Erdoğan: Asıl meydan sandık meydanıdır
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, aylık 'Millete Hizmet Yolunda' konuşmasının büyük kısmını Mısır'daki olaylara ve Türkiye'de yaşanan gelişmelere ayırdı. Mısır'da neden bu kadar ilgili olduklarını anlatan Erdoğan, ayrıca demokrasiler sandığın önemine di
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-07-31 17:32:15
Konuşmasının başında 2013 yılının Ramazan ayını, bölgede yaşanan acı hadiseler nedeniyle buruk şekilde yaşadıklarını belirten Erdoğan, "Arakan'da Müslüman topluma karşı başlatılan mezalim devam ediyor fakat dünya sessizliğini koruyor. Bizler Gazze'ye karşı uygulanmakta olan ablukanın kaldırılmasını, insani yardımların arttırılmasını beklerken, maalesef, Gazze'ye uygulanan tecrit daha da sıkılaştırılıyor, Filistinli kardeşlerimizin etrafına örülen duvarlar daha da yükseliyor, yükseltiliyor. Barışa, merhamete ve huzura daha çok ihtiyaç duyduğumuz, özlem duyduğumuz bir dönemde, komşumuz Irak'ta, kanlı manzaraların aralıksız sürdüğünü görüyoruz. Suriye'de, hemen yanı başımızda zalim diktatörün uyguladığı insanlık dışı şiddet ve zulüm günden güne daha da artıyor." ifadelerini kullandı.
Sadece Türkiye'ye sığınmış olan Suriyelilerin sayısının 400 bini aştığını, ölü sayısının 100 bine ulaştığı bu trajediye, uluslararası toplumun seyirci kalmaya devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, ardından Mısır'da yaşanan gelişmelere değindi: "Bu arada, Arap uyanışıyla birlikte, bölgedeki demokratikleşme, değişim ve dönüşüm için umut aşılayan Mısır'da, maalesef, artık çağ dışı kalması gereken bir askeri darbe oldu. Seçimle gelmiş, halkın oylarıyla göreve getirilmiş bir yönetim, askeri bir darbeyle görevden uzaklaştırıldı. Mısır halkı, askeri darbeye karşı gerçekten dik bir duruş sergiledi ve sergilemeye devam ediyor. 70 yıl otokratik rejimle idare edilen Mısır'da yüzde 52 gibi bir oyla işbaşına gelen Mursi'ye bir yıl tahammül edilemedi. Mısır halkı, hiçbir şiddet eylemine başvurmadan, tahriklere, tuzaklara aldanmadan, son derece vakur, son derece ağır başlı şekilde, bu müdahaleye karşı o yüzde 52'lik oyuna sahip çıkmanın tepkisini ortaya koydu. Ne yazık ki Mısır'da önce milli iradeyi katledenler, şimdi de milleti katlediyor; kendi halklarını maalesef ölümle tehdit ediyor, öldürmekle dize getirmeye çalışıyorlar. Müslümanların bu mübarek günlerinde, kan akıtan, gözyaşı akıtan, zulmüne hiç ara vermeden devam eden, her türlü insani değeri, her türlü kutsal değeri ayaklarının altında çiğneyen tüm zalimleri, tüm katilleri bir kez daha Allah'a ve tarihin şaşmaz terazisine havale ediyoruz. Mısır'da ve bölgede yaşanmakta olan bu tehlikeli sürecin bir an önce son bulmasını, bölgemize huzur, barış ve kardeşliğin hâkim olmasını yürekten arzu ediyor, bunun için dua ediyor, bunun için gayret gösteriyoruz."
"DEMOKRASİYE MÜDAHALENİN NE KADAR YIKICI OLDUĞUNU YAKIN TARİHİMİZDE 4 KEZ TECRÜBE ETTİK"
Türkiye olarak, millet olarak, demokrasiye yönelik müdahalelerin, ne kadar zararlı, ne kadar yıkıcı olduğunu yakın tarihte 4 kez tecrübe ettiklerini ve yaşananları özetleyen Erdoğan, Mısır'da yapılan darbeye, ilkesel olarak da karşı çıktıklarını hatırlattı.
