Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Salât u Selâm'ın ve Tekbir'in Türkçeleştirilmesi

Tek partili yıllarda iktidar, kendi kurumsal aygıtı içerisinde konumlandırılan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın birtakım uygulamalarını muhalefet olarak addetmiş olsa da bu kurumu kendini meşrulaştırmak amacıyla kullanma gayreti içerisinde olmuştur

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-07-13 20:07:43

Salât u Selâm'ın ve Tekbir'in Türkçeleştirilmesi

Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk yıllarında muhalefet denildiğinde akla ilk olarak dini muhalefet gelir. Temelde dini Saikler olmasa dahi muhalefet hareketleri bir biçimde dine dayanma gereği duyar. Bu durum günümüzde de değişmiş değildir aslında. Buna mukabil tek partili zulüm yıllarında çokça söz edilmesine karşın mahiyeti, talepleri, tesirleri, taşıyıcıları, hedef kitlesi hakkında pek fazla malumatımız yok.

Tek partili yıllarda iktidar, kendi kurumsal aygıtı içerisinde konumlandırılan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın birtakım uygulamalarını muhalefet olarak addetmiş olsa da bu kurumu kendini meşrulaştırmak amacıyla kullanma gayreti içerisinde olmuştur. 1932 yılında uygulamaya konulan ve birkaç yıl sonra vazgeçilen fakat meydana getirdiği korku bütünüyle yakın tarihteki dini algıya tesir etmiş olan Türkçe ibadet uygulaması bunlardan biri olarak zikredilebilir.

Dini alanın rejim açısından nasıl bir mücadele konusu olduğunu görmek bakımından devrin Diyanet İşleri Reisi Rifat [Börekçi]’nin 6 mart 1933 tarihli tamimi dikkat çekicidir. Salât u selâm duaları da dahil olmak üzere ibadetlerin Türkçeleştirilmesi projesinin ulaştığı boyutları gösterdiği kadar bu yıllarda İslam odaklı muhalif seslerin nasıl susturulmaya çalışıldığını da göstermektedir. Bu devrin ayrıntıları hakkında bölük pörçük de olsa değişik kaynaklarda epey malumat bulunmakta. Tek-parti döneminde Ramazan aylarının dinî propaganda yapılabilecek uygun ve elverişli bir ortam yarattığına dair “endişeli” yaklaşımlar da dahil olmak üzere daha pek çok konu hakkında kronolojik bilgiler Dücane Cündioğlu’nun Türkçe Kur’an ve Cumhuriyet İdeolojisi(1. Baskı Ocak 1998) kitabından okunabilir. Diyanet’in yaşadığı baskı, çelişki, ağırdan alma vb tavırları konusunda ise Cemil Koçak’ın Tek-parti Devrinde Muhalif Sesler (1. Baskı 2011) kitabının ilgili bölümlerine müracaat edilebilir.

İmam Ali Adıgüzel’in saklamış olduğu belgeden Dücane Cündioğlu’nun kitabında da söz ediliyor. Bu tamimin yayımlanma sürecine tesir eden Bursa olaylarından da tabii.

Bu belgeyi önemli kılan ise hem belgenin gönderildiği müftülüğün belli olması hem de üzerine yıllar sonra yazılan fakat muhalif sesi yansıtan kenar notu. Tamimin gönderildiği yıllarda, Afyonkarahisar müftüsü Hüseyin Fevzi Bayık’tır. Bayık, 1916 yılında Afyonkarahisar Müftüsü olur ve 1960’da aynı görevden emekliye ayrılır.

Belge üzerinde yer alan son derece dikkat çekici notta şunlar yazıyor: “Allah’a hamdolsun. Ezanı Muhammedinin aslı gibi Arapça okunmaya başlandığı tarih: 17.06.1950”

"Bilindiği üzere Arapça Ezan yasağı 16 Haziran 1950 tarihli 5665 sayılı kanunla, Türk Ceza Kanunu’nun 526. Maddesinin değiştirilmesiyle kaldırılmıştır. Tamimin gönderilmesinden şu çıkarımı da yapmak imkan dahilinde: “ Din adamları” her ne kadar devletin maaşlı memuru da olsalar, öyle görülüyor ki, her zaman kendilerinden beklenenler doğrultusunda hareket etmiyorlardı.

Bu nottan hareketle değişik tahminler yürütmek mümkün. Anlaşılan o ki bu belgeyi elinde bulunduran kişi, muhalefetini ve aynı zamanda sevincini ve elbette şükrünü el yazısıyla ifade etmekten kendini alıkoyamamıştı."


SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara