Dolar

34,8725

Euro

36,7751

Altın

3.048,45

Bist

10.123,54

Gençlerin gol makinesi, Atabey Çiçek

Hem Gençlerbirliği'nde hem de Genç Millî Takımlarda attığı çok sayıda golle dikkat çeken Atabey Çiçek, geçtiğimiz sezonu A2 Ligi'nin gol kralı olarak tamamladı. Kendisinden dört yaş büyük oyuncularla A2 Millî Takımı'nda oynayan Atabey Çiçek şimdiden

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-08-01 13:03:13

Gençlerin gol makinesi, Atabey Çiçek
Hem Gençlerbirliği'nde hem de Genç Millî Takımlarda attığı çok sayıda golle dikkat çeken Atabey Çiçek, geçtiğimiz sezonu A2 Ligi'nin gol kralı olarak tamamladı. Kendisinden dört yaş büyük oyuncularla A2 Millî Takımı'nda oynayan Atabey Çiçek şimdiden İngiliz kulüplerinin transfer listelerinde yer alıyor.

Bir pivot santrfordan beklenen yüksek fizik gücüne ve mücadele özelliklerine sahip olduğu, gol vuruşlarındaki becerisi ve şut özellikleriyle de gelecek için umut bağlanan genç oyuncu yakın zamanda Süper Lig'in yıldızlarından birisi olmaya aday olarak gösteriliyor.

Futbol Federasyonu basın departmanı tarafından hazırlanan TamSaha dergisinden Mazlum Uluç'a konuşan Atabey Çiçek'in röportajının detayları şöyle:

Geçtiğimiz sezon A2 Ligi'nin gol kralı olduğunu ve millî maçlar dâhil 36 gole ulaştığını biliyoruz. Bize futbola nasıl başladığını anlatır mısın?
Çocukken İzmir'de yaşıyorduk ve abim de 6-7 yaşındayken babam tarafından Göztepe'nin futbol okuluna yazdırılmıştı. Onun antrenmanlarını izlerdim ve futbol oynamak çok hoşuma giderdi. Daha sonra Ankara'ya taşındık. Sokaklarda abimle birlikte devamlı top oynuyordum. Babam içimdeki futbol aşkın1 görünce beni de Gençlerbirliği'nin yaz spor okuluna yazdırdı. O sırada 7 yaşındaydım. Başlangıçta babamın maksadı sadece spor yapmamdı. Ama aradan 6 ay geçince kulüpte bir seçme yapıldı. 1995 doğumlu oyuncuların henüz bir takımı yoktu. Ben de bir yaş daha büyüklerin bulunduğu takıma seçildim. Sonrasında çıkış yapa yapa A takıma kadar geldim.

İki kardeş misiniz?
Üç kardeşiz. Abimin yanı sıra bir de ablam var. Abim Cansın Çiçek 22 yaşında ve futbol hayatını Hacettepe'de sürdürüyor. Stoper oynuyor. Bazen onlarla maç yapıyoruz ve karşılıklı oynuyoruz. Rakiplerine vurmadığı kadar bana vuruyor (gülüyor). Bu arada ailemin futbolcu olmam konusunda bana verdiği desteği de anmam gerekiyor. Kulübe uzak bir semtte oturuyorduk ve babam beni her gün antrenmana götürüp getiriyordu. Annem de sağ olsun beslenmemden uykuma kadar her şeyime özen gösterdi.

Eğitimini ne yaptın bu arada?
Liseyi bitirdim, sonrasını da getirmek istiyorum. Ailem de benimle aynı fikirde. BESYO'da okumak istiyorum. Bu sene A2 Millî Takımı'yla turnuvada olduğum için üniversite sınavına giremedim ama önümüzdeki sene inşallah gireceğim.

Başlangıçta idollerin var mıydı?
Evet. Başlangıçta İbrahimoviç hayranıydım. Zaten arkadaşlarım da tipimi ve fiziğimi ona benzetiyordu. Sonrasında Mario Gomez ve Edin Dzeko'yu da keşfettim. Aslında hepsi de benim fiziki özelliklerime uygun oyuncular. Ben de onlar gibi sırtı dönük oynayan, kafa toplarına çıkan, fazla çalım atmayan, sadece görevini yapmaya uğraşan ve gol vuruşlarında etkili olmaya çalışan bir oyuncuyum. Onun için bu oyuncuları kendime yakın hissediyorum.