Erdoğan, şöyle devam etti: "Hangi ülkede olursa olsun, hangi partiye, hangi yönetime karşı olursa olsun, seçilmişlere yönelik her müdahaleye, biz ilkesel olarak karşı dururuz. Türkiye'nin gösterdiği bu ilkeli tavrı, ne yazık ki dünya gösterememiştir. Türkiye'nin sergilediği bu samimi tavrı, maalesef uluslararası örgütler sergileyememiştir. Türkiye'de, şiddet eylemleri yapan, hukuksuz eylemler yapan göstericileri dağıtmak amacıyla, polisimizin son derece meşru olarak, hukuka dayanarak kullandığı suyu, biber gazını, son derece haksız, orantısız, abartılı şekilde saatlerce yayınlayan uluslararası yazılı ve görsel medya, maalesef Mısır'da katledilen yüzlerce masum sivili görmedi, görmezden geldi. Burada sizlere bir hususu açık açık ifade etmek istiyorum. Bize, 'Mısır'la neden bu kadar ilgileniyorsunuz?' diyenler var. Bize, 'Herkes susarken, siz neden konuşuyorsunuz?' diye eleştiri getirenler var. Mısır'a, Suriye'ye, Filistin'e, Somali'ye, dünyanın mazlumlarına, haksızlığa uğrayanlara karşı sessiz kalmamızı, tepkisiz kalmamızı, sırtımızı dönmemizi isteyenler var. Değerli vatandaşlarım, Türkiye, devletiyle, milletiyle, tarihiyle, bugünüyle ve geleceğiyle, çok ama çok büyük bir ülkedir."
İçlerine kapanan devletlerin büyük devlet olamayacağını söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sınırlarının etrafına duvarlar ören devletler, büyük hedeflerin peşinden koşamazlar. Bölgelerine, komşularına, dünyaya sırtını dönen devletler, büyüyemezler, ekonomilerini büyütemezler. Büyük devlet olmak, büyük vizyon gerektirir. Büyük devlet olmak, ilkeli, kararlı, samimi, net ve cesur bir duruş gerektirir. Selçuklu, işte böyle bir vizyonla büyük devlet olmuştur. Osmanlı, işte böyle bir vizyonla, ta Endülüs'e ulaşarak, ta Açe Sumatra'ya ulaşarak, Afrika'nın, Asya'nın içlerine kadar adaleti savunarak cihan devleti olmuştur. Dikkatinizi çekiyorum. Bugün, Ortadoğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika'daki her sorun, Osmanlı Devleti'nin çöküşüyle başlamış sorunlardır. Bütün bu coğrafyanın her sorunu, Türkiye'yi çok yakından ilgilendirir. Bütün bu coğrafyadaki her sorun, Türkiye'nin katkılarıyla çözüme ulaşabilir. Bu coğrafya ne kadar istikrarlı, huzurlu ve güvenli olursa, inanın, Türkiye de o kadar istikrarlı, huzurlu ve güvenli olur. Türkiye ne kadar güçlü, ne kadar büyük olursa, bu coğrafya da o kadar güçlü, o kadar büyük olur. Biz, hiçbir ülkenin iç işlerine karışmayız. Hiçbir ülkeye karşı hasmane tutum içinde değiliz. Ancak, hiç kimse de bizden, haksızlık karşısında, adaletsizlik karşısında, zulüm ve katliam karşısında susmamızı bekleyemez. Biz böyle bir ülke, böyle bir millet değiliz. Tarihimiz boyunca her zaman mazlumun, hakkın, adaletin yanında durduk ve öyle büyüdük; bugün de zalimin değil, mazlumun; yanlışın değil, Hakk'ın, eşitsizliğin değil, adaletin yanında duracak, o şekilde büyümeye devam edeceğiz."
