'Tarikat: Gittikçe büyüyen bir iç tehdit'
12 Eylül'de askerin hazırladığı 'iç tehdit raporu'nda dini tarikatlar ve ülkücüler de yer alıyor. Raporda 'Tarikatların amacı Kürt devleti kurmak' deniyor.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-07-13 09:20:45
12 Eylül darbesinden 3 ay önce ‘çok gizli’ ibaresiyle hazırlanan ve Kenan Evren imzasıyla Haziran 1980 tarihinde tugay ve alay komutanlıklarına gönderilen ‘ Türkiye ’ye Yönelik İç Tehdit’ isimli raporda, İslami grup ve tarikatlara ilişkin ilginç değerlendirmeler de yer alıyor.
Mesut Hasan Benli'nin Radikal'deki haberine göre Cumhuriyet ile birlikte laik devlet düzenine geçişin tarikatlarca ‘din düşmanlığı’ olarak algılandığı savunulan raporda şöyle deniliyor:
“Cumhuriyet’in kurulmasını müteakip laik devlet düzenine geçiş, gerici çevrelerle din düşmanlığı olarak yorumlanmış ve dine sarılma tepkinin bir sembolü haline getirilmiştir. Cumhuriyet’in kurulmasıyla Türkiye’nin mutluluğu yoluna girişilen çabaların kendi yararlarına olmadığını anlayan dış mihrakların gayretleri sonucu laikliği din düşmanlığı, Atatürk ’ü gâvur olarak nitelemek suretiyle toplumumuzda bugün gittikçe büyüyerek gelişen bir iç tehdit oluşturulmuştur.”
Bütün tarikatların temelde birleştikleri orta noktanın ‘toplum hayatının şeriat kurallarına göre düzenlenmesi olduğu’ ifade edilen raporda, şu değerlendirmeler de yapılıyor:
İran’dan destek alıyorlar
“İlahi nizamın kurulması konusunda bu düşünce sahipleri ilk engel olarak laik devlet düzenini görmekte, ona hücum etmektedirler. Teokratik devlet kurma taraftarlarının, 1979 başında İran’da gerçekleşen dini yönetimden destek ve Pakistan’da gelişen durumdan güç bularak Türkiye’de de böyle bir hareketi gerçekleştirmek umuduna kapıldıkları ve bu yolda faaliyete geçtikleri görülmektedir. Bu yönüyle teokratik devlet düzeni kurmak taraftarlarının görülebilir bir gelecekte silahlı mücadeleye girmeleri bir ihtimal olarak değerlendirilebilir.”
İslami gruplar değerlendirilirken, bunların Kürtçü gruplarla ilişkisinin tehlikeli olabileceğine özel vurgu yapılması dikkat çekiyor. Raporda bu bölüme ilişkin yapılan değerlendirmede şöyle deniliyor:
İşbirliği tehlikeli
“Halkımızın din karşısındaki hassasiyeti, bu iki yıkıcı ve bölücü unsur arasındaki ilişkilerin seyri özel bir önem kazanmaktadır. Bölücü ve aşırı dinci unsurların İran, Irak ve Suriye’den yardım alabilecekleri de dikkate alınmalıdır. Aşırı dinci örgütlerin bölücülerle olan işbirliği yakın bir gelecekte beklenmemektedir.” Raporda, Nurculuk, Süleymancılık, Nakşibendi, Ticani, Biberi ve Kadiri tarikatlarının ‘yıkıcı’ faaliyetler içinde bulunduğu da iddia ediliyor. Raporda özellikle Nurcu ve Nakşibendi tarikatlarına yönelik bölücülük suçlaması yapılıyor.
Amacı Kürt devleti kurmak
Raporda, Nurculuk tarikatının lideri Said Nursi’nin asıl amacının bir Kürt devleti kurmak olduğu öne sürülerek şöyle deniyor: “Said Nursi, kurduğu teşkilata Nurculuk diyerek Müslümanlığa sığmayan, kanunlarımızla bağdaşmayan ve ruhlarda, zihinlerde anarşi yaratmaya matuf düşüncelerini 130 adet Nur Risaleleri ile getirmiş ve yaymıştır. Said Nursi Kürt nüfusunu çoğaltmayı düşünerek esas gayesinin tahakkuku düzenine uğraşmıştır.”
Teokratik devlet gayesi
Raporda, Kürtçülükle suçlanan bir diğer tarikat ise Nakşibendiler oldu. Nakşibendilere ilişkin yapılan analiz ise şöyle: “Cumhuriyetin ilanı ile tekke ve zaviyelerin kapatılmasını müteakip tarikat mensupları yeraltı faaliyetlerine başlamışlar ve Kürtlerin bağımsızlığı için gayret göstermişlerdir. Gayesi, dergâh olarak belirtilen liderlerinin evlerinde yapılan gizli toplantılarda şeri kanunlarının ve teokratik devlet düzeninin kurulması hususunda çalışmalar yapılmasıdır. Faaliyet sahası daha ziyade cahil ve koyu müteassıp halk kitleleridir.” Raporda, Kadirilik, Süleymancılık, Müslüman Kardeşler’e yönelik de analizler yer alıyor.