Futbola başladığında gelecekle ilgili nasıl hayaller kuruyordun? Bir gün gol kralı olacağını, ay-yıldızlı formayı giyeceğini düşünmüş müydün hiç?
Millî Takım'a gelmek en büyük hevesimdi. Bunun hayallerini kuruyordum. Ama "Şu kadar gol atarım, gol kralı olurum" gibi bir düşüncem yoktu. Zaten attığım bu kadar goldeki bütün payın kendime ait olduğunu söylersem arkadaşlarıma haksızlık etmiş olurum. O golleri arkadaşlarımın bana verdiği destekle, onların emeğiyle attım.

Gençlerbirliği seçmelerine katıldığında seni beğenen teknik adamlar hangi özelliklerinden etkilenmişti?
O dönemde çok süratli bir oyuncuydum ve kolaylıkla adam eksiltebiliyordum. Zaten 7 yaşında kulübe başladığımda da adım çıkmıştı, "Bir Atabey var, çok yetenekli, bu çocuğun üzerinde durmamız lâzım" diyordu herkes. Başlangıçtan beri üzerime düştüler ve beni adeta "el bebek, gül bebek" yetiştirdiler. O dönemde sağ açık oynuyordum, şimdi oyun stilim biraz değişti. Yani başlangıçtaki gibi çok süratli bir oyuncu değilim ama bir pivot santrfordan beklendiği gibi fizik gücümü daha fazla kullanıyorum.

Başlangıçta yeteneklerinle ön plana çıktığını anlıyoruz. Peki sonrasında Gençlerbirliği'nin altyapısında kendine neler kattın?
Hocalarıyla sürekli konuşan, eksiklerini öğrenen ve onların üzerine giden bir oyuncuyum. Bana biraz daha çabuk hareket etmem, ritmimi daha iyi ayarlamam, kolumu koyduğumda rakip defans oyuncusunun yaklaşmasını önleyecek kadar kuvvetli olmam gerektiğini söylüyorlar. Ben de bunların üzerine gidiyorum. Antrenmanlardan sonra hocam yoksa bile mutlaka kendim özel olarak çalışıyorum. Ekstra antrenman yapabileceğimiz bir sahamız var. Kulübümüz orada bize her türlü imkânı sağlamış durumda. Çalışmaktan asla yüksünmüyorum, çünkü ben bu yola baş koydum, kendime ihanet edemem. Veyis Kanber Hocam benimle özel olarak ilgileniyor. Kafa toplarının ve topu alıp çabuk dönerek yapılan vuruşların üzerinde duruyor. Duvardaki numaralı karelere şut antrenmanı yapıyorum. Ayrıca çabukluk için evde ip atlıyorum. Çalıştıkça karşılığını aldığımı görüyorum ve içimdeki çalışma isteği de otomatikman artıyor.

Seninle birlikte futbola başlayanların pek çoğu bugün başka şeylerle uğraşıyor. Seni onlardan ayıran ve bugünkü noktaya gelmeni sağlayan farkların nelerdi?
Sanırım bu işi çok severek yapmamdı. Biraz önce de söylediğim gibi ben bu yola baş koydum ve kendime ihanet etmek istemiyorum. Bu yolda devam etmekte kararlıyım. Zaten başka da şansım yok.

Neden başka bir şansın olmadığını düşünüyorsun?
İnsan hayatta sevdiği işi yapmalı. Benim de severek yaptığım iş futbol oynamak. Bunun için başka bir şansım olmadığını düşünüyorum.

Peki, başarı çizgisini sürdürmek için bazı şeylerden fedakârlık yapmak gerekiyor mu?
Çoğu şeyden fedakârlık yapıyoruz. Şu an herkes tatilde ama biz burada kamp yapıyoruz. Elbette bu bizim görevimiz, çünkü Millî Takım için çalışıyoruz. Bunun da bilincindeyim. Bunun dışında yaşıtlarımla benim hayatımı kıyaslarsam, onlar sabah uykularındayken biz antrenman yapıyoruz, onlar gezip, eğlenirken biz uykuda oluyoruz.

Futbol hayatını en fazla etkileyen, sana en çok katkı sağlayan teknik adamlar kimler?
En çok katkı sağlayan hocam Yücel Koçak'tır. O da Gençlerbirliği altyapısındaydı. Üç sezon hocalığımı yaptı. Benim üzerime özellikle düşerdi. Bütün topları sahaya atar ve şut çalışmamı isterdi. En son 15 yaşındayken birlikte çalıştık ama hâlâ kendisini arar sorarım. Gençlerbirliği'ndeki bütün hocalarımın üzerimde emeği var ama Yücel Koçak'ın yeri başkadır.

