Mümtaz'er Türköne: Komplo
Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne: Komplo teorilerinin etkisi, basitliğin ve anlaşılırlığın gücüne dayanır. Karmakarışık dünya önce birkaç aktöre indirgenir. Sonra, bu birkaç aktörün masa başında yaptıkları hesaplar olan biteni açıklamak için yeterli hale gelir.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-08-02 04:31:37
Arap baharı ABD komplosuydu. Arap baharına karşı askerî darbe, yine ABD komplosuydu. AK Parti lideri, ABD’nin BOP projesinin eşbaşkanıydı. AK Parti hükümetine karşı Gezi Parkı üzerinden büyüyen protestolar yine ABD kaynaklı Soros devrimlerinin bir benzeri olarak tezgahlandı. Her şey bir Amerikan komplosu. Mübarek sanki Zeus gibi habire fikir değiştiren, bu arada zavallı insanların canını okuyan bir antik çağ tanrısı. Veya her komplo teorisi, aynı mantık ve muhakeme ile başka bir komplo teorisi ile çürütülüyor. Birbirine zıt şeyleri açıklayan bir teori, aslında hiçbir şeyi açıklamadığına göre, bakacağımız başka yerler olmalı.
Toplumlar, hiçbir gücün kolay kolay yerinden oynatamayacağı kadar ağır ve karmaşık yapılardır. Toplumlar sadece değişirler; bu değişimin istikametini ve dinamiklerini doğru okuyanlar yelkenlerini bu rüzgarla doldurup öne geçerler. Değişimi durdurmaya veya geciktirmeye kalkanlar ise, kurdukları baskı ve şiddetle sadece olacakları geciktirir, bu arada ağır bedeller ödetirler. Kanın oluk gibi aktığı yerlere bakın: Kendi potansiyelini gerçekleştirmek için özgürlük arayan toplumlarla küçük bir azınlığın çıkarlarını korumak için değişimi durdurmaya çalışan zorbaları karşı karşıya bulursunuz. Komplo, değişim isteyen kitlelerin talepleri değil, onları durdurmaya çalışan zorbaların ellerindeki tek araç olan silahlardır. Mısır ordusu, keskin nişancılarla kitlelerin arasından keklik gibi, seçerek adam avlarken kendi çözümünü göstermiş oluyor. Kitleler insanca yaşamak, özgür olmak, onurunu korumak gibi son derece sağlam arayışlarını doğru bir şekilde demokrasi talebinin içine yerleştiriyor. Darbeciler ise bir mermi kadar basit komplolarla bu değişimi durdurmaya çalışıyor. Tunus’ta Nahda’nın iktidarı toplumdaki değişim taleplerinin bir ürünü; muhalefet liderlerine yönelik suikastlar ise bu güçlü değişimi durdurmak için eski düzenin zorbalarının komploları. Türkiye’de yıllarca laik-Atatürkçü aydınlar, laik-Atatürkçü darbeciler tarafından kaos ortamı oluşturmak için öldürülmedi mi? Demek ki komploları toplumun dinamiklerinde değil, kaostan iktidar devşirme hesapları yapanların kullandıkları tekniklerde aramak lazım.
Toplumsal eylemler komplo teorileri ile açıklanamaz. Ama toplum kendi gerekçeleri ile sahnede yerini aldıktan sonra komplocular da kendi işlerini görmek için tezgahlarını kurmaya başlarlar. Demokrasi asıl gücünü, siyasî rekabeti basit komploların alanı olmaktan çıkartıp toplumun zengin dinamiklerine teslim etmesinden alır. Siyasî rekabetin aktörleri azaldıkça, komploların alanı genişler. Demokrasi işliyorsa, üstelik çoğulcu şekilde dengelerini kuruyorsa hiçbir komplo amacına ulaşamaz. Amacına ulaşamayacağı için de kimsenin aklına komplo hazırlamak gelmez. Saray darbesi yapabilmek için önce bir saray inşa etmeniz, sonra da iktidarı o sarayın karanlık dünyası ile sınırlamanız lâzım.
Türkiye’de AK Parti hükümetine yönelik toplumsal protestolar bir komplonun eseri değildi. Ama bu protestolar başladıktan sonra, tezgah açan komplocuların haddi hesabı yok. Hassas bir çizgi var: Eğer bu protestoların dinamiklerini komploya bağlarsanız, işte o zaman ülkeyi komplocuların operasyonlarına açık hale getirirsiniz. Çünkü meseleyi anlayamaz ve çözemezsiniz. Komplocuların istediği de budur.
Türkiye’nin seçkinleri değişti. Yeni seçkinler kendi kültürlerini henüz oluşturamadı. Eski kültür hem direniyor, hem de değişiyor. Bir kültür çatışması yaşıyoruz. Herkesin kendine yer bulacağı bu kültürel çoğulculuğa uyum sağlayan, bizi komplolardan koruyacak bir siyasî anlayış lâzım.
SON VİDEO HABER
Haber Ara