"ULUSLARARASI TOPLUM BÖLGEMİZDE CEREYAN EDEN HADİSELERE KARŞI DUYARSIZ"
Şu anda, uluslararası toplumun, bölgemizde cereyan eden hadiselere karşı gerçekten duyarsız, tepkisiz, sessiz bir tavır içinde kalmayı tercih ettiğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, "Ama Türkiye, doğruya doğru diyerek, eğriye eğri diyerek, dünyanın her köşesinde, her vicdanda, her kalpte, kendisine müstesna bir yer ediniyor. Türkiye'nin bu kararlı ve ilkeli duruşu, inanın, çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız en büyük miras olacaktır. Türkiye, bu tavrıyla, bölgede düşman değil, dostlar kazanacak, geleceğe daha emin adımlarla ilerleyecektir." diye konuştu.
Gerek Türkiye içinde, gerek Türkiye dışında, politikalarına, duruşlarına özellikle de ekonomide elde edilen başarılara yönelik, kimi zaman saldırılar, kimi zaman karalama kampanyaları yapıldığına şahit olduklarını belirten Erdoğan, "Türkiye, bu saldırılar, bu kampanyalar karşısında sarsılacak bir ülke değildir. Şunu bilmenizi isterim ki, bu ülkeyi, manşetler değil, belli sermaye çevreleri değil, belli karanlık çevreler değil, sadece ve sadece sizler yönetiyorsunuz. Manşetlerin, bildirilerin, yabancı parlamentoların, başka ülkelerin gazetelerinde yayınlanan mektupların değil; sizlerin ne dediğiniz, ne düşündüğünüz, ne karar verdiğiniz önemlidir. Sizlerin kararı, sizlerin hassasiyeti her şeyin üzerindedir. Biz, 10,5 yıl önce hükümet görevini devralırken, 'Yeter, söz de karar da milletindir' demiştik. 10,5 yıl boyunca bu sözümüzün arkasında durduk. Tek karar mercii siz oldunuz. Her zaman sizin kararlarınıza uyduk, sizin istikametinizde yürüdük. Bundan sonra da sadece sizin kararınıza uyar, sadece sizin çizdiğiniz rotada yürürüz." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şundan hiç şüpheniz olmasın ki, ükümetimiz, sadece kendisine oy verenlerin değil, 76 milyonun tamamının hükümetidir. 76 milyon, her bir ferdiyle bizim için birdir, beraberdir; birlikte Türkiye'dir. Bu ülkenin sahibi, 76 milyonun her bir ferdidir; yani sizlersiniz. Bu ülkede söz sahibi olan, karar ve yetki sahibi olan, 76 milyonun her bir ferdidir; yani sizsiniz. Siz, tercihinizi sandıkta yapar, temsilcilerinizi ve hükümetinizi belirler, seçtikleriniz yoluyla karar ve yetkinizi kullanırsınız. Dört sene geçtikten sonra, yeniden sandığa gider, temsilcilerinizi ve hükümetinizi hesaba çeker, takdir ya da eleştirinizi sandıkta ifade edersiniz. Meydanlar, elbette demokrasilerde önemlidir. Medya, sivil toplum örgütleri elbette demokrasilerde önemlidir. Ancak bu unsurlar, tek başlarına karar mercii değildir. Asıl meydan, sandık meydanıdır. Asıl manşet, sandıktan çıkan manşettir. Meydan yoluyla, medya yoluyla, sivil toplum örgütleri yoluyla herkes görüşünü, eleştirisini dile getirir. Ama bunlar, sandık sonuçlarını çiğneyemez, sandık sonuçlarını yok sayamaz. Aksi takdirde, azınlık, çoğunluğa hükmeder hale gelir, bu zulüm olur, bu adaletsizlik olur."
