Vali Toprak: EXPO 2020 İzmir'in değil, Türkiye'nin projesi
İzmir Valisi Mustafa Toprak, İzmir'in EXPO 2020 adaylığının sadece İzmir'in değil Türkiye'nin projesi olduğunu söyledi. Toprak, İzmir'deki basın-yayın organları temsilcileriyle iftar programında bir araya geldi.
Balçova Termal Tesisleri'nde
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-07-29 21:39:27
Balçova Termal Tesisleri'nde düzenlenen iftar yemeği sonrası konuşan Vali Toprak, İzmir'in EXPO 2020 adaylığına değindi. Toprak, "EXPO 2020 İzmir projesinin bir Türkiye, devlet, hükümet projesi olduğunu hepimiz biliyoruz. 168 üye devletin önemli bir kısmı üst düzeyde ziyaret edilmiş vaziyette. Ulaşılamayan çok az sayıda ülke var. Onların da ziyaret ve görüşmeleri sürüyor. Tabii garantisi de yok. 2008'deki oylama ve 2015'e giden süreç ve 2013'teki bu oylama, hiçbir şey olmasa da İzmir'in ve ülkemizin adını, kazanımlarını iyi bir şekilde tanıtmış olduk. Sandıktan İzmir'i çıkarmak çok önemli. Şu anda EXPO ile birlikte, 2014 başından itibaren koyulacağımız bu yolda çok önemli çalışmaların da 7 yıl içerisinde gerçekleştirileceğini de biliyorum. Bu hedefi, gönlüm böyle arzu ediyor, aklım da böyle istiyor, almış olacağız. EXPO 2020 adaylığı için Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız da mevkidaşlarına mektup yazdı. Sayın Dışişleri Bakanımızın tüm üye ülkelerin eşdeğer bakanlarına yazdığı mektuptan sonra Başbakan imzasıyla bir mektup daha yazıldı. Mektup gitmek üzere. Sayın Cumhurbaşkanımızın da mevkidaşlarına bir mektubu olacak. İnanıyorum ki tüm bu gayretlerle İzmir EXPO 2020'yi alır. Oylamanın kaybedilmesi durumunda da İzmir için kaybedilecek bir durum yok' diye konuştu.
"EXPO ALANI TARTIŞMALARI SONRAYA BIRAKILMALI"
EXPO alanı olarak belirlenen İnciraltı ile ilgili tartışmaların geçmişte de sürdüğünü hatırlatan Toprak, "Bu tartışmalar 27 Kasım'da gerçekleştirilecek oylamadan sonraya bırakılmalı. Bu tartışmalar, sandıktaki oylamanın öncesinde aleyhimize kullanılıyor. Sokak hareketlerinin dahi aday ülkeler tarafından aleyhte kullanıldığını gördük. Bu tartışmaların 27 Kasım'dan sonra yapılması daha doğru görünüyor. EXPO alanı kanunla oluşturulan bir yer. Orada 1,2,3. derece SİT alanları var. O çıkan kanunda çok açık ve net bir ifade var. Oradaki uygulamalar ve bu kanundan sonra uygulamaya geçildikten sonra planlama uygulamalarında büyükşehir ve Balçova belediyelerinin planları birlikte tanzim etmesi gerekiyor. Endişeleri anlamlı buluyorum ama zamanlama konusunda zamansız olduğunu ifade ettim. 1. derece SİT alanı üzerine bir şey kurulması mümkün değil" diye konuştu.
"İZMİR'İN YÜZDE 60-70'İ ÇARPIK YAPI"
İzmir'in yüzde 60-70'inin sağlıksız ve çarpık yapılardan oluştuğunu ve bu durumu üzüntüyle karşıladığını belirten Vali Toprak, "Üzüldüğüm ve bundan sonra takipçisi olacağım bir konu da yerinde kentsel dönüşüm. Üzmeden, dökmeden, uzlaşarak, insanlarımızı yanlış endişelerin içine katmadan, yüzde 60 seviyesindeki çarpık kentleşmeyi ortadan kaldıracak bir çalışma. 24 saat çalışıyorum, görüyorum ki her bir insanımızı rahatsız eden sorunların başında bu konu geliyor. Sağlıksız binalar toplumun davranışlarını da olumsuz etkiliyor. Bu bugün de dün de oluşmadı, önceki yıllardan gelen bir birikim. Bu meseleyi çözmemiz gerekiyor. Ana kanunlar çıkmış durumda. Tüm belediyelerin gayretli çalışmaları var. Ben inanıyorum ki bu noktada çözümü getirecek kanuni altyapı, tüm dinamiklerin birlikte hareket etmesiyle birlikte, siyasetin dışında yapılması gerekiyor" dedi.
