de ailemin vermiş olduğu destekle ayakta duruyorum. Biz acılardan süzülerek geliyoruz. Onlarca arkadaşımı kaybettim. Ağabeyimi, annemi, ablamı, eşimi oğlumu… Ben bütün acıları tadarak buraya geldim. Demokratik zeminde siyaset yaparken kafasına silah sıkılan, evleri barkları yakılan, çatışmada ölen yakınlarım var. Ağabeyim Gaziantep'te faili meçhul, PKK'ya katılan iki kardeşim operasyonlarda öldürüldü. Biri İsviçre'ye biri Kuzey Irak'a yerleşti. Biz kopan tespihin taneleri gibiyiz. Kardeşlerimden kimi cezaevinde kimi güney Kürdistan'da, kimi toprak altında.
DAĞA ÇIKMAYI HİÇ DÜŞÜNDÜ MÜ?
Ben hep demokratik zeminde mücadelenin sürdürülmesi gerektiğine inandım. Hep öyle oldu. Yani dağa gidenlere bir tepkim yoktu. Eğer bir insan genç yaşta eşini, sevgilisini, annesini, babasını buraya bırakıp gidiyorsa bir nedeni var. Keşke bu koşullar olmadan demokratik zeminde bu mücadeleyi götürebilseydik. Ne yazık ki 12 Eylül öncesi uygulamalar, red ve inkâr politikaları bu insanları dağlara gönderdi.
KUR'AN'LA İLGİLİ BÜYÜK PİŞMANLIĞI
Kur'an dinlemekten çok etkilenirim; ama Kur'an okumayı bilmem. Keşke bilmiş olsaydım. Yani hâlâ pişmanlıklarımdan biridir. Keşke bu konuda bilgi sahibi olsaydım. Hayatıma da çok büyük katkısı olurdu. Ne yazık ki öğrenemedim. Ailede bilenler var.
(NURSEL DİLEK MANAVBAŞI / Aksiyon)
SON VİDEO HABER
Haber Ara