Genç Millî Takımlara ilk olarak ne zaman seçildiğini ve ilk maçını hatırlıyor musun?
Ay-yıldızlı formayı ilk olarak U16 düzeyinde giymiştim. U16 Coca Cola Ligi finallerine giderken babam aradı, "Oğlum Genç Millî Takım'a seçilmişsin" dedi. Çok mutlu olmuştum. Beni kadroya davet eden hocalar Abdullah Ercan ve yardımcısı Tahir Karapınar'dı. Kazakistan'daki bir turnuvaya katılmıştık ve ilk maçımda gol atmıştım. Bu da bana ayrı bir güven vermişti.

Millî formayla oynamakla kulüp formasıyla oynamak arasında bir fark var mı?
Mutlaka fark var. Çünkü bu formanın altında bütün milleti temsil ediyorsunuz ve göğsünüzdeki armayı hissediyorsunuz. Kendi takımınızda olmadığı kadar çok koşma isteği geliyor. Ekstra bir motivasyonla oynuyorsunuz. Bir de buralara çok zor gelindiğini bildiğimiz için elimizdekini kaybetmek istemiyoruz.

Bu yıl A2 Millî Takımı'na seçildin ve 1991 doğumlu oyunculardan kurulu o takımda 4 yaş küçük olmana rağmen yer aldın.
Benim açımdan futbolda yaş bahanesi diye bir şey söz konusu değil. Dört yaş küçük olmayı bir problem olarak görmedim. Elbette yaşlarına saygı duydum ve hepsini abim olarak gördüm ama sahada mücadele ederken "Ben 95'liyim, o benden büyük" gibi bir şey düşünmedim. Zaten fiziksel olarak aralarında sırıtmıyorum. Bu yaşta A2 Millî Takımı'nda oynamak bana gurur verdi. Üstelik ilk maçımda golümü de attım, bana güvenip kadroya alan Gökhan Keskin Hocamı da utandırmadım.

A2 ile çıktığın ilk maçta attığın golü konuşalım biraz da...
Doha'daki dörtlü turnuvada Katar'la oynadığımız maçın ikinci yarısında oyuna girmiştim. Cenk Tosun abiyle ikiye bir yaptım, topu attım, rakibin arkasına koşu yaptım, Cenk abi de topu benim önüme bıraktı, sert bir vuruşla golü attım. Güzel bir goldü, şans da yanımdaydı.

Gençlerbirliği'nde geçtiğimiz sezon Vleminckx gibi usta bir golcüyle takım arkadaşıydın...
Evet, bu durumun benim açımdan hem olumlu hem de olumlu iki yanı vardı. Vleminckx, Belçika Ligi'nde gol krallığı yaşamış başarılı bir oyuncu. Onu izlemek ve bir şeyler öğrenmek işin olumlu yanıydı. Ama bir yandan da benim oynayabileceğim bölgeyi kapattı (gülüyor).

Seninle aynı mevkide oynayan Artun Akçakın da Gençlerbirliği'nin altyapısından gelen bir oyuncu. Artun'un geçtiğimiz sezon sık sık oynama fırsatı bulması, sizin gibi genç oyuncular için umut verici olmalı...
Artun Akçakın kesinlikle bizim için iyi bir örnek. İnsanlar genç bir forvet oyuncusunun çıkıp oynayabildiğini ve takıma katkı yapabildiğini görünce, "O oynuyorsa diğer gençler niye oynamasın?" diye düşünüyor. Bizim açımızdan bakıldığında olumlu bir örnek. Artun Akçakın ayrıca diğer gençlere abilik yapabilen, olgun birisi. Bütün genç oyunculara yardımcı oluyor.

Geçtiğimiz yıl Manchester City ve Sunderland'ın seni transfer etmek istediği yolunda haberler yayınlandı. Bize bu tekliflerden söz eder misin?
Makedonya'da Avrupa Şampiyonası eleme turu maçları oynanıyordu. Oradaki üç maçta dört gol attım. Rakiplerimiz arasında İskoçya da vardı. Onlara karşı çok iyi oynadım ve uzaktan da güzel bir gol attım. O gol sayesinde 1-1 berabere kalıp bir üst tura yükseldik. Oradaki maçları İngiliz kulüplerinin scoutları da izlemiş. Türkiye'ye döndükten sonra telefonla aradılar ve Manchester City ile Sunderland'ın beni beğendiğini söylediler. İngilizcem iyi olmadığı için Türkçe konuşan birisi aracılığıyla irtibat kurdular. Kendilerine, "Kulübümüzle görüşmelisiniz" cevabını verdim. Bunun üzerine kulübe faks çektiler. Ancak kulüp bu faksı dikkate almadı. Sonrasında Millî Takım'la Portekiz'e gittiğimizde scoutlar yeniden yanıma geldi ve takımdaki İngilizce öğretmenimiz aracılığıyla benimle baş başa görüştüler. Onlara yine kulübümü adres gösterdim. Menajerler Ankara'ya gelip kulüple görüştü ancak kulübüm beni bırakmadı.