"ÇOĞUNLUĞUN AZINLIĞA HÜKMETMESİNE NE KADAR KARŞIYSAK, AZINLIĞIN ÇOĞUNLUĞU TAHAKKÜM ALTINA ALMASINA DA O KADAR KARŞIYIZ"
"Biz çoğunluğun azınlığa hükmetmesine ne kadar karşıysak, azınlığın çoğunluğu tahakküm altına almasına da o kadar karşıyız." şeklinde konuşan Erdoğan, "Türkiye, on yıllar boyunca maalesef azınlığın çoğunluğa hükmettiği bir idare anlayışıyla yönetildi. Milletin değil, seçkinlerin kararı öne çıktı. Milletin değil, sermayenin, medyanın, imtiyazlı kesimlerin tercihleri öne çıktı. Hukuk, millet adına değil, seçkinler adına karar verir bir işleyiş sergiledi. 10,5 yıl boyunca, işte bu yanlışları düzelterek, yetkiyi asıl sahibine, millete vererek, milli iradeyi güçlendirerek, imtiyazlara son vererek, çetelerle, mafyayla mücadele ederek bugünlere ulaştık. Yasakları kaldıran, kısıtlamaları sona erdiren, özgürlüklerin önünü açan biz olduk. Demokrasiyi güçlendiren, ileri standartlara ulaştıran biz olduk. Türkiye'yi ekonomide büyütürken, dış politikada itibarlı konuma yükseltirken, demokrasiyi de cesaretle savunan, milli iradeyi cesaretle koruyan biz olduk. Yarınlarımıza bırakacağımız en güzel miraslardan biri de, güçlü demokrasi, güçlü milli irade olacaktır. Yarın bizler bu hayatta, bu makamlarda olmayacağız. Ancak, genç nesillerin, çocuklarımızın ve torunlarımızın, bizim sahip olduğumuz şartlardan daha iyilerine sahip olması en büyük arzumuzdur. Biz sadece bunun için çalışıyoruz. Türkiye'yi büyütmekten, Türkiye'yi yüceltmekten başka gaye taşımıyoruz. 76 milyona aynı nazarla bakıyor, 76 milyonu bir, beraber ve kardeş görüyor, hep birlikte geleceğe ilerliyoruz. Sorunlarımızı çözerek, kardeşliğimizi daha da güçlendirerek, birbirimize saygı içinde, hoşgörü içinde, birbirimizin hukukuna riayet ederek geleceğe ilerlemeye devam edeceğiz. Farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görecek, farklılıklara değil, ortak değerlerimize vurgu yapacak, istikbalimizi de ortak değerlerimiz üzerinden inşa edeceğiz. Hiç kimsenin dışlanmadığı, kimsenin ötelenmediği, kimsenin kendisini ikinci sınıf vatandaş hissetmediği; yaşam tarzlarına saygı gösterilen, fikirlere, inançlara, milli ve manevi değerlerimize hoşgörü gösterilen bir Türkiye'yi hep birlikte inşa ediyoruz; bunu kararlılıkla sürdüreceğiz. Kimin ne meselesi varsa, bunu şiddet yoluyla, silahlarla değil, siyaset yoluyla, demokrasi ve hukuk içerisinde dile getirecek. Şiddet ve silah, sokaklarda şiddet içerikli gösteri yapmak, demokrasi ve hukuku çiğnemek olduğu kadar, tercihlere, yaşam tarzlarına, huzura ve barışa yönelik de bir saldırıdır. Şiddete başvurmadan, hukuktan ayrılmadan, demokrasiye, tercihlere, başkalarının hak ve özgürlüklerine riayet ederek, yani konuşarak, anlaşarak, uzlaşarak her meselemizi çözeceğiz. Türkiye, istikrarlı şekilde büyümeye devam ediyor. Türkiye ekonomisi, içerden ve dışarıdan yapılan her saldırıya rağmen emin adımlarla geleceğe ilerlemeye devam ediyor. Dış politikamız, itibarlı ve aktif şekilde dünyada gıpta ile izleniyor. İçerde kardeşliğimiz güç kazanıyor, dayanışmamız pekişiyor. Bu süreci aynı şekilde sürdürecek, Türkiye'yi daha da büyütecek, inşallah çok daha demokratik, çok daha huzurlu, çok daha güçlü bir konuma ulaştıracağız. Tarihte nasıl yaptıysak, bugün de yapacağız, gelecekte de yapacağız, inşallah bütün hedeflerimizi başaracağız." ifadelerine yer verdi.
Erdoğan, konuşmasının sonunda Temmuz ayı içinde hükümetin gerçekleştirdiği icraatları da anlattı.
SON VİDEO HABER
Haber Ara