İzmir'in kapasitesinin ancak yüzde 35-40'ını kullandığını aktaran Toprak, şöyle konuştu: "Bunun dinamiklerimizle birlikte daha da yukarıya çıkarılması lazım. Buraya 1 milyon 380 bin turist geliyor. Çok daha fazlasını almamız gerekiyor. İşte aldığımız pay ortada. Bu kadar tarımsal üretimin yapıldığı bir yerde katma değer oluşturmadan üretim yapıp satıyoruz. Yani başka devletler ihracat bedelini kilo başına yaparken, bizim ihracatın değeri 1.5 dolar ediyor. Ama diğer ülkelere baktığınızda kilo başına diğer ülkeler 2,5 -3 doları geçiyor. Demek ki katma değer oluşturmamız gerekiyor. Domatesi kurutarak satabilmeliyiz. "
"BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANIYLA ARAMIZDA SAYGI SINIRINI AŞAN BİR TARTIŞMA YAŞANMADI"
Vali Toprak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile Dikili Jeotermal Şirketi'nin satılması hakkında yapılan toplantı sonrası basın organlarına yansıyan tartışmalara da değinerek, "Büyükşehir belediye başkanı ile aramızda saygı sınırını aşan herhangi bir tartışma yaşanmadı. Ben de tartışmacı bir üsluba sahip değilim. Jeotermal toplantısının yapılması gerekiyordu. Haziran ayının 20'sinden sonra yapıldı. Normal gündem maddeleri vardı, bir ekleme yapılmıştı. Ben bir iktisatçıyım. Her bir noktayı analiz edip hiçbir yanlışlık yapmamamız gerekiyor. Dikili Belediyesi'ne ait olan Dikili Jeotermal Şirketi'nin, 5 milyon liraya yakın bir borcu olduğunu ve hizmet veremez bir duruma düştüğünü, merkezdeki jeotermal şirket aracılığıyla onların sahip olduğu iki kuyunun, 5 milyon bedel karşılığında ana jeotermal şirketine satılması teklifi getirilmiştir. Oylayalım şeklinde bir teklif gelmiştir. Bunun araştırılması gerekiyor. Oradaki tüm kurul üyelerimizle anlaşarak, sayın başkan dahil, ODTÜ'den bir profesör tüm jeotermal sahaların araştırma yapıyor. Karar çıkmadı. Dikili Belediyesi'ne ait jeotermal şirketinin satın alınması kararı oylanmadı. Tartışmalar sürerken, sayın başkan da Jeotermal A.Ş bunu satın alamıyorsa, özel idare kapanıyor, kanunda bir sistem var. Bunu ifade ettik. Sayın başkan da, 'o zaman ben İzenerji üzerinden satın alacağım' dedi. Bu bizim tasarrufumuzda değil. Böyle olacağını söyledik. Birkaç görüşmeden sonra, o zaman jeotermal A.Ş'nin tüm teknik ekibi İzenerji'ye destek versin denildi. Ben de satın alma işlemi olmadığı için bunu oylamanın anlamı yok. Yani Dikili'ye ait şirket İzenerji tarafından alındıktan sonra destek verebiliriz dedik. O zaman da sayın başkan tepki göstermiştir. Ama saygınlığı ortadan kaldıracak hiçbir şey olmamıştır. Devletin kurumlarının kavga ve münakaşa etme lüksü olamaz. Benim il valisi olarak bakışım kendi ahlakım, yetiştirilme tarzım ve kanunlara bağlılığım bunu zorunda kılıyor. Hem bulunduğum hem şahsi konumum. Uzlaşmacı kimliğimiz dışında bir kimliğimiz de yoktur. Burada yaşayan 4 milyon İzmirliye bizim kalbi ve kanuni yükümlülüklerimiz olduğu gibi tüyü bitmemiş yetimlere karşı yükümlülüğümüz de var. Kavga ve gürültümüz yoktur. Saygınlık içinde bundan sonra da tüm dinamiklerle birlikte çalışmaya devam edeceğiz' dedi.
Haber Ara