Seni nasıl etkiledi bu durum?
Açıkçası Avrupa'da futbol oynamayı çok istiyorum. Ama belki genç yaşta ailemden, alıştığım ortamdan ayrılmam beni olumsuz etkileyebilirdi. Gidebilmenin iyi yanları da vardı tabii. Orada daha iyi bir eğitim alabilirdim, İngilizcem gelişirdi, uluslararası bir futbolcu olabildim. Ama her şeyin hayırlısı diyorum. Önümde uzun bir futbol geleceği var. İyi oynamayı sürdürürsem karşıma bu fırsatların yine çıkacağını biliyorum.

İstanbul'un üç büyük kulübünden de teklifler aldığını biliyoruz. Bu tekliflerle ilgili neler söylersin?
Üç büyük kulübün tümünden teklif aldığım doğru ama kulübüm beni yine bırakmak istemedi. Sanırım kulübüm benden çok şey bekliyor ve bu nedenle bırakmıyor. Özel bir oyuncu olduğumu da bana hissettiriyorlar doğrusu.

Gelecekle ilgili nasıl hayaller kuruyorsun? Futbol geleceğini nerede görüyorsun?
Üç büyüklerden birisinde oynamayı çok istiyorum. A Millî Takım'da oynamak ve orada goller atmak istiyorum. Sonra da İngiltere'de oynamayı amaçlıyorum. Orada iyi bir takımda oynamayı çok istiyorum.

Yıllar önce Mevlüt Erdinç senin pozisyonundayken ona, "Kendini A Millî Takım'da oynayamaya hazır hissediyor musun?" diye sormuştum. O sırada Hakan Şükür ve Fatih Tekke, Millî Takım'ın santrforlarıydı. Mevlüt bu soruya "Elbette hazırım" cevabını vermişti. Nitekim 1 yıl sonra da onu A Millî Takım'da izlemiştik. Sen kendini A Millî Takım'a ne kadar yakın görüyorsun?
Ben de kendimi A Millî Takım'da oynamak için hazır görüyorum. Elbette eksiklerim var, ama A2 Millî Takımı'na çağırıldım, oynadım ve golümü de attım. Görev verilirse A Millî Takım'da da oynayabileceğimi düşünüyorum. Bu biraz tecrübe kazanmakla ilgili bir şey.

Futbolun dışında nelerle ilgileniyorsun? Boş vakitlerinde nelerle uğraşıyorsun?
Pug cinsi bir köpeğim var, onunla ilgilenmeyi, oynamayı çok seviyorum. Onu sevdiğimde bütün yorgunluğum geçiyor. Masa tenisi oynamayı çok seviyorum. Reflekslerimi güçlendiren bir oyun masa tenisi. Ankara'da oturduğumuz bölge bisiklet kullanmaya da çok müsait. Abimle birlikte bisiklet sürüp bacak kaslarımızı kuvvetlendiriyoruz. Kitap okumayı seviyorum. Arada odama çekilip sessiz bir ortamda okuyorum. Son olarak Lee Lipsenthal'in "Tek Tadımlık Hayat" kitabını okudum. Müzik dinlemekten hoşlanıyorum. Eskiden darbuka çalıyordum. Vurmalı çalgılara merakım var biraz.

A2 Ligi'nin gol kralı, millî bir oyuncu olarak okuldaki arkadaşlarınla ilişkilerin nasıl?
Okula gittiğimde arkadaşlarım oldukça ilgili ve meraklı davranıyor. "Millî Takım'la şuraya gitmişsin, şu maçta gol atmışsın" diye soruyorlar. Ben de onlara neler yaptığımı anlatıyorum. Ben ne kadar geçmişteki gibi davranmaya çalışsam da ilişkilerimiz biraz değişiyor. Onlar beni biraz daha yukarıya koyuyor sanki. Çok abartıyorlar. Ne yazık ki ben bu durumu değiştiremiyorum.

Haber Ara