Milliyetçiler ‘aşırı sol’ gibi
Raporda, ‘ülkü ocakları’ gibi bazı milliyetçi grupların da iç tehdit olarak sayıldığı görülüyor. Milliyetçi grupların sol faaliyetlere tepki olarak doğduğu savunularak şu değerlendirmeler yapılıyor: “Bu akım taraftarları devleti kurtarmak iddialarıyla güvenlik kuvvetleri için son yıllarda önemli bir tehdit oluşturmuşlardır. İdeolojik görüşleri temelde İslam – Türk kültürüne dayanan otoriter bir devlet düzeni kurmaktır. Bu düşünce sisteminin dayandığını öne sürdükleri Atatürk milliyetçiliği görüşüne ters düştüğü açıktır. Günümüzde aşırı sol fraksiyonların gerçekleştirdikleri eylemlere benzer eylemleri yaptıkları görülmektedir. Bu kesimde bugün kendi düşünceleri dışındakilere hayat hakkı tanımayan her türlü eleştiri ve görüşü komünistlikle suçlayan, vuran - kıran, rahatlıkla cinayet işleyebilen, bomba atan şahıslar toplanmıştır.” Raporda, ‘Esir Türkler Kurtarma Ordusu’ “Ülkü ocakları derneğinin bir yan kuruluşudur. Silahlı eylem faaliyeti içinde oldukları tespit edilen diğer örgüt Türkiye İntikamcı Bozkurtlar Ordusu (TİBO) Azerbeycan Kurtuluş Ordusu (AKO), Türk İntikam Tugayı (TİT) gibi örgütlerdir” deniliyor.
Raporda kim için ne denildi?
KÜRTLER: Tarihi gerçekler göstermektedir ki; Kürt diye nitelenerek toplumumuzda koparılmak istenilen Doğu ve Güneydoğulu yurttaşlarımızin en azında büyük bir bölümü Türk soyuna dayanmaktadırlar. Asıllarının Türk soyundan geldiği bugün kanıtlanmış olan bu yurttaşlarımız ters yönde gelişen bir asimilasyon sonucu bugün ayrı bir dile sahip olmuşlardır. Aşiretlerin tek tek incelenmesinde, bu aşiretlerin büyük çoğunun Türk soyundan geldikleri açıkça görülecektir.
KÜRT AŞİRETLERİ: Raporda 13 Kürt aşiretinin mezhepleri belirtildi. Büyük çoğunlu için “Devlete karşı tutumları, samimiyetleri güvenilmez olarak kıymetlendirilmektedir” deniliyor.
ALEVİLER: Belirli bölgelerde tahrik edilerek ülke çapında olaylara sebep olunan Alevi Bektaşilerin Türk töreleriyle Sünni prensiplerinin karışımından ibaret bir vicdani inanç içinde bulundukları birçok araştırma ile ortaya çıkmıştır. Kapalı bir topluluk arz eden Aleviler toplu bulundukları bölgelerde dış güçlerin kışkırtmalarıyla siyasal etkinlik sağlamak üzere devlet organlarına sızma veya bu mümkün olmadığı takdirde mahalli, resmi organları çıkarları doğrultusunda kullanılmak üzere faaliyette bulunmakta, kendilerinde olmayan memur, görevli ve vatandaşları bölge dışına itmeye gayret göstermekte, Kürtçülük faaliyeti içinde olanlarla işbirliği yapmaktadırlar.
ERMENİLER: Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusu, Ermenilerce arkasından hıyanet ve cinayetlerin yoğunlaşması üzerine, bunların savaş bölgesi dışındaki yerlere nakledilme zorunluluğu doğmuştur. Bu husustaki uygulama o zaman yürürlükte bulunan mevzuata tamamen uygun olup, haklıdır da. Ayrıca bu dönemdeki Ermeni kayıpları bir buçuk milyon değil 50-100 arasındadır. Ermeni gençler, o dönemin kışkırtıcı yayınlarının da etkisinde kalarak aynı oyunun günümüzdeki piyonları olarak Türk diplomatlarına saldırmakta ve Türkiye’de çeşitli terörist olaylara karışmaktadırlar.
RUMLAR: Megalo idea safsatası tarafından şartlandırılan ve çoğunluğu İstanbul’da yaşayan Rumların çabalarının yoğunluk merkezinin bu ideolojiye hizmet yönünde olması doğaldır. Ayrıca Yunanistan teşvik ve desteğiyle Türkiye’deki çeşitli anarşist gruplara yardım etmeleri ve Ermenilerle işbirliği yapmaları mümkün görünmektedir.
YAHUDİLER: Yahudilerin yurtiçinde sınırlı da olsa yıkıcı faaliyetlerde bulunma ihtimalinin dikkate uzak tutulmaması gerekiyor. Ancak Yahudilerden yakın bir gelecekte önemli bir tehdit beklenilmiyor.
SÜRYANİLER: Bu grubun yıkıcı bir tespiti bulunmamakta. Bununla beraber bu azınlığın da olağanüstü durumlarda ulusal sorunlarımıza karşı kayıtsızlık içinde bulunmaları beklenmelidir.
SOL GRUPLAR: Aşırı sol hareketlerin nihai amaçlarının sınıf diktatörlüğünün kurulması, demokratik hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bununla beraber aşırı sol mihrakların çoğunluğunun dar sloganlar içinde kalmış olmaları ve tekke zihniyetiyle hareket etmeleri nedeniyle tam anlamıyla başarılı olmaları beklenmemektedir.
Haber Ara